Yaz ekranlarında yeni başlayan, daha doğrusu ilk dört bölümü
geride bırakan dizilerimizden Sudan Bıkmış Balıklar ilk başta belki de isminden
dolayı çok lay lay lom bir dizi izlenimi bıraktı bende. Hiç seyretmek için
heveslenmedim bile. Ama birkaç okuyucumun ve arkadaşımın şiddetle tavsiye
etmesi üzerine fikrimi değiştirerek, ilk bölüme şöyle göz ucuyla, ucundan
kıyısından bakayım dedim.
O da ne! Dört bölümü nefes bile almadan, gözümü bile
kırpmadan seyrediverdim. Pişman değilim aksine çok ta memnunum. Hazır kendim
memnun olmuşken, canlarım içinde birkaç kelime yazayım da onlarda bu keyifli
dizinin tadına varsınlar diye düşündüm.
Pek çok örneği bulunan yazlık bir gençlik dizisi olarak
düşünebilirsiniz en başta. Hatta bana sorarsanız, içeriğin güzelliğini hiç
hissettirmeyen ismi yüzünden, belki itici bile gelebilir. Ama biraz
sabrederseniz, samimi ve şahane bir aşk hikâyesi seyredeceksiniz. Üstelik
sadece aşk hikâyesi seyretmekle kalmayacak, sıcacık bir ailenin yaşamına da
ortak olacaksınız. Daha da güzeli, artık unutulmaya başlayan bir takım
değerlerimizi de zaman zaman gözleriniz dolarak seyredeceksiniz.
Evet, öncelikle bir aşk hikâyesi. Kahramanlarımız Selim ile
Zeynep. Hikâyenin bazı kısımları şiddetle Adını Feriha Koydum’u hatırlatıyor.
İşte zengin oğlan, gariban kız, zengin oğlana âşık başka bir zengin kız, zengin
oğlanın arkadaşları vs.Ama öbür taraftan senaryo çok güçlü ve keyifli, oyuncular
cuk oturmuş, oyunculukları ise ağzınız açık seyredeceksiniz buna inanın.
Kahramanlarımızdan biri Ezgi Eyüboğlu. Hikâyemizin esas kızı
Zeynep yani. Muhteşem Yüzyıl’ın Aybige hatunu olarak tanıştık ilk olarak Ezgi
Eyüboğlu ile. Ne yalan söyleyeyim, çok sinirime dokunuyordu orada. Kim bilir,
Malkoçoğlu ile aşk yaşadığı için pek çok kızımız da sinir olmuştur kendisine.
Meğer ne sevimli, ne şeker kızmış öyle. Ne güzel kızmış, ne güzel sesi varmış,
nasıl samimi ve doğal oynuyormuş ta bilememişiz. Bana sorarsanız, Zeynep
karakteri Ezgi Eyüboğlu’nun hayatının rolü gerçekten. Tam anlamıyla döktürüyor
Heyecanlı, sevimli, saf kasaba kızı rolünde Ezgi kızımız.
Esas oğlumuz ise Selim karakterini oynayan Burak Sağyaşar.
Daha önce onu da birkaç dizide seyrettik, hatta uzun soluklu dizilerimizde
oynadı Burak kardeşim ancak bu dizide kendini buldu desem yeridir. Üstelik ne
bulma öyle. Seyrederken bayıldım bayıldım inanın. Nasıl güzel bakıyor, nasıl
güzel bir ses tonu var öyle ve nasıl da yakışıklı. Hayat verdiği Selim
karakterine ise diyecek söz yok. Selim karakterini yazan senaristin öncelikle
yüreğinden öpüyorum. Fatmagül’ün Kerim’inden sonraki en şahane âşık erkek
karakteri karşımızda. Deli dolu, aşkının peşinde koşan, sevgiye, dostluğa değer
veren ve sevmeyi bilen, güzel bakan, güzel konuşan ve güzel seven bir adam.
Bütün bunları ekrandan bize yansıtan ise Burak Sağyaşar... Yüreğine, emeğine
sağlık senin Burak.
Hep söylerim, Rüya gibi aşklar rüyalarda kaldı artık diye.
İnsan artık böylesine güzel aşkların yaşanmadığını bilse bile, seyretmek bile
çok keyif veriyor insana. İki genç arasında kavga gürültü, yanlış anlama ve bir
sürü hata eksik olmuyor, ama aynı zamanda romantik ve sevgi dolu anlar, güzel
tesadüfler ve elbette iki oyuncunun muhteşem oyunculukları sayesinde gerçekçi
bir aşk hikâyesi seyrediyoruz.
Öbür taraftan, çoktan unutulmuş aile bağlarımız için de çok
güzel dersler var dizide. Bazen kan bağınızın olmadığı birinin size annelik
yapabileceğini ve sizi kendi çocuklarından ayırmadan koruyup kollayıp sevebileceğini
görüyorsunuz, bazen aileniz için derin yaralar alacağınızı bile bile fedakârlık
edebileceğinizi anlıyorsunuz, bazen ne olursa olsun, hayatta kimseniz olmasa
bile bir ailenizin olmasının ne kadar güzel bir şey olduğunu düşünüyorsunuz.
Babanızı düşünüyorsunuz,
annenizi düşünüyorsunuz, kardeşlerinizi düşünüyorsunuz, onları daha bir seviyor
ve anlamaya başlıyorsunuz. Aile demek, sevgi demek, emek demek, yürekten bağlı
olmak demek biliyorsunuz. Zeynep ile babasının arasındaki ilişkiye kâh
korkarak, kâh gıpta ederek bakıyorsunuz. Aile demek, iyi günde kötü günde hep
birbirinin yanında ve birbirine kenetlenmiş bir kurum demek bunu bir kez daha
öğreniyorsunuz.
Dizimizin yan karakterleri de eğlenceli ve komik, hem
gülüyorsunuz, hem duygulanıyorsunuz, hikâye zaten çok güzel. Hele Zeynep
kızımızın yakın dostlarından birinin gerçekten Down Sendromlu bir gencimiz
tarafından canlandırılması, o şahane ve özel insanın rolünü oynamaktaki
başarısı, inanılmaz güzel gülüşü, sizi
zaman zaman duygulandırıp gözlerinizin dolmasına yol açarken, böyle bir konuya
hassasiyetle ve saygıyla yaklaşılmış olması, bu özel insanların da toplumda yer
alabileceklerinin gösterilmesi açısından da dizimiz kocaman bir alkışı hak
ediyor elbette.
Zeynep kızımızın babası Payidar Tüfekçioğlu’nun da bir zamanların
fenomen dizisi Deli yürek’te Yusuf Miroğlu’nu seslendiren kişi olduğunu da
belirtmek isterim. Bu sebeple seyrettiğiniz zaman, “yahu bu ses, bu ses… Ben bu
sesi bir yerden hatırlıyorum” diye düşünüp durmayın.
Kısaca, Sudan Bıkmış Balıkların ismine aldanmayın. Ben
seyrettim ve cidden Sudan Çıkmış Balığa döndüm çünkü. Naçizane tavsiyem olarak
seyretmenizi isterim canlarım. Şimdilik bu kadar diyelim. Ha bu arada dizimiz
her Salı akşamı Star ekranlarında.
Siyah İnci’den sevgiyle.
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder