22 Temmuz 2012 Pazar

İşi gücü bırakıp İşler Güçler için konuşalım birazcık..

Son bir aydır İşi gücü bırakıyoruz İşler Güçler zamanı gelince..Aslında yaz döneminde pek TV seyretmiyorum. Malum kış sezonunda o kadar dizi,film takip edip hatta çoğuna yetişemediğimiz yoğun bir dönem geçiyor. Yaz bütün enerjisi ile içimize doğunca da insanın canı pek TV seyretmek istemiyor. Ama ne yalan söyleyeyim bu yaz cidden çok kaliteli yapımlar ekranlara geldi. Öyle ki bendenizin gözü evde kaldığım zamanlar TV’ye ucundan kayıyor..

Ucundan kıyısından yeni başlayan birkaç diziye baktım birer ikişer bölüm..Ama bence yaz ekranlarının en iyi dizisi yazımızın konusu olan İŞLER GÜÇLER… Haydi, hep beraber bakalım, ne varmış ne yokmuş bizim gözümüze takılan…

İşler Güçler’in beni en çok cezbeden kısmı, çok içten ve samimi olması. Sanki dizimizin kahramanları günlük yaşantısını sürdürürken, hayatlarına bir kamera dâhil oluvermiş gibi. Nasıl doğallar, nasıl rahatlar. Her biri ayrı eğlence. Komedi dizilerinde son dönemde Yalan Dünya ile beraber bir artış başladı. Ama bana sorarsanız İşler Güçler bu tempoda gittiği sürece Yalan Dünya’nın tahtını sallayacağa benzer..

Üç kahramanımız var malum. Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Sadi Celil Cengiz. Üçü de kendi isimleri ile oynuyor. Bir bakıma sanki kendi hayatlarını oynuyor. O kadar doğal bir senaryo ki, dediğim gibi günümüz gündemi ile birleşince daha bir güzel oluyor. 

Senaryo çok ince bir zekânın eseri besbelli. Esprilere yetişmek mümkün değil. Ben kahkahalarla gülüyorum gerçekten kahramanlarımızın başlarına gelenlere.  
Ve cidden her biri ayrı yetenek. Hareketleri sempatik, mimikler deseniz her biri şahane, karakterleri sorarsanız birbirinden daha enteresan. Üçü de oyunculuk adına çok uğraşan ama bir türlü çıkışı yakalayamayan üç arkadaşın hikâyesi, eminim yaz sezonunda bizleri güldürmeye devam edecek.

Ha üçü arasında hangisi favorin derseniz kesinlikle bir seçimim yok. Üçü de birbirinden iyi zira.. Ahmet Kural mimik ustası. Adamın yüzü şekilden şekle giriyor saniyeler içinde. Komik, eğlenceli ve elbette ki diğerleri gibi şanstan yana yüzü gülmemiş. Çektiği dizilerde ve filmlerde başrol oynamış ama kimsenin tanıdığı yok. Bazen kendini star havalarına sokup atıp tutuyor ama bir bakıyorsunuz ki boşluğa konuşuyor.. Murat deseniz ses ustası. Şahane taklitler yapıyor, ses tonunu harika kullanıyor. Ama paçalarından Robert de Niro akan adamın da başı yuttuğu çay kaşığı ile dertte. Hiç olmadık yerde kaşığın hareket etmesiyle sesi birden tuhaflaşıyor. Sadi işin saf ve temiz yanı. Sevimli, sempatik ve fakat o da çok bahtsız. Aslında üçü de iyi niyetli ama bir türlü istedikleri yere gelemediler. Hatta gelmek ne kelime, yaptıkları program kaç bölümdür yayınlanmadı bile. Her defasında Rambo seyretmek zorunda kalan kahramanlarımız, menajerleri ile yapımcıları arasında kaldılar. Aslında ellerinden geleni yapıyorlar ama aksilikler peşlerini bırakmıyor. Yahu her defasında mı tuhaf insanlar çıkar karşımıza..Nasıl gülüyorum anlatamam. Hele Sadi’nin kardeşi Zehra’ya diyecek söz bulamıyorum. Kızın huyu yalan söyleyememek. Düşünebiliyor musunuz komediyi. Ve gerçekten doğruları söylüyor ama ne söyleme. Ne patavatsız, ne rahat bir kız yarabbi. Hayır, insan dürüst olur da bu kadar da olmaz ki. 

Dizinin müziğine diyecek bir şeyler varsa, onun da karakterlerimiz gibi sevimli ve muhteşem olduğudur. Daha şimdiden dilimize dolandı bile sözler. Hatta gün içerisinde şarkıya kendimiz yeni sözler uyarlamaya bile başladık sosyal medyada.. Dizinin sahne geçişlerinde kullanılan görsel efektler de fazlasıyla şık geldi benim gözüme..

Aynı zamanda elbette ki olmazsa olmazımız aşk da var sevimli dizimizde..Murat kardeşimin eski ama eskimemiş aşkı Aşkın, Sadi’nin set görevlisi hayranı ve Ahmet’in Feride’si..Ahmet sanki diğerlerine göre biraz daha ayran gönüllü gibi duruyor benim gördüğüm. Sadi ise kardeşi Zehra kadar aktif bir aşk hayatına sahip değil..Murat ise türlü türlü oyunlarla Aşkın’ı elde etmeye çalışıyor ve elbette ki her biri diğerinden daha eğlenceli maceralar yaşatıyorlar bizlere.

Uzun lafın kısası.. 

Henüz seyretmeyenler var ise, ne yapın edin eski bölümlerini internetten falan seyredin ve bu cümbüşün keyfini mutlaka çıkarın..İşler Güçler benim şiddetle tavsiyemdir cümle âleme..Eğer stres dolu hayatınızdan sıyrılıp eğlenmek ve gülmek zamanı geldi diyorsanız…İşi gücü bırakın, İşler Güçler’e bakın..

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42

5 Temmuz 2012 Perşembe

Adını Feriha Koydum Sezon Finali'ne dair birkaç kelam..

Hiç kuşkusuz son dönemde en çok sözü edilen, en çok üzerinde konuşulan ve gerçekten fanatik bir hayran kitlesine sahip olan ekranların ünlü dizisi Adını Feriha Koydum, sezon finalini yaptı geçen hafta. 

Biz final yapacak diye beklerken, tam mutlu son olacak diye hayaller kurarken, bir de baktık ki, çok daha farklı bir son bekliyormuş meğer bizi. 

Geçen hafta aslında sıcağı sıcağına hem diziyi, hem konuşulanları yazayım demiştim ama hem vakit olmadı, hem aksilikler yine peşimizi bırakmadı. Haydi, o zaman vakit kaybetmeden, bakalım neler olmuş dizimizin sezon finalinde önce bir bakalım canlarım.

Öncelikle Feriha ve Emir’in ayrı geçen koskoca üç yılının, basit ama çok basit bir yanlış anlama yüzünden olduğunu anlayarak sinirlerimiz daha en başında tavana vurdu. Yahu kardeşim iki senedir konuşmadığınız konu kalmadı zaten, insan aramaz mı, hesap sormaz mı, en azından öfkesini haykırmak için bile olsa aramaz mı yahu. Aradan üç sene geçtikten sonra mı sorulur her şeyin hesabı. Al ne oldu işte, üç sene ayrı kaldınız abuk subuk bir yanlış anlama yüzünden. Hadi Feriha’nın inadı inat onu anladık ta, Emir de az gurur yapmamış anlaşılan. Didişmekten birbirlerini dinlemeye vakit bulamayanlara da güzel bir örnek oldu aslında Emir ile Feriha. Yazık Emir Kardeşim üç senedir kendi kendine soruyormuş, niye gitti diye. Keşke bir arayıp sormayı akıl edeymişsin be Emir. İkisinin orda saçma sapan kavgalarını seyrederken cidden bunların aşkından da kavgalarından da bana fenalık geldi artık inanın.

Hadi onların inadı inat, Levent’e ne demeli. Sen kızı al, götür, üç sene boyunca aynı evde yaşa, oralarda herkesten uzaktayken Feriha’yı beraber bir hayata razı etmeye çalışma, dönüp geldikten sonra koşa koşa evlenme teklif et. Hadi Emir ile Feriha’nın aklı yerinde değil, Senin aklın nerelerdeydi be Levent. Sevdiğin kadın, sevdiği adamın yanı başında iken evlenme teklif edilir mi. O teklifin kabul edilmeyeceği gün gibi ortada. Bu kadar zaman çabalamamışsın, şimdi niye çabalıyorsun artık ben anlamadım. Ama ben bunları düşünsem de, final sahnesini seyredince keşke Levent ile evlenseymiş diye düşündüm. Çok daha mantıklı bir son olurdu çünkü. 

Sezon finalinde ben açık konuşayım Çağatay’a bayıldım. Kısa sürede öyle büyük yol aldı ki, helal olsun diyorum. Rol yapışında, bakışlarında, mimiklerinde çok güzel ilerlemeler oldu. Rolünü sesine yansıtabilmeyi başardı ve kendini çok geliştirdi. Sezon finalinde en iyi oynayanlardan biri kendisiydi. Ayrıca o giydiği kareli gömlekte beni benden aldı. Erkeğe en çok yakışan giysilerden biridir kareli gömlek ama Emir’in üzerinde sanki daha bir anlam kazanmış. Ben bayıldım sizi bilmem.

Gelelim Ece Kızımıza… Zaman zaman hep kafamdan geçiririm. Acaba bende bir oyunculuk yeteneği var mıdır diye. Seyrettiğim ve beğendiğim oyunculara bakarım, ben olsam yapabilir miyim gibi düşünürüm. Her defasında da kendi kendime “otur, deneme bile, haddini bil” derim. Ama canlarım inanın şu Ece karakterine hayat veren Yağmur kardeşimin yanında inanın ben bile oyuncuyum daha ne diyeyim. Nasıl kötü nasıl yapmacık nasıl rahatsız edici Yarabbi. Nerden bulmuşlar, kim tavsiye etmiş bilmem. Hayır, Lara kızımıza etmedik laf bırakmadık ama o bile Ece kızımızın yanında çok daha iyi oynuyor. Hele Hazal Kaya ile karşılıklı sahnelerinde inanılmaz bir oyunculuk farkı hissettim ben. Tamam, yaşı daha çok genç diyebilirsiniz, o zaman da ben size Hazar Ergüçlü derim. Hazal Kaya derim kimse kusura bakmasın. Eğer yeni sezon için planlar Yağmur Tanrı sevsin ve Ece karakteri üzerine yapılıyor ise, bu gerçekten uçurumun kenarından atlamaktan başka bir şey değil benim gözümde.

Sezon finalinin beni en çok keyiflendiren sahnesi elbette Yine Mehmet kardeşimin, namus derdine düşüp Levent ile hesaplaşmaya geldiği sahneydi. Yahu Mehmet, sen adam olmazsın artık eminim. Gelmiş Levent’in karşısına geçmiş, yok kardeşi onunla kaçmışta, yok aynı evde yaşamışta, bilmem neymişte. Sen konuş konuş, sonra Seher’i eve al. Her ne kadar Seher’i zor durumda görünce vicdanına yenilip onu eve almış ve ertesi gün otele gönderecek olsa bile, babası olmasa Mehmet çoktan pavyonlara düşen karısını affetmeye hazır gibi geldi bana. Delikanlılık yaptın Mehmet ona sözüm yok, ama Seher bu sen yinede dikkat et. Of Seher’de çok güldüm ya. Hiç bir şey yokmuş gibi sabah sen kalk kahvaltı hazırla, üstüne de Rıza babayı sofraya çağır. Adam senin elinden yemek yer mi artık Seher vallahi âlemsin dedim kendi kendime.

Hazır Levent ve Mehmet’ten söz açmışken, sorarım size… Hangi erkek, aynı evin içinde üç yıl boyunca sevdiği kadının aşkını ümit ederek kibar kibar bekler? Yâda hangi erkek, namusunu iki paralık etmiş bir kadını tekrar affeder. Dizimizin bazı erkek karakterlerine, ufak karakter ayarlamaları yapılsa çok iyi olacak diye düşünüyorum şahsen.

Koray ile Gülsüm de nihayet evliliklerinin sonuna gelmeyi başardılar. Aradan geçen o kadar seneye rağmen yuvalarında ne yazık ki hala bir gram ilerleme yok ama Hatice Halam aynı iştahla sanki ortada bir yuva varmış gibi faaliyetlere devam ediyor. Sezon finalinde en azından Gülsüm ile Koray evliliğinin sonuçlanmasını görmüş olduk. Ben aslında senaristlerden Koray ile Gülsüm’e güzel bir aşk hikâyesi yaşatmalarını isterdim doğrusu. Sürekli sancılı ve uzatılmış hırpalanmış aşklar seyretmekten yorulmuştuk ama olmadı.  En azından bu konu bir çözüme kavuştu da biraz heyecan oldu bize. Zira o kadar dümdüz, sıradan bir bölümdü ki, sezon finali heyecanı yaşamamız mümkün olmadı ne yazık ki.

Sezon finalinde Zehra anneyi de göremedik. Hele o düğün sahnesinde Mehmet’in söylediği "annem yetişemiyor düğüne” sözü cidden artık saçmalığın son noktası idi. Hadi 4 senedir idare ettiniz, kızının başına gelen pek çok olaya rağmen Zehra anne sesini bile duyurmadı ama pes artık. Kızının düğününe düğün günü mü gelir insan yahu. Kimi kandırıyorsunuz? Zaten ben düğünü de anlamadım. Emir ile Feriha barıştılar. Sonra bir baktık on gün geçmiş aradan, Feriha gelinlik giymiş bekliyor odada. Yahu Fatmagül ile Kerim bile düğün alışverişine çıktılar, üst baş aldılar, davetiye bastırdılar, kına bile yaptılar. O on gün içinde ne oldu ne bitti insan bir nebze klip havasında seyirciye sunmaz mı? Doğrusu düğün, çok paldır küldür aceleye getirilmiş izlenimi uyandı bende.

Ve çok şükür Feriha’nın iki yıldır gülmeyen yüzü final sahnesinde güldü. Hem nasıl gülme. Ağzı kulaklarındaydı güzeller güzeli gelinimizin. Ama işte gülmez gülmez de, böyle pat diye birden gülersen, burnundan gelir o gülmeler. Salıncaklarda nikâhları kıyıldıktan sonra ilk danslarında iki el silah sesi ile irkildik elbette. Tam Emir ile Feriha kavuştular, sorunları çözdüler derken birileri ateş etti. Hem de iki kez. Feriha ile Emir birbirlerine baka kaldılar. Sezen Aksu “Dua” şarkısı tam onikiden hedefi vuran bir seçim olmuş, tebrik etmek lazım. Yalnız ben elbette ki takılacak bir şeyler buldum yine de. Öncelikle o silah sesinden sonra kimin vurulduğunu göremedik. Büyük ihtimal ile vurulan Feriha kızımız. Ama sanki o durumda ucu açık bırakılmış gibi geldi. Zira ben gözlerimi dört açıp bakmama rağmen Feriha’nın gelinliğinde bir kan izi göremedim. Vurulduğuna dair bir iz de yok. Kim bilir, Hazal Kaya’nın yeni dizisi tutmazsa Feriha üçüncü sezonda ölümlerden dönüp geri gelebilir. Olmamış bir şey değil biliyorsunuz. Kavak Yelleri’nin efesi de ölüp de dirilmemiş miydi canlarım. Dolayısıyla kimin vurulduğunu göstermemeleri temkinli bir davranış gibi geldi bana.

Ayrıca lütfen söyleyin, iki el silah patlasa, millet öyle put gibi yerinde mi durur yahu. Millet dondu kaldı, ne yardıma koşan var, ne bir hareketlenme. Hayır, neden korkuyorum biliyor musunuz? Şimdi tutup bütün bunlar Feriha’nın yaşadığı bir rüya olarak sunulmasın bize. Olur, mu olur.

Diyeceğim o ki canlarım, sezon boyunca bizi sinir eden sevgili dizimiz sezon finalinde de bizi sinir etmeyi başardı. Gelelim yeni sezona…

Kimileri reyting patlaması olacağını söylese de şunu belirtmekte fayda var. Bir düşünelim. Adını Feriha Koydum’un ilk baştaki hikâyesi neydi, ne oldu. Senaryonun allak bullak edilmesi ve dağılması, bu dağınıklığın toplanamayıp izleyicinin beklentilerinin tam tersine hareket edilmesi zaten bu sezonda kimseyi memnun etmedi. Temel oyuncuların ayrılması ve geriye kalan hikâyenin, hikâyeyi bırakın yeni giren oyuncuların beceriksiz ve keyif vermeyen oyunculukları sebebiyle, eğer bu şekilde devam ederse, ben yeni sezonda reyting patlaması falan beklemeyin derim. Belki ilk birkaç bölüm sadece meraktan yüksek oranda seyredilse de, oyunculuklar ve senaryonun yeni sezon için işi gerçekten zor görünüyor. Ben bu konunun Hazal Kaya ile ilgili olduğunu da düşünmüyorum. Evet, elbette diziye adını veren karakterin ayrılması büyük bir sıkıntı doğuracaktır ancak ben genel olarak senaryonun hataları, dağınıklığı, sonuca ulaşmayan konular, ters köşe yapalım derken bütün olayları daha da karıştırıp bir çözüm bulamamaları üzerinde duruyorum. 

Yine de öncelikle yeni sezonu seyretmeden herhangi bir yorumun erken olacağını düşünüyorum. Çok iyi de olabilir, yeni oyuncular, yeni karakterler ve yeni olaylar, seyirciye şık bir şekilde sunularak, bir kapıcı kızı hikâyesinden yola çıkan hikâyenin farklı bir dünyaya yol almasının izleyici üzerindeki olumsuz etkisi azaltılabilir diye düşünüyorum. Dizinin yan karakterleri ve hikâyeleri çok daha cazip ve heyecanlı hale getirilebilir. Zira pek çok kaliteli oyuncu uzun zamandır diziye emek veriyor. Ancak ikinci ihtimal olarak, özellikle medyada yapılan yorumları göze alarak, Hazal Kaya’nın diziden ayrılışının diziyi de şiddetli bir şekilde etkileyeceğini görebiliriz. Görünen o ki, yeni sezona kadar biz daha AFK hakkında çok konuşacağız…

Şimdilik bu kadar yetsin canlarım… Sevgiyle kalın.

Siyah İnci’den sevgiyle.

www.twitter.com/blackpearl42