6 Ağustos 2012 Pazartesi

Sudan Bıkmış Balıklar… Sizi Sudan Çıkmış Balığa döndürecek.

 

Yaz ekranlarında yeni başlayan, daha doğrusu ilk dört bölümü geride bırakan dizilerimizden Sudan Bıkmış Balıklar ilk başta belki de isminden dolayı çok lay lay lom bir dizi izlenimi bıraktı bende. Hiç seyretmek için heveslenmedim bile. Ama birkaç okuyucumun ve arkadaşımın şiddetle tavsiye etmesi üzerine fikrimi değiştirerek, ilk bölüme şöyle göz ucuyla, ucundan kıyısından bakayım dedim. 

O da ne! Dört bölümü nefes bile almadan, gözümü bile kırpmadan seyrediverdim. Pişman değilim aksine çok ta memnunum. Hazır kendim memnun olmuşken, canlarım içinde birkaç kelime yazayım da onlarda bu keyifli dizinin tadına varsınlar diye düşündüm.

Pek çok örneği bulunan yazlık bir gençlik dizisi olarak düşünebilirsiniz en başta. Hatta bana sorarsanız, içeriğin güzelliğini hiç hissettirmeyen ismi yüzünden, belki itici bile gelebilir. Ama biraz sabrederseniz, samimi ve şahane bir aşk hikâyesi seyredeceksiniz. Üstelik sadece aşk hikâyesi seyretmekle kalmayacak, sıcacık bir ailenin yaşamına da ortak olacaksınız. Daha da güzeli, artık unutulmaya başlayan bir takım değerlerimizi de zaman zaman gözleriniz dolarak seyredeceksiniz.

Evet, öncelikle bir aşk hikâyesi. Kahramanlarımız Selim ile Zeynep. Hikâyenin bazı kısımları şiddetle Adını Feriha Koydum’u hatırlatıyor. İşte zengin oğlan, gariban kız, zengin oğlana âşık başka bir zengin kız, zengin oğlanın arkadaşları vs.Ama öbür taraftan senaryo çok güçlü ve keyifli, oyuncular cuk oturmuş, oyunculukları ise ağzınız açık seyredeceksiniz buna inanın.
Kahramanlarımızdan biri Ezgi Eyüboğlu. Hikâyemizin esas kızı Zeynep yani. Muhteşem Yüzyıl’ın Aybige hatunu olarak tanıştık ilk olarak Ezgi Eyüboğlu ile. Ne yalan söyleyeyim, çok sinirime dokunuyordu orada. Kim bilir, Malkoçoğlu ile aşk yaşadığı için pek çok kızımız da sinir olmuştur kendisine. Meğer ne sevimli, ne şeker kızmış öyle. Ne güzel kızmış, ne güzel sesi varmış, nasıl samimi ve doğal oynuyormuş ta bilememişiz. Bana sorarsanız, Zeynep karakteri Ezgi Eyüboğlu’nun hayatının rolü gerçekten. Tam anlamıyla döktürüyor Heyecanlı, sevimli, saf kasaba kızı rolünde Ezgi kızımız. 

Esas oğlumuz ise Selim karakterini oynayan Burak Sağyaşar. Daha önce onu da birkaç dizide seyrettik, hatta uzun soluklu dizilerimizde oynadı Burak kardeşim ancak bu dizide kendini buldu desem yeridir. Üstelik ne bulma öyle. Seyrederken bayıldım bayıldım inanın. Nasıl güzel bakıyor, nasıl güzel bir ses tonu var öyle ve nasıl da yakışıklı. Hayat verdiği Selim karakterine ise diyecek söz yok. Selim karakterini yazan senaristin öncelikle yüreğinden öpüyorum. Fatmagül’ün Kerim’inden sonraki en şahane âşık erkek karakteri karşımızda. Deli dolu, aşkının peşinde koşan, sevgiye, dostluğa değer veren ve sevmeyi bilen, güzel bakan, güzel konuşan ve güzel seven bir adam. Bütün bunları ekrandan bize yansıtan ise Burak Sağyaşar... Yüreğine, emeğine sağlık senin Burak.

Hep söylerim, Rüya gibi aşklar rüyalarda kaldı artık diye. İnsan artık böylesine güzel aşkların yaşanmadığını bilse bile, seyretmek bile çok keyif veriyor insana. İki genç arasında kavga gürültü, yanlış anlama ve bir sürü hata eksik olmuyor, ama aynı zamanda romantik ve sevgi dolu anlar, güzel tesadüfler ve elbette iki oyuncunun muhteşem oyunculukları sayesinde gerçekçi bir aşk hikâyesi seyrediyoruz.

Öbür taraftan, çoktan unutulmuş aile bağlarımız için de çok güzel dersler var dizide. Bazen kan bağınızın olmadığı birinin size annelik yapabileceğini ve sizi kendi çocuklarından ayırmadan koruyup kollayıp sevebileceğini görüyorsunuz, bazen aileniz için derin yaralar alacağınızı bile bile fedakârlık edebileceğinizi anlıyorsunuz, bazen ne olursa olsun, hayatta kimseniz olmasa bile bir ailenizin olmasının ne kadar güzel bir şey olduğunu düşünüyorsunuz.

 Babanızı düşünüyorsunuz, annenizi düşünüyorsunuz, kardeşlerinizi düşünüyorsunuz, onları daha bir seviyor ve anlamaya başlıyorsunuz. Aile demek, sevgi demek, emek demek, yürekten bağlı olmak demek biliyorsunuz. Zeynep ile babasının arasındaki ilişkiye kâh korkarak, kâh gıpta ederek bakıyorsunuz. Aile demek, iyi günde kötü günde hep birbirinin yanında ve birbirine kenetlenmiş bir kurum demek bunu bir kez daha öğreniyorsunuz. 

Dizimizin yan karakterleri de eğlenceli ve komik, hem gülüyorsunuz, hem duygulanıyorsunuz, hikâye zaten çok güzel. Hele Zeynep kızımızın yakın dostlarından birinin gerçekten Down Sendromlu bir gencimiz tarafından canlandırılması, o şahane ve özel insanın rolünü oynamaktaki başarısı, inanılmaz güzel gülüşü,  sizi zaman zaman duygulandırıp gözlerinizin dolmasına yol açarken, böyle bir konuya hassasiyetle ve saygıyla yaklaşılmış olması, bu özel insanların da toplumda yer alabileceklerinin gösterilmesi açısından da dizimiz kocaman bir alkışı hak ediyor elbette. 

Zeynep kızımızın babası Payidar Tüfekçioğlu’nun da bir zamanların fenomen dizisi Deli yürek’te Yusuf Miroğlu’nu seslendiren kişi olduğunu da belirtmek isterim. Bu sebeple seyrettiğiniz zaman, “yahu bu ses, bu ses… Ben bu sesi bir yerden hatırlıyorum” diye düşünüp durmayın. 

Kısaca, Sudan Bıkmış Balıkların ismine aldanmayın. Ben seyrettim ve cidden Sudan Çıkmış Balığa döndüm çünkü. Naçizane tavsiyem olarak seyretmenizi isterim canlarım. Şimdilik bu kadar diyelim. Ha bu arada dizimiz her Salı akşamı Star ekranlarında.

Siyah İnci’den sevgiyle.

www.twitter.com/blackpearl42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder