25 Aralık 2014 Perşembe

Önce Kara olan Paraydı..Şimdi ise aşklar...



Geçen sezona bomba gibi düşen Kara Para Aşk, özgün hikayesi ile kaliteli bir polisiye dizi izleyeceğimiz imajını bizlere sunsa da, bu sezon ne yazık ki, o çizgiden fazlasıyla uzaklaşarak, hem izleyicisini hayal kırıklığına uğrattı, hem de geçen sezonun cazibesini yitirdi..

Bölüm yorumlarına geçmeden önce, diziyi başından beri ilgiyle takip ettiğimi ama hiçbir yere ilerlemeyen hikayeyi süslemek adına, diziyi aşk üçgenleri ile doldurmanın da, Kara Para Aşk karizmasını yerle bir ettiğini belirtmek isterim.

Geçtiğimiz hafta, sevgili okuyucularıma yazı sözü vermiş ama yerine getirememiş olduğumdan, bu haftaki yazıda, geçen hafta ile birlikte, iki bölümünde geniş bir yorumunu yapayım dedim..

Gelelim bölüm yorumlarına.

Nedret mi, nefret mi bilmem ama tehlikeli olduğu kesin…

Diziye katılan yeri karakterimiz Nedret haladan başlayalım. Aslında iyi oldu, zira anneleri de öldükten sonra, üç kız kardeş iyice zıvanadan çıkmışlardı. Onları toparlayacak biri lazımdı başlarına. Nedret hala başta bana fazlasıyla itici geldi, ama şüphesiz Işıl Yücesoy’un kusursuz oyunculuğu sayesinde, Nedret hala karakteri önemli bir karakter oluverdi..Ve tabi ki de tehlikeli..Çok politik ve kriz zamanlarında nasıl davranacağını çok iyi bilen Nedret halamız, ipleri eline alıverdi hemen..Çok akıllı bir kadın ve bir o kadar da içten pazarlıklı. İyi görünüyor ama lafını da esirgemiyor. Şefkatli olabildiği kadar acımasızda olabiliyor. Kızların yanında sığıntı gibi yaşayan Mert ile yaptığı konuşma, ona vurduğu ağır tekme tüylerimizi ürpertti doğrusu. Ama ne yalan söyleyim, Mert sanki hiç Tayyar’ın oğlu değil. Nedret halamız, onu kendine getirdi.  Silkelendi Mert, aklı başına geldi onun sayesinde. Hani derler ya, devlet gibi kadın. Sanki Nedret hala için söylenmiş o söz.. Yani sözün kısası, kimin iyi kimin kötü tarafta olduğunu artık anlayamadığımız dizimizin, gizemli bir karakteri daha oldu..

İşler zaten karma karışık, barı senin ömrün ömrüme dolansın…

Geçen hafta malum isteme olayları ve Ömer’in evlenme teklifi gündeme oturmuştu. Tekrar ediyorum, siz siz olun gerçek hayatta böyle Ömer gibi önce içten bir türkü söyleyip, sonra önünüzde diz çöküp ‘ömrüm ömrüne dolansın” diyecek bir erkek beklemeyin. Tüm karanlığa ve kötülüğe inat, onların aşkı elbette. Ömer’in iyi niyetli hallerine kıyamıyor insan. Bir de dürüstlüğüne. Ama söylemeden geçemeyeceğim, bizim Ömer de maşallah epey çapkınmış anlaşılan. Daha önce kaç kıza yüzük aldı bilmem ama öyle kaçamak cevaplarla Elif’i kandıramaz onu biliyorum.  Neyse, Ömer teklifin yaptı, yüzüğü de taktı. Peki, Fatma ablamıza ne demeli. Yahu ne lüzumsuz kadın. Sibel’in annesinden bahsediyorum. Hani kızını para için kurye yapıp, sonra ölünce kendinden başka herkesi suçlayan Fatma teyze. Yahu kadın, sen iki kızını da para için karanlık işlere sokarken çok iyi bir anneydin öyle mi? Birinin ölümüne sebep oldun, öbürünün de hayatın az kalsın mahvediyordun, şimdi kalkmış tam nişan günü Ömer’in vicdanına saldırıyorsun. E ne yapsın Ömer, hayata mı küssün. Senin kızın sütten çıkma ak kaşık sanki. Daha ne yapacak Ömer, Fatma ablası için, adam evini açtı yahu. Yani öylesine saçma, öylesine gereksiz bir sahneydi ki anlatamam. İzlerken elbette “besle kargayı, oysun gözünü” diyor insan içinden. O Fatma ablanın çığlıkları da, fazlasıyla rahatsız edici geldi bana..

Ömer teklifi etti, kız isteme tüm aileyi rezil etti..

Ömer’in ailesinin kız isteme merasimi evlere şenlikti doğrusu. Öncelikle ekran başındakilerin altın fiyatlarından haberleri var, onu söylemek isterim, Elif’e takılan o parmağım kadar bileziklerin,beşi bir yerde kolyenin, yedi metre kordonun fiyatını az çok tahmin ediyoruz. Öyle üç beş kuruş değil. Çatlasan orta yerinden, Ömer’in ailesi onları alamaz, çok abartı olmuş. Yazık, Elvan anne yol yordam sordu ama sorduğuna bin pişman oldu, Ayrıca Nedret halanın uzun uzun konuşması, çoktan evlilere has faaliyetlerde bulunan Ömer ile Elif’e örf, adet dersi vermeye kalkması da çok saçma geldi bana..Neyin derdindesin be halam. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş çoktan..Ancak, ikisinin evliliğini engellemeye çalışan Hüseyin abimize yaptığı manevrayı alkışlamadan edemem. Nedret hala, gözüne gözüne soktu Hüseyin’in ihanetini..

Ve tabii ki daha ilk günden rezil oldular Elif’in ailesine. Yahu ne alaka o Demet’in hırsızlığı o gece. Çok ama çok saçmaydı, ayrıca Nedret halanın herkesin içinde Melike’yi çağırıp işi ortaya dökmesi de çok çirkin oldu. Sahneyi uzatmak için yapılmış bu gereksiz hırsızlık olayı bana çok sıkıcı geldi. Üstelik Demet kızımız, hayli hızlı çıktı. Kafayı Mert’e taktı. Cin olmadan adam çarpmak niyetinde olsa gerek, ama daha kırk fırın ekmek yemesi de lazım o hayatın çarkına ayak uydurmak için..

Vicdanı ile karanlığı arasında bir Hüseyin..

Hani bir laf var..Akrabanın akrabaya ettiğini, akrep etmezmiş diye..Hüseyin deyince aklıma ilk bu geliyor. Emniyette kardeşini koruyup arkasından kuyusunu kazan, onun nişanlısını gözünü kırpmadan vuran, tüm karaktersizliğini ve kötülüğünü gözyaşları ile gizlemeye çalışan, ilk sezondaki tüm karizmasını yitirmiş biri o. Hüseyin demişken, onun ikinci hatuna ne oldu yahu..Ortadan yok oldular bir anda, o konuya bir açıklık bekliyorum şahsen. Hüseyin, vicdanının sesini dinleyebilen ama içine düştüğü karanlıktan da çıkamayan biri. Şimdilerde Arda kardeşimin yakın markajına alıp incelediği Hüseyin abımız, yeni bir cinayeti daha gözünü kırpmadan işledi dün akşam. Giderek dibe batan Hüseyin abımız, kendini kurtarmak adına daha kaç kişiye kıyacak bilmem artık. Biz Fatih’i kötü zannederken, Hüseyin onu geride bile bıraktı..Hazır cinayet demişken, dün akşam diziye veda eden Bahar karakterini de yazmadan edemem. Gerçekten midemizi bulandırdı Bahar ve ben o ölürken hiç acımadım..Bu kadar ahlaksız bir karakterin de zaten diziden çıkması isabet oldu..

Karanlığa boğulan aşklar..

Dizideki aşkların her biri karanlığını ortasına gömüldü. Pelin ile Arda çiftinden başlamak isterim..Çok ama çok şeker bir çift, ikisi de çok sempatik, cıvıl cıvıl ve aşıklar. Ama sanki Pelin fazla nazlı. Az biraz rahat bırak be kızım kendini, niye kasıyorsun bu kadar. Bak sen böyle naz yaparken, öbürü hamileyim bombasını patlattı.

Şimdi beni son zamanlarda rahatsız eden bir durumu da söylemeden geçemem. Daha önce O Hayat Benim, Medcezir gibi dizilerde de yaşandı bunlar, yahu bizim hastanelerimizde bu kadar entrika hangi ara döner oldu. Hastabakıcılardan doktor yapmalar, sahte rapor almalar, sahte ultrason görüntüleri çekmeler, başkasından çocuk yapıp sevdiği adama yutturmaya çalışmalar, ortalıkta uçuşan DNA raporları, bir günde çıkıveren babalık testleri..Kusura bakmayın ama kurgu bile olsa, izleyen kimse bunlara kanacak kadar saf değil..Beni çok rahatsız eden bir durum bu. Kadın gelmiş çıkmış Arda ile Pelin’in karşısına, ben hamileyim diyor, normal şartlarda adam onu kolundan tutar, başında bekler testin sonucunu. Öyle sen önden git, düzeni kur, hastabakıcıyı ayarla, ben senden boşanacağım ama sana da güveniyorum, ne söylesen doğrudur hikayesi fazlasıyla saçma, bunu da yazıyorum işte..İnsan boşanmak üzere olduğu kadına bu kadar güvenir mi…Üstelik Arda sen hayli gözü açık bir adamsın, maşallah Hüseyin Komiser’in telefon konuşmasının saatini, lafını sözünü hareketini takip edip, bazı sonuçlara ulaşacak kadar da zekisin, iş hatunlarla ilişkiye gelince mi saflığın tutuyor anlamadım ki..

Elif ile Ömer aşkında yapmacık haller..

Ömer ile Elif’in bu haftaki bölümde yaptıkları kaçamak, o havuz başı ergen muhabbeti falan da beni çok sıktı açıkçası. Şarkımız yok, hadi kendimize bir şarkı mı bulalım. Yahu hangi zamanda yaşıyorsunuz siz anlamadım ki. Kaldı mı böyle bir muhabbet artık. Şarkı tutalım da, o şarkı çıkınca dalıp dalıp birbirimizi düşünelim de, sen ilişkinin daha ilk haftasına yaşamadık tecrübe bırakma, sonra romantik takıl. İnandırıcı mı değil.. Hele o otel odalarının kapısındaki , “gelsem mi, gelmesem mi, oda servisi çikolata getirdi, ay öylemi iyi geceler” muhabbeti de beni çok sıktı canlarım..Yaşamadığınız bir durum kalmamış, neyin nazını yapıp, neyin çekingenliği bu acaba..Şimdi birde İpek çıktı başımıza, Elif ile Ömer aşkına, çıkıp gelen eski sevgili muhabbeti de hiç yakışmadı. Fazlasıyla demode. Üstelik bu İpek kızımızın bir de çocuğu varmış. İster misiniz o çocuk Ömer’den olsun. İpek karakteriyle diziye katılan Öykü Karayel’i görmek ve izlemek çok keyifliydi, ancak karakter anlamında İpek, diziyi uzatma çabasından başka bir durum değil benim gözümde.

Ama asıl konuşulması gereken bir aşk var ise ortada…

Tabiki de Nilüfer ile Fatih aşkı derim. Geçen sezonun en iddialı bombasıydı ikisinin aşkı, ne yalan söyleyeyim, Elif ile Ömer aşkından çok daha çekici bence o ikisinin aşkı. Saygın Soysal, Fatih karakterini oyunculuğu ile zirveye taşırken, Nilüfer ile Fatih aşkı da dibe battı resmen..Rezil ettiler rezil…Önce imam nikahı yaptılar, imam nikahı yaptıklarında bile bu kadar ateşli değillerdi maşallah, sonra olmadı Fatih ben seni boşuyorum dedi, yahu kardeşim, bir kere , imam nikahı yapacak kadar dinine düşkün bir adam mı ki Fatih. Adamın çevirmediği dolap, işlemediği günah kalmamış, ne nikahı. Ayrıca bildiğimiz kadarıyla, resmi nikah olmadan öyle dini nikah filan yapılmıyor. Haydi, onu yaptın diyelim, kadını pat diye niye boşadın. Haydi, boşadın diyelim, tekrar niye peşine düşüp yatağa attın kızı. Nerde kaldı din diyanet işleri. Dini hassasiyetleri olan izleyicileri de eminim ki rahatsız eden bu durum, bana da çok saçma geldi..

Nilüferin sürekli ağlak ve titrek hallerine ne demeli. Yahu kızım dik dur biraz, tamam anladık, sen Fatih’in seni sevmesini çok seviyorsun. Ailenin en küçüğü olmasına rağmen fazla sevgi görmeyen Nilüfer, Fatih’in ona karşı olan tutkusuna aşık, bu yüzden o kadar bağlı. Fatih kardeşim de o güne kadar pek sevilen biri olmamış malum, Nilüferin sevgisi onun kalbinin hassas ve merhametli yönünü ortaya çıkarıyor. Özündeki iyiliğe dokundu Nilüfer, onun kendini seven ve sevilen bir insan gibi görmesini sağladı..Ama aşklarının gittiği nokta gerçekten dizinin hayli sevimsiz hale gelmesini sağladı. Hele dün akşamki bölümde Fatih’in Bahar kızımızın ısrarına dayanamayıp, Nilüfer’i aldatması, üstüne tuz biber oldu. Maşallah Fatih kardeşimde de, ne bünye varmış. Normal şartlarda iki gün önce ameliyat olmuş bir insanın, böyle faaliyetleri zor, yarası açılır, kanama olur ne bileyim. Adam böbreğini aldırınca şehveti arttı..Ama güzel oldu mu..Olmadı tabiki..Fatih karakterinin en önemli özelliği, gizemli olması ve ne düşündüğünü çoğu zaman belli etmeyen tavrı. Ama dün, Nilüfer’e karşı biraz saplantılı, fazlasıyla tutkulu bir aşka sahip Fatih’i, eski püskü bir evin, kırık dökük kanepesinde şehvetine yenik bir adam yaptılar ya, ben diyecek kelime bulamadım.  Tek kelime ile kocaman bir fiyasko..

Elif ile Ömer’in sıradanlaşan ilişkisine karşın, dizinin en sürükleyici aşk hikayesini de dünkü o sahne ile yerin dibine geçirdiler. Aslında Nilüfer ile Fatih’in birbirlerine olan aşkı, hayli zor ve imkansız. Ama işi ilginç hale getiren de bu durum zaten. Kolay aşklar kimin umurunda, biz zor aşklar izlemeyi seviyoruz. Her fırsatta Nilüfer’in zırıl zırıl ağlayıp, Fatih’i elinin tersiyle itmesi de bana sıkıcı gelmeye başladı.

Fark ettiyseniz, diziyi polisiye hikayeden çıkarıp, aşk, meşk, entrika, ihanet üzerine kurulu bir dizi haline getirdiler. Zira Tayyar ve onun çevirdiği dolaplar bile artık geri planda kaldı, temel hikayenin ne olduğunu da unuttuk. Açık konuşayım, bu haliyle Kara Para Aşk, sezon sonunu bile zor görür gibi geliyor. Konunun kısırlaştığı dizide, yeni karakterlerin ve yeni entrikaların süsleri bile cazip gelmedi bana..Zira asıl hikayenin de iyice tadı kaçtı, hep kötülerin kazandığı, bir adamın değil emniyeti neredeyse koskoca ülkeyi yönettiği noktaya geldik, Ömer elini nereye atsa boş çıkıyor, Ömer yeni bir ipucu yakalıyor, hopppp Tayyar onu yok ediyor, dön dolaş aynı yerdeyiz. Dolayısıyla ana hikayenin tadının fazlasıyla kaçması sebebiyle, bu aşk üçgeni olaylarına geçiş yaptılar ama ben eski ilgimi kaybettim. Zira dizinin süresi 2 saat, reklamlarla 3 saati buluyor, içi gereksiz sahnelerle uzatılmış, hiç ilerleme olmayan Kara Para Aşk, böyle giderse, iyi başlayan ama bunu devam ettiremeyen diziler arasındaki yerini alacak canlarım diyor ve yazıyı burada bitiriyorum..

Siyah İnci’den sevgiyle…


Twitter : @_BlackPearI_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder