7 Mayıs 2013 Salı

Mahir bir kez vuruldu..Biz bin kez öldük..


  
Yaklaşık bir aylık bir aradan sonra yine sizlerle buluşabilmenin keyfini yaşıyorum. Hayat, biz plan kurarken başımızdan geçenlerdir sözü gerçekten ne kadar doğru bir kez daha anladım. Planlar, yaptıkça bozuluyor,yeter ki yüreklerimiz bozulmasın canlarım diyerek, verdiğimiz arayı hızla kapatma niyeti ile Karadayı’nın dün akşamki bölümüne bir göz atalım hep beraber..

Öncelikle ben Mahir Kara’nın kimliğinin sezon finalinde falan öğrenileceğini ve koskoca yazı bu merakla geçireceğimizi sanıyordum. Bana kalırsa Feride erken bile öğrendi Salih’in aslında Mahir olduğunu..Ama sanırım hikâyenin dönüp dolaşıp aynı yerde tıkanmaması için yapıldı böyle bir olay örgüsü.. Zira Nazif Kara davası daha fazla nasıl uzatılırdı bilmem. Şu saatten sonra sanırım bol bol Feride’nin işi ile aşkı arasında kalışını izleyeceğiz.

Feride demişken, bazı sahnelerde çok iddialı oynamasına rağmen bazı sahnelerde neden yetersiz geliyor bana..Yâda sadece bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama bazen sadece ezberlediğini oynuyor gibi geliyor. Dün akşamki son sahnedeki gibi durumlarda ise, gerçekten yürekten hissederek oynadığını görüyorum. Tam net bir durum oturmadı kafamda bu yüzden.

Kafamda hiç oturtamadığım diğer karakter ise Orhan. Yarabbi ne sinir bozucu, nasıl tuhaf biri o öyle..Sanki ailesine düşman, bunu da gözümüze sokuyor adeta..Ailesine yaygaralar koparan Orhan kardeşimin, ölüm döşeğindeki abisi için hastanede yaygara koparması da ayrı bir komedi oldu doğrusu. Orhan’ın gereksiz kaprisleri cidden aileye yakışmıyor. En azından Orhan’ın bu davranışlarının sebepleri açıklansa da rahatlasak diye düşünüyorum..

Bana göre dizinin en deli dolu delikanlısı Bahar çıktı canlarım. Bahar karakterinin başlarda çok büyük fonksiyonu yoktu. Ama karakter sevilince, rolü daha baskın hale getirildi. Çok sevimli bir karakter Bahar, Bahar’ı oynayan İlkin Tüfekçi daha da sevimli. Seyrederken mıncıklayası geliyor insanın..Mahir’i yargılamadan, anlamaya çalışması, ona destek olması, gerçekten dostluğunu göstermesi, Feride ile kurduğu seviyeli iletişim çok hoşuma gidiyor benim. Feride ile Mahir arasındaki uçurumu kapatacak köprülerden biri bence Bahar olacak diye düşünüyorum.

Hazır delikanlı demişken..Her insana Dalyan gibi dost lazım..Lazım da..Hapisteki adama söylenir mi be Dalyan Usta, oğlun vurulmuş durumu ağır diye. Allah kimseyi düşürmesin, seyrediyoruz ekranlardan, gerçeği nasıldır kim bilir ama gerçekten insanı oğluna bile hasret bırakan lanet bir yer şu hapishaneler canlarım. Son zamanlarda da hapishane modası mı vardır dizilerde anlamadım ki..Karadayı öyle, 20 Dakika zaten hapishanede geçiyor, Tatar Ramazan deseniz öyle..Tatar Ramazan’ı da en kısa zamanda yazacağım sizlere onun müjdesini de vereyim iki satır arasında..

Neyse gelelim Turgut kardeşimize...Başından beri beni çıldırtmaya devam ediyor.. O sakin sessiz tavrı, kaba saba fiziği ile tam tezat oluşturan kibarlığı, hafif alaycı tavrı ile eminim hepimizi çileden çıkarıyor. Üstelik her an Feride’nin gölgesi gibi takip edip, Feride’yi sürekli fişekleşesi de cabası. Ayrıca Bu savcı Turgut elini kolunu sallaya sallaya, Necdet’le görüşüyor, Yılan Merdan ile görüşüyor, kimse bunu görmez mi , duymaz mı ? Feride'nin burnunun dibinden ayrılmayan Turgut savcı için söylenecek en uygun söz sanırım, "aman Turgut savcım, sen gölge etme başka ihsan istemez" olsa gerek..

Yahu Feride de garip. Okumuşsun hâkim olmuşsun ama insan sarrafı da olaydın iyiydi. Zerrece kuşku duymaz mı bir insan ya. Tamam devletin savcısına güvenmeyip kime güvenecek diye düşünelim. Ve fakat Mahir’in buldukları da bir nebze hatunu şüpheye sevk etmedi. Yahu Mahir sana yalan söylemiş olabilir ama niye söyledi bunca yalanı. Bu kadar eziyeti niye çekti hiç mi düşünmez bu kız. Üstelik asıl eziyeti şimdi kendisi çekiyor. Elbette Mahir’in yaptığını onaylamak mümkün değil, Feride’nin yerinde olsam ben ne tepki verirdim Allah bilir. Gurur ile aşk arasında kalmak ne fena şey gerçekten. Dün akşamki bölümde Feride’nin perişan halleri beni de perişan etti doğrusu..Nasıl sevmekmiş ve nasıl bir gururmuş Feride’ninki..Hele Safiye hanım ile hastanedeki konuşmaları, buluşmaları gerçekten beni ağlatan çok güzel ve duygusal bir sahneydi.

Peki ya hastanedeki garipliklere ne demeli..Öncelikle..Aytan sen nerden çıktın yahu..Mahir’in yüzünü okşayan ellerin Feride’ye ait olmasını beklerken, Ayten’i görünce baktım da kaldım. Maşallah hatun hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Mahir ile Feride’nin arasının açıldığını duyunca, o açıklığı ben doldurayım dedi galiba. Ama hiç olmadı hiç..Zaten Ayten ablamın garipliklerine akıl sır ermez..Şarkıcılıktan vazgeçtiğini söylemek için Necdet’in yanına koşana kadar telefon aç kardeşim. Tamam, cep telefonu olmayabilir o devirde de, normal bir telefonda mı yok. Bu hatun akıllanmayacak gerçekten. Sonu da pekiyi olmayacak..Bakalım seyredip göreceğiz.

Bu arada hastanede nasıl bir yoğun bakımmış ben anlamadım. Mahir’in odasına giren çıkan belli değil. Dingonun ahırına benzettiler yoğun bakım odasını. Feride’nin son sahnedeki performansını yürekten tebrik etmek isterim. Gerçekten çok iyi oynamış Bergüzar Korel. İyi de, benim kafama takılan şu..Gerçekte olsa, koskoca bir hâkim, bir kunduracı ile olabilir mi her şeye rağmen..Bizim erkeğimiz her zaman hanımlardan bir adım önde olma hevesinde ya. Bu açıdan bakınca acaba diyorum, Mahir’e en azından Feride’ye uygun bir meslek seçileydi, bu kadar uçurum olmayaydı daha mı iyi olurdu.

Neyse vardır bir bildikleri diyerek, Karadayı yazımızı burada noktalayalım..Sevgiyle ve sağlıkla kalın canlarım..

Siyah İnci’den sevgiyle…

www.twitter.com/blackpearl42




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder