Cuma akşamlarının fenomeni Adını Feriha Koydum, hareketli ve
heyecanlı ama yinede illaki de gözümüze takılan sahneleriyle ekranlardaydı. Bakalım
bu hafta dizimizde neler olmuş neler..
Öncelikle Seher’den başlayacağım bu hafta. Dizimizin rengi, pardon
ne rengi gökkuşağı Seher aslında. Fatmagül’ün yengesi Mukaddes’in bir alt
versiyonu. Çenesi çok düşük, hiç susmayı bilmiyor. Bu bölüm nihayet mobilyaları
da geldi çok şükür. Hayır, yani onca sıkıntı arasında eşya derdine düştü
niyeyse. Kadının dünya umurunda değil. Onca derdin arasında o kırmızı ruj hiç
ihmal edilmiyor maşallah. Saçlar desen her daim maşalı, Aysun hanımdan küpe
yerine birkaç kıyafet araklasa daha bir iyi olacak diye düşünüyorum. Ama cidden bu kızdan korkulur. Levent hocanın
akşam yemeğine davetini bile Feriha ile aralarını yapma telaşı olarak yorumladı
ya helal olsun. Vallahi kafaya taksın Hatice halaya Emir’i bile ayarlar
evvelallah. Üstelik üç haftadır kadın erkek ilişkileri ve evlilik kurtarma
üzerine hepimize ciddi ciddi dersler veriyor sağ olsun. Ama ben yine de Seher’in
aklına fazla uymayın derim :))
Bu bölümün ilk sahnesinde, Feriha’nın babasının elini öptüğü
sahne bölümün en duygusal sahnelerinden biriydi. Ne yaparsa yapsın, evlat
evlattı ve Rıza babada kızının af dileklerine karşı koyamadı. Elbette bunda
Hatice Halamızın da çok büyük etkisi var. Aileyi derleyen, toparlayan, hataları
affettiren, kırgınlıkları sona erdiren, küsleri barıştıran, ettiği sözlerle
herkese büyük dersler veren, sözde cahil ama bilge, bir numaralı kadın
karakterlerimizden birisi o.
Feriha kızımızın yüzü çok şükür bu bölümde gülmeye başladı. Yalnız
öyle böyle değil de, cidden çok güzel kız şu Feriha. Hele o gri boğazlı kazak
ve tozpembesi hırkanın içinde ne şeker, ne tatlı olmuş. Üstelik biraz dili mi
uzadı bizim Feriha’nın ne dersiniz? Bana biraz öyle geldi. Seher’e kafa
tutarken, Cansu’ya ağzının payını verirken, bugüne kadar hiç olmadığı kadar
keskindi dili. Devamı gelir inşallah ne diyelim
:) Aynı zamanda da Feriha maşallah hala cesaretinden bir şey kaybetmemiş.
Yahu sen hangi ara evdeki onca kalabalığın arasından süzülüp yukarı kata Emir’in
yanına çıktın gittin, bu ne korkusuz yürektir diyeceğim ama işte aşk devreye
girdi mi korku mu kalır insanda.
Hande-Koray-Gülsüm üçgenimize gelecek olursak. Koray, oturdu Gülsüm’e güzel güzel içini döktü, gerçekleri anlattı
ve boşanalım dedi amma velâkin bakın benden
söylemesi eğer Gülsüm’den boşanırsa, Hande şap diye eski Hande
olacak görürsünüz. Kızın derdi Koray falan değil, seçilmemenin, tercih
edilmemenin verdiği öfke ve gurur patlaması. Koray’ın da tek derdi, Hande’nin
peşinde bu kadar koştuktan sonra, onun kendisini sevdiği için bütün bunları
yaptığını sanarak kendi egosunu tamir etmek. Vallahi tersi bir durum olursa pes
artık diyeceğim çünkü. Gülsüm’e gelince, kızım sende bırak uğraşmayı o kocaman,
ruhsuz evi sıcak yuva haline getireceğim diye. Bir kere o ev hayatta sıcak yuva
olmaz, Yok illaki yuva yapacağım diyorsan önce iki halı al da ser o eve. Allah’tan
yerde bir tane halı yok, o nasıl bir ev anlamadım. Sanki her an taşınacaklarmış
ta, eşyaların bir bölümünü kaldırmışlar gibi, öylesine soğuk, çıplak ve
huzursuz bir havası var o evin. Yeni eğilim, moda buysa ben anlamam kardeşim. Ev
dediğin, içindeki eşya ile biraz eve benzeyecek. Üstelik Gülsüm, güzel
kardeşim, sen sanki büyük bir aşk evliliğimi yaptın da yuvanı kurtarma çabasındasın. Kendi kendine ortada bir aşk, birliktelik,
evlilik varmış gibi yapıp bir de bunu kurtarmaya çalışıyorsun ya cidden sen ağladıkça
ben gülüyorum. Ama ben dedim değil mi canlarım? Bir tirbüşon yüzünden başlayan
evlilikten bir hayır gelmez dedim. E boşuna sayfanın en tepesine Sakalda
Keramet Olsa diye yazmadık değil mi?
Son birkaç bölümdür Lara kızımızın kılık kıyafeti hususunda
iki güzel laf edeyim. En nihayet doğru yolu buldu. Şöyle yaşına uygun giyinip
kuşanmaya başladı. Afferim ona. Tamam, ama o İlker ile ikisi çok alakasız
durmuyorlar mı? Lara’nın zaten yüzünden, mimiklerinden hiçbir şey anlamak
mümkün değil, seviyor da mı birlikte, yoksa vakit geçsin gülelim eğlenelim
havasında mı vallahi benim aklım ermiyor ikisine. Ve eklemeden geçemeyeceğim, o
sakin sessiz, dünya yansa umurunda olmayan Lara bile Cansu’ya katlanamayıp
sinirleri yerinden zıpladı ya. Eh be Cansu böylelikle geldi mi sıra sana.
Cansu yavaştan delirmeye doğru gidiyor. Gidiyor gitmesine
de, Sedef Şahin’de her bölümde biraz daha hayran bırakıyor kendine ve
oyunculuğuna. Dizideki gençler arasında
bana göre en iyi oyunculuk sergileyen kişi Sedef Şahindir. Öylesine zor bir
rolün altından kalkması da bunu açıkça ortaya koyuyor. Şüphesiz bu bölümün en
bomba sahnesi Cansu ve Aysun hanımın karşılıklı Emir üzerine yaptıkları konuşma
sahnesiydi. Cansu son hamle olarak Aysun hanımdan yardım istedi ama nafile.
Kadın zaten kendi derdine düşmüş, oğluyla arası giderek daha berbat hale
geliyor. Allah aşkına Cansu kadın birde
sana Emir’i mi ayarlasın ya.
Ahu Sungur için de iki cümlem var. Bu bölümdeki yeşil
küpeleri daha parça çıkar çıkmaz büyük ilgi gördü ancak Ahu Sungur’un
küpelerinden çok mükemmel Türkçesi dikkatinizi çekmeli bence. Cidden oyunculuk
adına adeta şölen sunması bir yana, o konuşurken düzgün Türkçesine hayran
kalıyorum ben.
Gelelim bu haftamızın çekim hatalarından benim gözüme
takılanlara. Öncelikle Koray kardeşimin, deli danalar gibi Handeyi at
çiftliğinin ahırında aradığı sahnedeyiz. Ahıra giriyor elinde telefonu Hande’yi
arıyor. Sonra ahırda Hande’nin telefonunu samanlıkta bulup birden dışarı
fırlıyor. O esnada elinde olan telefonlar hopppppp ahırın dışına çıktığında yok
oluvermiş. Ellerini sallaya sallaya koşuyor.
Bir diğer sahnede ise malum Sanem Hanım paldır küldür evden
kovuluyor. Elinde ne çantası var ne telefonu. Otele koşuyor Ünal Sarrafoğlunun
yanına. Oradan kendi telefonu ile Lara’nın annesini arayıp durumu anlatıyor.
Hangi ara o telefon otele geldi ben onu anlamadım.
Üçüncü ve benim en çok keyif aldığım hata ise, son sahnede
Mehmet’in Emir’i arabayla ezme girişimi esnasındaki hatadır. Mehmet abimiz
malum namus adına ahkâm kesmeye bayılıyor, kendi karısının namusunu temizledi
ya, başımıza namus bekçisi kesildi. Mahallenin dolduruşuna gelip, arabayı tam
gaz Emir’in üstüne sürdü. Ama o da ne? Araba bizim Kuzey&Güney dizisinde,
Simay’ın oynaştığı zengin züppe Sümer kardeşimizin arabası değil mi? Nerden mi
bildim? E aynı model, aynı plaka da ondan. Kaçmaz bizden böyle hassas hatalar
diyerek bu haftaki Feriha notlarımıza son verelim. Fazla uzadıysa da affola.
Daha pek çok şey kaldı yazacak ama o da bir sonraki yazıya kalsın diyelim.
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42