21 Ocak 2014 Salı

Sezonun bombası Fatih&Harbiye'nin bombası patladı...

Fatih&Harbiye ilk başladığında Sezonun bombalarından biri demiştim. Nitekim ilk bölümlerde, dediğim çıktı. Dizi, gerek oyuncuları, gerek anlattığı hikâyesi ile sevdirdi kendini. Başrolde iki başarılı oyuncu olunca da, iyice cazip hale geldi.

Ve fakat her zamanki rant canavarının kurbanı oldu dizimiz ne yazık ki. Hep aynı, yine aynı. Yahu bir defada farklı olsun. Şöyle gümbür gümbür bir senaryo olsun, hareketli, heyecanlı, seyirciyi gözünü bile kırpmadan ekrana bağlayacak olaylar seyredelim. Ama yok. İllaki uzatacağız, sıkacağız ekran başındakileri, bir süre sonra yazacak konu da bulamayacağız ve dön dolaş aynı şeyleri sunacağız, en sonunda da reytinglerin düştüğünü bildiren çanlar çalmaya başlayacak..

Başka türlü olmaz demesin kimse, alın size Karagül..Dizinin her sahnesi aksiyon.. Duraklama, sıradanlaşma yok..Demek ki oluyormuş, yapan yapıyormuş..

Açıkçası son zamanlarda Fatih Harbiye beni o ilk heyecandan çok uzaklaştırdı. O içimi bayıltan yarı arabesk melodileri eşliğinde, sakız gibi sündürülmüş hikâyeler izlemekten yoruldum..Gereksiz konular, ana konudan uzaklaştırırken hikâyeyi, gereksiz karakterler de üzerine kapak oldu adeta..

Gelelim bu haftaya mesela…

Pelin’in onursuz ve ısrarcı hali fazlasıyla sevimsiz ve itici hal almaya başladı. Yahu başka işin gücün yok mu senin Pelin. Dünyada başka erkek mi kalmadı..Üstelik sen daha önce de kaptırmışsın Macit’i başkasına anladık..Son umut olarak Şinasi’ye kadar gidip hala sinsilik peşindesin ama Şinasi kardeşim sana güzel aşk dersleri verdi. Sanki kendisi çok başarılıymış gibi bu konuda. O değil de, Pelin’in onursuzluğu kadar, Şinasi’nin karaktersizliği de yenilir yutulur değil. Neriman’dan vazgeçemeyip, onu her görüşünde Küçük Emrah bakışlarıyla kendini ve aşkını acındırmaya çalışan Şinasi, aynı zamanda Rüya’ya umut vermekten de çekinmiyor maşallah..Burada hemen yazının başında bahsettiğim gereksiz karakterlerden birinin Rüya olduğunu belirtmek isterim. Ne kadar kötü bir oyunculuk sergiliyor. İnandırıcılıktan, samimiyetten uzak..Şinasi, yaşadığı mahalleden çıkmaya çalışan Neriman’a kızarken, kendi de aynı sınıfı atlamanın derdinde ama farkında değil. Onun bunalımlı halleri, manalı manalı laflar etmesi, boyundan büyük nasihatler ve dersler vermeye kalkması, ikilemleri beni deli ediyor gerçekten.

Sözün özü : Pelin ile Şinasi..Al birini vur ötekine..

Öbür taraftan Şahika ile Cihan noktasında da durum pek iç acıcı değil. Hoş, Şahika zaten Cihan’a göre değil. Üç beş gömlek büyük kızımız oğlumuza hayat tecrübesi açısından. Cihan bunu ne zaman anlayacak Allah bilir. Öbür taraftan Şahika’nın belalısı(adı aklıma gelmedi), aradığı adamın Cihan olduğunu bilse, üstelik bir de burnunun dibinde..Cihan aldı başına belayı, haberi yok. Bu bölüm Şahika’nın giydiği pantolon beni şok etti doğrusu. Diziye katıldığından beri onun mini mini eteklerine öyle alışmışız ki, bir an kendime gelemedim onu pantolon ile görünce. Ama Şahika işi biliyor. Eteğe ne hacet, o her hali ile çekici olmayı beceriyor. Benim tahminim, oltayı en son Neriman’ın dayısına attı. Bakalım kısmetine ne düşecek.

Sözün özü : Cihan bu gidişle Şinasi’lere damat olacak !!

Bu hafta mesela beni en sinir eden olaylardan biri de, Cihan kardeşimin, Şinasi’nin avanslarına sanki kendi parasıymış gibi el koyması oldu. Yahu Şinasi, sen önce evinin kirasını öde, sonra ağalık yap. Yiyip içip geziyorsunuz da, annen evde iki gözü iki çeşme, elinde iğne iplik üç kuruşun peşinde..Cihan karakterine bir ayar verilmesi şart, zira fazlasıyla gözüne batıyor insanın. Hele hele Şinasi ile ikisinin tamamen zıt karakterlerini düşününce, ikisinin yakın dostluğu bir tuhaf oluyor..

Pelinler cephesinde ise ne hikmetse bir Neriman çılgınlığı aldı başını gidiyor. Anne-kız ikisi de yatıyorlar Neriman, kalkıyorlar Neriman. Hay Neriman kadar taş düşsün başınıza diyesim geliyor. Ne Neriman’mış kardeşim yahu. Uğraş uğraş bitmedi, tam tersine Pelin ve Feyza hanım Neriman’ı bitirmeye çalıştıkça, Neriman daha bir çıkıyor tepelerine haberleri yok. O değil de, Neriman’ın sahip olduğu ve hakkı olduğu servetin üzerine de oturmuyorlar mı..İnsan gerçekten zıvanadan çıkıyor.

Sözün özü : Feyza hanım, tam bir akbaba !!

Şirket cephesinde ise bana fenalık getiren diğer nokta, Pelin-Onur-Macit üçlüsünün anlam veremediğim kadar toplantı yapmaları. Sürekli bir toplantı hali mevcut. O toplantıdan bu toplantıya koşuyorlar ama ortada bir şey yok..

Dizinin iyice kısırlaşan konusuna acil çözüm bulma çabaları bizi bu hafta bir de Özgür ile tanıştırdı. Al sana gereksiz bir karakter daha..Sanırım Duygu’nun Onur ile arasındaki bir türlü çözülemeyen aşk problemine çare olsun diye düşünülen Özgür karakteri çok ta lazım olmayan bir karakter diye düşünüyorum.

Dedim ya dön dolaş aynı konular diye. Konu tatsızlaşınca gereksiz eklemeler yapılıyor. Bu haftanınki de eski aşk Defne olayı idi. Defne demişken sıra geldi Neriman ile Macit’e…Dizinin başından beri bir kaçma kovalama, itme-çekme yaşanıyor Macit ile Neriman arasında. Her şeyden önce uzun uzun bakışmalar yerine, iki çift laf etseler belki böyle saçma sapan ve incir çekirdeğini doldurmayan konular, çok önemliymiş gibi sunulmayacak bize. Ama nedense hep aynı. Neriman emin değil, güvensiz, Macit kendini anlatmaktan aciz. Her lafın başına, böyle olursa olmaz şartını ileri sürmekte..Neriman fazlasıyla naz yaptı zaten, onun Macit’e olan aşkını itiraf edememesinden boğulmuştuk, şimdi de çok sıradan kaprisler ve tartışmalar yaşanıyor aralarında. Bu kadar tutkulu başlayan bir aşkın(ilk bölümleri hatırlatmak isterim), böylesine sıradanlaştırılması da üzücü olduğu kadar sıkıcı. Sürekli bir kısır döngü var. Macit kendini anlatmaya çalışıyor, Neriman şüpheleniyor, biri arıyor, öbürü açmıyor, olmadı sahilde buluşup bakışıyorlar. Üstelik her şey pamuk ipliğine bağlı. Biri her an terk edecekmiş gibi, diğeri de sanki bu terk edilişi bekler gibi..

Sözün özü : Güvenmeden olmaz !!

Aslı ile Emre arasındaki her bölüm yaşanan aynı olaylar, Emre’nin önce pişman olup kapıya dayanması, sonra öfkelenip kapıyı tekmelemesi, Şinasi’nin bir Neriman’a bir Rüya’ya dönmesi, Macit’in güven vermeyen tavırları, Neriman’ın nazları, küsmeleri barışmaları, Cihan’ın Şahika’ya sürekli askıntı halleri, Şahika’nın her cümleye alaylı alaylı konuşması, Faiz beyin kör gözleri, Gülter hanımın idare etmeleri, Şinasi’nin bayıltacak kadar arabesk besteleri, beste çalışmaları, Fahriye ve Neriman’ın oturup Macit hakkında konuşmaları, Pelin’in oyunları, bağırmaları, ağlamaklı ses tonu, İnci hanımın donuk ifadeleri, duygusuz ses tonu, mimiksiz yüzü, Macit’e yapılan baskılar, Macit’in tepkileri, Şinasi’nin evindeki para muhabbeti, geçim sıkıntısı… Hepsi ama hepsi her bölüm görebileceğiniz olaylar. Uzun uzadıya, öyle büyük bir gelişme olmadan… Üç beş bölüm kaçırsanız, kaldığınız yerden devam edersiniz o derece.

Sözün özü : Sıkıcı !!

Benim görüşüm, bu şekilde giderse Fatih&Harbiye bu sezonun sonunu getirse de, yeni sezona işi zor… Sadece Kadir Doğulu’nun çok yakışıklı ve çekici oluşu(9 yaşındaki yeğenim bile hastası) ya da Neslihan Atagül’ün güzelliği, her ikisinin de güzel oynuyor olmaları bu işi kurtarır mı? Yorumu size bırakıyorum bu noktada…

Siyah İnci’den sevgiyle…


www.twitter.com/blackpearl42

6 yorum:

  1. Merhaba,
    Yazınızı okuduktan sonra tuhaf bir şey hissettim, emin olamadım önce ne olduğundan ama hemen sonrasında fark ettim ki fazla acımasız bulmuşum yazınızı. Kırıcı olmak istemem ya da yargılayıcı, elbette herkesin beklentisi, beğenileri, seyir zevki çok farklıdır, bir sahneden benim aldığımı siz almaz ya da sizin aldığınızı ben almam, benim beğendiğim bir tür size çok kuru gelebilir vs. Uzar bu liste. Ancak burada bana "acımasızlığı" düşündüren sanki dizi tamamen boş ve hikayesiz gibi aktarmanız oldu. Hele de Karagül kıyaslamanız esas acımasız olan nokta bence çünkü iki dizi tamamen elmalar ve armutlar gibiler. O kadar birbirinden farklı iki tarz, iki hikaye şekli ki, kıyaslamak çok yanıltıcı bence. Fatih Harbiye'nin koyu bir izleyeni değilim, ama mesela hiç izlememiş olsam ve bu yazıya rastlasam tamamen boş bir iş olduğunu düşünürdüm ama öyle değil. Ben de izledim diziyi ve siziokurken düşündüm, hiç de bana burada okuduklarım gibi gelmedi. Hikayenin özü gereği Fatih Harbiye ne Karagül gibi aşırı ajitasyona, ne de başka ağalı diziler gibi kavga-kıyamet entrika üzerine gidemez, hikayenin temeli o tip bir şey değil çünkü. Daha sakin, kendi halinde bir hikaye, ve yazınızda "hiç bir şey olmuyor" olarak söylediğiniz şeyler bu hikayenin ve de hikayede olabilecekler. Bu diziden bir Kendal çıkamaz, çıkmaz her şeyden önce romana yazık olur. Ki şu haliyle bile romandan çok farklı gidiyorlar. Bence asıl konu hikayenin özü olan roman, o roman böyle bir yapıya izin veriyor çünkü. Ama dediğim gibi sizin bakışınızla benim ya da bir başkasının ki çok farklı olabilir, o yüzden yazınızı tüm oyunculara, kanala da eklediğinizi görünce üzüldüm çünkü bu kadar keskin bir "olmamış"ı hak etmiyor bu dizi, o kadar vasat ve yanlış hikayeli diziler var ki. Mesela ben de Adını Kalbime Yazdım, Karagül gibi işlerin hikaye olarak çok yanlış olduğunu, çok yanlış noktalara vurgu yaparak belli karakter tiplerini öne çıkardıklarını, çok erkek merkezli hikayeler olduğunu düşünüyorum, hani tabiri caizse onların yanında fazla naif kalıyor Fatih Harbiye. Neyse sözün özü, sizi de sözlerimle kırmak ya da yargılamak gibi bir algı yaratmak istemediğim için, bu dizinin emeğinin de daha hakkaniyetli bir şekilde verilmesini arzuladım. Kaldı ki zaten dizinin ne süre için planlandığını bilmiyoruz, yani şu an kanalın en yüksek reytingli işlerinden ve çok da seveni var gördüğüm kadarıyla. Ve neler olacağını ileriki bölümlerde de bilmiyoruz.....
    Derseniz ki, "ama bu benim için böyle, sıkıcı" ama işte o çok kişisel bir tercih (ve elbette burası sizin kişisel alanınız, istediğinizi yazacaksınız tabii ki) ve bu yüzden tüm oyunculara kanala, blogunuzu okuyan herkese açtığınız için ben biraz daha hakkaniyet dengesi aradım sanırım. (ki aslında o da yine sizin seçiminiz, kendi kişisel alanınızda, onun da farkındayım)

    Sadece bunları paylaşmak istedim. Umarım kendimi doğru ifade edebildim. Hoşçakalın:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için teşekkürler..Okuduğunuz için de..Ama her zaman ki gibi, ne söylemeye çalıştığım anlaşılmamış ne yazık ki..Dediğiniz gibi herkesin algılaması farklı..Karagül ile hangi konuda kıyasladığımı tekrar okuyun. Yazımda Karagül ve Fatih Harbiye karakterlerini kıyaslamadım, onu nereden çıkardınız anlamadım. Ben olayların akış ve sonuçlanış hızına göre kıyas ettim..Karagül tek örnek değil ayrıca. Yazımda bahsettiğim tüm olaylar, neredeyse dizinin başından beri tekrarlanan olaylardan ibaret. Ben bunu eleştirdim. Lütfen tekrar okuyun..Ayrıca sizin yanlış bulduğunuz işler başkalarının çok hoşuna gidiyor olabilir. Her dizinin formatı ve izleyici kesimi ayrı. Ben haftada 20 dizi takip ediyorum. Her sahneyi, her diyalogu takip ediyorum. Bakış açım ve eleştirilerim elbetteki sizinkilerden farklı olacak.. Ancak reyting tablolarına hiç bakmadığınız belli oluyor. Zira Fatih Harbiye hiçbir zaman sizin göklere çıkardığınız kadar başarılı bir grafik izlemedi reyting olarak. Kırılacak incinecek bir konu kesinlikle yok, tam tersine söylediğiniz gibi benim anlama ve bakış açım sizde olmayabilir, sizinki de bende. Ancak bu kadar savunduğunuz dizinin koyu izleyeni olmadığınızdan, bende pür dikkat izleyen ve notlar alarak, inceleyerek yazan biri olduğumdan, yazdığım her cümlenin sonuna kadar arkasındayım. Acımasız değilim sadece gördüğüm gerçekleri yazıyorum, blogumu takip ediyorsanız çok övdüğüm beğendiğim yapımlar da var.. :) Sevgiler..

      Sil
    2. Merhaba tekrar, benim de söylemeye çalıştığım anlaşılmamış;ben karakterleri kıyasladığınızı düşünmedim tam tersine dediğiniz gibi olayların akış hızı vb senaryo yapısı ile ilgili durumu kastettim. Hiç bir şekilde diziyi göklere çıkarmadım, yazımda asla böyle bir ifade yok, sadece kendi içinde devam eden bir iş demek istedim. Reytingler hepimizin malumu, pek çok gazetede var. Bu dizi de 5-6 civarıydı, oynamalarla o bantta seyrediyor. Bunun dışında çok yüksek oranları olduğunu asla söylemedim, kanalın en yüksek oranlı işlerinden dedim ki kanalın zaten çok yüksek oranlı işi yok. Son olarak da beğenmek zorunda değilsiniz, övgü yazısı yazmak zorunda da değilsiniz, dedim ya burası sizin alanınız ben sadece hakkaniyetli olunması açısından baktım; ben oyunculardan biri olsaydım bu yazıyı hak etmediğimizi düşünürdüm demek istedim, o niyetl ve bu niyetimi aktarmak için yazdım. Ama elbette ki siz böyle düşünüp yazmak durumunda değilsiniz, bunu da tekrar tekrar belirttim. Bu yorumu da girmemin amacı da, işi karşılıklı bir yazışmaya dökmek, ille benim gibi düşünün ben haklıyım demek değil, benim de yazımda anlaşılmayan noktaları netleştirmekti. İyi geceler:)

      Sil
    3. Teşekkürler, sevgiler :)

      Sil
  2. Əvvala Salam...vaaayyyyyy bax buda çox yaxşı alınmış. Mən düzünü desəm sizin bu yazdıqlarınıza bir nov heyran olmuşam.Uzun yazıları oxumayı heç sevmem. Eyni mənada olan hekayələri sevməm, eyni sonla bitən sonluqlara vaxtımı ayırmam. Sanki insan sonunu bilir və maraqsız gəlir izləmək oxumaq və takip etmək istəmir. Ama sizin bu yazdıqlarınızı oxuduqca sanki insanı sözlər özünə çəkir. oxuduqca daha uzun olmasını və sonunun heç bitməməsini istəyir oxucu. və bir sözlə MÖHTƏŞƏM. yadınızdadı mən sizin bir twitinizə yazmışdımki Muhteşem insandan Mühteşem söz. düzdü bu dünyada mühteşem insan yoxdur ama mühteşem olmaya çalışanlar var. bax sizdə onlardansız. Və mənim idealımsız. Sizi çooooooooooox sevirəm canım bacım)))))) birdə mənim bu yorumlarımı onayladığınız üçün xüsusi təşəkkürlər

    imza: Zülmətdə Nur

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler güzel yürekli kardeşim sağ olasın :)

      Sil