30 Haziran 2014 Pazartesi

O Hayat Benim, sezon finalinde bomba üzerine bomba patlattı !!

O hayat benim sezon finali yazısına başlamadan önce, çok sevdiğim bir hikâyeyi anlatmak isterim.

Vaktin birinde bir ülkenin kralı, bir gün sarayında otururken, adamları ona kendisini görmek isteyen biri olduğunu söylemişler. Kral, misafirinin kim olduğunu sorunca, dilenci kılıklı bir adam cevabını almış. Neyse,adamı huzuruna kabul etmiş. Derdini sormuş. Adam ona, elindeki bir çorba kâsesi büyüklüğündeki kabı göstermiş ve demiş ki “şu tası doldurursanız bana yeter”..Kral gülmüş, hemen adamlarına dönmüş “doldurun şu garibanın tasını altın ile”demiş..Fakat ne mümkün. Adamın elindeki tasa ne koydularsa, tas bir türlü dolmamış. Altınlar, mücevherler, paralar tasın içinde kayboluyor ama tas bir türlü dolmuyormuş. Bunun üzerine kral bunda bir sır olduğunu anlayıp adama sormuş. “Nedir bu işin sırrı, anlat bana..” Adam gülümsemiş “buyurun bahçeye çıkalım, göstereyim demiş”. Beraber bahçeye çıkmışlar, adam yerden bir avuç toprak alıp tasın içine atmış. Tas ağzına kadar dolup birden taşmış, topraklar yerlere saçılmış. Kral hala anlamamış. Adam “Kral hazretleri, bu tas İNSAN NEFSİNDEN yaratılmıştır, onu bir avuç topraktan başkası doyurmaz” demiş..

Şimdi bu hikâyeyi niye paylaştım biliyor musunuz..O hayat benim senaryosu öyle güzel uyuyor ki bu hikâyeye..İnsan nefsinin, hırsının, hasetinin nelere yol açacağını gözümüze gözümüze sokuyor, Bunu yaparken de öyle oyunculuklar ile sunuyor ki, tüm bunları bayıla bayıla izliyoruz öyle değil mi?

Gelelim Sezon Finaline…

Ben açıkçası böyle bir final bekliyordum..Çarpıcı, iddialı, kimi zaman diğerlerine benzer, kimi zamanda çok ama çok farklı…O yüzden bu final tam benim istediğim gibi oldu…

Ateş ile Efsun’un beraber olduğu gecenin sabahı Bahar kapıya dayandı..Hoş, o gece Efsun’un dediği gibi mi geçti, yoksa Efsun yine bir oyunun peşinde mi, o kısım yeni sezonda açığa kavuşacak. Ama eğer iş Efsun’un dediği gibiyse, ben şahsen bir hamilelik beklerim sonuç olarak. Zira Efsun, işini sağlama almayı sever nede olsa..Yine de bir ihtimal, aralarında bir yakınlaşma olduysa da, tebrik etmek lazım ikisini de. Çünkü Ateş öylesine sarhoştu ki, o durumda sızıp kalmış olması daha muhtemel geliyor bana..

Saf, masum ve kısık sesli kızımız Bahar, kapıya dayandı dedik, içeri de girdi. Hatta bir ara yukarıdaki yatak odasına doğru çıkmaya bile kalktı. Ama beklenen olmadı elbette. Ben Keremcem’in o sahnedeki performansını çok beğendim. Zira gerçekten o gerilimi çok iyi yansıttı. Hepimiz adeta hop oturup hop kalktık. Ama dediğim gibi, Bahar Efsun’u görmedi. Görmesini de beklemiyordum ben. Çünkü Bahar karakterindeki bir kız, öyle çarşaflara sarınmış haldeki Efsun’u görürse, ardına bile bakmadan gider, o aşk ta orada biter.

Ateş, ne yaptığını bilmez ve hatırlamaz bir halde, bir de Efsun’un söylediklerine üzerine, elbette geldi koskocaman bir pişmanlık ve öfke..Efsun’u def etti evinden ama hayatından nasıl def edecek o biraz zor işte..

Efsun ise, Ceren Moray yorumuyla adeta geceye damgasını vuran karakter oldu..Ceren Moray’ı yürekten kucaklıyorum, zira akşamın yıldızlarından biri oydu..Tek kelime ile inanılmaz bir performans izledim kendisinden.  Ne düşündüğünü, ne yapmak isteğini bir türlü çözemedik, yüzünde bir çeşit ifade, kafasında milyonlarca tilki gezinirken, Efsun hayatının rolünü oynadı adeta ailesine ve tabii ki Ceren Moray aştı kendini bile, her sahnede..Hele o Bahar’ın gelinliğini giydiği sahne..Bir tabak dolusu vişne elinde…Vişneden soğudum yeminle…Kafamdan bin bir küfür geçti hemencecik..Yahu kızın hayatını çaldın zaten, bu ne hırs, bu ne öfke, ne gözü doymaz insanmışsın yahu..Bahar’ın sevdiği adamları elde etme çabası da ayrı konu tabi..Ama şu bir gerçek ki, Efsun ruhsal olarak ta çok normal bir karakter değil. Kardeşine olan öfkesi, birazda onun gibi iyi ve sevilen, seçilen biri olmadığından olsa gerek..Bu Bahar’ın suçu olmasa da, Efsun kendi kötülüğüne böyle bir çıkış yolu bulmuş sadece. Kötüyü oynamak zordur, kötü bir karakteri sevdirmek, o karakterin bakış açısını göstermeye çalışmakta. Mesela akşam, Efsun’un deniz kıyısında oturup ağlayışı benim canımı yaktı. Ona ne kadar sinir olup, nefret etsem bile, bir anda kendimi onun için üzülürken buldum. Efsun’un inişli çıkışlı ruh halini, o sahnede yüzünden okudum..Ceren Moray’ı da gerçekten yürekten kutluyorum..

Biraz önce dedik ya, bizim kızımız saf, hem de öyle böyle değil, bazen sinir bozucu derecede saf. Yahu sorarım size, yarı çatlak kardeşiniz gelinliğinizi giyecek, birde o gelinlik ile vişne yiyip, gelinliği vişne lekeleri ile süsleyecek, bir de akşam anne babanızın yanında damarınıza basacak, siz de susacaksınız. Olacak iş mi? Ben şahsen Bahar’ın bağırıp çağırıp olanları annesine ve babasına anlatmasını bekledikçe, Bahar sustu. O sustukça ben sinir oldum. Bahar’ın saflığı ve sessizliği biraz abartılmış geldi bana..

Bahar ile Efsun, Ateş için savaşadursunlar, öbür tarafta da kazanlar kaynadı. Hem de ne kaynama..Seçil ile Asım aşkına daha fazla göz yumamayan Hülya, çıldırıp kendini kaybetti ve Seçil ile Sakine halanın oturduğu evi yakıverdi..Böylelikle sezon finaline damga vuran diğer karakterimiz de Hülya oldu elbette. Ve Hülya’nın gözündeki o öfke..Her türlü korkudan arınmış, olabilecek her duruma razı bir cesaret.. Ahu Sungur, Hülya’nın o zarafetine tam zıt bir hoyratlıkla evi yaktığı sahnede, öylesine muhteşem oynamış ki, ben izlerken bile ürktüm o bakışlardan, o öfkeden. Hülya, biraz kibrinin, bir parça da baskın karakterinin cezasını çekti aslında..Asım’ı kaybetmesine sebep Seçil değil aslında, ta kendisi ama bunu kabullenmek, ev yakmaktan daha zor olsa gerek..Asım’ı ikna etmeye gücü yetmeyince, oda gücünün yettiğine yaptı yapacağını. Üstelik büyük bir cesaret ile gündüz vakti, arkasında şahit bırakarak..Şahide gerek yok, Hülya zaten “ben yaptım” diyecek kadar kaybetmiş bir kadın zaten..

Hülya kaybederken, Seçil kazandı. Seçil’in öfkesi tüm konağı çınlatırken, Asım idi onu elinden tutup götüren, sakinleştiren, kucak açıp şefkat veren. Seçil, babası yaşındaki Asım’ı birazda sevdi bu yüzden. Asım’ın diğer konak halkına benzemeyen, kendine daha yakın, daha mütevazı, daha yumuşak oluşundan belki..Yâda belki, Hülya’nın Asım’da göremediği o yüreği gördü Seçil, gençti, saftı, o yüzden Asım’ın kalbinde yer etmek kolaydı..Peki ya bundan sonrası..Onu da yeni sezon izleyip göreceğiz..

Gecenin diğer yükselen yıldızı Sakine idi..Yüreğimize işleyen gözyaşları ve acısı, fazlasıyla gerçekçi ve doğaldı. Birgül Ulusoy, oyunculuk gücünü konuşurken, ekran başında değil Gelincik Yokuşundaki o evin önünde hissettim adeta kendimi,  gerçekten yandı sanki o ev, gerçekten orada bir Sakine kadın vardı, perişandı, yıkılmıştı. İşte canlarım, benim hep söylediğim oyunculuk gücü böyle bir şey..Oyuncu kendisi karakteri yaşadığı kadar, o karakterin duygularını içselleştirdiği kadar, izleyiciye de aynı hissi vermeli. Yaşadığı semtin koşullarına ayak uydurmaya çalışan, kendi halindeki Sakine kadın, kimseye bir zararı yokken gördüğü o çok büyük zararı atlamadı elbette. Ağladı, çırpındı, yıkıldı, ama hayatla savaşan o kadınların ayrı bir gücü de vardı. Kendine geldi, gelmeyi bırak, Nuran’ın oyununu da çözdü tek başına karanlık bir gecede. Vallahi bu Sakine’den korkulur, bu kadın Yusuf beyin namazsız duasız gömülmüş cesedini de bulur çıkarır, anlı şanlı bir cenaze düzenlerse hiç şaşırmam..Sakine kadını kutluyor, Birgül Ulusoy’u o güzel yüreğinden öpüyorum. Şahaneydi gerçekten..

Çok dolu dolu bir sezon finali olunca insan ne yazacağını şaşırıyor. Ateş ile Bahar, nikâh tarihi aldılar, hem de yıldırım nikâhı ama nikâhı Efsun bastı elbette..Yahu Allah aşkına gizli saklı evleniyorsunuz madem, Süreyya ablanızın ağzı niye o kadar gevşek..Seçil’e nikâhtan bahsedince, Seçil’de yemedi içmedi Efsun’a haber etti. Seçil de ayrı bir saf, yahu Efsun’un anlattıklarına inanıp, Efsun’dan yana niye saf tutuyorsun. Ama Efsun kızımıza da elbette bir haber gitmesi lazımdı..Efsun, nikâha koştu, Nuran onu tuttu, Efsun yediği marifeti annesine itiraf etti, Nuran ile Efsun ilk kez karşı karşıya geldi..Ama Efsun bu..Anasının kızı, anasını da alt etti sonunda..Efsun, nikâhı basarken, bizim öldü diye bildiğimiz Hasret’te konağın kapısını çalmaz mı…O hizmetçi kadın, fena şık ve havalı adımlarla konağa yaklaştı ama yüzünü göremedik. İşte asıl bomba da buydu bence..Zira tüm dengeler alt üst olacak yeni sezonda ve yeni bölümlerde..Dilerim konak halkının hiç birinin fark etmediği, Bahar ile annesinin birbirine olana benzerliğini, Hasret fark etsin..

Ateş ile Bahar’ın kavuşması da eminim hayallerimizde kalacak bir süre..

Yeni sezonda görüşmek üzere..Tüm ekibine, yazanına, çizenine, ışıkçısına, kameramanına, mikrofon tutanına, makyaj yapanından kuaförüne, yönetmenine ve tüm şahane oyuncularına yürekten teşekkürler bu keyif için…Yeni sezonda da aynı başarıyı sürdürmeniz dileğiyle yazımıza burada son verelim..

Siyah İnci’den sevgiyle..


www.twitter.com/blackpearl42

29 Haziran 2014 Pazar

Dizi dizi diziler..Ulan İstanbul, Diğer Yarım, Ağlatan Dans, Kaçak Gelinler,Güzel Köylü..

Diğer Yarım

Bence başlayanlar arasında en iyisi..Çocukken Erich Kastner’in Sevimli İkizler isimli bir kitabını okumuştum. Konusu tıpatıp aynı. Bir tatil beldesinde karşılaşan birbirinden habersiz ikiz kardeşlerin anne ve babalarını barıştırma çabaları, dizide biraz daha şekil değiştirse de konu aynı..Yıllardır birbirinden haberi olmayan ikiz kardeşler, bir tesadüf sonucu karşılaşırsa neler olur..Çok ta güzel olmuş gerçekten. Özellikle ikiz kardeşleri oynayan Gonca Sarıyıldız için kocaman alkışlar isterim. Zira tamamen farklı iki hayat tarzına sahip iki kardeşi tek başına çok başarılı oynamış. Dizide benim favorim Sabri Hoca. Tam bir Karadenizli şivesiyle şahane bir performans göstermiş Murat Garipağaoğlu. Onu Suskunlar ve Cinayet dizilerinden hatırlarsınız. Onun dışında çok uzun zamandır ekranda göremediğimiz, Nebahat Çehre’nin sesi desem hemen bileceğiniz isim, Gülen Karaman’da var dizide. Şen şakrak bir aile kadınını oynamış. Ne yalan söyleyeyim, onun sesini Nebahat Çehre ile duymaya öyle alışmışım ki, bir an tuhaf geldi..Dizinin ağır toplarından Nevra Serezli, ikizlerin babaannesi rolünde..Anneleri Meryem ise İpek Tuzcuoğlu tarafından canlandırılmış. Benim kulağıma batan tek şey, Karadenizli olan ailede Karadeniz şivesi konuşan kimse olmaması. Onun dışında ben hikâyeyi çok sevdim. İkinci bölümünü izlediğimiz dizinin ilerleyen bölümleri çok daha keyifli olacak eminim..Yolu açık olsun..


Ulan İstanbul

Kadrosu çok iyi öncelikle..Yaz dizileri arasında ikinci sıraya yerleştirebilirim..O kadar çok sevdiğim oyuncu bir araya gelmiş ki..Ve hepsi de şahane..İyi niyetli bir hırsızlık çetesinin hikâyesi anlatılıyor. İyi niyetli hırsız olur mu demeyin. Onlar yaptıkları işe böyle bir kılıf bulmuşlar. İhtiyacı olan için çalıyoruz diyorlar..Her karakter ayrı bir keyif. Mesela Şebnem Bozoklu, pavyon şarkıcısı Yaren kılığında çok komik ve başarılıydı. Uğur Polat için zaten fazla konuşmaya gerek yok. Cinayet dizisinin kısa süren ekran macerası bizi kendisinden ayırsa da, Allahtan uzun sürmedi. Merhamet izleyenlerin hatırlayacağı bir yüz var ki, benim dizideki favorilerimden. Carlos karakterini oynayan Erkan Kolçak Köstendil, çok ama çok tatlı. Neredeyse hırsızlığı sevimli hale getirmiş öyle diyeyim. Çetemizin elbette ki bir bilgisayar dehası da var. İsmi Bahadır, oynayan Caner Özyurtlu..Müthiş diyeyim o derece..Hikâyemizin muhtemel aşk yaşayacak iki kahramanı Ferdi ile Derya ise, Kaan Yıldırım ve Sevtap Özaltun tarafından canlandırılıyor. Öyle güzel kavga ediyorlar ki aşka düşmeleri kaçınılmaz. Ve tabii ki de en favorilerimden Salih Bademci. Öyle bir geçer zamanki dizisinin Ahmet’i, şimdi polis olmuş. Ve kaderin cilvesine bakın ki, bizim hırsız çetesi ile polisimiz Ceyhun komşu oluverdiler. Olaylar da elbette ki çok eğlenceli bir hale geldi. Yaz ekranında orijinal ve eğlenceli hikâye isteyenler için kaçırılmayacak bir dizi olmuş..Tavsiyemdir kısaca…



Kaçak Gelinler

Eğlenceli bir hikâye diyebilirim ama uzun sürer mi orasını bilemem..Listemizin üçüncü sırasını alıyor..Çok derinlikli bir hikâye gibi gelmedi bana. Ama gelinler gerçekten çok tatlı. Her biri çok ayrı dünyanın insanı ama kader onları bir araya getirdi. Yolları ne zaman ayrılacak orasını bilmiyoruz ama bu gidişle, epey zorlukla beraber mücadele edecekler gibi görünüyor. Şenay Gürler ve Ege Aydan gibi ustalar ile güçlendirilen dizinin, üç gelin adayı da türlü türlü hikâyeler ve olaylar taşıyor yanlarında. Özellikle şımarık zengin kız Şebnem karakterindeki Selin Şekerci’nin doğal oyunculuğu gözüme çarptı ilk bölümde. Aşk Ekmek Hayaller, Kayıp Şehir, Derin sular gibi dizilerden hatırladığımız Deniz Baysal kızımız da bir diğer gelin Kâinat karakteri ile karşımızda. Almila karakterini oynayan Açelya Topaloğlu’nu ise ilk kez izledim. İlk bölümler için performansların bende bıraktığı izlenim, sanki henüz karakterlere tam adapte olamamışlar gibiydi. Dizide çok fazla tanıdık isim yok, çoğu gözünüze yabancı gelebilir. Ama Merhamet dizisinin Can’ı Fırat Albaysam mesela, hemen gözüme çarptı ilk bölümde. Bu adamın gülüşü çok güzel bilmem fark ettiniz mi? Dizinin kadrosu çok kalabalık, üç gelin, üç damat, üç gelinin karşısına çıkan üç adam, gelinlerin aileleri derken, ilk bölüm kafam allak bullak oldu gerçekten. Gelinlerin başına neler gelecek merak edenler, yaz ekranında izleyecek bir şeyler bulamayanlar için tavsiye edilebilir…


Ağlatan Dans…

Tarz olarak üç diziden de farklı..Daha bir dram ağırlıklı. Konu daha bir derin ve karışık…Dizinin ekibi gerçekten çok güçlü. Oyuncuların her birinin daha ilk bölümden performansını beğendim ben..Hele bir Levent Tülek var ki Rauf karakterinde..Ben şahsen kaçırmayın bu oyunculuğu derim. Hep söylemişimdir, aynı tarz oynayan oyuncuların oyunculuk gücünü anlamak kolay olmaz. Ama birbirine zıt karakterlerde karşımıza çıkanlar gerçekten kendilerine hayran bırakıyorlar. Zafer Algöz mesela. Hep farklı ve değişik rollerin adamı ve oyunculuğu önünde eğilirim saygıyla. Şimdi Levent Tülek beni öylesine şaşırttı ki..Komik karakterlerin adamı, burada öylesine kötü bir adam olmuş ki. Üstelik şiveli konuşması, oyunculuk gücündeki ağzımı açık bırakan performansı yürekten kutlamak lazım. Onun dışında Öykü Çelik hem güzelliği, hem yeteneği ile beni etkiledi. Kıvanç Kasabalı, şehirli ama geleneklerine bağlı Çerkez Zoloy karakterinde oynuyor. İlk bölümdeydi sanırım, Çerkez dansı yaparken fazlası ezberci bir dans yaptı bana göre..Yine Arzen Gürzap, Ayten Uncuoğlu gibi ustalar ile şenlenen dizinin ilk bölümlerde beni içine alan hikâyesi umarım aynı tempoda devam eder..


Güzel Köylü…

İlk bölümünü keyifle izledim ama uzun süreli olur mu bilmiyorum..Pek gerçekçi bir hikâye gibi gelmedi bana..Ahmet Mümtaz Taylan gerçekten şahane bir oyuncu onu anladım bir kez daha…Bazı oyunculuklar ise çok abartılı geldi. Şiveli oynamak gerçekten ciddi iş. Herkes altından kalkamıyor..Başrolde Gizem Karaca var ve Adını Feriha Koydum dizisindeki kız gitmiş, artık yerine daha iyi oynayan, bakan, karakterine hâkim bir kız gelmiş. Sevdim ben onu Gül olarak..M.Ali Nuroğlu uzun zamandır ekranda izlemediğimiz ama özlediğimiz bir oyuncu..Keşke başka bir yapımda görseydik onu. Zerrin Sümer ve Ali İpin gibi ustalar tabii ki de kendilerini belli ediyorlar. Genç kadrosu kalabalık dizinin sevimli bir hikâyesi var..Ama yaz ekranında herkes tatil havasında iken, izleyici toplamak hayli zor iş malum..Yolu uzun olsun diyelim biz..

Şimdilik yeni dizilerden haberler böyle canlarım. Yaz geldi malum, ortalık hareketlendi. Oturup ekrandan dizi seyretmek pek tercih edilmese de, yine de evde canı sıkılanlar için alternatifler bunlar…

Siyah İnci’den sevgiyle…

www.twitter.com/blackpearl42




                

26 Haziran 2014 Perşembe

Fatih Harbiye konuşuyoruz..

Ne zaman Fatih Harbiye yazmaya niyetlensem, hep bir aksilik çıktı. Son üç bölümün notları yığılıp kaldı ama vakit olmadı gerçekten. Ben de diziyi sevenler ve takip edenler için, sezon finali ile birlikte son üç bölümü de kapsayan bir yazı yazayım dedim..Bakalım Fatih Harbiye, son üç bölümde bize neler hissettirmiş.

Malum, dizimizin yepyeni bir karakteri var, önce oradan başlayayım isterseniz. Erdinç karakteri son zamanlarda Merhamet’in Sermet karakterinden sonraki en karizmatik kötü adam çizgisinde..Kendine has bir konuşma tarzı da var. Dizinin rutin havasını bir parça kırmayı başaran Erdinç karakteri, biliyorsunuz ki Macit kardeşimi kaçırttı birkaç hafta önce. İşe oradan başlayacağım ama öncesinde şunu belirteyim ki yeni sezona lütfen bu Erdinç ile Pelin aşk yaşasın. Birbirlerine fazlasıyla uygunlar zira..

Macit’in başına gelen kimsenin başına gelmedi malum. Babası borç yapıyor, derdi Macit’i buluyor. Hayır, bizim bildiğimiz, evlatlar hata yapar, anne babalar bedel öder. Şimdi tam tersi..Adam yığınla borç yapmış, bir de üstüne Macit’e bedel ödetiyor, yok şirketi kurtar, olmadı Pelin ile evlen, olmadı öl..Macit neyse ki, fazlasıyla aklı başında da babasına boyun eğmedi. Ayrıca anladık ki, zenginlik huzursuzluk demekmiş, büyük dert demekmiş..Daha ne dertler izleyeceğiz onu da senaristler bilir artık..

Dip Not : Kaçırılıp, ücra bir depoda esir kalan Macit kardeşimin, üzerinin bir gram toz olmaması da dikkat çekti doğrusu..

Gülter hanımın, İnci hanımın evine baskına gittiği bir sahne vardı iki bölüm önce..O ne gereksiz bir sahne yarabbi. Diziye hareket olsun diye yazılmış bir sahne besbelli. Oyuncuların performansına diyecek yok ama gerçekten dizinin süresi uzasın diye yazılmış, gereksiz bir diyalogdan başka bir şey değildi.

Dip Not : İlk bölümde şiddetli bir astım hastası olarak izlediğimiz Neriman kızımızın, astımı ne zaman iyileşti ?

Ben Neslihan Atagül’ün bazen çok durgun bir oyunculuk sergilediğini düşünüyorum.  Başka yapımlarda ve filmlerde izlediğimden çok daha düşük performans sergiliyor. Sanki sıkılmışta gidemiyormuş, zorla oynuyormuş gibi hissediyorum. Fazlasıyla duygusuz mesela Neriman. Macit, kaçırılmış, herkes deliye dönmüş, Neriman Fahriye ile konuşuyor, gayet sakin. “Macit ortada yok” diyor sadece..Sesinde ufacık bir telaş, titreme, gözünde yaş, panik yok..Yahu millet ayaklanmış, Pelin perişan mesela, eli ayağı ayrı oynuyor, Neriman ise gayet sakin pozlarda. O kadar sevdiğin, canın ciğerin kaçırılacak, sen sakin sessiz onu arayacaksın, insan bir ağlar, çırpınır, oraya buraya koşturur. Allahtan Pelin, buluşma adresini masada unutmuş, onu da Fahriye gördü..Yoksa Neriman o sakinliğiyle eve dönecekti kuzu kuzu..

Dip Not : Bu dizide, Şinasi’nin içimizi uyutan şarkılarından başka çalacak şarkı yok mu?.

Bir de Zehra hanımın Neriman’ı sürekli iğnelemeleri yok mu? Deli ediyor beni. Yahu sen önce oğluna sahip çık be kadın. Neriman istiyor mu acaba senin oğlunu..Bayılıyordu sanki Şinasi’ye..Zaten ben Neriman’ın yerinde olsam, hayatımda Macit olmasa bile, Şinasi gibi birini istemezdim..Durum böyleyken herkes, her lafı Neriman’a söylemenin, onu azarlamanın, aşağılamanın derdinde. İyi de kendi oğluna da söylesene, koşmasın Neriman’ın peşinde..

Dip Not : Şinasi’nin arabesk tavırları, sitemleri, kaprisleri çok sıktı beni..Karakterin dibe vurması da bu olsa gerek..

Herkes, herkesin peşinde..Cihanda Şahika’nın elbette. Bir türlü adını koyamadıkları ilişkide, Cihan kovaladıkça, Şahika kaçıyor elbette. Çünkü Şahika’nın istediği hayatı Cihan ona veremez. İşte tam da bu yüzden, Şahika Selim beyin derdinde..Bence Şahika o şirkete başladığı gün kafaya takmıştı onu zaten. Ufak ufak yakınlıklar kurmasından, kendini ona masum ve temiz hissettirmeye çabalamasından belliydi zaten de Selim beyden bir yeşil ışık yoktu. Ama Feyza hanımın inanılmaz sinir bozucu tavırları sonunda Selim beyi de çileden çıkarıp, Şahika’ya yöneltti..Güzel oldu mu. Toplumsal açıdan evli bir adamı ayartmaya çalışan Şahika ile evli iken bir başkasına gönül veren Selim Bey onaylanmayabilir ve fakat Feyza gibi bir kadın da bunu hak etti..


Feyza deyince, bir kere bu kadını başından beri sevmiyorum söyleyeyim. Kaçırılan oğlu için ağlayan İnci Hanım ile alay etmesi, nasıl iticiydi öyle. Kadın sadece kavgaya odaklı sanki. Her ortamda iğneleyecek acıtacak birini buluyor. İkide birde şirkete gelip, bağırıp çağırıp millete hakaret etmesi de, Selim amcamın, Şahika’ya yakınlaşmasına haklı bir sebep getiriyor. Feyza’nın tüm sinir bozucu tavırları en sonunda lokantada arkadaşlarına rezil olmasıyla bana da bir oh dedirtti..Sen Şahika’ya “sen kimsin” diye sorar mısın? Al sana cevap işte..Öyle Neriman’a çemkirmek kolay. Bu defa baltayı taşa vurdun haberin yok..Sen adama demediğini bırakma, sonra da beni aldatıyor diye otur ağla. Ne bekliyordu acaba..Hiç acımadım Feyza’ya onu da belirteyim. Vallahi Feyza gibi kadınlarla ömür geçirenlere bol sabırlar diliyorum. Sevgili Gamze Süner Atay’a da kocaman sevgilerimi gönderiyorum. Karakteri çok başarıyla oynuyor gerçekten. Yüreğine sağlık..

Dip Not : Şinasi kardeşim, hırsını anlıyorum da sen o tiple fenomen olamazsın benden söylemesi ! Hele de billboard reklamlarına falan hiç girme bence..

Feyza’dan sonra en sinir olduğum karakter Kader hanımdı ama yazık Zehra teyzem onu çok iyi benzetti malum.. Suratının o perişan haline çok güldüm doğrusu. Keşke çenesine çalışaymış Zehra teyzem, zira kadının çenesi hala kapanmadı maşallah. Hoş sezon finalinde Emre onun ağzını kapattı ayrı konu. Emre aslında kötü bir çocuk değil, kötülüğe itilen bir çocuk. Belki anne baskısı olmasa, Aslı ile bazı hataları düzeltip, yaralarını onarabilirlerdi. Ama o anneyle zor elbette. Bu arada Emre’nin anlayışlı,merhametli ve iyi kalpli babası, nasıl o kadınla ömür geçirmiş oda ayrı konu..

Dip Not : Macit ile Neriman o kadar çok küsüp barışıyor ki, böyle bir ilişki gerçekte olsa çoktan bitmişti benden söylemesi. Bir bölüm içinde bile defalarca küsüp barışıyorlar, çok kabak tadı verdi artık..

 Neriman’ın Pelin’in söylediği her şeye inanıp, Macit’e hiç inanmaması nedir yahu..Vallahi bu saçmalığa bir yorum dahi yapamıyorum..Macit’in yalan söyleyebileceğini düşünüyorsun da, Pelin’in yalan söyleyebileceğine aklın çalışmıyor mu? O piknik yaptıkları yerdeki Neriman’ın tavırları çok ama çok saçmaydı gerçekten. Macit’e bir açıklama yapma hakkı vermemesi, yok küstüm oynamıyorum tavırlarında çekip gitmelere kalkması fazlasıyla gereksiz idi. Yine de sonucu tatlıya bağladılar da içimize su serpildi.

Dip Not : Pelin’e haddini bildiren Macit’i alnından öpesim geldi..

Şinasi ise cidden dediğim gibi artık ne yapacağını şaşırdı, Neriman’ı elde etmek için yapmadığı kalmadı ama bir türlü de bunu başaramadı.  Hepsi bitti bir de para hırsı başladı şimdi. Ah be Şinasi, sen Neriman’ı hiç tanımamışsın. Neriman, Macit’e âşık âşık..Para pul umurunda değil onun. Sen trilyonlar kazansan nafile. Bir insanın gönlüne girmek için yetmez bunlar..Sen işine gücüne bak, hayatına bak. Ne güzel baksana, memlekette sanatçı kalmamış, sen istiyorlar sahnelerde..çok güldüm gerçekten o hallerine. Şinasi’ye iş bulmaya çalışan Rüya, her işi kabul eden Şinasi, ama öncesinde kaç para verecekler diye soran Şinasi..Parayla aşk satın alınsa bile, Macit daha şanslı onu da söyleyeyim..Aldığı pahalı araba ile Neriman’ın aşkını satın alacağını zanneden Şinasi, aslında Neriman’ı da para avcısı bir kız konumuna soktuğundan habersiz sanırım. O değil de, Neriman hiç önemsemedi ya bu araba konusunu ,ona çok güldüm ben..

Dip Not : Görmemişin bir arabası olmuş, kornasıyla mahalleyi ayağa kaldırmış.

Pelin ile Şinasi, gururdan arınmış aşkları ile yarışır vaziyetteler..Pelin kardeşim baktı ki ayıramıyor, öldüreyim kurtulayım dedi sonunda..Nasıl bir saplantıysa artık..Erdinç abime koştu ama fena bozuldu..Sen kalk, adama tetikçi muamelesi yap. Pelin ablam parayla her işi yapacağını sananlardan olsa gerek ama Erdinç ona dersini verdi. Bu arada, Pelin o kadar borç dert arasında, Erdinç’i kiralayacak parayı nerden buldu acaba..Yani inanın şu Pelin ile Erdinç arasında bir aşk olsa, diziye bir heyecan gelir en azından..

Dip Not : Neriman ile Macit’in bir aradaki aşk sahneleri çok güzel ve romantik, iki su damlası gibiler, çok yakışıyorlar ama bunlar diziyi kurtarır mı o tartışılır..Biz ne aşklar seyrettik zira bugüne kadar..

Dizinin aslında sessiz ama en önemli karakterleri bana göre Aslı ile Nezahat. Aslı, bu ülkede küçük yaşta evlendirilen, anne olan, eş olan, çalışan, ezilen ama bir türlü mutlu olmayan pek çok kadının simgesi adeta..O yüzden ben Aslı karakterini çok seviyorum. Özellikle son bölümlere doğru gösterdiği kararlılık, kendi ayaklarının üzerinde durma çabası fevkaladenin fevkinde. Keşke Emre’de aynı kararlığını gösterse de, Aslı’nın yüzü gülse..

Dip Not : Rüya çok onurlu çıktı ve kendini bulunmaz Hint kumaşı sanan Şinasi’ye çok iyi ders verdi..Alkışlıyorum..

Gelelim Nezahat bacıma..Cihan’a duyduğu aşk ile Asım arasında kalan Nezahat, Asım ile evleneyim dedi ama yapamadı. Ne kader varmış hatunda yahu. Birde gelinliğiyle kaza geçirmez mi.. Sezon finaline adeta damga vuran Nezahat, kendisine her lafın başında bacım diyen Cihan’a ilanı aşk edip gözlerini kapadı. Nezahat yaşıyor mu öldü mü onun cevabını yeni sezonda alacağız ama bence ölmedi. Zira bu aşk üçgeni yeni sezonda epey hareketli günler yaşatır bize..

Dip Not : Allah aşkına, ne sınavı bu Neriman’ın gireceği sınav da, bir türlü giremedi gitti. Sürekli bir sınav muhabbeti var ama aylardır giremedi o sınava..

Neriman ile Macit’in gelinlik alışverişi en güzel sahnelerden biriydi. Macit yakışıklı, Neriman güzel olunca, onları öyle gelinlik ve damatlık ile görmekte çok şahane oldu gerçekten. Ama niye Pelin’in modacısı yahu. Yok, mu başka modacı memlekette..Üstelik aynı vakitlerde Nezahat bacım, bin bir pazarlıkla gelinlik peşindeyken, Neriman’ın gelinlik macerası hayli güzeldi. Toplumdaki sınıf farkları, insanların maddi güçleri ve o gücün verdiği rahatlık ya da huzursuzluk, çok güzel anlatıldı gelinlik alışverişinde, tebrik ediyorum gerçekten..

Dip Not : İnci teyze, Neriman’a karşısın anladık. Ama dünya yıkılmaz merak etme..Senin evlilik bile devam ettiğine göre, Macit ile Neriman'ın mutluluk şansı çok daha fazla bence..

Gelelim Faiz amcama..Neriman,nasıl olduysa kazara nişan yüzüğünü parmağından düşürdü,hatta bana kalırsa, düşürmedi de attı neredeyse yere, Faiz amcamda aldı, hayatında ilk kez yüzük görüyormuş gibi baktı, sonrada Neriman’ı hapis etti eve. Hangi devirde yaşıyoruz Faiz amca ya. Eve kapatmalar, Fahriye’yi eve almamalar, Neriman’ı böyle koruyamazsın sen. Üstelik o kadar sıkıyönetime aldığın kızının telefonunu niye almıyorsun elinden, Neriman odasından dünyayı yönetecek neredeyse o telefonla senin haberin yok be adam..Hele hele birkaç gün önce, Macit’in sizin eve, Neriman’ın odasına kadar çıktığını düşünürsek, bu çabalar boşuna gibi geliyor bana..

Dip Not : Ne yalan söyleyeyim, aralarında en iyisini Duygu yapıyor, kimseye karışmıyor, çalışmıyor, arada bir şirkete uğrayıp Özgür ile görüşüyor, kafası rahat huzuru tam yemin olsun..

Gelelim sezon finalinin son sahnesine..Malum, hiç düğün salonu kalmadı, ne faaliyet olursa Şinasi’nin okulunda oluyor. Doğum gününden düğüne kadar. Bu defada Nezahat bacımın düğünü orada olacak diye herkes toplandı, Neriman bir cesaret Macit ile elele içeri girdi ve tam arkalarında, herkesin gözünün onlara dikildiği anda, kocaman silahlı bir adam belirdi. Ama ne hikmetse bizim bile neredeyse gözümüze giren o silahı Şinasi’den başkası görmedi..Okulun girişinden koşa koşa merdivenlerden indi, kalabalığı yarıp Neriman’ı kendisiyle beraber yere sürükledi ve o ani düşmeye rağmen çok muntazam bir şekilde birbirlerine bakarken kaldılar. Kim vuruldu bilmiyorum ama Şinasi vurulmuş olsun artık diye dua ediyorum. Zira karakter, karaktersizlikte tavan yaptı..

Son Not : Tüm bunlara rağmen, ben Fatih Harbiye dizisini seviyorum.  Belki de bu yüzden bu kadar eleştiriyorum, malum kasap sevdiği deriyi yerden yere vururmuş. Bu kadar emek verilmişken, daha güzel olsun diye çabamız..Tüm oyuncularına ve ekibine yürekten sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Yeni sezonda görüşmek üzere..

Siyah İnci’den sevgiyle…

www.twitter.com/blackpearl42


20 Haziran 2014 Cuma

Kara Para Aşk sezonun en iyi finalini yapanlar arasında..

                Aslında Kara Para Aşk için yeni bir yazı yazmıştım ve sezon finali için yazı düşünmüyordum. Ancak sezon finalini izledikten sonra kendimi ekrana öyle bakakalmış görünce, bir yazı yazmak şart oldu..

                Bu sezonun en güçlü dizilerinden Kara Para Aşk, sezon finalinde bizi şoktan şoka soktu. Gözümü bile kırpmadan izledim sezon finalini, kalemimin payına da birazdan okuyacaklarınız düştü..

                Elif ile Ömer arasındaki, bir araya gelinemeyen buluşma ile başladı bu sezonun son bölümü..Elif’in lokantadaki hayal kırıklığına uğramış hali ile Ömer’in restaurantın kapısında uğradığı hayal kırıklığı arasında pek fark yoktu aslında..Ömer’in yüzüne çarpan acı gerçek, Elif’in tek başına oturup, Ömer’in gelmeyeceğini anladığında duyduğu acı kadar sertti. Ömer, hiçbir zaman Elif’in dünyası ile kendi dünyasının aynı olmayacağını anladı, Elif ise hiç bir şey anlayamadı o masada otururken..Sonrası biraz hüzün, biraz efkâr, bir kadehte aranan teselli ve öfke elbette..

                Elif öfkesinden sustukça, Ömer konuşmaya çabaladıkça, bu aşkın filizleri biraz daha yapraklandı..Boy attı..Ekranda öylesine keyifli bir kovalamaca başladı ki, yüzlerde hep bir tebessüm oldu eminim..Ömer kendini affettirmenin derdinde, Elif ise Ömer’e tavırlı elbette, Bahar’ın sözde dost tavsiyeleriyle…

                Öbür tarafta Taner, tekme tokat dayak yemekte..Pınar’ın dayanamayıp onu kurtarması, aslında Pınar’ı uçuruma yuvarladı. Karşınızdaki Tayyar gibi, hem kötü hem zeki bir adam ise, düşünmek gerekir bir adımı atmadan önce. Öylesine korkulası bir adamın sevgilisi iken, nasıl başka bir sevgili ile planlar yapar insan, cesaretine şaşmamak mümkün değil gerçekten..Taner çok cesur bir adam değil, kolay yaşamların yorulmayan adamlarından biri. Belki o yüzden çok dalavere çevirmek ona göre değil, hazıra konmak en basiti…

                Ve fakat Tayyar’ın zulmü önce Taner’i sonra Pınar’ı yakaladı elbette. İnsanın yüreği ürperiyor değil mi Tayyar deyince..Erkan Can dediğin, zaten koskoca bir bilmece..Ne oynadığı belli, ne kim olduğu..Tayyar var karşımızda kötülerden de kötü..Merhametsiz, acımasız, gözünü kırpmadan asan, kesen, öldürüveren..Taner’in masum olduğu belli durum böyle olunca. Zira Tayyar’dan kaçmak mümkün değil, dünyanın en zengini olsanız bile.. Erkan Can, gerçekten oynadığı her karakterde, bir öncekini aşıyor, ekrandan bile izlerken oyunculuk adına çok önemli dersler veriyor..Ürkütücü ama çok çok keyifli..

                Ama ne olduysa oldu, Taner bir anda günah keçisi oldu..Arabasına el konuldu ve elbette ki sorgu..O dilediği kadar masumum diye bağırsın, çark çoktan dönmeye başlamıştı..

                Elif öfkeliydi Ömer’e elbette..Pek çok kadın gibi oda üzülmüştü çünkü içten içe. Ama bazen gereksiz sinir harbi yaşattı herkese. Taner’in sorguya alınmasına müdahale etmesi, ailemin huzuru diye ortalığı inletmesi..Gereksiz bir müdahale ve kapristi sanki. Çünkü bir cinayet soruşturması , ailenin huzurundan çok daha ciddiydi..Sonuçta bu mecburi bir işti..Taner sorgulanacak, cinayet aydınlanacak..Peki bundan kim faydalanacak..

                Gizem, heyecan, hepsi üst üste. Gözlerimizi kırpmadan, tek bir kelime konuşamadan, pür dikkat odaklandık olaylara…

                Ama hep yoktu ki hep gizem ve entrika…Bir aşk vardı ki, Ömer ile Elif arasında, izlemelere doyamadık. Elif’i adım adım takip eden âşık Ömer, kendi başkasıyla ama aklı Ömer’de kalan Elif, Ömer ile konuşmaya yanaşmayan, ama kapıları da kapatmayan Elif çok tatlıydılar, heyecanlıydılar..Elif, Levent ile geldiği mekândaki tuvalete belki de sırf Ömer yanına gelsin diye gitti..Ömer ise yaptı tam kendinden bekleneni..Biraz maço, biraz öfkeli..Ama hep aşk dolu gözleri..Elif’in tuttu elinden, bu benim diyiverdi..Eminim izleyen pek çok kişinin, heyecanla çarptı kalbi.. Onlar günü beraber geçirdi, biz çıkardık keyfini.. Çünkü gerçekten, Ömer ile Elif’in aşkı çok ama çok romantikti…Gerçekçiydi..Tam ihtiyacımız olduğu gibi…Akşam Elif’in evinin önüne gelipte, bir türlü ayrılamadıklarında ilk aklıma bu geldi..

          Arkasından vuslat geldi..Ayrılamadılar..Sabaha kadar aşklarını yaşadılar. Bazı izleyicilerden, olumsuz tepkiler alsam da, ben bu buluşmanın ve kavuşmanın yerli yerinde olduğunu düşünüyorum. Zira aralarındaki aşk, heyecanlı olduğu kadar tutkulu bir aşk. Her ikisinin de arasında başından beri büyük bir elektrik vardı, dolayısıyla bu vuslat kaçınılmazdı..

                  Engin Akyürek ile Tuba Büyüküstün fazlasıyla yakıştılar bu aşka…

                Bu arada Fatih ile Nilüfer aşkının, son bir iki bölümdür biraz geri plana atıldığını fark ettim..Çok öne çıkarılmasa da aşkları, yeni sezonda çok can yakıcı yaşanacak eminim…Onlarınki öyle zor, öyle imkânsız bir aşk ki..Üstelik Nilüfer, Tayyar’ın iki oğlunun da sevdiği..Hani çok seyrettik böyle üçlü ilişkileri. İki kardeşin tek kızı sevdiği, ya da tam tersi…Ama bu defaki karakterler çok daha derinlikli ve hikâyeleri daha incitici..Dolayısıyla, Fatih ile Nilüfer aşkı, bir o kadar da tehlikeli..Çünkü hatırlarsanız, Nilüfer Fatih’in yakalanmasını istememişti..Ben Fatih ile Nilüfer aşkını çok gerçekçi buluyorum. Ve yeni sezonda neler olacak bekliyorum merakla..Zira Mert ile Fatih, fena kapışırlar gibi geliyor bana..

                Dedim ya başında, şok üstüne şok..Aslı,annesinin oyununa gelip bebeğini kaybetti, iyide bu saklanacak bir konu değildi, ama tüm bu düzen, büyük bir felaket getirdi, Aslı önce kürtajı öğrendi, sonra da annesine haykırdı tüm öfkesini..Bu kadarla kalsa iyi..Bir de annesini yerle bir etti..Zerrin hanım, düşerken yere, vurdu başını sert zemine..Akibetini yeni sezonda öğreneceğiz, ama ben Nebahat Çehre’nin bu dizi için önemini bildiğimden, öleceğine ihtimal vermiyorum..Zira Zerrin hanımda beni rahatsız eden bir gizem var..Bu kadının yeni sırlarının çıkacağını düşünüyorum..

                Peki ya Elif’in itirafına ne demeli..Belki Ömer’e verdiği değerdi onun dilini çözen, her şeye rağmen…Ömer’i belki kaybetme riskini göze alarak, anlattı her gizli saklısını bir çırpıda..Ömer’in tek bir kelime etmemesi öylesine güzel düşünülmüş bir ayrıntıydı ki..Zira gerçeği bildiğim halde, ben bile şaşırıp kaldım Elif’in tüm gerçeği anlatmasına..Ömer şaşkın ve yıkılmış, Elif üzgün ve perişan..Bizler ekran başında sus pus, karmakarışık..

                Elif yürüdü, Ömer baktı arkasından..Yeni sezon için koskocaman bir soru işareti daha geçti kafamızdan..

                Kime üzülelim, şaşıralım derken…Aniden…Katil yüzünü göstermez mi bize..Üstelik en inanılmaz şekilde.. Hiç beklemediğimiz birinden…İlk bölümden itibaren karizmatik çizgisine bayıldığımız, samimiyetine inandığımız, mesleğinin zorluklarına evlatları için katlanan, ailesini toparlayan, çatısını onaran Hüseyin Komiser, gözünü bile kırpmadan vurmuş meğer Elif’in canı ile Ömer’in aşkını..Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi..Üstelik Ali Komser’in Tayyar ve Fatih ile bağlantısını düşününce, Hüseyin Komiser çok uzak ihtimaldi..Taner’i yakalamaktaki acelesi bir parça şüphelendirse de, yinede aklımızın ucundan geçmezdi…Olay gecesi, Sibel’e olan öfkesini önce namus davası sandım, kardeşinin nişanlısını başka bir adamla yakalamanın öfkesiydi sanki..Ama orada da bir ters köşe bekliyordu bizi…Neden karşıma çıktın dediği anda, anladım ki Hüseyin Komiser de bu elmas işinin içinde bir yerlerdeydi…Nedeni, nasılı yeni sezonun hikâyesi..Gözlerimizi kamaştırırken kuşun kafesindeki elmaslar, yeni sezona bekler bizi yeni heyecanlar..

                Kara Para Aşk ekibini yürekten alkışlıyorum, öncelikle Eylem Canpolat&Sema Ergenekon ikilisini böylesine uç bir senaryoyu, bu kadar güzel sundukları için kutluyorum. Sonrasında tüm ekibi, gösterdikleri gerçekçi performans için yüreklerinden öpüyorum..Dün söyledim ama burada tekrar belirtmek isterim, yeni sezonda Çarşamba akşamı Kara Para Aşk dizisinindir, başka bir dizinin pek şansı yok o gün..

                Bu çarpıcı sezon finali için de teşekkür ederek, sezon finali yorumlarımıza burada nokta koyalım..

Siyah İnci'den sevgiyle...

www.twitter.com/blackpearl42


                

18 Haziran 2014 Çarşamba

Bugünün saraylısı, bugünün gurursuzlarına döndü..

                Öyle ortalığı ayağa kaldıran fanları, sosyal medyayı salladı haberleri olmasa da, Bugünün Saraylısı benim için çok naif bir hikâye..Sezon finalini Cumartesi günü yapacak olan dizimizin, bakalım bu haftaki bölümünde gözümüze neler takılmış..

                Bu yazıyı onursuz aşklara ayırdım..

                Ayşen, Atabey’in kızı malum..Duymayan birkaç kişi kaldı bu gerçeği. Neredeyse her bölüm bir karakter öğreniyor bunu ama maşallah herkesin ağzı çok sıkı. Gerçeği asıl duyması gereken Üftade Hanım, bunu ne zaman öğrenecek bilmiyoruz ama o günler yakındır gibi geliyor bana..

                Bu haftaki bölümde Atabey, Feride’ye gerçeği söyledi sonunda. Feride’nin tepkisi görülmeye değerdi doğrusu. Bu kızın böyle ani atarlı halleri çok hoşuma gidiyor. Begüm Akkaya, gerçekten Selçuk Yöntem gibi bir usta karşısında, çok iyi iş çıkarıyor. Çok beğenerek izliyorum kendisini..Ağlarken, konuşurken sesinin titremesine kadar, Begüm Akkaya hakkını veriyor rolünün, Feride’nin o şaşkın, yıkılmış ve isyankâr halleri çok sahiciydi, dolayısıyla bu yazının büyük alkışları da ona gidiyor elbette..

                Gelelim Feride’nin tepkisine. Yahu meğer bizim Feride, Ayşen’e düşman olmak için fırsat kolluyormuşta haberimiz yokmuş. O tripler, havalar, imalar niye hiç anlayamadım.. Ayşen’in parası ile hayatını sürdürüp Ayşen’den şimdi niye nefret ettin sen Feride.. Üstelik Ayşen’e olan öfkesi sebebiyle, Atıf ile bir olmak neyin nesi..Hazır Atıf’tan kurtulmak için kocaman bir fırsat çıkmışken üstelik. Yahu kör öldü, badem gözlü oldu. Feride, Ayşen’e öfkesi sebebiyle yine Atıf ile birlikte planlar yapıyor. Atamadı adamı başından..Ben çok sıkıldım ikisinin uzayan evliliğinden gerçekten..Buradan söylüyorum, yeni sezonda Feride ile Selim arasında yaşanacak güzel bir aşk hikâyesi izlemek istiyorum..İkisini çok yakıştırıyorum zira..

                Dip Not : Selim ile Feride, aralarındaki adı konulamayan yakınlığın adını bir koysalar artık..
                Gecenin kahramanı ise Savaş idi elbette. Başından beri ilk kez masum ve haklıydı Savaş, ilk kez gerçekti. Ayşen ise Savaş’a güvenmemenin bedelini onu kaybetmekle ödedi. Savaş önce masumiyetini ispat etti, sonra da Ayşen’i terk etti. Ne yalan söyleyeyim, Savaş Ayşen’e çok iyi yaptı..Hiç üzülmedim çünkü Savaş ile Ayşen arasındaki aşk bana hiç gerçekçi gelmiyor. Serhat Teoman ile Cansu Tosun kimyası tutmadı bence en moda tabiriyle..Savaş, Ayşen’i terk ederken, gözlerinde gördüğüm acı, öfke ve gözyaşı için Serhat Teoman’a sevgiler gönderiyorum. Şahane bir performansı var gerçekten..Ama birazcık az bağırsa, daha iyi olacak sanki..

Ayşen’in savaş karşısındaki ergen tripleri çok sıradan geldi bana..Nedir yahu, sevgiliye kızıp onu başkasıyla kıskandırma çabaları. Kaldı mı artık böyle oyunlar.. ..Üstelik Savaş kardeşim de aynı oyunu oynadı Ayşen’e..Savaşı başında dinlemedin, şimdi niye ağlıyorsun. Hayır, ağlayabilse şöyle yürekten neyse diyeceğim..Ağlayamıyor da. Yani o duyguyu göremiyorum ben kızmasın kimse.. Biri acilen Ayşen’e ağlamayı öğretsin O kadar gerçekçilikten uzak geliyor ki bana izlerken.. Erkeklerin peşinde koşan, onursuz kadınlar listemize Ayşen’de eklendi nihayet. Neydi o Savaş kardeşimin evinin salonuna evin beslemesi havasında girip, annesi ve kardeşinin önünde özür dilemeler, ezik, pısırık haller, yalvarmalar. Her yerde karşısına çıkmalar, peşinden koşup yalvarmalar,  Allah aşkına, gel de Rezzan hanıma hak verme..O sahnede Rezzan hanımın gözleri ışıldadı adeta. Süreyya’ya da iki tokat atmak geldi içimden. Ne demek “Ayşen,seni anlamıyorum”. Seni kimler anlasın Süreyya..

Bu bölümde ağlaması dışında, Cansu Tosun’un bazı sahnelerdeki performansını çok beğendim. Özellikle Atıf’ı evden kovduğu sahnede harikaydı..Feride’ye de çok iyi yaptı doğrusu. Yahu kızın tepesine çıktılar yemin ederim. Hem evinde otur, parasını ye, hem de çemkir. Bu kadarı bana gerçekçi gelmiyor açıkçası.

Süreyya demişken, onun o saplantılı Fatih aşkından da çok sıkıldığımı söylemek isterim. Sıkılan sadece ben değilim eminim. Süreyya’nın karşısına birileri çıksın artık, Fatih onu kıskansın ne bileyim, bir hareket gelsin. Zaten dizi tarihinde bu kadar rezil edilen bir Adını Feriha Koydum dizisindeki Sanem Hanım var, bir de Fatih..Yahu adam okumuş doktor olmuş, koskoca doktoru kuyumcu çırağı yaptınız ya, ben ne diyeyim artık…Üstelik bizim üç günlük çırağımız Fatih, tek başına taş seçecek kadar da usta oldu bu kadar zamanda kuyumculuk işinde. Tüm bunların üstüne Ayşen ile Savaş’ı kıskandırma oyunları, Süreyya’ya sevmediği halde yakınlaşması, sonra kızı “ben seni hiç sevmedim ki” deyip yol ortasında tepetaklak etmesi cidden artık Fatih karakterinin dibe vurduğu andır..Zaten diyelim ki Fatih, Süreyya’ya âşık oldu, o anası için bile beraber olunmaz o kızla. Yahu Rezzan Hanım, Hulusi Kentmen filmlerinde kaldı o kızını ayırmak için para teklif etmeler..Ama Rezzan Hanım ne yapsın. Fatih öyle sürünüyor ki o doktor haliyle üç beş kuruşa, kadının aklına başka şey gelmedi demek ki..O değil de, epey güldüm o sahnede. Fatih sanki can atıyor senin kızın için Rezzan Hanım. Oğlan neredeyse üstüne para verecek hale geldi senin kızının saplantısı yüzünden haberin yok. Bence acilen Fatih’e bir hastanede iş bulun, o hastaneye de Süreyya’yı yatırın, olsun bitsin bu hikâye..Başka oluru kalmadı çünkü..

Dip Not : Ayşen’in aşk konusundaki bu saf ve çocukça tavırlarına karşılık, iş hayatında çok hızla edindiği tecrübeler de beni korkutuyor . Ne zaman iş kadını oldu Ayşen, maşallah değme CEO’lara taş çıkarır.

Biraz fazla mı oldu bilmem ama gerçekten izlerken, bazı sahnelerde sinir oldum. Hele Savaş’a yalvaran Ayşen, Fatih’in her an burnunun dibinden ayrılmayan Süreyya..Aşk bu kadar onursuz olmamalı diyorum ben..Tamam entrika, hile, karışıklık, aksiyon elbette olacak ama bir kadının aşkı için annesine hakaret edecek kadar bağırması, ciger peşinde koşan kedi misali kendisini sürekli reddeden bir erkeğin peşinde koşması bana çok itici geliyor..Zaten son sahnede Ayşen, Savaş’a mezarlıkta evlenme teklif ederek, evlenme teklifinin tüm romantizmini yerle bir etti. Savaş’ın yerinde olsam, o saf, pısırık, ezik kızla hayatta evlenmem, insan o kızla ömür geçiremez gerçekten..

Dizinin diğer karakterlerine bu yazıda fırsat kalmadı artık yeni sezona çok daha hareketli olaylarda beraber oluruz diyerek bu haftanın yazısını bitirelim..

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42




                 

16 Haziran 2014 Pazartesi

Sezon finali dediğin böyle olur işte..Bravo Karagül ekibine !

                Doğrusunu isterseniz ekran başına otururken içim çok rahattı. Zira Karagül, bugüne kadar seyircisinin istediği her sevinci, hüznü, hareketi dozunda ayarlamış ve sunmuş bir diziydi..Üstelik her bölümde, bir öncekine nazaran heyecan ve aksiyon artarak devam ediyordu.

                Yanılmadım !

                Karagül, geçen sezon sonunda yaptığı gibi, izleyici üzerinde bomba etkisi yaratacak bir bölümle sezona veda etti. Ben kendi adıma söyleyeyim, gözümü ayıramadım, büyük bir dikkat ve heyecanla izledim.

                Yine yapacağını yaptı, izleyicisinin görmek istediğini çok lezzetli bir şekilde sundu. Şimdi gelelim sezon finali notlarımıza..

                Gecenin yıldızları Kadriye ana, Kendal ve Asım idi elbette. Asım, konakta hiç kimsenin yapamadığını yaparak, büyük bir cesaretle Kendal’ın marifetlerini Kadriye anaya izletirken, bizleri de hem hüzne, hem sevince boğdu. Bir parça sevgiye hasret Asım…Babasının bir gülüşüne, saçlarında gezinecek eline muhtaç Asım..Onun dışında kocaman ve pırıl pırıl bir yüreğe sahip Asım..Annesinin gözlerinin önünde, babası tarafından itilip kakılmasını, aşağılanmasını hep içine atmış, elinden fazla bir şey gelmediğinden onun ezikliğini yaşamış Asım..Ve elbette tüm bunların öfkesini, üzüntüsünü içinde hep biriktiren Asım. Konağın en sessizi, en geride kalmış masumu..Bir tokat ile ayağa kalkan, annesinin suskunluğuna artık dayanamayan ve CD yi ortaya çıkaran Asım..Yine de “ama babam” diyen vicdanlı Asım…Fazla konuşmuyordu Asım belki, belki bir iki kelime ile anlatıyordu ne istediğini, ama gözlerindeki anlam bambaşka idi..Tüm bunları ekrandan sunan Can Atak ve muazzam oyunculuk ise, gerçekten konuşulmayacak gibi değil elbette. Sezon finaline de damgasını vuran karakter ve oyunculuk, beni de kendisine bir kez daha hayran bıraktı..Özellikle annesi ile karşılıklı sahnelerde, yüreğimize işlediler her ikisi de..

                Dip Not : Farkındayız değil mi, Asım ile Emine..Onların ki ne kadar hüzünlü bir hikâye..

                Ah..Ahh…Şerif Sezer ! der susarım..Ne diyeyim bilmem ki…Oyunculuğu karşısında büyülendim..Her bölümde, adeta bir oyunculuk dersi verdi cümle âleme..Ama sezon finalinde artık coştu coşturdu. Kadriye ana, neye üzüleceğini şaşırmış, evladının acısına yeni yeni alışırken, çok daha büyük bir ızdırap ile karşı karşıya kalmış, kendi canından kanından evladı, yine kendi canını almış..Ve artık yaşamaya da gerek kalmamış..Bundan ötesi yok, bundan ötesi onun deyimiyle kelamın bittiği yer..Önce silahı aldı eline, sonra kefeni..Yüreği de kanadı, iğne batan parmağı da, bir oğlunu kaybetti, diğer oğlunu da öldürmeye niyetli..Kendal ile beraber ölümüne yürüdü..Evladına kıymış evladına kıyabilir miydi…Belki..Ama karnı acıkan Kendal’a, elleriyle de ekmek yedirirdi..Ve tüm evlatlarının torunlarının kundaklarından evladına kefen dikerdi gözünde yaşlarla..Şerif Sezer’in ellerinden öpüyor, oyunculuğu karşısında dili tutulmuş biri olarak, ne söylesem yetmeyeceğini biliyorum ve “onu ne kadar övsek az” diyerek affımı istiyorum..

                Dip Not : Mezara doğru yürürlerken, o rüzgârda Kadriye ananın başındaki örtü uçmasın diye kol altlarına sıkıştırılması fikrini alkışlıyorum. Detay küçük ama gösterilen özen büyük..

                Kendal ise, tüm korktuklarının başına geldiği anda adeta süt dökmüş kediye döndü..Horladığı, azarladığı onca işçinin arasından sırtına dayanmış bir silah ile götürülürken, annesine karşı gelmedi..Üstelik kendini de savunmak istemedi..Savunsa zaten ne diyebilecekti ki? Belliydi artık işler onun istediği gibi değildi. Belki yorgundu, belki bezgin, ya da içinde kardeşinin vicdan azabı kim bilir..Ama sakindi Kendal, uysaldı. Korkusu sırtındaki namludan çok, annesinin gözlerindeki acıydı..Belki o yüzden isyan etmedi bu defa, belki artık yolun sonuna geldiğini anladı oda…Mesut Akusta, Şerif Sezer karşısında öyle yürekten, öyle gerçekçi idi ki, kendileri ne kadar etkilendi bilemem ama ben ikisini izlerken içimden milyonlarca duygu geçti. Kendal’a öfke duyuyorduk, kin büyüttük içimizde ona karşı, cezalansın istedik hep, hak vermedik, zorda kaldığında da üzülmedik, kötülük nedir, bir insan ne kadar ileri gidebilir onunla öğrendik, ama Kendal’ın içindeki çok nadiren ortaya çıkan sevgi, vicdan ve hüzünden de haberdardık..Mesut Akusta, ustalıkla her duyguyu bize yansıtırken, bize de keyif almak kaldı sadece..

                Dip Not : Sırtında mezar taşı ile uzun yol yürüyen Kendal ağanın terden sırılsıklam olması gerekirdi diye düşünüyorum..

                Ve tüm gerçeklerin Oğuz tarafından açıklandığı sahnede şok olan tüm aile fertleri. Sezon finalinin üç kahramanının yanı sıra, tüm oyuncular gerçekten kusursuzdu. Şimdi onları da tek tek yazmaya kalksam bu yazı çok fazla uzayacak. Ama şu kadarını söyleyebilirim. Ebru’nun yüzündeki o ifade, tüm o büyük acıya rağmen ayakta durma çabası, gücü ve bu gücünü kendisi kadar güçlü olmayanlara sunması, şok olmuş ve isyan etmiş çocuklarını yatıştırmaya çalışması, Ece Uslu’nun bu karakter için nasıl da biçilmiş kaftan olduğunu gösterdi bana..Zira Ebru böyle bir durumda zırıl zırıl ağlayacak, dövünecek bitkin ve yıkılmış bir halde gezinecek kadın değildi. Ece Uslu, acıyı ve gücü yüzünde o kadar iyi taşıdı ki, helal olsun diyorum.

                Dip Not : Ebru ile Baran’ın, Murat onları gizli gizli izlerken, sarılıp acılarını paylaşmaları, akşamın en baba sahnelerinden biriydi. Üstelik o sahnede, “sahi daha Baran’ın gerçek annesinin Ebru olduğu ortaya çıkacak” düşüncesi aklıma geldi..

                Ada, Maya ve Baran babalarına mı üzülsünler, amcalarının ihanetine mi isyan etsinler, ne yapacaklarını şaşırmış bir halde öfkeyle delirdiler..İlayda Çevik ile Ayça Turan’ın gün geçtikçe daha iyiye giden performansları gözden kaçmıyor. Baran ise öfkesiyle ve sevgisiyle tam Anadolu çocuğu işte..Özlem’in panik halleri beni güldürdü, Serdar’ın ise hala ezberci oyunculuğu gözüme battı ne yalan söyleyeyim.

                Dip Not : Düşündüm de, Ada Maya’nın yerinde olsa Serdar konusunda bu kadar olgun olur muydu acaba ?

                Finalde, herkes anasının kucağında, Kendal’ın kanı kefenine damlamakta, Murat ölümüne yollarda…İzleyici ise yeni sezon için gün saymakta…

                Yeni sezonda o kadar soru var ki bizi bekleyen..
                Kendal ölecek mi? (ihtimal vermiyorum)
                Murat ortaya çıkacak mı? (niye gizlendiğini anlamış değilim zaten, planı ne acaba)
                Dizinin müziklerinin albümü falan çıkacak mı? (şahane olur)
                Sibel’in bebeği, onun geçmiş hikâyesi, Ayşe’nin onun kızı olduğu ortaya çıkacak mı?
                En önemlisi, Baran ile Ebru ana-oğul olduklarını öğrenecekler mi?
                Özlem’e ne olacak ?
                Narin ile Oğuz kavuşabilecek mi?
                Fırat ile Ebru aşkı nereye gidecek?
                Ada, Maya ile aslında aynı kişiyi sevdiklerini öğrenecek mi?
               
           Yani kısaca, yeni sezonda da Cuma akşamlarımız çok keyifli ve hareketli geçecek diyelim ve sezon finali yazımızı burada bitirirken, tüm Karagül ekibine bizlere iki sezon boyunca verdikleri keyif için çok teşekkür edelim…

                Siyah İnci’den sevgiyle..

                www.twitter.com/blackpearl42
               


14 Haziran 2014 Cumartesi

Kara Para Aşk hak ettiği zirvede !!

Sezonun en iyilerinden Kara Para Aşk..Sezon finali öncesi bölümüyle beni ve eminim tüm seyredenleri ekran başına bağladı.

Küçük bir not düşeyim. 12.bölüm tam iki saat dört dakika…

Ama ben zamanın nasıl geçtiğini anlamadım…

Dizi geç başladı ama ilk 12 bölüm için şimdiden Çarşamba akşamını garantiledi benden söylemesi..Eminim yeni sezona bomba gibi gelecekler ve sezonun en güçlü dizilerinden biri olarak yollarına devam edecekler…Hak ettikleri zirveden de kolay kolay inecek gibi değiller benden söylemesi..

Dizinin aşk üzerine kurulmuş çok sağlam üç hikâyesi var malum…Elif ile Ömer, Nilüfer ile Metin, Pelin ile Arda…Bunlar dışında çok sağlam kurgulanmış bir hikâyesi ve senaryosu da var. Eylem Canpolat ve Sema Ergenekon yine harikalar yaratıyorlar..Zira bu üç aşk hikâyesi dışında, dizinin ilerleyen polisiye bir hikâyesi daha var ve gün geçtikçe gizem artıyor, olay karışıyor. Dizinin sağlam hikâyesine birde oyunculuklar eklenince değmeyin keyfimize…

Gelelim sezon finali öncesi 12.bölümde kalemimizin payına düşenlere…

Sibel’in gerçek yüzünü gören Ömer’in hayal kırıklığı izlemeye değerdi. Maşallah Sibel kızımız hiç göründüğü gibi mütevazı bir öğretmen falan değilmiş. Ciddi ciddi kurye çıktı kız. O yetmedi, şimdi kardeşi de aynı işe soyundu. Maşallah anneleri de kızlarını böyle işlere sokmaya ne meraklıymış. Her hastası olan yeraltı dünyasına karışacaksa vay halimize. Karşısına Metin’i almış, oturmuş kızını üç beş kuruş paraya kurye yapmış, sonra vazgeçtim, oynamıyorum. Ablasından sonra kurye olan kız kardeşin cesaretine hayran kaldım doğrusu..

Dip Not : “Gözlerinde bir orman saklıymış, yeni fark ediyorum” cümlesi kadar güzel bir aşk cümlesi duymadım !! Bravo Ömer’e ve ona bu repliği yazana..

Elif’e güvenen Ömer, onun kendisine söylediği yalanları öğrenince ne olacak çok merak ediyorum..Elif ile Ömer arasında yeni yeni filizlenen o aşk..O heyecan..İlk çekingenlikler..Yani bu kadar güzel mi anlatılır..Yazan yazmış, oynayanda oynamış canlarım..Hakkını yemeyelim..Bu bölümün en şahane sahnelerini Polonez köy gezisi sırasına izledik..Doyamadım ben seyretmeye. Elif ile Ömer arasındaki ilk yakınlaşma, birbirlerine sözlerle değilse bile, gözlerle yaptıkları aşk itirafları gerçekten çok güzel olmuş..Sezon finali fragmanında izlediğim kadarıyla da, bu aşk yeni sezonda içimiz fena titretecek şimdiden söyleyeyim..

Dip Not :  İlk bölümlerde yabancılığı attıktan sonra Engin Akyürek ile Tuba Büyüküstün arasındaki o müthiş uyum izlenmeye değer..Çok yakıştılar..

                Kafama takılan birkaç noktayı yazmak kaçınılmaz elbette. Mesela elmasların Kapalıçarşı’daki hep aynı adama götürülmesi biraz tuhaf değil mi? Ayrıca ölüm olaylarında, aile ölen kişiyi gidip nüfustan düşürmez diye biliyorum. Ölüm belgesi alınırken nüfus cüzdanı zaten teslim edilir, nüfustan düşürmek ölünün ailesinin işi değildir. Ömer, arabanın arkasından deli gibi koşan Elif’i aynadan niye görmedi acaba? Üstelik Ömer, Elif ile yemeğe çıkacağında kravat ayrıntısına niye takılır, zaten fazlasıyla yakışıklı değil midir? Kravat kimin umurundadır?

Dip Not : Ömer ile Elif sahnelerindeki müziğe bayıldım, bayıldım, bayıldım..

Hep Ömer kardeşimi konuşuyoruz ama Hüseyin Komiserimin hakkını da yemeyelim bence..Burak Tamdoğan, Hüseyin Komiser karakteri ile harika..Çok doğal, rahat ve kendine has şivesi ile benim favori karakterlerimden birisi kendisi. Kesinlikle en az kardeşi kadar karizmatik bir adam. Bir o kadarda temiz ve dürüst. Son bölümde Ali Komisere kefil olunca kendi kendime, ah be Hüseyin Komiserim herkesi kendin gibi biliyorsun dedim..Burak Tamdoğan’ın performansına hayran olmamak elde değil..Yüreği uzun yaşasın, bu yazının kocaman alkışları ona gidiyor..Hüseyin Komiserin karizmasını bitirmeye odaklamış olan eşi Melike ise, hafiften Karagül’ün Özlem’ini anımsatıyor. Sürekli iğneli laflar eden, her şeyi merak eden, huzurlu her ortamı bozmayı kendine adet edinen Melike, Özlem kadar tehlikeli olmasa da, ailenin sivri dil kadrosunu doldurmuş durumda..

Dip Not : Nilüfer çok tatlı ve hoş bir kız değil mi?

                Nilüfer ile Metin arasındaki gerçekten fırtınalı aşk nereye yürüyecek bilinmez, ama cidden çok zor bir ilişki olacağı kesin..Nilüfer’in Metin’e çok tutulduğunun hepimiz farkındayız, bir Stockholm Sendromu mu yaşıyor, yoksa gerçekten âşık mı diye düşündüğümde ben âşık olduğunu hissediyorum, Metin tarafında ise hep bir şüphem vardı ama bu haftaki bölüm Metin’in de ona âşık olduğunu hissettirdi, Yazının başında da söyledim ya, üç aşk hikâyesi üçü de çok sağlam ve derin..Metin gerçekten psikopat ama bir o kadar da âşık. Psikopat tavrının, aşkına gölge düşüreceği kesindi malum. Zira öyle de oldu, Nilüfer, kendi görüntülerinin olduğu Cd yi buldu ve bu aşk bundan sonra çok daha sancılı olacak besbelli. Ve fakat Nilüfer ile Metin, farklı hayat tarzlarına sahip iki insanın aşkına en iyi örnek sanırım..

                Pelin ile Arda arasındaki arkadaş muhabbetli aşk ise, hem sevimli, hem de merak uyandırıcı. İkisi arasında söze dökülmemiş o yakınlık, arkadaşız laflarıyla üstü kapatılan, henüz kabullenilmemiş bir aşk hikâyesi aslında. Her ikisinin de artık yalnız kaldıklarında yaşadıkları gerilim bu aşkın kanıtı olsa gerek, ikilinin arasında eninde sonunda yaşanacak mesleki arkadaşlığın aşka dönüşüm hikâyesini de merakla bekliyorum.

                Dip Not : Arda ile Pelin, her ikisi de hem şeker, hem sempatik, hem hazırcevap..

                Ömer ile Elif arasındaki, o hepimizi büyüleyen aşk ise, bu haftaya damgasını vurdu adeta..Hani âşık olunca insan, gözü hiç bir şey görmez, aklı hiçbir olumsuzluğu anlamaz, asıl gerçekler bilinmek istenmez ya..Ömer ile Elif’in ilk ciddi yemek buluşmasına da bu gerçeğin gölgesi düştü bu hafta…Hayatta bazen görünmeyen sınırlar vardır cümlesiyle Ömer öyle güzel anlattı ki bu farkı..Oysaki çok farklı hayatlar, farklı kazançlar, farklı alışkanlıklar arasında yaşanan aşk, bizim bildiğimiz aşk işte..Öyle güzel oynuyor ki ikisi de, izlerken gerçekten âşık zannediyorsunuz. Hele bu hafta Ömer’in Arda’ya yaptığı bir aşk tarifi vardı ki, daha güzel nasıl anlatılırdı bilmiyorum..

                Onu gördüğümde mutlu oluyorum, yanımda değilse bile bir şekilde aklıma düşüyor, çok garip bir şey, devamlı ismi zihnimde dolaşıp dolaşıp duruyor, ne yapıyor ne ediyor merak ediyorum, o güldüğü zaman içim ısınıyor, mutsuz olduğunda kalbim parçalanıyor, sence bu AŞK mı?

                Hem de nasıl güzel bir aşk diyorum ve bu aşk bize çok keyif verecek diyerek sezon finalinde olacakları merakla bekliyorum..

                Dip Not : Elif ile Ömer Polonezköy’de ATV ile gezi sahnesini bu aşka bir delil olarak sunabilirim..

             12.bölüm sonunda yine bizi şok eden gelişmeler oldu ve cinayet gecesi evde Elif dışında kimsenin olmadığını gördük, bu da yeni sorular ve yeni gizemler ortaya attı…Yeni sezonda ise Kara Para Aşk, tüm hızıyla devam edecek gibi görünüyor..Malum şu an Çarşamba akşamı yayında ve karşısında artık rakip kalmadı. Muhtemelen sezon finali de bomba gibi bir bölüm ile tatile girecek ve kendini çok özletecek..Şimdiden merakla bekliyoruz diyerek yazımıza son verelim.

                Siyah İnci’den sevgiyle…

                www.twitter.com/blackpearl42