Kalabalık dizi mi çekeceksin, Karagül gibi
her karakterine ayrı bir hikâye yazacaksın, izleyenler her birinde kendini
bulacak..Muhtemelen Karagül dizisinin başarısındaki en önemli etken de budur..Hikâyenin
sağlamlığı kadar, zengin karakter sayısının dengeli bir şekilde dağılması..Her
karakterin de ayrı bir hikâyesi olması elbette..
Bugüne kadar Karagül kadınlarını ve
erkeklerini yazdık..Bu defa Karagül gençlerini konuşacağız..Bakalım Karagül’ün
gençleri için bizim payımıza neler düşmüş..
Baran…
O bir Küçük Kendal…Ama Ada kızımıza
göre..Bana sorarsanız Kendal ile alakası bile yok Baran’ın..Zira yüreğinde
merhamet ve sevgi taşıyabiliyor..Yaşından büyük sorunlarla karşı karşıya kaldı
Baran..Babasını kaybetti ama zaten onun babası hiç olmamıştı ki…Bir konağın
avlusuna sığınmış annesi ve kendisi..Biraz atarlı bir genç Baran..Deyim
yerindeyse Delikanlı..Boğuştuğu sorunlardan bunalan, tüm kargaşa arasında âşık
olan, ama sevdiği kız ile yaşıtları gibi dolu dolu bir aşk yaşayamayan..Bir
taraftan babasının diğer karısı ve ondan olan kardeşleri ile uğraşan..Öfkeli,
her an kavgaya hazır Baran...
İlk tanıdığımızda böyleydi Baran…Zaman geçti,
sorunlar geçmedi..Hatta daha da büyüdü ama Baran değişti..Çünkü o, kendisine
yapılan iyiliğe nankörlük edemeyecek kadar yufka yürekliydi. Yaşadığı
toprakların kendisine biçtiği asan, kesen, ezen erkek rolünü oynamaya çalıştı
ama yüreği daha ağır bastı..Düşman bildiği kardeşlerine yaklaştı, nefret
ettiğini sandığı Ebru’dan aslında nefret edemediğini anladı. Doğruyu ve yanlışı
ayırabilmeyi ve adaletli davranmayı öğrendi..Olaylara öfkeyle değil, yüreğiyle
bakmaya başladı ve bundan kendisi de çok memnun...Baran için henüz her şey
bitmedi..Asıl kavgasını henüz yapmadı, asıl savaşı henüz başlamadı..Gerçek
annesini öğrendiğinde başlayacak Baran’ın sınavı..Henüz daha en başında..
Ada..
Bakın Ada için Dişi Kendal diyebiliriz..Öfke
onda, kin onda..Bana sorarsanız epey de saygısız bir kız Ada..Yaşadıkları ona
bu saygısızlık hakkını vermiyor, zira Karagül gençlerinin hepsinin ayrı bir
sorunu var hayatında..Hiçbirinin güllük gülistanlık değil. Ada fazlasıyla
hareketli bir hayatın kızı iken, her şey tepetaklak olunca ve tüm o dertsiz
hayatını bırakıp, yaşadığı hayatın tam tersi bir hayata başlayınca,
kabullenemedi..Elbette haklı olduğu taraflar var, ama bunun suçunu etrafında
onunla aynı kaderi yaşayan insanlara yüklemek çok doğru gelmiyor..Her fırsatta
birilerini suçlamaya hazır Ada, hiç kendine dönüp bakmayı beceremiyor
ama..Sütten çıkma ak kaşık değil sonuçta..
Öfkesini dışa vurabilen bir kız Ada..İçine
atmıyor hiçbir kelimeyi, kim hak ettiyse ağzına geleni söyleyiveriyor..Kendal’a
kafa tutabilen, üstüne yürüyebilen Ada, cesareti sayesinde sempati
topluyor..Zira Kendal, çok ta sevilen biri değil..Ama aynı pervasızlığı, ona
başından beri açıktan yâda gizli destek olan ev halkına, özellikle Kadriye
Ana’ya gösterdiğinde, Ada tahammül edilmez bir kız olabiliyor..Evet, kaprisli.
Ama güçlü..Zaman zaman onu bir bankta oturmuş, olan bitenden yorulmuş ağlarken
görebiliyoruz. Ama çoğunlukla ada olaylar karşısında dimdik durabilen bir kız Halfeti’ye
onu ısındıran tek şey, Serdar’ın aşkı oldu..Ada, âşıkken bile öyle kendini
kapıp koyuveren biri değil..Zira onun kimseye eyvallahı yok ve bu anlamda
kardeşi Baran ile çok benziyorlar birbirlerine…
Tüm bunlara rağmen, ailesi konusunda çok
hassas Ada. Onun bu bitmek bilmez öfkesinin en büyük sebebi de, annesinin
uğradığı haksızlıklar aslında..Ama bir taraftan, kardeşi için sevdiği adamdan vazgeçecek
kadar fedakâr bir kız Ada..Hiç göstermese de, göğsünde bir genç kız kalbi var
onun..Çok nadiren ortaya çıkarsa da merhametini, o aslında Baran’ın kardeşi..Ve
kardeşleri arasında ona en çok benzeyeni..
Maya..
Ada ve Baran’ın tam tersi..Öfkelense bile
sakin..Hanımefendi ve saygılı..Sevmediği insanlara bile üstelik..Bu anlamda
Maya kusursuz bir evlat..O da geldiğinden beri çok acılar yaşadı, ama kardeşi
Ada’nın tersine o içine atmayı tercih etti..Annesine geldiklerinden beri en
büyük destek o..Yaşından beklenmeyecek kadar olgun..Olaylara hep sakin ve
sağduyulu yaklaşan Maya, günümüz gençliği ile kıyaslanınca masal kahramanı gibi
duruyor..Yüzü kadar güzel bir kalbi var..Baran ile Ada’nın tam tersi bir
yumuşaklığı da..O herkese karşı saygılı, taşkınlığı yok..En öfkeli olduğu
anlarda bile..O üzüldüğünde de, sevindiğinde de gözyaşlarına sığınmayı seçiyor,
suskunluk onun diğer adı..Yaşadıklarına ve başlarına gelene memnun olmasa da
razı..Rüzgâr’ın da ikinci annesi gibi..Ona Ada’dan daha yakın olduğunu
görebiliyoruz. Bir anlamda Rüzgâr ile Maya birbirine çok benziyor. İkisi de
sakin ve suskunluğa sığınanlardan.
Maya’nın Halfeti’de yaşadığı en büyük
travmalardan biri de, yüreğinin sınavı oldu elbette..Bilmeden kardeşinin
sevgilisine âşık olan, aslında hiç suçu da olmayan Maya, çektiği kalp
ağrısından yine kendi suskunluğuna sarıldı. Çünkü yapı olarak kendisi ne kadar
hassas ise, aynı zamanda kimseyi üzemeyecek kadar da fedakâr..Son dönemde
Serdar aşkından bir nebze olsun uzaklaştığını görüyoruz, Emre’nin hayatına
girmesi, Maya’nın yaralarla dolu kalbine ilaç olacak gibi görünmekte..
Ayşe..
Şüphesiz, en iddialı ve hikâyesi en acıklı
olan gençlerimizden biri Ayşe..Kendi halinde, masum, tertemiz bir kız tanıdık
en başlarda..Ayşe, hala da öyle..Onunda yaşadıkları ele avuca sığacak gibi
değil. Hayatı sürekli altüst olan bir genç kız..Çalışkan, zeki ve
mantıklı..Yaşından olgun oda Maya gibi..Ama yeri geldiğinde Ada gibi çıkışları
da var..Bir noktada Ada ile Maya karışımı diyebiliriz Ayşe için..Önce ablasının
hamileliği, hiç sevmediği bir adamın evinde bir odaya tıkılmaları, Baran ile
olan ilişkisindeki hassas noktalar, Narin’in onu kabullenemeyişi, ablasının
itilip kakılması, tüm bunlara rağmen onun kendini kurtarmaya çalışması, azmi,
başarısı ve en nihayetinde ablasının aslında annesi olduğunu öğrenmesi…Yok
artık bu kadar da olmaz dediğimiz bu hikâye, aslında izlerken niye olmasın
dedirtiyor bize..Ayşe’nin ruh sağlığının bu kadar şok arasında sağlam kalması
bile bir mucize..Öfkenin genç bedenlerdeki önüne geleni yıkma, kırma hevesi,
Ayşe’de de ortaya çıksa bile, geçen zamanla birlikte inadını bir parça kıracak
gibi görünüyor..Ayşe, babasının kim olduğunu öğrenecek mi bilmiyoruz, hikâyenin
bir diğer can alıcı noktası da bu malum. Annesini affedip kabullenebildiği ve hikâyesini
dinleyebildiği gün, babasının kim olduğunu öğrenmek isteyecektir elbette ve bu
durum yeni bir travma yaşamasına sebep olacaktır. Yine de Ayşe karakteri,
narin, adaletli ve dürüst karakteri ile örnek alınacak gençler arasında yer
alıyor..
Asım..
Ah Asım…Ne kadar yazsak, ne kadar anlatsak,
Asım’ı ifade etmek mümkün olmayacak..O, aslında tüm gençlerin tam
ortasında..Onlara “sizinki de dert mi” diyecek konumda..Çevresinde olup biten
her şeyi yüreğine gömen, çocukluğunun, gençliğinin tadını çıkaramamış, annesi
ile sığındığı bir göz odada, dünyalara sığmayacak bir kalbin sahibi Asım..O,
bedenindeki engelleri yüreği ile aşmış, öyle ki bazen ettiği bir cümle ile
aslında asıl engellinin kendisi olmadığını öyle güzel anlatıyor ki..Kocaman bir
kalbi var Asım’ın, herkese yer var, babasına en çok..Babası ile aynı evin
içinde, onun damla sevgisine hasret olan Asım, kendisine verilmeyen sevginin,
kardeşi Mehdi’ye verilmesine kırılsa bile, ona yardım etmek söz konusu olunca,
gözünü bile kırpmıyor..O, sevgi ile her engelin aşılabileceğine
inanmış..Aslında çok seviliyor Asım..Konaktaki herkes onun üzerine
titriyor..Ama Asım’ın gözünün içine baktığı, bir gülümseme beklediği tek kişi
var, o da babası Kendal…
İçinde ne fırtınalar kopuyor kim bilir..Bazen
söylüyor, bazen gözleri ile konuşuyor..Onun bir bakışı, yüreklere ok gibi
saplanıyor. Bazen de boynunu büküp, arkasını dönüp çekip gidişleri var Asım’ın..Ne
kadar uzaklaşsa, o kadar saplanıyor çaresizliğine..Onun sadece bedeni engelli,
yüreği engin bir deniz, adaleti sonsuz, sevgi anlayışı tarifsiz..Onu
sahiplenmeyen babasının, oğlum diyerek bağrına bastığı kardeşini, “o benim
kardeşim” diye sahiplenecek kadar da delikanlı..
Asım takım elbise giyemeyecek belki, araba
süremeyecek, onun tek mutluluğu bir pamuk şekerin çubuğunda saklı kalacak ama
Asım ve Asım gibilerin yüreklerindeki merhamet, sevgi ve vicdan, biz kendimizi
sapasağlam zannedenlerin hiçbir zaman elde edemediği tek erdem olacak..
Melek…
Melek, öylesine sıkışıp kalmış biri ki o
konakta ve o hayatta..Abisinin baskısı altında var olmaya çalışan gencecik bir
kız ama fazlasıyla yorgun onunda yüreği yaşadıklarından sonra..Onun da diğer
gençlerden geri kalır yanı yok, sevgilisin ölmesi, abisinin neredeyse onu cayır
cayır yakması bir yana, şimdilerde hiç olmayacak birinin peşinden koşmakta..Ne
yapacağını bilmiyor Melek, tek bildiği yaşadığı o cendereden kurtulmak, kendi
ayaklarını üzerinde durmak, ben de varım bu hayatta diyebilmek…Bunu ne kadar
başaracak henüz bilmiyoruz..Melek çok baskın bir karakter değil. Ama hikâye
dönüp dolaşıp onu kilit noktası haline de getiriyor..Hiç bir olaya karışmadan
kenarda otururken, bir bakmışsınız ki en gizli sırlar Meleğin avuçlarında..Çok
fazla yük taşıdı, abisi Kendal ile olan savaşı hiç bitmeyecek, onun gibi çok
genç kız var, Melek yaşadığı avludan çıkıp, tahsil hayatına devam edebilirse,
onun yaşadığını yaşayan pek çok kıza da umut olacak şüphesiz…
Serdar..
Yaşadığı kusursuz hayattan, Halfeti’ye
gelince bunalımlara giren Ada kızımız için, onu orda tutacak bir sebep olarak
tanıştığımız Serdar, aslına bakarsanız hiç ideal bir eş adayı falan değil..Hali
hazırda hala boş gezenin kalfası olarak çalışma yaşantısına devam eden Serdar, bilmeden
dâhil olduğu aşk üçgeninin bunalımını ve bu hikâyenin suçsuz mahkûmlarından
biri olma durumunu tam olarak aşamadı..Aslına bakarsak, Serdar’ın hiç suçu
yok..Zaten Ada-Maya-Serdar üçgeninde suçlu olan hiç kimse yok, ama üzülen
çok..Yakışıklı bir çocuk Serdar, Ada’yı gerçekten seviyor..Maya’ya umut vermese
de onun incinmesini de istemiyor. Kesinlikle kötü biri değil Serdar..Tek kusuru
o yaşa gelip hala bir baltaya sap olamaması..Hikâyenin içine uzun zaman dâhil
olmasına rağmen, onun bu başıboş halleri göze batıyor..Ada ile ilişkisini yeni
yeni düzeltmeye çalışan Serdar, mutluluğu bulacak mı bilinmez ama bir an önce
iş bulsa iyi eder..
Emre..
Emre karakteri başta hayli itici gelse de,
zaman geçtikçe ısınmaya başladığımız biri oldu..Maya’nın umutsuz Serdar aşkına,
bir yara bandı olarak düşünülen karakter, sevimli, sempatik bir genç delikanlı..Elbette
tüm Karagül gençleri gibi onun da acı bir hikâyesi var..Annesini öldürmüş, isteyerek
değil elbette ama bu tüm hayatını etkileyen bir travma olarak onun içinde
kalmış. Hazırcevap ve ukala, ayrıca bir parça sorumsuzluk ta var Emre’de ama
göze batmıyor. Zira bu sorumsuzlukları, kendinin birilerine yardım etme arzusundan
kaynaklı..Arkadaş canlısı ve fedakâr olan Emre, arkadaşları söz konusu
olduğunda kendini ateşe atmaya da çekinmeyecek kadar gözü kara…Maya’nın şahane
gözlerinin de bu olumlu özellikleri ortaya çıkarma arzusunda payı olsa gerek..
Teyzesi ile beraber yaşayan Emre’nin, Maya için biçilmiş kaftan olduğunu söylemeye
gerek yok…Hayli sempatik ve romantik olan Emre, Maya ile aşk denizine yelken
açacak gibi görünüyor…
Deniz..
Deniz, Oğuz Komutan’ın sonralardan çıkıp
gelen kızı..Tam Ada’ya kanka olacak bir tip. Öyle de oldu zaten..O da atarlı,
öfkeli, deli dolu, birazda boşboğaz..Annesi ile babasının ayrılığından
fazlasıyla etkilenip, babasına hayli öfkeli olan Deniz, babasına sığınmaktan
çekinmedi. Şimdilerde babasının evinde, arada derede arkadaşları ile takılan
Deniz’in gençler arasındaki olaylara katılması dışında çok fonksiyonunu
göremiyoruz. İlk başlarda, Ayşe’ye bir rakip mi düşüncesi hayli yoğun oluşmuştu
benim nazarımda ve fakat Baran ile Ayşe arasındaki hassas dengeyi bozmadılar.
Deniz’de her bir arkadaşına yardımcı, ama kendisine faydası olmayan bir
karakter olarak hikâyenin içinde yol almakta. Onun bunalımları çok alışılmış
gelse de..Karagül bu…her an bir sürpriz patlak verebilir..
Onlar, zorlu toprakların, keskin rüzgarların güçlü fidanları..Her
birinde, kısacık ömürlerine rağmen, yaşanmış birkaç ömürlük
birikmişlik..Yüreklerinde yük, sırtlarında kambur var…Direniyorlar her acıya,
kimi zaman elele, kimi zaman birbirlerine sarılarak, kimi zaman kavganın tam
ortasında, bırakıp kendilerini hıçkırıklara teslim olarak…
Pek çoğunuzun izlerken, “yok canım, olur mu
böyle şeyler” dediği olayların, aslında bir yerlerde olduğunu,yaşandığını
hepimiz biliyoruz..Karagül gençleri de, aşklarıyla, acılarıyla, hüzünleriyle,
kahkahalarıyla, bin bir çeşit renk sunuyorlar bize ekrandan..
Baran karakteri ile Mert Yazıcıoğlu…
Ada karakteri ile Ayça Ayşin Turan..
Maya karakteri ile İlayda Çevik…
Ayşe karakteri ile Sevda Erginci..
Asım karakteri ile Can Atak…
Melek karakteri ile Sebahat Kumaş…
Serdar Karakteri ile Burak Çelik…
Emre karakteri ile Feyzan Soykan..
Deniz karakteri ile Su Olgaç..
Hepsi çok güzeller, çok yetenekliler…Bizleri
tanıştırdıkları bu karakterler için yüreklerini ortaya koydular..Hepsine
kocaman teşekkürler verdikleri keyif, sundukları hikâyeler için..Yolları uzun,
yürekleri hep böyle güzel kalsın…
Siyah İnci’den sevgiyle…
Kaleminize sağlık :) çok güzel ifade etmişsiniz yine.
YanıtlaSilAşk yeniden için de bir yazı bekliyoruz sizden...
Teşekkür ederim, yazacağım onu ilk fırsatta..
YanıtlaSil