Karadayı, dün akşamki bölümüyle
bir kez daha ekran başına bizleri bağladı. Biz, üçüncü sezona ne izleyeceğiz
diye düşünürken, dizinin temposu her geçen gün biraz daha yükseliyor. Pazartesi akşamlarının tartışmasız galibi
karşısında hiçbir dizi barınamıyor ne yalan söyleyeyim. Bakalım dizimizin bu
haftaki bölümünden bizim kalemimizin payına neler düşmüş..
Şimdi öncelikle Feride kızımızdan
başlayayım. Zira hâkime hanımın hem çok zeki, hem de çok saf oluşu beni çok
rahatsız ediyor. Kardeşinin intihar sebebini araştırırken, odasının altını
üstüne getiren Feride kızımız, niye yatağa bakmayı akıl etmez. Hâlbuki veda mektupları ya da buna benzer
evraklar genellikle hep yatağa konmaz mı, insan ilk önce oraya bakmaz mı? Al
işte, sen saf saf kitapların arasını karıştırırken, Melih’in her şeyi açıklayan
mektubu Mehmet Saim beyin eline geçti..
Mehmet Saim Bey deyince, burada biraz soluklanalım canlarım.
Zira Erhan Yazıcıoğlu, efsanevi bir oyunculuk sunuyor bizlere. Oyunculuğu
karşısında saygıyla eğilmek lazım, çok uzun ömürlü olsun, bol boy oynasın, biz
de keyifle izleyelim. Mehmet Saim beyin
kötülüklerine akıl sır ermiyor doğrusu. Kırk yıl hatırı olan bir fincan kahve,
ölüm sebebi de oluyormuş sayesinde öğrendik. Adamın şeytani bir zekâsı, bir o
kadar da kötü bir kalbi var gerçekten. Ben bu adam ağlarken bile duygulanmıyorum o yüzden. Gitmiş Melih'in mezarına gözyaşı döküyor, yahu be adam, oğlun hayattayken yerin dibine geçiriyordun, şimdi yerin dibinde yatarken mi göklere yükseldi gözünde, pes !! Hizmetçi kızda aldı Melih’in mektubunu
Mehmet Saim beye verdi. Yahu kadın, zarfın üzerinde koskocaman Feride yazıyor,
niye veriyorsun babasına. Feride akşam gelince ver değil mi?.
Feride’nin mektuptan haberdar olması da işe yaramadı, ben o
mektubu daha açarken kendi kendime dedim ki
“Ben de bu Mehmet Saim beyi tanıyorsam, o mektup değişmiştir”. Dediğim
çıktı çıkmasına da, içinden de büyük bir saçmalık çıktı. Zarfın üzerinde el
yazısı var, içi daktilo. Ama bizim hâkime hanım saf olunca, fark etmedi. Bu
zarfın dışı başka, içi başka diyemedi. Kardeşini kaybetmenin acısıyla pek
sağlıklı düşünemiyor diyerek kendimi avuttum bende..
Biz mektup amacına ulaşmadı diye üzülürken, tam bir ters
köşe oldu ve M.Saim bey o mektuptan sonra Turgut Savcı’nın ipini çekti. Aman
Allah, nasıl keyiflendim önce. Bayıldım bayıldım. Hele o mahkeme sahnesi.
Turgut savcının alaycı ve arsız tavrı deli etti beni. Âmâ kalem kırılınca “oh
oh adalet bu işte” dedim...Turgut Savcı’nın bile beklemediği sonuç hepimizi alt
üst ederken, kafamıza takılan “Nazif baba nasıl kurtulacak”sorusu da
sevincimizi kursağımızda bıraktı elbette. Zaten bu dizinin çok sevilmesinin
sebebi de, olayların tam çözüldüğünü zannederken tekrar karışması değil mi.?
Turgut amcamın çırpınışlarını çok keyifle izledim, darbe
kendisine en güvendiği yerden gelince daha da bir arttı keyfimiz elbette. Bu
arada Turgut savcıdan nefret etmek ile Sevgili Yurdaer Okur oyunculuğuna hayran
olmak ikilemi yaşayan tek ben değilim sanırım...Hele hele Mehmet Saim amcam ile
Turgut Savcı’nın karşılıklı sahneleri cidden ders alınacak kadar muhteşem…
Diğer yandan bu Songül ile Yasin’e bayılıyorum ben. Çok
tatlılar, çok temizler değil mi…Ama benden söylemesi, o ikisinden mutlu son
beklemiyorum ben. Öyle ya da böyle bu ikisi kavuşamayacak gibi geliyor bana, o
kadar fenalık arasında..
Hazır Yasin demişken, bu bölümde döktürdü adeta..Merdan’ı
dize getirdi, alnından öpesim geldi, helal olsun. Ama ben de bu Merdan’ı
tanıdıysam, bunun bedelini Yasin’e ağır ödetir gibi geliyor.
Osman kardeşim de ne kadar karizmatik oldu son zamanlarda. O
liseli deli oğlan gitti, aklı başında olgun, pırıl pırıl bir genç çıktı geldi..
Son zamanlarda değişen biri de Orhan abimiz. Adam genç
yaşında ağa oldu daha ne olsun. Babasının küçük oğlu, koğuşun büyük ağası
Orhan, ileride Merdan’a ve Necdet’e rakip olursa hiç şaşmam…
Ha Necdet…Necdet kardeşim, cidden fena karizmatik bir imaja
sahipti gözümde. Böyle Ayten’i sevmeler, korumalar, sahip çıkmalar falan
derken, epey yüce bir tahta oturttuk kendisini. Ama ne oldu. Adam bir anda
zıvanadan çıktı, eski canavar haline geri döndü..O kibar, naif adam gitti,
yerine kaba saba bir âlemci geliverdi. Tamam, haklı olduğu yerler var…Ayten
kızımız da az naz yapmadı kendisine, fazla naz âşık usandırırmış ta, böyle
insanın gözünün içine de sokulmaz ki bazı şeyler. Tamam, Ayten ile uğraşmaktan
yorulduysan boşan kurtul., Ayten’de sana bayılmıyor zaten. Ama sevgili bulmak,
geceyi gündüze karıştırmak neyin nesi…Anacım o şarkıcı da pek bir sıradan geldi
bana…O ne…Geçmiş Ayten’in karşısına, işte senin kocanda şöyle iyi, böyle
şahane, bana da bak kolye aldı deyip kızın burnuna soktu kolyeyi…Yahu adamın
karısına öyle laf edilir mi be Süeda. Üstelik bir kolye ile mi fethedilir kalp,
sen bu kadara mı sattın kalbini demez mi insan…Ayten kızım saf tabi sesini
çıkarmadı da, bu hatunu ben hiç sevmedim, yakıştırmadım ne Necdet’e, ne de
diziye…
Bu arada hazır sevmediklerimden söz ederken, Suna’ya da iki
laf edeyim. Suna’nın foyası meydana çıktı. Hayret ettim, nasıl öyle bir hata yaptı.
Feride’nin bazı gerçekleri görmesi iyi oldu. Hiç olmazsa, bundan sonra yardım
etse de gözümüze de az sevimli görünse değil mi?
Gelelim Mahir’e…Mahir, Turgut Savcı’ya ulaşmak için, sahte
avukatlıktan, sahte müstahdemliğe terfi etti. Anacım, adama müstahdem önlüğü
bile yakışmış ben daha ne diyeyim. Bu arada canlarım, lütfen not alın, Mahir o
cezaevinden o müdürü dövmeden çıkmaz benden söylemesi..
Buraya kadar her şey güzel, biraz karışık ama olsun, tatlı tatlı
izleniyor, ama o son sahneye iki laf etmezsem çatlarım. Yahu Mahir, sen nasıl
girdin Turgut Savcı’nın yanına. Ne ara indin aşağı, ne ara buldun kapının
anahtarını…Kesinlikle Mahir’in oraya nasıl girdiğini, artık geçmişe dönüp mü
göstereceksiniz bilmem ama bunu bekliyorum kendi adıma. Ayrıca niye üç kibritin
var senin? Memlekette kibrit kıtlığı mı var. Al yanına üç beş tane daha. Hatta
bir kutu al, doya doya konuş adamla. Mahir, onu oradan kaçırmaya kaçırır da,
Turgut Savcı, Mahir’in istediğini yapar mı, benim umudum yok açıkçası. Bakalım,
ilerleyen bölümlerde cevapları alacağız diyelim ve yazımıza burada son verelim…
Siyah İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder