31 Mayıs 2014 Cumartesi

Kaçak, karmakarışık ama bir o kadar keyifli !


Sezonun aksiyonu bol dizisi Kaçak, son birkaç haftadır öylesine karıştı ki, kalbimden böyle geçmesi normal sanırım. Dizinin sıkı takipçileri de iyi bilir, bir sahneyi kaçırırsanız, sonrakileri toparlamanız hayli zor..Durum böyle olunca, bir bölüm bile kaçırmak imkânsız hale geliyor..

Gelelim son bölümlerdeki gelişmelere…

Süper üçlümüze nazar mı değdi nedir..İki haftadır dökülüyorlar..Önce Dadaylı vuruldu, sonra Ertan arabasıyla Doktor’a çarptı, ikisi de yatak döşek oldular. Serhat kardeşim şerbetli falan sanırım, zira adama kurşun bile işlemiyor neredeyse..Ama o halde bile espriden şamatadan vazgeçmiyorlar ya, işin en eğlenceli tarafı da bu zaten..Hatta bu hafta Nurgül’e söyledikleri “biz deliyiz, kim kendi canını başkalarının canını kurtarmak için ortaya atar” cümlesi üçünün halini özetleyen en güzel cümleydi..

Gelelim Ertan kardeşime..Adam kötülük üstüne kötülük yapıyor. Ama kızamıyorum ben, öylesine sevimli bir hali var ki..Aslına bakarsanız tam anlamıyla psikopatın teki Ertan. Ama o alaycı hali, kıkır kıkır gülüşüne de bayılıyorum..Son zamanlarda Serhat ile uğraşmak için Kel Sait ile ortak oldu izleyenler bilir. E tabi dön dolaş, üç kişinin arasında savaş. Eninde sonunda iş tekrara düşecekti, izleyici sıkılmasın diye de, Kel Sait gibi yeni karakterler diziye dâhil oldu. Kel Sait kardeşimi de Merhamet’te Narin’in psikopat babası olarak izlemiştik. Burada o psikopatlık işini epey abartmış..Aman pek te yakışmış doğrusu. Elinde bir çekiç, gelene gidene sallıyor. Artık kafa, göz, kol, bacak hak getire..Ertan, onunla ortak oldu ama o çekiç bir gün kafasına inmezse iyidir. Ertan’ın cıvık tavırlarına karşın, Sait hayli ciddi ve sert. Kafası bozulursa, Ertan’ı hepsinden önce öldürecek, bizim Serhat’ın da hevesi kursağında kalacak..Hayır yani, Ertan kardeşim, madem Serhat’tan bu kadar korkuyorsun, niye uğraşıp duruyorsun? Etrafına neredeyse bir ordu topladı, yine de evinden bile dışarı çıkamayacak hale geldi..O ne kardeşim, her telefonu suya atmalar, her aramada kart değiştirmeler. İnsan üşenir yahu..Onun bu zor hayatına güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum.

Dizide benim en çok sinirimi bozan tip Burak elbette. Eminim ona sinir olan tek ben değilimdir. Ne kadar meraklıymış mafya olmaya, hayır becerikli olsa neyse..Her işi yüzüne gözüne bulaştırıyor..Ama ukalalık söz konusu oldu mu, maşallah üzerine kimse yok..Şimdi de kafayı Fatih’e taktı.. Fatih başından beri Topcuoğlu’nun en has adamı..Üstelik becerikli ve sadık..Sanırım Burak onun gölgesinde kalmaktan çok sıkıldı. Hoş, bizde ondan sıkıldık ama öyle her sıkıldığımızdan hemen kurtulmak mümkün olmuyor işte. Babasını, Fatih’e karşı sürekli dolduran Burak, fena sinirimi bozdu. Tam fitne fesat bir çocuk. Çevresinin psikopatlığından ona da bulaşmış elbette. Kafayı Fatih’e takan Burak, ablasını da Fatih ile sevgili zannedip suçlayınca, Merve’den okkalı bir tokat yiyerek içimi ferahlattı..Merve’nin eline sağlık, çok beğendim şahsen..O değil de, Burak psikopatının yüzünden Fatih’e yazık olacak..

Topçuoğlu cephesinde ise kendi içlerindeki kavgalardan, dışarı ile uğraşmaya vakitleri yok neredeyse..İsmet Ali’nin çocuklarıyla, çocuklarının birbirleriyle olan kavga gürültüsü hiç bitmiyor. Üstüne bir de hatalar eklenince, Topçuoğlu giderek güç kaybediyor. Bu hafta Burak kardeşimin Uranyum oyunu mesela..Yahu Ertan karşındaki adam. Senin gibi çömez değil ki..Sahte uranyumu satacakmışta, Ertan’ı vuracakmışta. Ertan da elini kolunu sallaya sallaya gelecekti sanki dediğin yere..Tam anlamıyla dibe vurdular Ertan karşısında gerçekten. Adamların tümü beceriksiz olunca da, Ertan sıyırdı tabii ki paçayı bir kez daha..

Kaçak benim favorilerim arasında olmasına rağmen, bir detayı da söylemeden geçemeyeceğim..Malum, 26 bölüm boyunca Volkan Kocatürk yönetmişti diziyi. Aksiyon sahnelerinde inanılmaz bir profesyonellik söz konusuydu. Son birkaç bölümdür bu büyü bozuldu sanki. Özellikle son izlediğim bölümde, Serhat’ın bardaki dövüş sahneleri fazlasıyla sıradan ve acemice geldi bana..Karşısındaki adama vurmadığı o kadar belli oluyordu ki ,hiç keyif alamadım doğrusu..

Son bölümden aklımda kalan bir ayrıntı da, Sait’in kardeşi Çetin’e kumar borcu olan Ziya abimizin, öyle belinde tabancasıyla, elini kolunu sallaya sallaya adamın mekânına girmesi oldu. Adamın odasına kadar silahıyla girebilen Ziya abimizi bir Allah’ın kulu da aramayı akıl etmemiş sanırım..

Nurgül kızımız da yavaştan Serhat’a ve ekibine ısınmaya başladı. İyi de oldu, zira ya yumurta yemekten öleceklerdi, ya pislikten..Şaka bir yana, Nurgül ile Serhat’ın tekrar birbirine dönmesinden yanayım ben. Her ne kadar Merve ile ortak bir çocukları olsa da, ben Merve ile Serhat’ı hiç birbirine yakıştıramıyorum. Merve ile Fatih daha güzel bir ikili olur sanki..Bakalım izleyip göreceğiz diyerek Kaçak yazımıza burada son verelim..

Ufak tefek detaylar dışında, Kaçak favorilerim arasında..Senaryosuna ve kurgusuna gerçekten hayranım..Oyuncularına da..Kaçak bu sezonu başarıyla kapatacak, darısı gelecek sezonun başına…

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42


29 Mayıs 2014 Perşembe

Aşk yasak, entrika serbest !!

                Yasak dizisinin ilk bölümünü izlediğimde, bana Aşk-ı Memnu’yu hatırlattığını yazmıştım, hala da öyle, diziyi beğenmekle beraber öyle çok aman aman bir hikâyesi yok, bahsi geçen diziyle çok benziyor demiştim.

                Ama ilerleyen bölümlerde hikâye biraz daha şık hale geldi. Elimden geldiği kadar takibe aldığım diziler arasına girdi çoktan.

                Kusursuz değil elbette, hele benim gibi huysuz ve her detaya takılan biri için..Bunları da yazacağım ama diyebilirim ki, Yasak, fazlasıyla özenli ve kaliteli bir yapım..

                Şimdi gelelim bu haftaya..

                Her bölüm heyecan dozunu biraz daha artıran Yasak, aynı konağın içinde, odalardan odalara fırtınalar estiriyor her hafta. Kim hangi odada ne yapıyor, kim gelecek, kim yakalayacak korkusu, izlerken beni bile heyecanlandırıyor.  O konağın içinde yakalanmadan bir aşk yaşamak mümkün değil, bir sürü oda, bir sürü çalışan var. Bol bol da yasak aşk var elbette..Hatta ben son bölümde dönen dolapları takip etmekten yoruldum gerçekten..

                Sanırım Nazım Bey, evlendiğine bin pişman..Adamın başına gelmeyen sıkıntı kalmadı. Yeni hanımının ailesinin konağa yerleşmesi de ayrı konu elbette. Tüm bunların yanında Nazım Bey biraz tuhaf ve ani kararlar alıyor. Öfkesi sebebiyle yanlışlar da yapabiliyor..Görev nedeniyle şehirden gideceğim diye büyüdüğün konağı niye satıyorsun be adam..Paraya ihtiyacı mı var sanki..Görüşüne bakılırsa, hali vakti yerinde..Konak dursun yerli yerinde, zira o konak daha çok olaylara gebe. Ayrıca akıllı geçinen Nazım Bey, bu hafta Nejat’ın gizli aşkını Justin sanmaz mı..Çok güldüm doğrusu. Yahu ne gizlisi, asıl aşk burnunun dibinde haberin yok..Gerçi Nejat, Calibe’den vazgeçmiş görünüyor ama hiç belli olmaz bu işler benden söylemesi.

                Bu haftanın sürprizi Ali Fuat oldu elbette. O anasının kuzusu, terbiyeli, beyefendi Ali Fuat kardeşimin çocuğu varmış ta haberimiz yokmuş. Nerden çıktı o çocuk, hikâyesi nedir çok merak ettim doğrusu. Muhtemelen Asude’nin bu çocuk meselesinden haberi yok. Hatta Asude’nin aslında Ali Fuat’a bayıldığı da yok. Onunki o konaktan kurtulma hevesi sadece. Asude’nin fazlasıyla şımarık olduğunu düşünüyorum ben. Babasının evlenmesini kabullenmemiş olabilir, annesinin bazı hatıralarına saygısızlık yapılıyor diye düşünüyor olabilir, ama Calibe’ye olan şiddetli düşmanlığını çok belli ediyor. Gereğinden fazla olumsuz düşünceyle dolu. Haklı olduğu yerler var elbette. Bence onun bu öfkeli ve hırçın halinden kurtaran da Nejat aşkı olacak..İçimden bir ses Nejat ile Asude’nin birbirine âşık olacağını söylüyor. Ki bana sorarsanız, böyle bir aşk dizinin heyecanını çok artıracaktır..Bakalım izleyip göreceğiz.

                Bu arada konak maşallah düşman yuvası..Herkes birbirine düşman gibi. Nabi’de olmasa konağın hiç neşesi yok. Ama Nabi’de bazen dozu kaçırıyor sanki..

                Asude ile Ali Fuat kaçtılar beraber bu hafta. Calibe, değme aksiyon filmine taş çıkaracak bir planla kaçırdı hem de Asude’yi konaktan..Asude gitmesine gitti de, olan Ruşen’e oldu. Nazım beyin öfkesinden nasibini alan Ruşen, evden kovulurken, çok hüzünlü bir sahne olmuş gerçekten. Bu arada evin mutfak kısmı daha eğlenceli bence. Bu hafta Ruşen’in vedası bir hayli hüzünlü olsa da, ben onun tekrar konağa geri döneceğinden eminim. Nabi ile aralarındaki o sevimli aşk ise yüzümüzü güldüren bir ayrıntı..

                Bu arada ben hala Calibe değil Ferhunde seyrediyorum..Hal ve hareketler , mimikler, ses tonu aynı..Hiçbir değişiklik, Calibe’ye özgü bir durum yok açıkçası. Dolayısıyla karakterden çok Deniz Çakır izliyorum diyebilirim. Dizide beni en çok rahatsız eden de bu.

                Calibe’yi izlerken başlayan huzursuzluğum, Münevver hanım sayesinde yok oluveriyor elbette. Buket Dereoğlu cidden büyülüyor beni. Münevver hanım, hem çok güzel hem de zeki bir kadın. Aslına bakarsanız Calibe ile bir tek o başa çıkabiliyor..Çok keyifle izlediğim karakterlerden biri de Saniye Kadın..Yanına yamak almaktan çok korkuyor niyeyse. Sanırım işinden olma korkusu olsa gerek. Her gelenin burnundan getiriyor ama bunu da hiç belli etmiyor..Etrafıyla didişmesi de cabası..Dedim ya, konağın mutfağı, üst katlarda dönen entrikalar ve aşk oyunlarından çok daha eğlenceli..Mutfağın havası bana biraz yabancı dizilerdeki mutfakları hatırlattı, çalışanların kıyafetleri de tabii ki..Hele Kalfa kadın, hala Profesör McGonagall gibi geziyor. Calibe gelene kadar konakta hayli forsu olan kalfa kadın (ismini unuttum), şimdilerde Calibe sayesinde kaybettiği gücünün hüznünü yaşıyor..

                Dizide dekorlar benim gözümü fazla tırmalıyor. Çok şatafatlı ve göz yorucu bir dekoru var dizinin. Şıklık konusunda lafım yok ama nereye bakayım şaşırıyorum gerçekten. Konağın iç dekorunun çok gerçekçi olmasına karşın, konağın dışı daha yapay duruyor.

                Ne yazık ki dizinin reyting sonuçlarında çok başarılı bir grafiği yok. Daha öncede söylediğim gibi, Cuma akşamları çok riskli bir gün..Zira o akşama yerleşmiş ve izleyici kazanmış belli diziler var. Yasak şimdilik heyecanlı gidiyor. Ama hikâye tıkandığı anda, zaten son birkaç sezondur dizilerden iyice bunalmış olan izleyici, her an başka bir tercih yapabilir..

                Sezon kapanmak üzere..Yasak, çok yeni bir dizi. Ne yazık ki, biraz geç kaldı yayına girmekte. Yeni sezonu bekleseydi sanki daha başarılı olurdu gibi geliyor. Zira yaz tatilinde devam etse bile, böyle entrika dolu diziler yazın pek tutmuyor..Başarısının yükselmesini dileyerek yazımıza son verelim.

                Siyah İnci’den sevgiyle…

                www.twitter.com/blackpearl42


26 Mayıs 2014 Pazartesi

Kurt Seyit&Şura..İyiler, kötüler, sorular..

Bir diziden çok fazla beklenti olunca, içine düşülen hayal kırıklığı da o kadar büyük oluyor ne yazık ki..

Kurt Seyit&Sura, görkemli tanıtımlarından istediği geri dönüşü pek alamadı..Açıkçası ben de, her bölümünü izlesem de, öyle aman aman müptelası olamadım. Ama en azından dizinin İstanbul kısmı ilk bölümlere nazaran daha hareketli diyebilirim. Sevenlerine de haksızlık etmek istemediğimden sezon finali öncesi yazılacaklar listesine Kurt Seyit&Şura ‘yı da aldım.

Bakalım son bölümlerde gözümüze neler takılmış..

Öncelikle Şeref otel ahalisinden söz etmem lazım. Zira diziye bir hayli hareket getirdiler. Yahya Bey karakterindeki Tolga Savacı, hayli yaş almış olsa da, bir hayli yakışıklı doğrusu. Onun yanında Osman Alkaş, Ali dayı rolünde. Osman Alkaş, bana hep babamı hatırlatır, o yüzden benim yanımda yeri ayrıdır, çok severek izlerim onu, oyunculuğuna zaten laf yok.Öyle Bir Geçer Zamanki’den beri keyif alarak seyrediyorum. Şimdi bu Yahya Bey-Ali Dayı ve Kurt Seyit iyi bir üçlü oldular. Birlikte başardıkları işler, memleket sevdalısı üç adam..Mesela Seyit’in kaçak içki yapan Rıza ve Yüzbaşıya yaptığı tuzak çok keyifliydi. Sonrasında üçünün oturup konuşması da çok iyiydi. Seyit’in zaman zaman Ali dayıdan dinlediği nasihatler de güzel diyeceğim sahnelerden..Diğer taraftan evdeki o küçük Sabri, çok ama çok tatlı. Bir o kadar da doğal oynuyor.  Dizinin en renkli simalarından birisi. Onun zeki cevapları, yorumları, her haberi hemen koşup yetiştirmesi belki de yüzümü güldüren en önemli ayrıntı.

Güzide ise elbette hiç ummadığı anda karşısında Celil’i bulmanın sevinci ile artık evli bir kadın olmanın hüznünü taşıyor gözlerinde. Söylediği türküler kendi sesinden mi bilmiyorum, eğer öyleyse şahane bir sesi var gerçekten. Ama evli bir kadının, Celil’e olan ilgisini belli etmesi, onun odasına girip gezinmesi hoş değil..Üstelik Yahya bey bu durumu anlamış durumda..Zira aptal bir adam değil o..Celil’e olan uzak tavrı da bu yüzden olsa gerek. Celil’in hiçbir suçu yok aslında. Onun Güzide’nin aşkından bile haberi yok..Ama bana sorarsanız, Celil’in de ona âşık olmasını ve şiddetli, gizli bir yasak aşkın heyecanını izlemek isterdim o otelde..Tabi Celil kardeşim başını beladan kurtarabilirse, belki bu dediğime fırsat bulur.

Otelin diğer sakini Ayşe ise, anlamsız ve gereksiz bir şekilde Kurt Seyit abimize âşık oluverdi. Ne alaka Yarabbi. Bu kadar saçma bir gelişme görmedim. Üstelik Şura oteldeyken, üstelik Seyit’in gözü kimseyi görmezken, bu ne aşkı şimdi..Seyit seni mi alacak kendine eş olarak Allah aşkına Ayşe,.Manasız bir aşkın, gereksiz triplerini izlemekteyiz kendisinden. Kimsenin haberi yok bu aşktan, zaten iyi ki de yok..Hal böyle olunca, yaptığı kaprisler, söylediği acı sözler daha bir anlamsız hale geliyor diğer insanların gözünde..Celil&Güzide aşkını desteklerim ama Seyit ve Ayşe aşkı için ne yazık ki aynı hevesim yok..

Şimdi gelelim en büyük soruna…Bu otelde kim kimdir anlayan var mı? Ben epey uğraştım çözmek için zira dizide tam bir açıklığa kavuşmadı. Yâda ben kaçırdım o kısımları bilmiyorum..Ama oturdum sizler için araştırdım öğrendim. Yahya Bey ile Güzide evli, Küçük Sabri Yahya beyin kardeşi, Binnaz Yahya beyin ablası, Ali dayının bunlarla bir alakası yok, Ayşe Ali Dayı’nın kızı.

Kıvanç Tatlıtuğ’un ilk bölümlerdeki Kurt Seyit havası hiç kalmadı ne yazık ki..Ben şahsen bir askerin çok daha sert karakterli olmasını beklerdim. Kurt Seyit’in ilk bölümlerdeki o sert bakışları, konuşması kalmadı, yerine her kelimesinden duygusallık akan,sakin,ağlak bir adam geldi. Bitkin, bezgin bir hali var sanki.  Zorla oynuyormuş gibi geliyor bazen.. Performansının Kuzey&Güney’e nazaran çok daha kötü olduğunu görüyorum. Sebebini bilmiyorum ama şahsen benim beklentimin hayli altında..Öbür taraftan bana sorarsanız Celil karakterindeki Ushan Çakır, cidden harikalar yaratıyor dizide. Kurt Seyit’in bir türlü toparlayamadığı karizması yanında, Celil fazlasıyla nefis..Ushan Çakır, haklı bir yükseliş gösteriyor oyunculuk kariyerinde. Bir diğer dikkat çeken kişi Petro karakterindeki Birkan Sokullu. İlk bölümden itibaren hayli yükselen bir performansı var..Şahsen daha önceki oynadıklarından tamamen alakasız bir karakteri hayli başarıyla oynuyor.

Ve Şura elbette. Onu gelinliği içinde görünce peri kızı zannettim gerçekten. O zarafet, güzellik, kalite öyle güzel yansıyor ki F.Zeynep Abdullah sayesinde. Dizinin başından beri en beğendiğim performanslardan birisi de onun elbette. Şura’nın güzelliği, asaleti, kibar ve mütevazı tavırları ile kendisini öylesine özdeş hale getirmiş ki, büyülüyor izlerken..

Gelelim kafamda dönen sorulara…

·         Seyit, Petro’yu ne zaman dövecek?

·         Ali dayı ile Binnaz ablam arasında bir yakınlaşma, bir ikinci bahar yaşanır mı? Çok münasipler birbirlerine zira..

·         Seyit, Şura’dan her şeyi saklayıp, onun kalbine sürekli şüpheler sokarken, kendisine güvenmesini beklemeli mi? Bir tezat yok mu burada?

·         Allahım yarabbim neden her sorunun çözümü Barones’de toplanıyor. Kim bu kadın? Nasıl bu kadar güçlü oldu bir anda?

·         Tina ile Şura kavuşmasında ağlamayan kaldı mı?

·         Şura’nın teyzesi ile Petro olduğu sürece, Şura ile Seyit’in kavuşma ihtimali nedir?

·         Lütfen ama lütfen, Şura’nın teyze oğlu da nerden çıktı? Rusya’da niye yoktu bu çocuk? Haydi yoktu diyelim, niye hiç adı geçmedi, ayrıca Şura’nın her koluna giren onun sevgilisi midir? Kurt Seyit, Şura’dan sonsuz bir güven beklerken, kendisi niye güvenmez?

·         Şura tarafından kesin bir dille reddedilen Petro’nun, bu kadar oyuna gerek duyması nedendir? Şura, Seyit ile ayrılırsa kendisine mi koşacak sanıyordur?

Kafamdaki tüm bu soruların cevaplanması ümidiyle yazımıza burada son verelim. Kurt Seyit&Şura yakında sezonu kapatacak. Umarım yeni sezonda çok daha heyecanlı ve cazip olaylar izleriz..

Siyah İnci’den sevgiyle…

www.twitter.com/blackpearl42


22 Mayıs 2014 Perşembe

Hatasız Kul Olmaz, hata yapmaz inşallah !!

                Tanıtımları ekranda dönmeye başlayınca epey heyecanlandım…Yapımcı ve oyuncuları görünce de hayli meraklandım doğrusu..

                Ertan Saban, Murat Han, Ekin Türkmen, Erman Saban, Gökçe Özyol gibi çok güçlü de bir oyuncu kadrosu olan diziyi ilk hafta yazamadım zira Soma’da yaşanan o çok üzücü felaket dolayısıyla yazılara da ara verdik. Ölen kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar dileyerek, yeni dizimizde neler var neler yok şöyle bir göz atalım..

                Dizinin hikâyesi son zamanlarda izlediklerimizden değişik. İlk bölüm bir parça karışık geçti, kim kimdir çözmekte zorlandık, yine de dikkatli bir gözle izlerseniz, gizemli ve keyifli bir hikâye olduğu kesin. Daha ilk bölümün sonunda ters köşeye yatıran Hatasız Kul olmaz, bir Osman Sınav yapımı olması sebebiyle de göz dolduruyor elbette. İkinci bölümde daha keyifli hal alan dizi, insanın kendine sorular sormasına da yol açıyor.  Ancak sanırım karakterlerde henüz tam bir derinlik oluşmadı. İlerleyen bölümlerde hikâyenin zenginleşeceği kesin, zira kadro kalabalık. Karakterlerin daha iyi oturacağını tahmin ediyorum..

                Son zamanlarda işlenen cinayet ve katil aramalar üzerine senaryolar çoğaldı. Karadayı, Kara Para Aşk gibi dizilerde işlenen bu konu, son olarak Hatasız Kul Olmaz için de geçerli. Ancak benim ilk iki bölümden gördüğüm kadarıyla, senaryo işlenişi hayli farklı. Kim suçlu, kim şüpheli onu bile bilmek mümkün olmuyor. Üstelik her an bir ters köşe ihtimali de ilgiyi üzerine çekiyor.

                Ve fakat dizinin başlama zamanı, bana sorarsanız çok ama çok zamansız. Zira sezon bitmek üzere. Yazın dizilerin çok fazla seyredilmediği göz önüne alınırsa, sanki yeni sezona saklansa daha mı güzel olurdu demekten kendimi alamadım.  Dizinin bir sezonluk hikâyesinin ve senaryosunun hazır olduğunu okudum, birkaç hafta sonra sezon kapanınca, dizilerin kimi final yapacak, kimi de sezon finali. Acaba bu boşluğun doldurulması mı düşünüldü bilmiyorum.  Bunu neden söylüyorum ? Dizi sektörümüzün geldiği noktada, en kaliteli yapımlar bile reyting denilen ve bana göre kesinlikle güven vermeyen sonuçlara yenik düşebiliyor. Umarım dizimiz uzun soluklu olur..

                Oyuncularda dikkatimi çeken küçük bir noktaya da değinmek isterim. Ertan Saban ile Ekin Türkmen, Karakol, Bir Kadın Tanıdım dizilerinden sonra şimdi de Hatasız Kul Olmaz dizisinde beraber oynuyorlar. Bu bir tesadüf müdür, yoksa özellikle yapılmış bir seçim midir bilmiyorum ama sürekli ikisini izlemekten sıkıldım ben. Ama Ekin Türkmen’in hakkını vermek isterim. Çok iyi bir performansı var burada. Bir Kadın Tanıdım neydi öyle. Tek kelime ile kadının tüm yeteneğini yerle bir etmişlerdi..Burada hafif çılgın, deli dolu, lafını esirgemeyen, huysuz öğretmen Oya karakterinde çok beğendim ben kendisini.

                Ertan Saban, ismi bile geçince bir durup düşünmek gereken oyuncudur. Şahsımın da oyunculuk gücüne hayran olduğum bir isim. Elveda Rumeli’den itibaren oynadığı tüm dizileri, filmleri seyretmiş biri olarak nedense son iki projesinde, bir durgunluk var kendisinde. Sanki zorla oynatıyorlarmış gibi, sesi dahi duyulmuyor.  O kadar alçak sesle konuşuyor ki, o şahane ses tonuna da yazık ediyor doğrusu. Performansını bildiğimden, beklentimin hayli altında bir sakinlik var oynarken, nedenini çözemedim. Zira Ferit karakteri, çılgın, insanları çok takmayan, özgürlüğüne düşkün, çapkın bir karakter. Ses tonundaki o durgunluğu saymasak, Ertan Saban izlemek her zamanki gibi çok keyifli..

                Bulut komiser karakterindeki Murat Han ile Ertan Saban ile hayli iyi bir ikili olmuş. Bulut Komiser, işine bağlı ama ailesini bir arada tutamamış, alkolik eşi ile uğraşan, öbür taraftan Oya ile inişli çıkışlı bir ilişki yaşayan bir karakter.  Şimdilik öyle üzerinde çok fazla konuşulacak bir karakter değil. İşini iyi yapmaya çalışan bir polis izledim ben, çok aman aman da bir oyunculuk göremedim. Bu biraz da Murat Han’ın gereğinden fazla ciddi duruşundan olsa gerek, espri yaparken bile adam ciddi. Dolayısıyla gözüme takılan bir ayrıntı oldu bu.

                En son Muhteşem Yüzyıl’da izlediğim Erman Saban ile ÖBGZ ki de izlediğimiz Burçin Abdullah ise yüzümü güldüren sürprizler oldu. Özellikle Burçin Abdullah, güzelliği kadar yeteneğini de gözümüzün içine kadar soktu..Yüreklerine sağlık diyorum..

                 Dizinin en iyi performansı Özgül Kavruk tarafından gösterildi diyebilirim. Hayran kaldım o alkolik ve kavgacı kadına ben..Müthiş oynamış Bulut'un eski karısı Dilber karakterini. Yürekten tebrik ediyorum kendisini. Hayli dikkat çekici idi oyunculuğu..


                Dizinin müzikleri çok ama çok güzel, çok sevdim ben..Dilime dolandı birkaç gün..

                Kasabada yapılan bir düğün telaşıyla başlayan dizi, Ferit’in uzun yıllar yaşadığı yurtdışından dönüp düğüne uğraması, gelin kızımızın kuzeni Ferit’i karşısında görünce evlenmekten vazgeçmesi ile devam ediyor.  Hayli klasik gibi başlayan hikâye, damadın kendini vurması ve kasabada yaşanan bir takım üstü kapalı sırlarla birlikte hareketleniyor. Damadın intihar etmeyip bir cinayete kurban gittiğinin anlaşılması ile de, olay gizemli bir hal alıyor. Damadın en yakın arkadaşı olan Ferit ve Komiser Bulut, çok ta iyi anlaşmamalarına rağmen, ortak hareket edip katili aramaya başlıyorlar. Diğer taraftan kasabanın kabadayılarının çevirdiği entrikalar, bulunan çifte vav yazısının gizemi derken iş hayli çetrefilli bir hale geliyor..Araya serpiştirilen küçük tatlı tartışmalar, aşk ilişkileri, hatta Canan’ın Ferit’e olan saplantılı aşkı da hikâyeyi seyredilir kılıyor doğrusu.

                Dediğim gibi, başından sonuna titizlikle çalışılmış Hatasız Kul Olmaz için. Umarım başta belirttiğim olumsuzluklar ile karşılaşmadan yoluna devam eder diyerek yazımızı bitirelim..

                Siyah İnci’den sevgiyle..

                www.twitter.com/blackpearl42


13 Mayıs 2014 Salı

Karadayı..Şimdi filler savaşmakta, çimenler ise dimdik ayakta..

        
                 Karadayı, sezon sonuna yaklaşırken, yeni sezonun tüyolarını da vermeye başladı. Sezon sonuna doğru, büyük adamlar mahalleli ile uğraşmaya devam ededursun, kendi içlerinde de ayrı bir savaş başladı elbette. Kimin kime dost olduğunu bilemediğimiz, menfaat için her faaliyeti mubah bilen büyük adamlar, anlaşılan yeni sezonda kendi içlerinde, çok daha büyük kavgalar yapacaklar.

                Gelelim bu haftadan bizim kalemin payına düşenlere…

                Geçen birkaç haftada hep Ayten’in kötü kaderini düşünmekten kendimi alamadım iyi mi? Kızcağızın başına gelmeyen kalmadı, nişanlısını kaybetti, ailesi zaten yok, bu aralar kız kardeşi de ortada yok, karanlık bir kocası var, bir de kocasının dostu var hatta karnında bebeği, kocasından yediği dayaklar yetmezmiş gibi, bir de bizim kabadayı grubunun kavgasının ortasında kaldı..Daha ne olsun. Neyse ki, süper kahraman Mahir yetişti de kurtardı. Ama Mahir, Ayten’i kurtarırken aslında kendi ne büyük bir çukura düştüğünün farkında değildi elbette.

                Seyrediyorum, seyrederken yok artık, bu kadarı da olmaz diyorum, ama olduğunu da biliyorum ne yazık ki..Adalet dediğimiz en güvenilecek kavram, ne hallerde ve kimlerin elinde sunuluyor bizlere..Yok bütün bunlar sadece kurgu diyoruz, ama izlerken de böyle haksızlıkların olabileceği korkusundan kurtulamıyoruz.

                Mahir gerek karakolda komisere, gerek savcıya ifade verirken bunları düşündüm..Ne konuşuyorsun Mahir dedim kendi kendime, kime neyi anlatmaya çalışıyorsun. Senin cezan çoktan kesilmiş, sonun belli. Öyle ya da böyle sen suçlu çıkacaksın, ya da affedileceksin daha büyük bir suç işlemen için..

Mahir gibi delikanlı adamların varlığı hayranlık uyandırırken, Feride’nin gereksiz azarları da canımızı sıkıyor. Yahu sen bu adamı başından beri biliyorsun, tanıyorsun. Mahir haksızlığa gelemeyen, bunu da gerektiğinde fiziksel gücüyle gösteren bir adam zaten. Güçlü, kuvvetli, cesur ve delikanlı..Bunu bilmeyen kaldı mı? Tüm bunların üstüne, sen Mahir için aileni bile arkanda bırakmışken, Mahir’in nasıl bir adam olduğunu biliyorken ve sözde onun için her şeyi göze almışken, kalkıp çocuk azarlar gibi, Mahir’i azarlaman, kapris yapman, böyle olmaz demen yakışmadı. Mahir’den değişmesini beklemek, yok söz verdin tutamadın gibi ergen tripleri yapmak, koskoca Hâkime hanıma hiç yakışmıyor kusura bakmayın..Sözünü tutmadın dediğin Mahir, bir kadının namusunu kurtarmak için karıştı o kavgaya, bunu da belirtmek lazım galiba. Üstelik Mahir gibi delikanlı adamların pek te kalmadığı düşünülürse, Feride’nin bu davranışı bana bencilce geldi biraz..

Kişi, karşısındakini değiştirmeye kalktığı anda önce aşkı yaralar, sonra tüm bir ilişkiyi, sonra da bütün hayatını..

Mahir, karakolda ifadesini bile alınmadan nezarete götürülürken, Yasin oradan oraya koşturup hiçbir sonuç alamazken, elleri kolları aniden bağlanıvermişken, kapıda Nazif baba bir haber beklerken insanın içi daralıyor..Ve Mahir, tam tutuklanıp hapise götürülürken, çok daha acımasız bir plan için salıveriliyor..

Haklı bu kadar güçsüz ise, adaletin sadece gözleri değil, elleri, dilleri de bağlı gerçekten..

Bu arada, Sinan kardeşimin içine ne zaman ufak çaplı bir mafya babası girdi acaba? Geçen sezon babasının yerine gazetenin başına geçip Mehmet Saim beyden intikam alma hesapları yapan Sinan efe, bu sezon keskin bir dönüş yapıp karanlık işler yapan, kanunsuz mal sevkiyatları ile uğraşan, kadın kaçırmaya kalkışan, haddini fazlasıyla aşan bir noktaya gelmedi mi? Zaten yeterince sevimsiz olan Sinan karakterinin, bu son noktaya gelmiş hali şöyle güzel bir ölümü hak etti doğrusu.

Karadayı’da şiddet kadına kadar uzandıysa, bundan sonrasını düşünmek hayal gücünü zorluyor ..

Necdet-Sinan-M.Saim üçgeninde sular ısınmaya, savaş kızışmaya başlıyor. Şimdiden ihanetler ve çözülmeler başladı. Ayten’e el uzatan Sinan, Necdet’in öfkesini umursamasa da, Necdet’in itirafları karşısında Mehmet Saim bey tarafından ipi çekilecek gibi görünüyor. Diğer taraftan, Mehmet Saim beyin, Sinan ile beraber mahalleli ile uğraşması bana çok küçük bir hesap gibi geliyor. Mahir ve ailesini cezalandırmak için mahalleyi yerinden oynatmak, mahalle sakinlerini öldürmek ne demek..Muhtemelen en sonunda Mehmet Saim bey de köşeye sıkışacak ve kendini kurtarmak için Sinan’ı ve Necdet’i gözünü bile kırpmadan harcayacak.

 Ve fakat şunu hiç mi düşünemiyor bu büyük adam…Kızının sevdiği adamı mahvedip kızını geri kazanması mümkün mü? Oturup yeni atanan savcıyla Mahir’in kaderini değiştirecek kararlar alırken, her yere eli kolu uzanan bu adamın kötülükte sınırlarının olmadığın anlıyoruz.

İyi ya da kötü, Necdet Ayten’i sevdi aslında. Hastanede bebeğini kaybeden Ayten’in, Necdet’e nefretini kusarken, gözlerindeki öfkeden ve acıdan bunu anladım…Bir de bebek sahibi olacağını öğrendiği anda gözlerindeki ışıltının, o bebeği kaybettiğini duyunca kararmasından anladım Necdet’in yüreğinde bir yerlerde Ayten olduğunu..Gerçi Ayten’de Necdet’in ona olan sevgisinin kıymetini pek bilemedi yalana gerek yok. Kendini takıntı haline getirdiği Kara ailesinin bir ferdi gibi görmesi, evliliğine ve eşine olan soğuk ve uzak tavrı, hırçın ve öfkeli hali karşısında Necdet yine de çok anlayışlıydı ona karşı. Hatta hastane odasında Ayten haddini fazlasıyla aştı bana göre. Gerçekte olsa o lafları hiçbir kadın edemez, etmemeli de zaten. Hoş, o kadar lafı edecek ömrü olmazdı hiçbir kadının ayrı konu..Hayır, anlayamadığım konu, madem Necdet’ten bu kadar nefret ediyorsun, onun bebeğini niye istiyorsun be kadın..Necdet’te âlem..Ben senin hamile olduğunu bilsem sana el kaldırır mıydım lafı, hamile iken seni dövmem ama bebek yoksa dövebilirim sinyali gibi oldu sanki..Kısacası canlar, Ayten ile Necdet, her ikisi de, hem haklılar, hem haksız..

Of içimiz karardı dediğimiz noktaları çok olsa da, güzel şeyler de oluyor Karadayı’da..Bülent ile İlknur’un yeniden bir araya gelme ihtimali, Nazif’in mutluluğu bizlerin de yüzünü güldürüp, dizinin o karanlık tarafından uzaklaştırıyor..Bülent’in pişmanlığı, geç kalınmış mutluluğu yakalamaya yetecek mi bilmiyoruz, ama ben kendi adıma Bülent’in yerlerde sürünen aile reisliği görevini toparlayıp, aklı başında bir aile babasına dönüşmesine memnun oldum..Hele hele Nazif’in mutluluğu, İlknur’un mutluluk gözyaşları, son birkaç haftanın en güzel olayıydı..

Bir çocuğun gözlerindeki ışıltı, bazen dünyanın en büyük fedakârlıklarına değer..

Osman ile Songül arasında neler oluyor..Osman’ın hayatına sızmaya çalışan kız, Songül’ü rahatsız mı etti biraz. Songül, belki de ilk kez Osman’ın kendisinden başkasını sevme ihtimalinin olduğunu anladı..Ama bozulmaya hakkı var mı..O tartışılır işte..Yasin’de en az Osman kadar fedakâr ve sevgi dolu Songül’e karşı..En azından Yasin, Orhan’ın yapamadığı kardeşliği gösterdi Mahir’e. Ve dolayıyla Kara ailesine layık olduğunu da ispatladı.

 Osman ile Songül arasında bir yakınlaşma başlar ise, bu Songül’ün masumiyetine leke düşüreceğinden, hoş olmayacak diye düşünüyorum..

Bu arada Merdan kardeşimin sesi soluğu kesilince, Seyis’in hiç çıkmayan sesi yükselmeye başladı. İlk icraatı da Orhan’ı Mahir’e karşı kullanmak olacak anlaşılan. Orhan kardeşim, kendini dört duvarın arasında, üç beş garibana ağa yapması kolay da, yarın dışarı çıktığı vakit, abine ve babana karşı durmak, ayrıca o kadar güçlü kabadayı arasında sağ kalmak öyle basit iş değil. Sen şimdi orada ahkâm kesiyorsun Orhan kardeşim, abim karşıma dikilse kar etmez diyorsun da, Mahir’in tek bir tokadı ile duvara yapışır kalırsın onu da bil istersen. Bu ne arkadaş. Tüm kabadayı âlemi işi gücü bıraktı, Mahir ile mi uğraşıyor yani şimdi. Yok mu başka işi gücü bu adamların.

Kerime Hanım’a iki çift lafım olacak..Feride’ye “sürekli vukuat çıkaran birinin karısı mı olmak istiyorsun” sorusu sanırım Kerime hanımın soracağı en son soru bile değil. Zira kendi kocasının çıkardığı vukuatlardan haberi yok. Böyle konuşmak kolay ama Mahir, Mehmet Saim’in yanında pırıl pırıl kalıyor.. Mahir en azından gizli kapaklı işler çevirmiyor Mehmet Saim Bey gibi..Gizli bir tehlike olmaktan çok uzak..Bakalım Mehmet Saim beyin vukuatları ortaya dökülünce, Kerime hanım sorduğu bu sorudan ve Kara ailesine karşı takındığı imalı ve aşağılayıcı tavırdan dolayı utanmayı becerebilecek mi?

Mehmet Saim Bey gibi bir bakanın böyle elini kolunu sallaya sallaya her yere girip çıkması, ulu orta herkesle görüşmesi biraz tuhaf değil mi?

Karadayı için sezonun son yazısının sonuna gelmişken, yeni sezonda işlerin çok daha karışacağını tahmin ediyorum. Karadayı için son yazımız ama sosyal medyadan diziye dair yorumlarım devam edecek.

 Yeni sezon benim en büyük isteğim, Mehmet Saim beyin tüm foyalarının meydana çıkması ve Feride’nin babasının yargılandığı mahkemenin hâkimi olması diyerek yazımıza son verelim..


Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42