Yaklaşık bir aylık bir aradan sonra yine sizlerle
buluşabilmenin keyfini yaşıyorum. Hayat, biz plan kurarken başımızdan
geçenlerdir sözü gerçekten ne kadar doğru bir kez daha anladım. Planlar, yaptıkça
bozuluyor,yeter ki yüreklerimiz bozulmasın canlarım diyerek, verdiğimiz arayı
hızla kapatma niyeti ile Karadayı’nın dün akşamki bölümüne bir göz atalım hep
beraber..
Öncelikle ben Mahir Kara’nın kimliğinin sezon finalinde
falan öğrenileceğini ve koskoca yazı bu merakla geçireceğimizi sanıyordum. Bana
kalırsa Feride erken bile öğrendi Salih’in aslında Mahir olduğunu..Ama sanırım hikâyenin
dönüp dolaşıp aynı yerde tıkanmaması için yapıldı böyle bir olay örgüsü.. Zira
Nazif Kara davası daha fazla nasıl uzatılırdı bilmem. Şu saatten sonra sanırım
bol bol Feride’nin işi ile aşkı arasında kalışını izleyeceğiz.
Feride demişken, bazı sahnelerde çok iddialı oynamasına
rağmen bazı sahnelerde neden yetersiz geliyor bana..Yâda sadece bana mı öyle
geliyor bilmiyorum ama bazen sadece ezberlediğini oynuyor gibi geliyor. Dün
akşamki son sahnedeki gibi durumlarda ise, gerçekten yürekten hissederek
oynadığını görüyorum. Tam net bir durum oturmadı kafamda bu yüzden.
Kafamda hiç oturtamadığım diğer karakter ise Orhan. Yarabbi
ne sinir bozucu, nasıl tuhaf biri o öyle..Sanki ailesine düşman, bunu da
gözümüze sokuyor adeta..Ailesine yaygaralar koparan Orhan kardeşimin, ölüm
döşeğindeki abisi için hastanede yaygara koparması da ayrı bir komedi oldu
doğrusu. Orhan’ın gereksiz kaprisleri cidden aileye yakışmıyor. En azından
Orhan’ın bu davranışlarının sebepleri açıklansa da rahatlasak diye
düşünüyorum..
Bana göre dizinin en deli dolu delikanlısı Bahar çıktı
canlarım. Bahar karakterinin başlarda çok büyük fonksiyonu yoktu. Ama karakter sevilince, rolü daha baskın hale getirildi. Çok sevimli bir karakter Bahar, Bahar’ı
oynayan İlkin Tüfekçi daha da sevimli. Seyrederken mıncıklayası geliyor insanın..Mahir’i yargılamadan, anlamaya
çalışması, ona destek olması, gerçekten dostluğunu göstermesi, Feride ile kurduğu
seviyeli iletişim çok hoşuma gidiyor benim. Feride ile Mahir arasındaki uçurumu
kapatacak köprülerden biri bence Bahar olacak diye düşünüyorum.
Hazır delikanlı demişken..Her insana Dalyan gibi dost
lazım..Lazım da..Hapisteki adama söylenir mi be Dalyan Usta, oğlun vurulmuş
durumu ağır diye. Allah kimseyi düşürmesin, seyrediyoruz ekranlardan,
gerçeği nasıldır kim bilir ama gerçekten insanı oğluna bile hasret bırakan
lanet bir yer şu hapishaneler canlarım. Son zamanlarda da hapishane modası mı
vardır dizilerde anlamadım ki..Karadayı öyle, 20 Dakika zaten hapishanede
geçiyor, Tatar Ramazan deseniz öyle..Tatar Ramazan’ı da en kısa zamanda
yazacağım sizlere onun müjdesini de vereyim iki satır arasında..
Neyse gelelim Turgut kardeşimize...Başından beri beni
çıldırtmaya devam ediyor.. O sakin sessiz tavrı, kaba saba fiziği ile tam tezat
oluşturan kibarlığı, hafif alaycı tavrı ile eminim hepimizi çileden çıkarıyor.
Üstelik her an Feride’nin gölgesi gibi takip edip, Feride’yi sürekli fişekleşesi
de cabası. Ayrıca Bu savcı Turgut elini kolunu sallaya sallaya, Necdet’le
görüşüyor, Yılan Merdan ile görüşüyor, kimse bunu görmez mi , duymaz mı ? Feride'nin burnunun dibinden ayrılmayan Turgut savcı için söylenecek en uygun söz sanırım, "aman
Turgut savcım, sen gölge etme başka ihsan istemez" olsa gerek..
Yahu Feride de garip. Okumuşsun hâkim olmuşsun ama insan
sarrafı da olaydın iyiydi. Zerrece kuşku duymaz mı bir insan ya. Tamam devletin
savcısına güvenmeyip kime güvenecek diye düşünelim. Ve fakat Mahir’in
buldukları da bir nebze hatunu şüpheye sevk etmedi. Yahu Mahir sana yalan
söylemiş olabilir ama niye söyledi bunca yalanı. Bu kadar eziyeti niye çekti
hiç mi düşünmez bu kız. Üstelik asıl eziyeti şimdi kendisi çekiyor. Elbette
Mahir’in yaptığını onaylamak mümkün değil, Feride’nin yerinde olsam ben ne
tepki verirdim Allah bilir. Gurur ile aşk arasında kalmak ne fena şey
gerçekten. Dün akşamki bölümde Feride’nin perişan halleri beni de perişan etti
doğrusu..Nasıl sevmekmiş ve nasıl bir gururmuş Feride’ninki..Hele Safiye hanım
ile hastanedeki konuşmaları, buluşmaları gerçekten beni ağlatan çok güzel ve
duygusal bir sahneydi.
Peki ya hastanedeki garipliklere ne demeli..Öncelikle..Aytan
sen nerden çıktın yahu..Mahir’in yüzünü okşayan ellerin Feride’ye ait olmasını
beklerken, Ayten’i görünce baktım da kaldım. Maşallah hatun hiçbir fırsatı
kaçırmıyor. Mahir ile Feride’nin arasının açıldığını duyunca, o açıklığı ben
doldurayım dedi galiba. Ama hiç olmadı hiç..Zaten Ayten ablamın garipliklerine
akıl sır ermez..Şarkıcılıktan vazgeçtiğini söylemek için Necdet’in yanına
koşana kadar telefon aç kardeşim. Tamam, cep telefonu olmayabilir o devirde de,
normal bir telefonda mı yok. Bu hatun akıllanmayacak gerçekten. Sonu da pekiyi
olmayacak..Bakalım seyredip göreceğiz.
Bu arada hastanede nasıl bir yoğun bakımmış ben anlamadım.
Mahir’in odasına giren çıkan belli değil. Dingonun ahırına benzettiler yoğun
bakım odasını. Feride’nin son sahnedeki performansını yürekten tebrik etmek
isterim. Gerçekten çok iyi oynamış Bergüzar Korel. İyi de, benim kafama takılan
şu..Gerçekte olsa, koskoca bir hâkim, bir kunduracı ile olabilir mi her şeye
rağmen..Bizim erkeğimiz her zaman hanımlardan bir adım önde olma hevesinde ya.
Bu açıdan bakınca acaba diyorum, Mahir’e en azından Feride’ye uygun bir meslek
seçileydi, bu kadar uçurum olmayaydı daha mı iyi olurdu.
Neyse vardır bir bildikleri diyerek, Karadayı yazımızı
burada noktalayalım..Sevgiyle ve sağlıkla kalın canlarım..
Siyah İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder