Karadayı son iki haftadır bizi hem hüzne, hem sevince boğdu
canlarım. Aile kavramının doya doya verildiği Karadayı’yı seyreden herkesin
kendisinden ve kendi ailesinden bir parça bulduğu dizinin bakalım son iki
haftasında neler olmuş neler..
Nazif babanın hapis macerası sona erdi öncelikle ve ben
açıkçası bu duruma ziyadesiyle sevindim. Zaten son birkaç bölümdür dizinin
ekseni Feride-Mahir aşkına odaklanmıştı ve bu haliyle de pek sevimsizleşmişti.
Zira asıl konumuz başkaydı ve ağırlık Nazif babaya verilmeliydi bence. Feride
ile Mahir’in lise öğrencileri gibi yaşadıkları aşk bana pek sıradan geldi açıkçası..Hoş
dizinin emekçilerine de haksızlık etmeyelim şimdi. Topu topu bir aylık bir
süreci bize 22 bölümde(yaklaşık 5,5 ay), üstelik her bölümü yaklaşık iki saat
olan 22 bölümde, çok güzel bir akışla sundular. Bu sebeple Feride-Mahir aşkı da
işin kaymağı olsun diyelim..
Şimdi, aile kavramını şahane sunuyorlar dedik. Evet, sıcacık
sarıp sarmalıyorlar sevgileriyle bizleri, inandırıyorlar. Sanki gerçekten bir
aile yaşamış o yıllarda, ben izlerken o sıcaklığı hissediyorum. Üstelik ailede
özlük-üveylik kargaşası da var. Ancak ben hala kim kimin öz çocuğu, kim kimin
üvey kardeşi anlayamadım. Bir İlknur var bildiğim anasız babasız evlatlık
edinilen. Mahir de sanırım Nazif babanın oğlu, ama annesi başka..Songül ile
Orhan konusunda hepten karışık kafam. Ama Orhan sanırım ikisinin de çocuğu değil..O
nasıl sinir bir tip öyle. Nasıl lüzumsuz, sevimsiz ve aileye düşman..Adam ne
yapsam da kimi zorda bıraksam diye çırpınıp duruyor. O haliyle de Kara ailesine
pek yakışmıyor diyebilirim..
Geçen haftaki bölüm, sizleri bilmem ama benim gözyaşı dökme
konusunda zirveye ulaştığım bir bölüm oldu..Nazif babanın hapisten çıkışı,
evine gelişi, ailesiyle kucaklaşması, Mahir’in gözlerindeki ışık, o sevimsiz
Orhan’ın ağlaması, minik Nazif’in dedesinin gelişine kadar büyümemek için yemek
yememesi..Hepsi ama hepsi aileye dair, sevgiye dair, aile bağlarına dair şahane
ayrıntılardı, yüreklerinden öpüyorum her birini..
Nazif babanın hapishanede Dalyan ile vedalaşması da ben en
çok etkileyen sahnelerden biri oldu. Dalyan gibi dost versin Allah herkese bu
hayatta. Başlarda Dalyan konusunda çok net değildim ama sonrasında Nazif
babanın gerçek dostlarından biri olduğu ortaya çıktı. Veda sahnesindeki hırka
ayrıntısına da değinmeden edemeyeceğim doğrusu. “Bir insana verilecek en güzel
hediye, hırkadır. Sıcacık sarıp sarmalar” cümlesi üzerine de edilecek laf var
mı bilmem..
Hele hele Nazif babanın geleceği haberinden sonra,
terliğinin hazırlanması, ütüler yapılması, evin temizlenmesi beni yürekten
etkiledi..Peki Nazif babanın eve geldiği akşam ? O sobanın üzerindeki mandalina
kabuğunun kokusunu izleyipte, o kokuyu duymayan kaldı mı bilmem..Ya Songül’e
gelen bir kesekâğıdı dolusu kestaneye ne demeli..Sobanın üzerinde yapılan,
elimiz yanmasın diye bir o elimize, bir diğer elimize sektirdiğimiz kestanenin
tadını hatırlamayan var mı peki? Eminim Karadayı sayesinde bunların hepsini
hatırlamış ve özlemle anmışızdır ailecek..İşte zaten Karadayı’yı bu denli
sevdiren en önemli özellikte bu bana göre..Yozlaşmış, sevgisizleşmiş
toplumumuza, unutulmuş şahane güzellikleri hatırlatmasıdır bu diziyi gözümüzde,
gönlümüzde yücelten…
Aile sıcaklığını bir tarafa bırakıp, biraz da Feride
ablamızın tarafına bakalım. Şimdi bu Feride neden savcı Turgut’tan hiç
şüphelenmez kardeşim? Biri bunu bana açıklasın lütfen. Adamın habire yalanı
dolanı ortaya çıktığı halde, uçan kuştan bile nem kapan Feride kızımız bu adama
niye bu kadar güvenir, niye işkillenmez, niye peşine düşmez..Niye bu kadar dost
zanneder, adam zanneder Turgut’u..Nazif babayı suçsuz ilan etmek için habire
delil arayan Feride, neden Turgut hakkında bir sürü karışık durum ortaya
çıktığı halde ondan huylanmaz..Anlamak mümkün değil doğrusu..
Bu arada Mehmet Saim beyin tavırları ve o şahane Türkçesi de
beni ziyadesiyle rahatsız ediyor..Hele bu hafta Mahir’i huzuruna kabul etti
ya..O nasıl bir odadır öyle..Kocaman odanın içinde küçücük kalmış bir masa iki
sandalye bana pek eğreti geldi doğrusu. Sanki o odaya ait değillermiş te,
Mehmet Saim bey için geçici olarak oraya konulmuş gibi saçma sapan duruyordu
odanın hali..
Bu haftaki bölümde Songül ile Yasin’in mektuplaşmaları da
beni maziye ve o yıllardaki saf masum aşklara götürdü. Şimdiki gibi iki günde
aşk, tutku, haz, nefret, ayrılık döngüsünden çok uzaklarda, masum, tertemiz,
hislerini yüzüne değil mektuba yazacak utangaçlıkla yaşanan aşkları hatırlattı
bana..
Necdet ve Turgut ikilisi, kötülüğün zirvesine günden güne
ulaşırlarken, ben bu Necdet’in akıbetini merak etmekteyim. Zira Dalyan onun
yaptıklarını duyunca, bu ikiyüzlü düşmanın sonu çok güzel bitmeyecek eminim. Bu
arada Necdet’in, Mahir’lerin o kadar kalabalık evine girme cesaretini
göstermesi de beni epey güldürdü. Hadi onu geçtim, bozuk kapı kilidine ne
demeli. Başınızda onca sıkıntı var, insan o kapıyı tamir ettirmez mi? Ne demek
kapının kilidi bozuk, sürekli açılıyor. Gece gündüz kapı açılıyor kendi
kendine, Necdet eve girip güzel güzel dolaşıyor karanlıkta, bir tane bile hane
halkı ile karşılaşmadan üstelik. Bu haftanın bana en saçma gelen sahnesi buydu açıkçası..
Gelelim Ayten kızımıza..Maşallah oda Necdet ya da Turgut’tan
geri kalmaz. Her fırsatta Mahir’in üzerine atlamaya hazır olan Ayten, her lafı
her cümleyi Mahir ile evliliğe getiriyor ya, güleyim mi kızayım mı
bilmiyorum..Ama şu bir gerçek ki, Ayten göründüğünden çok çok daha şeytani bir zekâya
sahip. Bu hafta ne yaptı etti, Mahir ile Feride aşkını Nazif babaya ispat etti.
Aman ne ispat ediş ama..Hayır, anlamadığım şu..Şimdi Ayten geliyor, Nazif
babasına diyor ki “beni filanca çay bahçesine götür”..İyi de niye baş başa
gidiyorlar? Nazif baba yanına niye eşini, kızını olmadı torununu almaz da ikisi
baş başa gider. Mantıksız geldi bana bu durum ne yalan söyleyeyim..
Bu haftanın son sahnesinde, bütün bölüm boyunca minik Nazif’in
peşinde koşup duran iki kötü adam, muradına erdi..Nazif ortadan kayboldu. Özellikle
Nazif babayı, yine Nazif ile vurmaya kalkan kötülükler ordusu, bakalım Kara
ailesine daha neler edecek, Mahir’in kimliği nasıl ortaya çıkacak, Nazif baba
nasıl kurtulacak..Merakla takip edelim diyerek Karadayı yazımıza burada son
verelim..
Siyah İnci’den sevgiyle…