31 Aralık 2012 Pazartesi

Dizi dizi diziler..2012'de zirvedekiler..



            2012 yılı kimi diziler için bir kâbusa dönerken, bazı diziler ise hem bizim yüzümüzü güldürdü, hem kendileri başarılarının tadını çıkardılar. Bakalım 2012 yılında yükselişe geçen, yeni başlayan ve başarılı olan, devam eden, zirveleri paylaşanlar hangileriymiş hep beraber göz atalım.

            Bir önceki yazımda da söylediğim gibi, çok fazla dizi vardı bu sene. Yayından kalkanlarda epey oldu. Ama hala yayında bulunanlarda az sayılmaz.

            Arka Sokaklar, Pis Yedili, Kurtlar Vadisi-Pusu, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Kuzey&Güney, Âlemin Kralı, Muhteşem Yüzyıl, Yalan Dünya, Huzur Sokağı, Seksenle, Alev Alev, Harem, Hayat Devam Ediyor, Benim için Üzülme, İşler Güçler, Krem, Dila Hanım,Karadayı, Kayıp Şehir, Şubat, Zengin Kız Fakir Oğlan, Lale Devri, Leyla ile Mecnun, Behzat Ç, Merhaba Hayat benim ilk aklıma gelenler.. 

            Bu sene ve sezonda benim en çok keyif alarak seyrettiklerim Kuzey&Güney, Karadayı, Kayıp Şehir oldu..Özellikle Karadayı Pazartesi akşamlarının vazgeçilmezi oldu. Tek bir hikâyenin etrafında şekillenen dizi, gerek oyunculuklar, gerek kurgu açısından müthiş bir yükselişe geçti. Kayıp Şehir daha sessiz ve sakin ilerlemesine rağmen, hikâyesinin samimiyeti, oyuncularının gerçekçiliği sebebiyle, bu sezon yerini garantiledi. Kuzey&Güney ise ikinci sezonunda yine heyecanı devam ettirmeyi başardı. 

            Bu sene komedi dizilerinde büyük bir atak ve bir o kadar da başarı vardı canlarım. Hüzünlü dizileri seyredip takip etsem de, sürekli okuyucularım bilirler ki, mutlaka muzip bir yan bulmaya çalışırım. Aslına bakarsanız komedi dizileri daha çok tercihimdir. Bu sezon Yalan Dünya, Harem, İşler Güçler, Krem, Zengin Kız Fakir Oğlan, Leyla ile Mecnun yüzümüzü güldürdü..Harem bir parça eleştiriliyor hala..Hele biraz sonra bahsedeceğimiz Muhteşem Yüzyıl fırtınasından sonra, Harem’in esprili dili biraz göze battı. Ama ben keyifle izliyorum..Gerçekle kurguyu ayırt etmeyi öğreneli çok oldu zira..Yalan Dünya bu sezon Zerrin karakterini biraz daha öne çıkardı, bir de Eylem kızımız girdi diziye ki, Gonca Vuslateri cidden harikalar ortaya koyuyor. Diğer karakterlerde çok fazla bir ilerleme olmamasına rağmen, Yalan Dünya seyircisini memnun etmeyi başarmış gibi görünüyor. Bu sezonun asıl bombası elbette ki İşler Güçler idi..Absürt komedi denince eminim yıllar sonra bile ilk akla geleceklerden biri olan dizimiz, hayli ilginç karakterleri ve senaryosu ile komedide zirvede benim görüşüm. Krem fantastik bir komedi olmasına rağmen, Hayat Devam Ediyor gibi bir dizinin arkasından yayınlanarak seyredenlerin kafasını dağıtıyor. Zengin Kız Fakir Oğlan müthiş sevimli ve eğlenceli..Leyla ile Mecnun için zaten bir söze gerek yok..Seksenler ise bizi hem eğlendirirken, hem de çocukluğumuzun sokaklarında gülümseyerek dolaştırıyor bizi..

            Bu sezonun kan kaybedeni Öyle Bir Geçer Zaman ki bana göre. Bu sezon final yapması en doğru karar olur gibi geliyor. Zira dizi çoluk çocuk kavgasına döndü. Bir de üzerine Soner ile Bahar kızımıza yaşatılacak aşkı eklersek, dizinin tadı iyice kaçacak. Umarım layıkıyla final yaparlar, seneye devam etme kararı alıp üç beş bölüm sonra izlenmiyor diye yayından kaldırılıp dizinin bütün karizmasını yerle bir etmezler..Yeni sezonun içimizi kan ağlatan dizisi Hayat Devam Ediyor’da yaşanabilecek her türlü acıyı bizlerin gözüne sokmayı başardı ekrandan. Fazlasıyla dram yüklü dizinin üç bölüm sonra final yapacağı haberleri dolaşıyor. Benim iki sezondur keyifle seyrettiğim dizinin güzel bir finali olsun diye bekliyorum şahsen..

Yeni dizilerimizden Alev alev,Benim için Üzülme, Dila Hanım bu sezonu kurtaran diziler oldu. Belli bir izleyici kitlesine ulaşmayı başardılar, yayında kaldılar. Üçünü de sürekli takip edemediğimden fazla bir yorum yapamıyorum.
Yeni başlayan dizilerden en başarılısı kuşkusuz Huzur Sokağı oldu..Muhafazakâr kesime de hitap eden dizinin, aynı ismi taşıdığı roman ile ufak tefek farklılıkları olsa bile, kısa zamanda çok başarılı bir grafik çizdi. Dizinin izleyicilerinden biri olarak ben de keyifle izlediğimi söyleyebilirim. Ve fakat konuyu çok fazla uzatıp, senaryoda yavaşlıklar olması daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, seyirciyi sıkıyor. Yine de Huzur Sokağı, Cuma akşamlarının en çok seyredilen yapımlarından biri olarak bu seneyi başarıyla kapatıyor diyebiliriz.

            Seyredip takip etmediğim Arka Sokaklar ve Kurtlar vadisi-pusu var ancak biliyorum ki her ikisinin de belli bir izleyici kitlesi mevcut. 

            Behzat Ç. Benim en favori dizilerimden. Ne yazık ki bu sezon sonunda final yapılacağını duyurdular. Esasen en ağır sezonu da bu sezon sevilen dizinin. Psikolojik çözümlemeler, daha ziyade iç dünyaya ve vicdana dair hesaplaşmalar, Behzat karakterinin üzerinde yoğunlaşan duygusal gel gitler, değişik ve alışık olmadığımız çekimler derken, Behzat Ç daha bitmeden kendini özletmeye başladı bile..Keşke birkaç sezon daha bu keyfi sürebilsek diye düşünmeden edemiyorum.

            Ve şüphesiz yine bu senenin en çok konuşulanı Muhteşem Yüzyıl..Birkaç gün içinde bölüm yorumlarını da yazacağım ama buradan iki söz etmeden geçemeyeceğim. Zirveyi yine kimseye kaptırmadı, gerek izleme oranı konusunda, gerek eleştiri konusunda. Çok konuşuldu, özellikle son dönemde çok ağır eleştiriler alınca yüksek yerlerden, hayli ilginç düzenlemeler getirildi diziye. Kadınların başları, dekolteleri kapatıldı, bir ibadet aşkı geldi, bu güne kadar görmediğimiz ne kadar dini öğe varsa yerleştirildi. Lafım yok, benim kızdığım nokta, bu eleştiriler olunca bir takım ticari kaygılarla bunların yapılıyor olması..Öbür taraftan da, sanatın hiçbir dalına müdahale etmeyi, sansür koymayı yakıştıramıyorum ben. Bir ara Behzat Ç. De “bira” kelimesini bile sansürlediler de, yok artık demiştim. Öyle ya da böyle, Muhteşem Yüzyıl, senaryosu, oyuncuları, süsü püsü ihtişamı ile dizilerin padişahı olma konumunu yeni yılda da sürdürecek gibi görünüyor..

            Bir de yeni yılla beraber başlayacak yeni dizilerimiz var..Beren Saat’li İntikam, Burcu Kara’lı Tozlu Yollar, Tuba Büyüküstün’lü 20 dakika yakında ekranlarda olacak. Açıkçası sezonun böylesine kör bir noktasında yayına başlayan dizilerin pek başarılı olacaklarını sanmıyorum. Fragmanlardan da çok heyecanlanmadım ben açıkçası. Ama yine de erken konuşmayalım ve hep birlikte seyredip görelim diyorum..
 
 
        Bu senenin başarılı dizilerinden de bu kadar canlarım. Seneye seyrettiğimiz güzel ve kaliteli dizilerin çoğalması dileğiyle..Sevgiyle kalın..

            Siyah İnci’den Sevgiyle..

            www.twitter.com/blackpearl42





Dizi dizi diziler..2012'de kaybedenler..



    Yılın son gününde ne yazılır diye düşündüm durdum..Aslında başlanmış ve yarıda kalmış yazılar vardı. Onları bitireyim mi diye düşündüm. Sonra vazgeçtim. Mademki yılın son günü.. Bende dizilerimizi bir yıldan fazla süredir izliyor, yorumluyor, yazıyorum. Şöyle bütün bir yıla genel olarak bakalım ve yılın son yazısında dizilerimizin karnesini bir çıkarayım dedim..Ama beklediğimden daha çok dizi çıktı karşıma. Durum böyle olunca, iki ayrı yazı yazarak, 2012'de kaybedenleri ve yükselenleri yazmaya karar verdim. Buyrun bakalım bu senenin kaybedenlerine bir bakalım..



2012-2013 sezonu diziler açısından çok ta verimli bir yıl olmadı. Gerçi yayından kalkan ve yayın hayatına devam eden dizilerimizi kıyas edersek, devam edenler ağırlıklı. Ama yine de büyük umutlarla başlayan dizilerimiz arasında pat diye yayından kaldırılan pek çok dizi oldu bu sezon. Bazılarının kendisine belli bir izleyici kitlesi edinmesine rağmen üstelik. 

Bu sezon Ustura Kemal, Emir'in Yolu, Uçurum, Ağır Roman, Suskunlar, Hayatımın Rolü, Veda, Evlerden Biri, Babalar ve Evlatlar, Kötü Yol, İffet, Düşman Kardeşler, Sultan, Sudan Bıkmış Balıklar, Son Yaz Balkanlar, Bir Zamanlar Osmanlı, Yahşi Cazibe, İbret-i Ailem, Canımın içi ve daha aklıma gelmeyen pek çok dizi yayından kaldırıldı. Sevdiklerimiz kadar çok eleştirdiklerimizde oldu elbette. Bazılarının senaryoları tam gönlümüze göre değildi, bazılarının oyunculuklarını beğenmedik, bazıları ise senaryo ve cast açısından çok iyi olmasına rağmen, çok iddialı dizilerin yayın günlerinde izleyici beğenisine sunuldu. Kimilerinin günü değişti, kimi izleyicisine adeta sitem edercesine, final bölümü bile çekmeden öylece bitirildi. Bahsettiğim dizilerden pek çoğunu dilimin döndüğünce yazmaya, güzelliklerini ve beğenmediğimiz yönlerini dile getirmeye çalıştım. Zaman zaman tahminlerde bulunduk ve bu tahminlerimizde de yanılmadık. Bütün bunları yaparken izleyiciler gibi düşünmeye gayret ettim. Çoğu zamanda düşüncelerimizde haklı çıktık hep beraber.. Seneye kanalların işi zor gibi görünüyor..Ya çok sıkı projelerle karşımıza çıkacaklar, ya da dizileri ince eleyip sık dokuyacaklar ve risk almayacaklar. Hep beraber yine seyretmeye ve yazmaya devam edeceğiz elbette..

Bu sezonun en çok kan kaybeden dizisi, Emir’in Yolu oldu şüphesiz. Hazal Kaya’nın ayrılması ile başlayan tepkiler, tartışmalar, günlerce devam etti. Kimine güldük geçtik, kimini şaşkınlıkla izledik. Ama şu bir gerçek ki, Hazal Kaya’lı, Feriha’lı dizimiz çok daha keyifliydi. Yeni oyuncular transfer olduysa da, beklenen başarıyı yakalayamayan ve çok büyük bir izleyici kitlesine sahip olan dizi, en sonunda yayından kaldırıldı. 

Bu sezonun en beklenmedik bitişi ise Suskunlar oldu benim gözümde. Zira geçen sene müthiş bir çıkış yakalamıştı dizi. Bu sezona da görkemli başlamıştı ama devamını getiremedi. Blog sayfamda başarısını düşüren sebepleri paylaşmıştım hatırlarsanız. Sonuç olarak Suskunlar ekrana erken veda etmek zorunda kaldı.

Beni üzen finaller ise, Ağır Roman, Veda, Kötü Yol, Sudan Bıkmış Balıklar ve Bir Zamanlar Osmanlı oldu.. Her birinin de senaryosu, oyuncuları gerçekten iyiydi. Mesela Ağır Roman. Çok farklı bir dünyanın kapıları açmıştı bize. Veda, gerçekten çok iyi bir dönem dizisi iken, seyircinin ilgisini çekecek dekoltelerden uzak olduğundan mıdır nedir, beklenen izlenme oranını yakalayamadı. Kötü Yol, senaryosunun çok ağır ilerlemesi sebebiyle seyirciyi sıktı ve adeta seyirciyi cezalandırır gibi garip bir final ile bitirildi. Sultan, İstanbul’a taşınan dizi ekibinin, senaryoyu bir türlü toparlayamaması sonucu tadını kaybetti. Sudan Bıkmış Balıklar, çok keyifliydi, güzeldi, izleyicisi çok seviyeliydi, ama ne yazık ki oda reyting canavarına yenik düştü. Ve fakat çok güzel bir final yaptı ve hepimizin gönlünde tahtını korudu. Bir Zamanlar Osmanlı ise, yine geçen sezondan çok severek izlediğim bir diziydi. Bu sezon hayli değişiklikler ve senaryoda gereksiz ayrıntılarla yola çıktı ama en son ana karakteri Patrona Halil’i oynayan Fırat Tanış’ın diziden olaylı şekilde ayrılması ile izleyicisini kendisinden soğuttu. En sonunda o da ekrana veda eden dizilerden oldu.. İbret-i Ailem ise çok keyifle seyrettiğim, ama ne yazık ki hak ettiği başarıyı göremeyen bir dizi olarak karnemizde, sevilen ve kaybedilenler köşesine oturdu..

Bana göre bitmesi güzel bir karar olan bazı diziler de var elbette. Babalar ve Evlatlar mesela. Fazlasıyla kalabalık, karışık, anlaşılması zor ilişkiler bütünü olan diziler, artık eskisi kadar ilgi görmüyor demiştik. Haklı çıktık ve dizi daha 4.bölümünde yayından kalktı. İffet deseniz o kadar saçma sapan bir senaryoya sahipti ki, sadece gözümüzü değil gönlümüzü de rahatsız ediyordu. Evlerden Biri, Ceyda Ateş’i cilveli ve havalı görmeye alışan izleyiciyi böyle, sıradan mahalle kızı karakterinde pek tatmin etmedi. Ayrıca, tıpkı Kötü Yol’daki gibi, Evlerden Biri’nin senaryosu da çok yavaş ilerledi..Hayatımın Rolü, Haluk Bilginer’in hayalindeki karakter miydi bilmem ama benim hiç hayalimde Haluk Bilginer’in öyle bir rol oynaması yoktu. Yinede uzun bir süre devam eden dizi, geçtiğimiz günlerde yayın hayatına noktayı koydu..Ve elbette ki büyük umutlarla başlayan Son Yaz-Balkanlar. Dizinin daha ilk bölümünde eleştirmiş ve Elveda Rumeli’nin taklidi olduğunu, onu çok anımsattığını söylemiştim..Dediğim gibi de oldu ve dizi 6.bölümünde yayından kalktı. 

Anımsayamadığım, takip etmediğim pek çok dizi daha bu sezonun fırtınasından nasibini aldı elbette. Ben aklıma geldiği kadarıyla şöyle en popüler olanlardan bahsetmeye çalıştım. Artık kanalların işi çok zor. Çünkü Bizimkiler gibi günlük hayatı anlatan bir dizi yapıpta bunu on sene seyirciye izletmek mümkün değil. Seyirci çok bilinçli ve akıllı. Hataları, senaryodaki tutarsızlıkları, oyunculuklardaki eksikleri fark ediyor. Seyredeceği diziye vakit ayıracaksa karşılığını almak istiyor haklı olarak..

Elbette ülkemizdeki dizi sürelerinin uzunluğu da insanı çileden çıkaran ve bıktıran bir durum. Şahsen ben bile bazen sıkılıyorum. Hele üzerinde bir yazı yazacaksam, o dizinin o bölümünü en az iki kez seyretmek zorunda kalıyorum. Nereden baksanız en az bir buçuk saat süren bir bölüm, televizyon reklamları ile neredeyse üç saati buluyor. İsyan etmemek mümkün mü..Üstelik bu sadece izleyici açısından değil, o diziye emek veren insanlar açısından da korkunç bir durum. Biz iki saat oturup izlemekten sıkılıyoruz bir bölümü. Ama o bölüm için günlerce çalışıyor senaryosundan,oyuncusundan,yönetmeninden,set ekibine kadar herkes..Dizi sürelerinin kısalması, gerek senaryo, gerek oyunculuk açısından çok çok daha üst seviyelere taşıyacaktır kaliteyi..

2012 yılının kaybeden dizilerine şöyle bir bakmaya çalıştık..Dilimiz sürçtü ise affola. Yeni yılda yeni dizilerde görüşmek üzere..Sevgiyle kalın..

Siyah İnci’den Sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42

21 Aralık 2012 Cuma

Hayat Devam Ediyor'da Hüzün Devam Ediyor..



            
            Dizinin geçen seneden beri çok önemli bir sosyal yaraya parmak bastığını savunanlardanım. Ülkemizin ne yazık ki çok büyük bir şiddet sorunu var. Şiddet deyince aklıma sadece kadına yapılan şiddet gelmiyor elbette. Hayvanlara yapılan şiddet ve acımasızlık yanında, çocuklara yapılan cinsel tacizler ve elbette ki çocuk gelinler..Sadece Türkiye’nin değil pek çok ülkenin sorunlarından biri küçük yaşta evlendirilen kızlar..Okumaktan, yaşamaktan, bilgilenmekten, eğlenmekten mahrum bırakılarak, çok küçük yaşlarda, büyük yüklerin altına giren kızlar..

            Ve en sonunda Mahsun Kırmızıgül imzası ile ekranlarımıza yansıtıldı bu konu.. Hikâye güzeldi, kurgu güzeldi, çekimler daha bir güzeldi, amma velâkin kardeşim,dram üstüne dram..Hüzün üstüne hüzün..Hayat devam ediyor dizisinin ismi Hüzün Devam ediyor olaymış iyiymiş..Tamam bizim ülkemiz ve insanımız hüzün seyretmeyi, ağlamayı pek sever ama bu sefer benim görüşüme göre, dozunu biraz kaçırdılar..Diziyi seyrederken içim ruhum daralıyor artık..Hele bu haftaki bölümden sonra bunalıma girecektim nerdeyse. O ne ızdırap o ne acı yarabbi. Allahtan hemen arkasından Krem başlıyor da, kafamız dağılıyor biraz.

            Neyse bakalım bu hafta neler olmuş şiddeti bize şiddetle anlatan dizimizde…
            Öncelikle dizide zaman atlaması yaşanıp iki hafta geçivermiş. Herhalde bir önceki bölümde çıkan yangından sonra, evi is pas içine sokup, yeniden bakım boya yaptırmak istemediler. Sıraç kardeşimin hapisten çıkmasını seyrederek sevinelim diyorduk ama elbette ki bu bölümde iki üç dakikalık sevinçleri, asırlık dertlerle örtmeyi başardılar çok şükür. Sıraç son iki haftadır benim delikanlım açıkçası..Kendisini hapiste terk eden ama sonra ettiği şımarıklığı anlayıp gelen Pelin’i şiddetli bir konuşma fırtınası ile hayatından atıverdi. İşte delikanlı dedğin yeri geldi mi, en büyük aşkını bile kalbine gömer..Çok ta iyi yaptı.Zaten olacak bir ilişki değildi. Hiç hoşlanmıyorum böyle şımarık âşıklardan. Pelin kızımız iyi hoş güzel ama pek kötü ağlıyordu. Mina’nın ayrılmasından sonra kendisinin de diziye veda edeceğini duydum. Dizinin güzel kızları birer birer gidiyor, bakalım yerlerini doldurabilecekler mi?

            Şirin kardeşime gelecek olursak, ciddi ciddi yoldan çıkıyor Şirin. Ben az akıllı sanırdım o kızı ama o hepsinden aptal çıktı. Ben bu Şirin’in kaba kaba konuşmasına bayılıyorum. Ne kadar güzel yapıyor rolünü Neslihan Atagül gerçekten. Küçük yaşına rağmen büyük başarılara daha şimdiden imza atıyor..Şirin’in o kılık kıyafetine, ailesinin durumuna bakmadan, kendine olan müthiş özgüvenine de hastayım. Aman efendim neymiş, öyle her reklamda oynamazmış, büyük dizilerde, filmlerde oynayacakmış..Çok zengin olacakmış ta, herkes kapısında bağıracakmış. Hayır, yani Şirin sen çok zengin insanların kapılarında sürekli birilerinin bağırıp ağladığını falan mı sanıyorsun. Ne komik laftı o öyle,çok güldüm gerçekten..Görünen o ki, Şirin ailesinin başına Hayat’ın açtığından çok daha büyük bela açacak..Hatta açtı bile.  Kardeşleriyle birbirine girdiler evin içinde. Orda da çok ilginç bir sahne vardı. Kudret ablamız, kavganın sebebini soran Cennet’e “benim çocuklarımın meselesi, sana söz düşmez” demez mi..Vay anasını dedim ya..Yahu Kudret, iki senedir dilinin her zehrini, Cennet’in direk yüzüne yüzüne fışkırtmıyor musun sen? Hayat’a etmediğin laf kalmadı, girip çıkıp laf sokuyorsun, kalkmış şimdi de Cennet’e sen karışma diyorsun. Aslında Kudret’in karşısına onun kadar çirkefini getireceksin, bak sen dizi o zaman nasıl eğlenceli oluyor..

            Neyse, niyeyse pek bir kıymetli Şirin Hanım. Babası İsmail’e de iki çift laf edeyim hazır yeri gelmişken. Maliğ’i dinlemeden etmeden reddedip evden atıyorsun, Bekir’in yemediği nane kalmadı, Şirin’i dizginlemek mümkün değil, ama niyeyse olan Malik kardeşime oldu. İsmail çok büyük haksızlık yaptı bu noktada Maliğe diye düşünüyorum. Bekir demişken, Bekir o sakalları kesmiş, niye kesti anlamadım ama hiç olmamış. O sakallı hali çok daha şeker ve sevimliydi bana göre. 

            Bu hafta Zeliha ile Berat’ın düğünü vardı. Oh aman ne güzel pek sevindik diyemedik tabiî ki, zira düğünü de Lavin’in ölümüyle zehir zıkkım ettiler bize..Lavin’e biraz sonra sıra gelecek, biz önce düğünü bir konuşalım.

            Kız isteme ve düğün sahnelerinde bir kere Berat’ın annesinin olmaması kadar saçma bir durum yok..Sevgili Suna Selen’in rahatsızlığı falan mı var bilmiyorum, inşallah öyle bir durum yoktur elbette ama cidden Berat’ın ailesi olarak o tiz sesli yengenin ve Yusuf’un düğüne katılması ziyadesiyle sevimsizdi canlarım..Yusuf demişken hemen küçük bir dipnot..Allah aşkına, Zeliha hapisteyken, tecavüze uğradığı tekne didik didik aranmadı mı canlarım ya..Polisin altüst ettiği o teknede, kamera görüntüleri bulunmadı da, teknenin yeni sahibi eliyle koymuş gibi buldu o görüntüleri öyle mi? O görüntüler de şıp diye Yusuf’un eline geldi. Bu kadar saçma bir sahne görmedim doğrusu..Ayrıca benim bildiğim, duyduğum, gördüğüm kadarıyla, gelin kızın gelinliğine o kırmızı kuşağı babası ya da dedesi bağlar. Kuşağı annesi mi bağlar Allah aşkına..O nerden çıktı öyle..Ama ana-kızın vedalaşmasına diyecek yok elbette. Yüreğimiz dağlandı, gözlerimiz doldu doldu taştı..Hayat’ın evlenmesi konusunda, arkasında durmayı başaramayan ailenin, tecavüze uğrayan Zeliha’ya sahip çıkmaları da ilginç bir ayrıntı doğrusu.

            Dizinin tek güzel ve içimizi ferahlatan kısmı olan Berat-Zeliha aşkı elbette. Berat gibi erkekler her ne kadar günümüzde artık olmasa da, ekrandan izlemek bile şahane..Berat nasıl sadık, nasıl dürüst ve nasıl âşık bir adamsın sen. Delikanlı olmak için asıp kesmeye, vurup kırmaya gerek olmadığını, asıl delikanlılığın aşkına sahip çıkmak olduğunu da öğrettin sen bize. Zeliha ile Berat aşkı efsanevi ve her türlü zorluğa göğüs gerip direne direne bu güne kadar geldi. Çok büyük sınavlardan, acılardan, olaylardan geçtiler. Onlar güldükçe biz güldük, onlar sevdikçe biz neşelendik, onlar ayrı kaldıkça biz özledik, onlar kavuşunca biz ağladık..Ve yüreğimize dokunan iki âşık, güzel bir düğünle mutluluğa doğru yola çıktı diyorduk ki, Lavin..Ah Lavin..

            Öncelikle sormak isterim, yanaklarından kan fışkıracak kadar sağlıklı Lavin kızımız, iki haftada o hale nasıl geldi..Büyük ihtimalle Lavin’i oynayan güzel kızımızın, diziden ayrılması gerekti. Okulu ya da başka projeleri olabilir. Ancak bu kadar kötü bir ayrılış olabilir mi..Evlat acısını ta yüreğimizde hissettik. Lavin’in hastane sahneleri evet cidden çok çok iyiydi. Müthiş bir makyaj yapılmış Lavin’e..Allah o güzel kızımıza uzun ve sağlıklar versin elbette ama rolünü müthiş oynadı gerçekten..Onun yanı sıra beni en çok Fikret Kuşkan etkiledi..O sesindeki titreme, gözündeki akmaya hazır yaş, yüzündeki ifade, Cennet’in kendini tutamayıp hıçkırması, Lavin’in rüyası, dışarıda bekleyenlerin perişanlığı, üstüne müzikler ile çok ama çok etkili bir sahne olmuş gerçekten. Şüphesiz ki, evlat acısı, insanın başına gelebilecek en şiddetli acıdır. Yaşayan bunu bilir ama oynayanın da bunu bu derece yansıtması büyük başarıdır. Evet, çok hüzünlü, çok dramatik bir sahneydi..Bu haftaki yeni bölüm eminim daha da dramatik olacak. Ben zaten her bölümde artık bundan fazlası olamaz diyorum ama hep yanılıyorum. Bakalım bizi bundan sonra ne olaylar bekliyor..

            Şüphesiz ki, hayatın içinden yaşanan her türlü olayı seyretmekteyiz. Hayata çok yakın açıdan bakan bir dizi Hayat Devam ediyor. Herkesin başına gelebilecek olayları işliyor. Kalabalık bir oyuncu kadrosu ve her birinin incelikle işlenen hikâyesi var. Belki de her birinin ayrı ayrı hikâyesi ve yaşadıkları dramlar birleşince, bu denli çoğalıyor hüzün. Oyunculukların çok iyi olması da bu etkiyi artırıyor elbette. Yine de ben, her zamanki gibi sizlere anlatırken, işin içine biraz muziplik bıraktım ki, fazla kafanıza takmayın. Seyrederken de, benim izlediğim bakış açısıyla izleyin ki, zaten zor olan hayat mücadelemiz, bir de bu diziler yüzünden kâbusa dönmesin.. En nihayetinde bütün seyrettiklerimizin birer kurgu olduğunu unutmayalım. Her ne kadar Sıkıntılar Hayatta devam etse de..Kendi sıkıntılarımızın üstüne bir de hayal ürünü sıkıntılar eklemeyelim diyerek Hayat Devam Ediyor yazımızı burada noktalayalım..

            Hazır kıyamette kopmadı nasılsa..Hayat Devam ediyor büyük bir hızla..Sevgiyle ve neşeyle kalın her anınızda..


Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42

                       

18 Aralık 2012 Salı

Karadayı..Tek bir kelimeye sığan koca bir dünya...



  
            Şüphesiz ki insan hayatının en önemli iki varlığı, anne ve baba..Ve bir aileye sahip olabilmek insanın en büyük zenginliği..Hele bir de birbirini seven,sayan,kollayan, beraber ağlayıp, beraber gülen, iyi günde şen şakrak, kötü günde kenetlenmiş ise bir aile değmeyin keyfine o insanın..Dünyanın malı, mülkü, parası kimin umurunda olur ki o zaman..

            Karadayı için en kısa haliyle birkaç cümle yazmam istense sanırım bu şekilde anlatmaya çalışırdım. Uzun zaman sonra, aile kavramını, bir babanın ailenin temel direği olduğunu, insanların ailesi için nasıl fedakarlık yapabileceklerini, her şeyden önemlisi, o sevgi ve saygı ortamını, bizlere yaşattığı için,ailemizin, babamızın annemizin değerini bir kez daha hatırlattığı için öncelikle tüm dizi ekibine yürekten teşekkür ediyoruz..

            Ekip için söylenecek tek bir olumsuz kelimem yok..Her biri tek tek cımbızla seçilip alınmış sanki. Amma velâkin, bir Çetin Tekindor ile Kenan İmirzalıoğlu gerçeği var bu ülkede, üzerine iki laf edilmeden olmaz..Yılın ikilisi diyorum ben onlara..Çetin Tekindor için ne söylesek az, ne söylesek yetersiz. Ona oynuyor demek haksızlık olur, karakteri yaşıyor ve yaşatıyor seyredenlere..Bakışından tutun, tavırlarına, gülüşüne, ağlayışına, sesinin tonuna kadar, işte bu dedirtiyor kendine..Olacaksa böyle olmalı, aktörüm diyorsa bir insan, seyredenlere Nazif Baba’nın sanki konusu geçen yıllarda, gerçekten yaşadığını hissettirmeli..Gözümü bile kırpmadan izliyorum kendisini Nazif baba rolünde..Saygıyla eğiliyorum sevgili ustamızın oyunculuğu karşısında..

            Ya Kenan İmirzalıoğlu..Çetin Tekindor gibi bir ustanın karşısına ancak onun kadar güzel bakan,kızan,bağıran,ağlayan,gülen biri olabilirdi. Boyunun fazla uzun olması küçük bir dezavantaj gibi dursa da, Mahir Kara karakteri ile eminim hepimizin gönlünü fethetti bu sezon..Benim gibi, güçlü kuvvetli, delikanlı, koruyup kollayan bir ağabey özlemi çekenlerin de gözlerini dolduran bir kişiliği ekranlardan gönlümüze taşıdı şüphesiz..Mahir Kara, hep hayalini kurduğum..özlemini duyduğum..gücüne ihtiyaç hissettiğim ağabey karakteridir..Mahir’in korkusuz, cesur, haksızlığa tahammül edemeyen tavrı, hem atılgan ve sabırsız, hem vicdanlı ve sevgi dolu yüreği, her ne kadar seyrederken bize bir masal kahramanı gibi gelse de, böyle insanların var olabileceği umudu, yüreğimizi ferahlatıyor.

            Adaletin sorgulandığı dizide, aslında çok derin bir yaraya da parmak basılıyor. Hele bir düşünün. Hiçbir suçunuz yokken, sadece birkaç büyük(!) adamın hesapları sonucu, üzerinize atılan kocaman bir leke..Bir suç..üstelik sonu idam olan bir suç..Kim dayanabilir, kim sabredebilir..Seyrederken bile insanın tüyleri ürperiyor..Senaryo gerçekten nefis..Diyaloglar şahane, olay kurgusu hem çok heyecan verici hem de insanı sıkmadan içine çekiyor. Nazif Kara’nın başına gelen iftira hepimizin yüreğine işledi resmen. İftiranın, bir insanın hayatını nasıl altüst edebileceği bundan daha güzel anlatılamazdı sanırım..Ben ilk bölümden sonra hikâyenin tek bir olay üzerine kurulduğunu ve fazla çeşitlenemeyeceğini yazmıştım ama bu fikrim değişti. Mahir’in bir taraftan ailesini korumaya çalışırken, diğer taraftan babasını kurtarmak uğruna aldığı risk, kişilerin hikâyelerinin çok şık şekilde birbirlerine bağlanması, cidden zeki bir kalemin ve şahane oyunculukların sonucu diyebiliriz. 

            Bergüzar Korel’i de ilk başta eleştirmiştim..Ama birkaç bölüm sonra rolünün içine oturdu. Her şeyden önce çok ama çok güzel bir kadın. Haksızlık etmeyelim. Oyunculuğunun kalitesini hep şehirli ve modern kadınları oynaması sebebiyle tam çözebilmiş değilim, bir köy filminde ya da dizisinde, şiveli bir ağızla layıkıyla oynadığını görene kadar, çok içime sinmeyecek açıkçası. Ama Hâkime Hanım rolünün altından kalkmayı becerdi. Üstelik gülümsemeyi öğretti Mahir ona ve gerçekten gülümsemek, gülmek bu kadına çok yakışıyor. Kim bilir ileride belki hoş bir komedide seyrederiz kendisini..Ancak ve ancak, Hâkime Hanım, bir Behzat Ç.’deki Savcı Esra ile yarışabilir mi derseniz, kocaman bir hayır derim canlarım. Henüz ekranlarda Savcı Esra’nın karizması ile baş edebilecek bir savcı karakteri izlemedim ben..

            Dizide benim favorilerimden biri de minik Nazif. Maşallah şimdiki çocuklar cidden çok yetenekli. ÖBGZamanki Deniz’den sonra Nazif rolündeki ufaklık harika oynuyor. Belli ki hepsini benimsemiş, rolünü kavramış, nasıl sevimli konuşurken, nasıl ağlatıyor bizi ağlarken değil mi canlarım. Ömrü uzun, yüreği bereketli olsun diyelim ve kocaman öpelim minik kardeşimizi..

            Dizinin müziklerini de geçmeyelim..Toygar Işıklı şahane müzikler yapmış diyecek söz yok..
            Heyecanın son bölümlerde iyice tavan yaptığı Karadayı, kötülerle iyilerin mücadelesinde her bölüm yüreğimizi ağzımıza getirmeyi başarıyor..Buraya kadar iyi güzel, ama hiç mi kusuru yok dizimizin. Elbette ki var..Bakalım gözüme en çok takılanlar nelermiş..

            Mahir Kara..İyisin, hoşsun, çok yakışıklısın,baban için koşturup duruyorsun sahte avukatlık dosyanla. Buraya kadar tamam da, kardeşim ev zaten kalabalık, eniştenin işleri berbat, neyle geçiniyor o ev. O küçücük kunduracı dükkânı ile mi. Tüm Türkiye’ye ayakkabı satmadığınıza göre, evin içindeki o bolluk bereket ve zengin sofranın sırrını bize de söyle..Ayrıca o elinde taşıdığın çanta, senin cüssene göre pek küçük ve hafif kalıyor Mahir kardeşim. Gerçi Mahir’in yanında her şey küçücük kalıyor da, muhtemelen içi boş olan çantanın boyutları da küçülünce, pek komik geliyor gözüme..Zaten asıl eğlence Mahir Kara’nın kim olduğu ortaya çıkınca başlayacak ama sanırım o zamanlara daha çok var..

            Ayten kızım. Adeta gözlerinle yiyeceksin bizi..Tamam anladık güzelsin, Türkan Şoray’ın gençliğine de çok benziyorsun, zaten benzemek için de elinden geleni yapıyorsun ve fakat Mahir’in yanında oyuncak bebek gibi kalıyorsun ne yazık ki..Üstelik boyun kısa neyse de, aklında kısa senin..Zaten sanırım bu özellikle yapılmış çünkü Hâkime Hanım maşallah boy pos zekâ yerinde, tam Mahir’e göre..Üstelik bu Ayten için tam sıradan mahalle kızı diyordum ki, dün akşam hilebaz yüzünü de ortaya çıkardı. E be kardeşim, kasap et derdinde koyun can derdinde hesabı. Sen kalk, bin bir zorlukla hapishanede Nazif babayla görüş, ağla sızla dert yan, nişan da nişan..Yahu adam idamla yargılanıyor, oğlu canını dişine takmış koşturuyor, nişanın sırası mı be Ayten. Sonra da kalk gel evde k.valideni çağır, babam böyle istiyor de. Vallahi korkulur bu kızdan. Ama bir o kadar da aptal. Mahir’i çok seviyor ama elinden gelen yanlışı da yapıyor. Hoş yapmasa ne olur. Mahir çoktan Feride ablama âşık oldu bile..Her ne kadar ikisi de bunu dile getirmese de, Hâkime hanıma o kır bahçesinde düzenlediği çalgılı çengili doğum günü sürprizinden sonra, güzel bir aşkı hak etti Mahir. Zaten Hâkime Hanımda epey meyilli benim gördüğüm kadarıyla. O doğum günü kutlamasından sonra,üstelik Attila İlhan’ın Ben Sana Mecburum adlı şiir kitabından sonra, Mahir’e âşık olmazsan, zaten sen taş kalpsin Feride abla kusara bakma..Neyse Mahir,Feride’ye âşık olunca Ayten kızımıza da tekmeyi yemek düştü tabi. Ama şu bir gerçek ki, Melike Yalova, Muhteşem Yüzyıl’dan bu yana epey yol kat etmiş gibi görünüyor. Rolünü güzel yapıyor. Ben sevdim ekranda onu..

            Gözüme takılan hususlardan biri de jenerikte neden Çetin Tekindor ismi, Civan Canova gibi en sonda yazılmıyor? İsimin sona yazılması için belli kurallar mı var bilmiyorum ama Çetin Tekindor gibi bir oyuncunun isminin, Bergüzar Korel’den sonra yazılması bana sevimli gelmiyor açıkçası..

            Dizinin kötü adamlarından Yasin Komiser ise bildiğiniz üzere, sevgili Kuzey kardeşimizin kardosu Rıza Kocaoğlu. İyiyi de kötüyü de en iyi oynayanlardan biri Rıza Kocaoğlu. Dev yürekli maviş adam..Çok keyif alıyorum onu seyrederken. Yasin Komisere sinir olsam bile, Songül ile yaşadığı aşkın onu getirdiği saf delikanlı halleri de güldürüyor beni. Kim bilir, belki Yasin Komiser, Songül sayesinde iyi yürekli olup iyilerin tarafına geçer..Tabi Mahir kardeşimi epey hırpalamış biri olarak, bu aşkın duyulması halinde, Mahir tarafından hayatta bırakılırsa..

            Yazımızın son bölümünde ise dizinin şüphesiz en kötüsü olan Turgut Savcı var..Yurdaer Okur’un performansına diyecek yok..Sakin sessiz ve kötülüğü hiç belli etmeyen bir kötü..Çok kötü hem de..Eminim bütün izleyenler ona diş biliyorlardır. Tamam, hiçbir kötü karaktere bayılmıyoruz ama Turgut Savcı, şöyle bir düşünüyorum da, sıralama yapsam sanırım Kuzey&Güney’in Ferhat’ı ve Suskunların İrfan’ı nı bile alt eder. Bahsi geçen kötülerimizin biraz sevimli yanları vardı çünkü. Turgut Savcı da oda yok..Ve fakat gücünü kullanma kapasitesini zekâsıyla birleştirmeyi başaran Turgut ağabey, ipler elinden kayınca, gizlediği kötü yüzünü de çıkarmaya başladı ortaya. Hâkime Hanım’ı da karşısına alan Turgut Savcının en küçük açığını sabırsızlıkla bekliyor, Yurdaer abimizi yüreğinden öpüyor ve yazımıza şimdilik nokta koyuyoruz. 

            Ah yazacak daha pek çok kişi, karakter,olay,yorum kalsa da bu haftalık bu kadar yetsin diyorum canlarım..

            Bir sonraki Karadayı yazısında görüşmek üzere..

Siyah İnci’den sevgilerle…

www.twitter.com/blackpearl42
           
            .