30 Mayıs 2013 Perşembe

Tükenen Meryem Uzerli’mi yoksa biz mi kendimizi kaybettik…


  
Yazayım mı yazmayayım mı diye çok düşündüm zira ben dizileri izleyip eleştirmeyi, beğendiğim kısımları yazmayı daha çok seviyorum. Böyle sosyal içerikli yazılardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum ama son yaşananlar, okuduklarım, duyduklarımdan sonra bende haddim olmayarak üç beş cümle etmek istedim..

Son bir haftadır dizi dünyası çalkalanıyor adeta…Pek çok dünya ülkesinde de gösterilen Muhteşem dizimizin kadın başrolü, Hürrem Sultan karakterini evimize misafir eden Meryem Uzerli, kelimenin tam anlamıyla aldı bavulunu çekti gitti..

Arkasına bile bakmadan…

Belki de bakacak takati de yoktu ayrı konu..

Birkaç gündür medyadan takip ediyorum konuyu…Kimi hak veriyor, kimi yaptığı yanlış diyor, sorumluluktan bahsedenler var, iş disiplini, yasal yükümlülük, kazanılan büyük rakamlarla ilgili cümleler uçuşuyor etrafta..

Sanat çevresinde kızanlar var, destek olanlar var…

Ben yürekten kutluyorum Meryem Uzerli’yi..Öncelikle ne olursa olsun, kazancını, ününü, o büyülü dünyayı kendine verdiği değer sebebiyle bir kalemde siliverdiği için..İkincisi de büyük bir cesaret örneği gösterip “Kral Çıplak” diyebildiği için..

Tükenmişlik Sendromuna yakalanmış..Genellikle okuduğum bu…Doğrudur, haklıdır..Kolay değil..Peki ya bizler…Bu yozlaşmanın içinde biz tükenmiyor muyuz? Biz bile bıkmışken dizilerin sürelerinden, içinde çalışan insanlar ne yapsın..

Gözünüzü seveyim, kimse bana “çok kazanıyorlar, canları isterse çalışacaklar” demesin zira oyunculuk çok ama çok zor iş bana göre !!!
Oh ne ala memleket…Sen gel Almanya’dan, burada ünlü ol, bir sürü para kazan, bu memleketin ekmeğini ye, sonra çek git…Hayır bu kadar basit değil işte…Bunu evimizde yan gelip yatarak, elimizde çay çekirdek, esneye esneye dizi seyrederken konuşmak pek kolay gerçekten..Ama soğukta, karda, kışta, sıcakta, her türlü koşulda, koşulsuz çalışanlar açısından düşünmek en doğrusu sanırım. Şahsen ben kendi adıma, rahatımı hiç bozmak istemem. Bu insanlar gece gündüz demeden, üstelik bir sahneyi defalarca tekrar ederek uğraşıyorlar. Yapmayın etmeyin lütfen..

Bu sene yazılarımı seyrek yazdım. Zira çok yoruldum. Onca diziyi seyretmeye bile yetişemiyorum, ekran karşısına oturupta birkaç saat bir bölüm seyretmek bile beni yoruyor. Üstelik yanılmıyorsam, bizim seyrettiğimiz bir bölüm yaklaşık bir haftada gece gündüz çalışarak çekiliyor..Set şartları iyiymiş, hoşmuş, şöyleymiş falan filan bana göre hepsi hikaye…Ben bu gariban halimle, sade yaşantımla bile, iki gün uyku düzenim bozulunca kendime gelemiyorum. Sete kuştüyü yatak getirseniz ne olur sanki…Üstelik şöhretin getirdiği bir takım kısıtlamalar da cabası..

Meryem Uzerli’yi tanımam..Ekranda seyrettiğim kadarıyla oyunculuğu çok iyi..Ben keyif alarak izliyordum kendisini..Birkaç ödül töreninde konuşmalarına şahit oldum..Saf ve iyiniyetli bir insana benziyor..Ağzına geleni söyleyen tiplerden hani..Bendeki izlenimi bu..Eğer her şeyi bir kenara bırakıp gidiyorsa, vardır elbette bu insanın bir sorunu.. Kim paldır küldür, her şeyi arkasında bırakıp gider..Her gün saçlarını yaptır, kafanda kilolarca taçlar, ağır kıyafetler, saatlerce çalış..Kendini unut aynaya bakınca, oynadığın karakteri gör sadece...Neymiş, kendisinin çalışma şartları iyiymiş aslında…Kime göre, neye göre iyi..Oyuncu 24 saat çalışır gık demez, bir diğeri 3 saatte bunalır. Herkesin psikolojik yapısı farklı, dayanıklılığı farklı..Kaprislidir sette  onu bilemem..Kaprisi varsa da helal olsun…Bu kadar yükü taşımak sadece Meryem Uzerli için değil tüm diğer  oyuncular için çok zor..

Meryem Uzerli nasıl bir psikolojiye düştüyse, ödeyeceği tazminat, fesh edilecek sözleşmesi, hatta oyunculuk kariyerinin tehlikeye düşmesi bile umurunda olmamış kadının..Birkaç dakika kendimizi onun yerine koyarsak durumun ciddiyetini anlarız belki..Hepimizin hayatta böylesine bunaldığı anlar olmuştur..Yaptığı tavır doğrudur yanlıştır herkese göre değişir. Ama ben artık bardağın taştığını düşünüyorum.

Meryem Uzerli’ye öncelikle acil şifalar dilerim, zira sağlık sorunu, alaya alınacak, dalga geçilecek yada inanılmayacak bir durum değildir. Elbet vardır bir sorunu…Acil olarak iyileşip o şahane kahkaları atan kadın olmasını yürekten diliyorum..

Ve son olarak…Meryem Uzerli’nin, bu ülkede sadece konuşan ama tepki veremeyen bizlerin, oyuncuların, yetkililerin, oyuncular sendikacılarının, hülasa ilgilenen kim varsa, hepimize örnek olarak, hiç kimsenin yapamadığı cesareti gösterip, çekip gitmesini de destekliyorum..

Meryem Uzerli belki bu davranışı yüzünden çok zarara uğrayacak maddi olarak.
Ve fakat asıl önemli olan, geride kalanların da artık ellerini masaya vurmaları, Meryem’i örnek alarak, oyunculuğun nasıl da değerli bir iş olduğunu, kendilerini sömürmek isteyen bir takım büyük adamlara anlatmaları gerektiğidir..

Büyük paralar kazanmak uğruna, minicik bebeklerin, çocukların zor şartlar altında setlerde çalıştırıldığı, gece gündüz demeden, soğuk sıcak demeden oyuncuların kimi zaman titreye titreye saatlerce bir sahne için uğraştığı,yıllarını tiyatroya vermiş, bu işin eğitimini almış şahane oyuncularımızın haklarının çiğnendiği, zorlandığı, üzüldüğü, kırıldığı, ama yine de seyircisine saygılarından dolayı ne şartta olursa olsun çalıştıkları bu adeta canavarlaşmış sektör başkalarını da yutmadan...Tüketmeden...Umarım Meryem Uzerli ilk ve son örnek olur, dizilerdeki çalışma şartlarına belli bir standart getirilir..Bizde kaliteli senaryolar ve oyunculuklarla bezenmiş güzel yapımlar izlemeye ve yazmaya devam ederiz..

Siyah İnci’den Sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42


17 Mayıs 2013 Cuma

Kafayı Merhamet'e taktım..



  
Çok seviyorum..İzlemeyi de, beklemeyi de..Merhamet bu sezon yeni başlayanlar arasında en favorilerimden biri..Hikâye aslında çok dallı budaklı değil..Ama senaryo şahane..Geri dönüşler kusursuz..Geçmiş ile bugün arasındaki bağlantılar yerinde ve mantıklı..Aslında Merhamet’i eleştirecek çok fazla durum var mı bilmem ama söz konusu ben olunca illaki takıyorum kafayı bir şeylere huyum kurusun..

Kafayı takmak demişken, bu noktadan başlayayım..Dikkatinizi çekti mi bilmem, dizide herkes birbirine kafayı takmış durumda..Başta Babür ya da Sermet mi demeliyim, Narin ile kafayı bozmuş durumda. Ancak ve ancak bu bölümde benim çok komiğime giden bir sahne vardı. Şadiye ile dertleşirken, tabi dertleşme denirse oda ayrı konu, neyse..Narin’in yıllardır peşinde olduğunu itiraf eden Sermet, Narin’in evlenmesi durumunda konunun kapanacağını, evli kadını rahatsız etmeyeceğini,kendisine yakışmayacağını söyledi..ben öldüm gülmekten. Yahu kimle evlensin, kıza kim yanaşsa kafasına dayıyorsun silahı..Kim cesaret edebilir ki Narin ile evlenmeye zaten..

Ayrıca, Sermet abimizin gençlik halleri de beni çok güldürüyor. Hele o saçları yok mu..Sırma gibi maşallah..Zaten Sermet için tam kötü diyemeyeceğim..Adam sert görünümünün altında bir yumuşak kalpte taşıyor aynı zamanda. Baksanıza, evi kadın sığınma evine çevirdi adam..Çoluk çocuk milleti topladı evine, nerede bataklığa düşmüş kadın var topunu kurtaracak sanki..Ben asıl Ali kardeşime üzülüyorum. Rus kadınla zorla nikâhlandı ya..Kadının canı da Ali ile evlenmek istermiş galiba. Nasıl sahipleniyor kocacım diye..O evin içi gerçekten ayrı bir curcuna..

Evin içi deyince, Şadiye kızımızdan bahsetmek olmaz..Dilara Aksüyek oynuyor Şadiye’yi..Ben kendisini ilk kez Evlerden Biri dizisinde izlemiştim ve ne yalan söyleyeyim oyunculuğunu hiç beğenmemiştim..Ve fakat Merhamet’te cidden harikalar yaratmış..Oyunculuk adına bu kadar kısa sürede nasıl gelişti onu anlamadım ama Şadiye karakteri benim favori karakterim oldu sayesinde..Zaten dizinin asıl ana fikri de, Şadiye’ye odaklandı son birkaç bölümdür..Şimdi Şadiye ile Narin kavuştuktan sonra, konu nasıl gelişecek merak etmekteyim doğrusu. Bu arada Şadiye ile Narin kavuşmasında, ne alaka ise Recep amcam da oradaydı. Bu kadar yıl sonra öfke diner mi, affedilir mi bazı şeyler bilmiyorum ama Narin ve Şadiye’nin babaları ile o kadar yaşanandan sonra, böyle içli dışlı olmaları bana biraz tuhaf geldi doğrusu..

Herkes birbirine takmış dedik..Sahiden de öyle..Sermet Narin’e, Narin Şadiye’ye,Şadiye Can’a, Can Deniz’e, Deniz Irmağa, Irmak Fırat’a, Fırat Sermet’e takmış ve döngü tamamlanmış canlarım. Böyle devam edip gidiyorlar. Bu çember içerisinde asıl odaklanmamız gereken aşk Fırat ile Narin aşkı ise de, son birkaç bölümdür izliyorum da, o konu da çıkmaza girdi..Narin Fırat’a sitemler edip reddetmekte, birbirlerine inat yapıp durmaktalar..Ha sen öyle mi dedin, dur ben gideyim Irmak ile evleneyim, aaaa Fırat sen bunu yaparsan ben de Atıf ile samimiyeti ilerletirim falan filan..Ben bu tarz inatlaşmaları en son lise öğrencilerinde var diye hatırlıyorum..Sözün özü, Narin ile Fırat arasındaki çekişmeden ziyade, ikisinin bir araya gelip diğerleri ile aralarında bir çekişme olması, sanki daha eğlenceli duracak gibi görünüyor..

Ama öbür taraftan başta da dediğim gibi, hikâye öyle tatlı ilerliyor ki, geçmiş ile bugün arasındaki bağlantılar, değişimler, kopmalar, kopamamalar, ince ince sunuluyor seyirciye..Oyunculuklar konusunda Irmak hala gözüme takılmakta..Şadiye dediğim gibi çok çok iyi gidiyor..Narin ve Deniz ikilisinin ilişkileri beni benden alıyor..Birbirleri ile hem sonuna kadar didişip, hem birkaç dakika içinde barışabilen kaç dost kaldı ki böyle..Her ikisi de çok gerçekçiler, hangisi daha iyi derseniz, denk diyebilirim. Can ve Atıf çok çok doğal bir oyunculuk sergiliyor, her ikisi de çok sevimli ve hikâyenin en tatlı karakterleri bence..İbrahim Çelikkol giderek daha derinleştiriyor Fırat rolünü..Sermet zaten zirvelerde inmeye de niyeti yok..

Şimdi benim en çok merak ettiğim konu.Şadiye’nin geçmişindeki en büyük yara olan Zafer ortalara çıkacak mı..Fırat ile Narin aşkı nasıl ortaya çıkacak..Irmak bir an önce ortadan yok olacak mı..Sermet yeni bir sığınma evi açacak mı…Deniz ne zaman Can’ı dövecek..Can ne zaman çıplak kadın resimlerden, dağ deniz ırmak tablolarına geçecek..Kendine Bob Rose amcamızı örnek alacak mı bir gün..Atıf bu evcilik oyununu ne zaman bitirip Narin’e tecavüz edecek ( dizilerimizde tecavüz şart biliyorsunuz o bakımdan)..Narin’in babası yeni bir aşk bulacak mı kendine..Narin’in annesi ve kardeşi gerçekten öldüler mi..Yoksa bir yerlerden pat diye çıkıverecekler mi?.

Zira bütün bunlardan birkaçının olmaması halinde dizimizin duraklama dönemine girmesinden korkuyorum diyerek küçük bir eleştiri yerleştirelim ve Merhamet yazımızı noktalayalım canlarım..Yeni yazıda görüşmek üzere..

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42









11 Mayıs 2013 Cumartesi

Kuzey'in kararı...Yürekten...Tam on ikiden..




Son iki sezonun bana göre en başarılı dizilerinden olan Kuzey&Güney, yavaştan finale yaklaşırken, üç bölümdür tam benim gönlüme göre gidiyor..Gönlüm bir taraftan final yapacağı için üzülürken, diğer taraftan da tadında kalacağı için huzurlu. Zira ben bir dizinin ömrünün iki sezon olduğunu düşünüyorum. İki sezondan sonra, kalitesi, hikâyesi ve oyuncuları yoruluyor, izleyenler de yoruluyor ve eski tadı kalmıyor. Dolayısıyla bu güne kadar en çok keyif aldığım diziler (Örn : İkinci Bahar, Canım Ailem, Aşk-ı Memnu vs..) hep iki sezon sürüp, tadında ve kalitesinde bırakılmış dizilerdir. Dolayısıyla Kuzey&Güney ailesinden ayrılacak olmanın hüznü var biraz içimde ama öbür taraftan da verdikleri keyif için sonsuz teşekkürler sunarak bu haftaya bir göz atalım canlarım..


Güney kaybediyor, Kuzey yükseliyor, üstelik Cemre ile çok şükür yakınlaşabildiler bir parça..İşte böyle olmalı. Azıcıkta izleyeni düşünüp yazmalı değil mi ama…Hep gerilim hep gerilim nereye kadar kardeşim..Kuzey’in kız gibi nazlanmalarından bana bıkkınlık gelmişti ki, çok şükür inadı kırıldı bir nebze..Güney kardeşimin hayatının altüst olmasından sonra, Kuzey ile Cemre’nin yakınlaşmaları ballı kaymak gibi geliyor vallahi son üç haftadır. Seyretmelere doyamadım gerçekten. Nasıl güzel bir senaryo..Abartılı ve rahatsız edici hiç sahne yok, Cemre ile Kuzey aşkı en seviyelisinden ilerliyor..Aynı zamanda da nasıl yüreğimiz atıyor, heyecanlanıyoruz seyrederken. Şüphesiz her ikisinin de oyunculuklarının şahane olmasının etkisi büyük ama artık bu ekip için oyunculuk konuşmaya gerek yok..Hepsi başından beri çok çok iyiler..Ben Ece-Melek ikilisinin yazdığı aşkları seyretmeye bayılıyorum. Fatmagül’ün Sucu Ne dizisinde de önce of pof demiştik. Fatmagül çok nazlandı demiştik ama meğer inceden inceye işlemişler o aşkı sonradan anladık..Şimdi Kuzey-Cemre aşkını izlerken de aynı bakış açısıyla izleyince görüyorum ki, karakterlerin ruh hallerini bize çok iyi yansıtıyorlar. Yüreklerinden öpüyorum ikisini de. İzlerken sürekli kendimi Cemre ile Kuzey’in yerine koymaktan kendimi alamıyorum..Seviyorum ve keyifle izliyorum..Umarım bizi ters köşeye yatırıp ta, Kuzey ile Cemre’ye kötü bir son falan yazmazlarda, şöyle seyircinin gönlüne göre bir final olur diye düşünüyorum.

Final demişken, geçen sene Adını Feriha Koydum dizisi için muhtemel final senaryoları yazmıştık..Bu sene de Kuzey&Güney için aynısını düşünüyorum. Vakit bulur bulmaz, muhtemel final senaryoları sizinle olacak canlarım…

Gelelim bu bölümün beni şok eden sahnesine..Yahu Cemre, hadi Kuzey zor adam onu biliyoruz da, anası Handan hanım hepsinden daha zor..Ne yaptın, ne söyledin de o kadını ikna ettin. Sarmaş dolaş salya sümük ağlaşırken görünce ikisini, önce şaşırdım sonra kahkahalarla güldüm yemin ederim. Meraktan çatlayacağım gerçekten, Cemre’yi kapıdan kovan Handan hanım, nasıl oldu da bağrına bastı cidden geri dönüşlerde bu sahneyi izlemek isterim doğrusu…

Barış-Güney-Banu-Ebru-Burak ekibinin işleri iyice arap saçına döndü bu aralar. Kim para kaçırıyor, kim aklıyor kim sahtekâr iyice karıştı. Ama görünen o ki, Güney uçurumdan düşerken, Barış’ın elini de sıkı sıkı tutacak..Ben o grupta en çok Can Katmanoğlu’na bayılıyorum. Adam olayların tam ortasında ama bir o kadar da dışında. Ben Güney’in mutlaka başka bir alternatif planı olduğunu tahmin etmiştim, ama kafam öylesine Kuzey-Cemre aşkına yoğunlaşmış durumda ki, açıkçası çok ta merak etmiyorum. Zira kötüler her daim kaybederler, tabi dediğim gibi Güney son anda Kuzey ile Cemre’yi ayıracak hain bir plan yapmazsa..

Bu bölümün bana en çok dokunan yerlerinden biri de Aynur hanımın, Sami amcam tarafından horlandığı kısımdı ki, içimden “Ah be Aynur hanım, kaç yıllık Sami, olur mu yani” dedim..Yok değişecekmişte, sakin ve huzurlu bir yaşam istiyormuş ta, aman Sami amcam, sen önce kendin huzur ver ki, huzur bulasın. Zaten Aynur Hanım, evlendiği günden beri, eski yaşamını çok özlüyor olmalı. Kadın ne yapsın, her an bir aksiyon, her an bir kavga gürültü, olay.. Hele bu bölüm Sami amcam Handan Hanım’ın gözyaşlarını falan silerken Aynur Hanım gördü ya bunları..Kadına hem çok üzüldüm(onun yerine koydum kendimi zira) hem de Sami amcama kızdım. Ne oldu..Kör öldü badem gözlü mü oldu şimdi. Handan Hanım ile birbirlerini öldürmedikleri kalmıştı, maşallah şimdi çocuklarımız diye diye görüşmeye can atıyorlar. Çocuklar kazık kadar olmuş, üstelik sizin lafınızı dinleseler neyse…Aynur Hanım’ın acilen bu karmaşadan ve kavga ortamından kurtulmasını diliyorum kendi adıma..

Peki, neydi bu haftanın en komik sahnesi...Şüphesiz, Gülten hanımın Hıdrellez için hazırladığı resimli dileklerdi. Hem güldüm hem de aklına hayran kaldım. Yahu ben yıllardır çöp adam, dört tekerlek iki kapı bir baca çizip duruyordum oraya buraya..Hiç aklıma bile gelmemişti resmini kesip te bağlamak..E o kadarı da benim cehaletim olsun ne yapalım..Ama Gülten hanımın sahneleri zaten şahane güzellikle ve keyifli..Bir de bu hafta bu resimli dilekler beni benden aldı…Yazana oynayana teşekkürler olsun benden…

En duygusal sahne bana göre elbette ki Hıdrellez için gül dalına bağlanan dileklerdi..Özellikle Kuzey’in gece geçerken merakına yenilip bahçeye girmesi, o dileklerin arasından Cemre’sinin dileğini bulması, Cemre’nin kendi için bir nebze dilek tutmayıp, tüm güzellikleri Kuzey için dilemesi, beni ağlatan, aşkı anlatan, çok güzel bir sahneydi doğrusu…

Gelelim en baba sahneye…Bilmem söylememe gerek var mı?. #kuzeyinkarari etiketiyle başlayan dizinin son sahnesi hepimizi tam on ikiden vurdu geçti. Kuzey’in aldığı bir çift alyans nasıl güzel bir sürpriz olacak Cemre’ye.. Hoş Kuzey bu, iki gün sonra alıp denize yuvarlamaz inşallah o yüzükleri..Ben bile heyecanlandım daha şimdiden o sahne için. Umarım romantizmin en doruğunda bir sahne izleriz de, iki yıldır beklediğimize değer diyerek Kuzey&Güney yazımızı burada noktalayalım..

Siyah İnci’den sevgiyle…

www.twitter.com/blackpearl42

7 Mayıs 2013 Salı

Mahir bir kez vuruldu..Biz bin kez öldük..


  
Yaklaşık bir aylık bir aradan sonra yine sizlerle buluşabilmenin keyfini yaşıyorum. Hayat, biz plan kurarken başımızdan geçenlerdir sözü gerçekten ne kadar doğru bir kez daha anladım. Planlar, yaptıkça bozuluyor,yeter ki yüreklerimiz bozulmasın canlarım diyerek, verdiğimiz arayı hızla kapatma niyeti ile Karadayı’nın dün akşamki bölümüne bir göz atalım hep beraber..

Öncelikle ben Mahir Kara’nın kimliğinin sezon finalinde falan öğrenileceğini ve koskoca yazı bu merakla geçireceğimizi sanıyordum. Bana kalırsa Feride erken bile öğrendi Salih’in aslında Mahir olduğunu..Ama sanırım hikâyenin dönüp dolaşıp aynı yerde tıkanmaması için yapıldı böyle bir olay örgüsü.. Zira Nazif Kara davası daha fazla nasıl uzatılırdı bilmem. Şu saatten sonra sanırım bol bol Feride’nin işi ile aşkı arasında kalışını izleyeceğiz.

Feride demişken, bazı sahnelerde çok iddialı oynamasına rağmen bazı sahnelerde neden yetersiz geliyor bana..Yâda sadece bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama bazen sadece ezberlediğini oynuyor gibi geliyor. Dün akşamki son sahnedeki gibi durumlarda ise, gerçekten yürekten hissederek oynadığını görüyorum. Tam net bir durum oturmadı kafamda bu yüzden.

Kafamda hiç oturtamadığım diğer karakter ise Orhan. Yarabbi ne sinir bozucu, nasıl tuhaf biri o öyle..Sanki ailesine düşman, bunu da gözümüze sokuyor adeta..Ailesine yaygaralar koparan Orhan kardeşimin, ölüm döşeğindeki abisi için hastanede yaygara koparması da ayrı bir komedi oldu doğrusu. Orhan’ın gereksiz kaprisleri cidden aileye yakışmıyor. En azından Orhan’ın bu davranışlarının sebepleri açıklansa da rahatlasak diye düşünüyorum..

Bana göre dizinin en deli dolu delikanlısı Bahar çıktı canlarım. Bahar karakterinin başlarda çok büyük fonksiyonu yoktu. Ama karakter sevilince, rolü daha baskın hale getirildi. Çok sevimli bir karakter Bahar, Bahar’ı oynayan İlkin Tüfekçi daha da sevimli. Seyrederken mıncıklayası geliyor insanın..Mahir’i yargılamadan, anlamaya çalışması, ona destek olması, gerçekten dostluğunu göstermesi, Feride ile kurduğu seviyeli iletişim çok hoşuma gidiyor benim. Feride ile Mahir arasındaki uçurumu kapatacak köprülerden biri bence Bahar olacak diye düşünüyorum.

Hazır delikanlı demişken..Her insana Dalyan gibi dost lazım..Lazım da..Hapisteki adama söylenir mi be Dalyan Usta, oğlun vurulmuş durumu ağır diye. Allah kimseyi düşürmesin, seyrediyoruz ekranlardan, gerçeği nasıldır kim bilir ama gerçekten insanı oğluna bile hasret bırakan lanet bir yer şu hapishaneler canlarım. Son zamanlarda da hapishane modası mı vardır dizilerde anlamadım ki..Karadayı öyle, 20 Dakika zaten hapishanede geçiyor, Tatar Ramazan deseniz öyle..Tatar Ramazan’ı da en kısa zamanda yazacağım sizlere onun müjdesini de vereyim iki satır arasında..

Neyse gelelim Turgut kardeşimize...Başından beri beni çıldırtmaya devam ediyor.. O sakin sessiz tavrı, kaba saba fiziği ile tam tezat oluşturan kibarlığı, hafif alaycı tavrı ile eminim hepimizi çileden çıkarıyor. Üstelik her an Feride’nin gölgesi gibi takip edip, Feride’yi sürekli fişekleşesi de cabası. Ayrıca Bu savcı Turgut elini kolunu sallaya sallaya, Necdet’le görüşüyor, Yılan Merdan ile görüşüyor, kimse bunu görmez mi , duymaz mı ? Feride'nin burnunun dibinden ayrılmayan Turgut savcı için söylenecek en uygun söz sanırım, "aman Turgut savcım, sen gölge etme başka ihsan istemez" olsa gerek..

Yahu Feride de garip. Okumuşsun hâkim olmuşsun ama insan sarrafı da olaydın iyiydi. Zerrece kuşku duymaz mı bir insan ya. Tamam devletin savcısına güvenmeyip kime güvenecek diye düşünelim. Ve fakat Mahir’in buldukları da bir nebze hatunu şüpheye sevk etmedi. Yahu Mahir sana yalan söylemiş olabilir ama niye söyledi bunca yalanı. Bu kadar eziyeti niye çekti hiç mi düşünmez bu kız. Üstelik asıl eziyeti şimdi kendisi çekiyor. Elbette Mahir’in yaptığını onaylamak mümkün değil, Feride’nin yerinde olsam ben ne tepki verirdim Allah bilir. Gurur ile aşk arasında kalmak ne fena şey gerçekten. Dün akşamki bölümde Feride’nin perişan halleri beni de perişan etti doğrusu..Nasıl sevmekmiş ve nasıl bir gururmuş Feride’ninki..Hele Safiye hanım ile hastanedeki konuşmaları, buluşmaları gerçekten beni ağlatan çok güzel ve duygusal bir sahneydi.

Peki ya hastanedeki garipliklere ne demeli..Öncelikle..Aytan sen nerden çıktın yahu..Mahir’in yüzünü okşayan ellerin Feride’ye ait olmasını beklerken, Ayten’i görünce baktım da kaldım. Maşallah hatun hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Mahir ile Feride’nin arasının açıldığını duyunca, o açıklığı ben doldurayım dedi galiba. Ama hiç olmadı hiç..Zaten Ayten ablamın garipliklerine akıl sır ermez..Şarkıcılıktan vazgeçtiğini söylemek için Necdet’in yanına koşana kadar telefon aç kardeşim. Tamam, cep telefonu olmayabilir o devirde de, normal bir telefonda mı yok. Bu hatun akıllanmayacak gerçekten. Sonu da pekiyi olmayacak..Bakalım seyredip göreceğiz.

Bu arada hastanede nasıl bir yoğun bakımmış ben anlamadım. Mahir’in odasına giren çıkan belli değil. Dingonun ahırına benzettiler yoğun bakım odasını. Feride’nin son sahnedeki performansını yürekten tebrik etmek isterim. Gerçekten çok iyi oynamış Bergüzar Korel. İyi de, benim kafama takılan şu..Gerçekte olsa, koskoca bir hâkim, bir kunduracı ile olabilir mi her şeye rağmen..Bizim erkeğimiz her zaman hanımlardan bir adım önde olma hevesinde ya. Bu açıdan bakınca acaba diyorum, Mahir’e en azından Feride’ye uygun bir meslek seçileydi, bu kadar uçurum olmayaydı daha mı iyi olurdu.

Neyse vardır bir bildikleri diyerek, Karadayı yazımızı burada noktalayalım..Sevgiyle ve sağlıkla kalın canlarım..

Siyah İnci’den sevgiyle…

www.twitter.com/blackpearl42