Her bölümü en az iki kez izledim…Ama anladım ki ,
doyamamışım daha..
Hikâyelerini çok sevdim…Öylesine cuk oturmuştu ki herkes
rolüne, öylesine güzel oynamışlardı ki, adeta evimizden biri olup
çıkıvermişlerdi…
Dün akşam final yaptı Kuzey&Güney…İki sezonda, tam
tadında…Gereksiz yere uzatmadılar, hikâyeyi şahane bir şekilde toparladılar…
Son zamanlarda seyrettiğim en iyi finaldi...İzleyicinin tam
istediği gibi bitirdiler, ama ters köşe yapıp yüreklerimizi ağzımıza getirmeyi
de ihmal etmediler…
Senaryo kimilerinin eleştirilerine rağmen, çok iyiydi bana
göre...Hikâye çok güçlüydü…Karakterler çok iyi sunuldu bize…Ece Yörenç ve Melek
Gençoğlu, bu defa diğer senaryolarını da aştılar benim görüşüm…Yürekleri uzun
ömürlü, kalemleri güçlü olsun…
Kıvanç Tatlıtuğ’un oyunculuğunu zirveye taşıdığı Kuzey
karakterinde, anladık ki oyuncu olmak yürekten gelen bir beceriymiş öncelikle…Buğra
Gülsoy, Güney ile tanıştırdı bizi ve her ikisi de son sahneye kadar
karakterlerinin hakkını verdiler…Ben iki sezon boyunca en çok, Kuzey ile
Güney’in karşılıklı sahnelerinden keyif aldım…
Çok fazla eleştirilen Öykü Karayel, ilk başlarda Cemre
karakterine hiç yakıştırılmasa da, ben yazdığım yazılardan birinde onun için “dinledikçe
değeri anlaşılan şarkılar gibi” demiştim..Gerçekten de bu dediğim gibi
çıktı…Cemre karakterinde öylesine başarılı oldu ki, onu eleştirenlere de en
güzel cevabı bu şekilde verdi…
Sadece onlar mı…Herkes ama herkes şahane karakterler sundu
bize…Semra Dinçer, Hale Soygazi ve Zerrin Tekindor, üç farklı anneyi nasılda
güzel anlattılar bize…Banu karakterinde, çok başarılıydı Bade Sualp
örneğin…Güney’in sadece bakışıyla oynadığı pek çok sahneyi ağzım açık
izledim…Kuzey’in tavırlarında, konuşmasında, küfür edişinde bile hayran bıraktı
bizi kendine Kıvanç Tatlıtuğ…Zeynep karakterinde Merve Boluğur, yine kötü kalp
nasıl olur başarıyla gösterdi bize…Öykü Karayel ise, o kadar doğaldı, o kadar
içimizden biri oldu ki, her duyguyu sanki beraber yaşadık, onunla ağladık
onunla güldük…
Kuzey ile Güney, finalde hak ettiklerini aldılar… Güney
silahı Kuzey’e doğrulttuğunda, ben hafiften bir Behlül tarzı konuşma ve bakış
yakaladım Kuzey de, eyvah dedim şimdi Güney Bihter’e bağlayacak…”Bak sen Cemre
için beni sildin…Beni beni…Abini” diyecek sandım ama korktuğum gibi olmadı… İkisi
de ölmedi, biz ekran başında bir an Güney’in Kuzey’i kurşun manyağı yaptığını
düşünsekte, bu Ece-Melek ikilisinin tatlı bir şakasıydı sadece..Kuzey ile Cemre
evlendiler, kavuştular, Güney suçlarının cezasını çekmeye başlarken hapishane
avlusunda, nasibine Kuzey ile Cemre’yi balayına götüren uçağa son bir bakış
atmak düştü…
Genellikle yavan geçen final bölümlerinin aksine, çok
heyecanlı bir bölüm izledik…Banu’nun intihar ederek ölmesi de, gerçekten büyük
sürpriz oldu…Ama bana kalırsa çok yerinde bir sahne oldu. Zira Banu karakteri
çoktan ömrünü tamamlamıştı..
Hiçbir oyuncu unutulmadı…Özellikle de Ali…Kuzey’in kankası,
kardosu sevimli Ali, son anda güzel bir sürprizle ortaya çıkıverince hem
gözlerimizde yaş, hem dudaklarımızda gülümseme ile izledik onu da…Kocaman
gülümsemelerle izledim ben finali…Tam istediğimiz gibi…Kötü bir final
bekliyordum açıkçası…Daha acılı ve kanlı…Ama Güney’in Kuzey’i vurduğu sahnede
öylesine donup kaldım ki, kötü bir finale hazır değilmişim bunu anlamış oldum…
“Burası da olmamış, şöyle olsaydı” diyebileceğim bir sahne
yoktu. Tek eksik Barış karakteri idi bana göre…İki sezonun en önemli
karakterlerinden biri olan Barış, Çağdaş Onur Öztürk’ün kanalı protestosu
sebebiyle çekimleri bırakması üzerine finalde görünmedi…Gönül isterdi ki, bu kadar
emek vermiş biri olarak, seyircisini finalde de yalnız bırakmasın…Bana göre
finalin tek eksiği de budur…
Unutulmayacaklar !!!
Saçını sürekli karıştıran, deli dolu, şahane kahkahalı,
yürekten anne Gülten ablamız…
Asaleti kadar kibirli tavırlarıyla herkesi yöneten Ebru
Sinaner…
Elleri önünde bağlı yarı öne eğilmiş, seke seke yürüyen, her
an ağlamaya hazır Handan Hanımımız..
Her an köpürmeye öfkelenmeye hazır,delikanlı Sami Babamız…
Bir iyi bir kötü ruh hallerindeki Banu’muz…
Parasının gücü ile kötülüğünü örtmeye çalışan Barışımız..
Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan işinin gücünün
peşinde koşan, ama illaki olaylara bir şekilde bulaşan Can Katmanoğlu…
Gayrimeşru Burak Çatalcalı…
Menfaatkar Venüs..
Kötülük abidesi Ferhat abimiz…
İtilip kakılmada rekor kıran Simayımız…
Ali’nin emaneti Demetimiz…
Ve onu emanet ettiğimiz Şeref Komiserimiz..
Her an her durumdan olumlu bir taraf bulup gülümseyen
Hüseyin abimiz…
Hüseyin abimizin iyilik dolu kalbinin tam tersi Zeynebimiz…
Ali’nin maviş gözleri..O gözlerdeki neşe…Dostluğu..Kardeşliği..
Güney’in iyilik ve kötülük arasındaki mücadelesi…
Kuzey’in tek parmağıyla tuttuğu cep telefonu…
Meyhane sahneleri ve eşlik eden müziklerimiz…
Cemre…Cemre için ne yazsak eksik kalacak şüphesiz…
Ve şüphesiz ki, Kuzey
ile Cemre’nin aşkları..Aşkın en imkânsız ve bir o kadar vazgeçilemeyen hali…
Aşkı yeniden yazdılar…
Günümüzde artık yozlaşan ve birkaç günde başlayıp biten
aşklara inat…
Koskocaman ve gerçek bir aşk hikâyesi anlattılar…Ve o aşka
layık bir final yaptılar…
Tüm ekibine, yazanından, oynayanından, kamerasından,
ışığından, yönetmeninden, set ekibinden, oyuncularına kadar, yüreklerini ortaya
koydukları için ve en önemlisi bizim yüreğimize dokundukları için, çok
teşekkürler…Yeni projelerde, yeni hikâyelerde buluşmak üzere hepsinin
yüreklerini öpüyorum…
Siyah İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42