Karadayı’nın bu sezon daha karanlık olacağını, daha sezon
başlamadan söylemiştim canlarım. Dediğim gibi de oldu. Bu sezon daha sert ve
daha karışık bir olay kurgusu bizimle beraber. Bunun yanında işin rengi biraz
daha değişerek, sanki bir parça daha erkeklere hitap eden bir hale büründü. Neyse
ki, yan hikâyeler hayli hararetli gidiyor da, işin keyfi artarak devam ediyor.
Gelelim bu haftanın yorumlarına…
Öncelikle son birkaç bölümdür Ayten ile Feride arasındaki
yakınlık beni benden aldı. Hem rakip, hem düşman olan bu iki kadının, dert
ortağı haline gelmesine ne demeli bilmem. Ayten kızımızın geldiği nokta çok
takdir edilesi gerçekten. Mahir’i kaybettiğini kabullenip, bir de eski aşkının
yeni aşkına yardım etmesi, ancak dizilerde olur zaten. Yine de, Feride ile
Ayten arasındaki kadın dayanışması hayli duygulandırıyor beni.
Eski düşmanlar bile yakınlaşıp dost olabiliyorken bu
hayatta, en güvendiklerimiz de sırtımızdan vuruverir hiç beklemediğimiz anda.
Tabiî ki de Songül’ü kastediyorum. En favori karakterimdi Songül benim.
Açıkçası Osman ile yaşadığı aşk konusunda öylesine kararsızım ki. Hem çok
kızıyorum, hem üzülüyorum hallerine. Osman’ın, o lisedeki serseri oğlanın
karizmatik bir delikanlıya dönüşmesine lafım yok.Songül’e olan aşkına da.Osman’ın
aklı başında ve olgun bir adam olmasının karşılığı Songül’ün aşkını kazanması
oldu.Ama Yasin..İşin en başından beri Songül’ün ailesine destek olan, koşturan,
yorulan, her fedakârlığı yapan Yasin ne olacak..Yasin bunu hak etimi
acaba..Diyorum ya, ne Yasin’e kıyabiliyorum, ne Osman’a..Zaten bu aşkın en mağdurları
ikisi. Songül’ün her ikisine mavi boncuk dağıtan, ne nişanlısından ne aşkından
vazgeçemeyen o tavrı beni deli ediyor. Yaşadığı döneme göre hayli cesur
hareketler bunlar..Ama küçük bir ayrıntıyı söylemeden geçemeyeceğim. Yasin ile
Songül ayrılacak bu belli ve fakat sanki Suna ile Yasin arasında bir aşk
filizlenecek ve Yasin’in yaralı kalbini Suna teselli edecek..Suna ile Yasin arasındaki
tatlı sert atışmalar bunun habercisi zira..
Gelelim diğer bir yakınlaşmaya. İlknur ile Seyis arasındaki
kıvılcım aşka dönüşür mü bilemem. Zira İlknur, böyle bir aşka hazır değil
kanımca. Ama Seyis çoktan abayı yaktı bile. İlknur’un yarası, aşk ile kapanır
mı bilemem, ama teselli edeceği kesin. Peki ya bu aşk Seyis’i daha iyi bir adam
yapar mı..içinde bulunduğu karanlık dünya İlknur için fazlasıyla yabancı. Hoş,
ben ikisini yakıştırmıyorum da zaten. İlknur, Erdal abiyle evleneydi iyiydi.
Ama Seyis, sanki Mahir’e karşı meyilli. Meyilli derken yanlış anlaşılmasın,
tamamen iş odaklı bir yakınlıktan bahsediyorum. İlknur’a olan yakınlığı ve
duyduğu ilgi mi buna sebep bilmem ama Mahir’e karşı diğerlerine nazaran daha
sakin yaklaşıyor..
Öbür taraftan karanlık dünyamızın çiçeği Belgin, Mahir’e
yaklaşmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor maşallah..Mahir ise, Belgin’in peşinde
karakoldan adliyeye koşup duruyor..Eeee kılavuzu Belgin olanın, burnu
karakoldan çıkmaz canlarım..Açıkçası Belgin bana fazlasıyla itici geliyor.
Belki Feride’nin üzülmesine kıyamadığımdandır..Ayrıca zaten Mahir’in, Feride’yi
kendinden soğutmak için Belgin’i kullanması kadar komik ve eski bir yöntem
yok..Kaldı mı böyle hareketler bilmiyorum.
Belgin’in fırsatı kaçırmayıp Mahir’e ahtapot gibi sarılması da, izlerken
sinir eden ayrıntılardan. ..
Belgin kardeşimin, Feride’nin odasında görülen davada hayli
ileri gittiğini fark etmişsinizdir. Kadın çok tehlikeli yemin olsun. Feride’nin
onunla baş edemeyeceği aşikâr. Hele hele koskoca hâkime hanımın adliyede adeta
saklambaç oynar gibi odadan odaya koşup saklandığını gördükten sonra, Belgin’in
Feride’yi epey üzeceğinden emin oldum..
Kadın dediğin tehlike demek ve elbette bol bol
dırdır..Necdet kardeşim, ne çekti bu kadın dırdırından..Necdet’i kadın dırdırı
öldürecek bu gidişle. Ayten gitti, onun derdi yetmez gibi şimdi de Süeda
başladı. Ama Necdet bunu sonuna kadar hak etti.
Gelelim Mahir abimize. Kabadayı oldu kendisi malum. Yer altı
dünyasının karanlıklarına koşar adım gidiyor ama adam döverek, Osmanlı tokadı
ile bu işler olmaz benden söylemesi. Bir kurşun ile macerası bitiverir..Bu
hafta o köfteci sahnesini beğenen oldu mu, bilmiyorum ama ben hiç beğenmedim.
Polislerin karşısına gitmiş köfteci arabasını koymuş, in cin top oynuyor
sokakta. Hiç mi şüphelenmez polisler, bu adam burada ne işi var diye. Tek tük
gelen müşteri olsa da, bana çok inandırıcı gelmedi o köftecilik. Üstelik o
köftelerin içine artık ne attıysa, adamlar oturdukları yerde bayılıp kaldılar,
Mahir abimde elini kolunu sallaya sallaya girdi kamyonu çaldı. Hoş ben çok daha
büyük bir tır bekliyordum ya neyse. Yani o kadar kabadayı, o kadar adamları
silahları teçhizatları arasında bunu akıl edememişler, Mahir abim gitti şıp
diye aldı geldi kamyoneti..
Sözün özü canlarım, açıkçası bu sezon Karadayı, yer altı
dünyasına inmekle pekiyi etmedi. İşler karışık, aşklar deseniz çok karışık.
Konu biraz yavaş ilerliyor. Mahir, ne zaman beyaz takımlarını giyecek. Hiç adam
öldürmeyecek mi, böyle tertemiz sütten çıkma ak kaşık bir kabadayı olur mu, tüm
hepsinin başına nasıl geçecek, Yasin aldatıldığını öğrenince ne yapacak, Hatta Nazif baba ne yapacak, Feride'nin yüzü gülecek mi, İlknur Seyis ile yakınlaşacakmı, bunları da doğrusu merakla bekliyoruz..
Şimdilik Karadayı için bu kadar yetsin diyerek yazımızı
bitirelim..
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/_blackpearI_