Geçen sezona bomba gibi düşen Kara Para Aşk, özgün hikayesi ile
kaliteli bir polisiye dizi izleyeceğimiz imajını bizlere sunsa da, bu sezon ne
yazık ki, o çizgiden fazlasıyla uzaklaşarak, hem izleyicisini hayal kırıklığına
uğrattı, hem de geçen sezonun cazibesini yitirdi..
Bölüm yorumlarına geçmeden önce, diziyi başından beri ilgiyle
takip ettiğimi ama hiçbir yere ilerlemeyen hikayeyi süslemek adına, diziyi aşk
üçgenleri ile doldurmanın da, Kara Para Aşk karizmasını yerle bir ettiğini belirtmek
isterim.
Geçtiğimiz hafta, sevgili okuyucularıma yazı sözü vermiş ama
yerine getirememiş olduğumdan, bu haftaki yazıda, geçen hafta ile birlikte, iki
bölümünde geniş bir yorumunu yapayım dedim..
Gelelim bölüm yorumlarına.
Nedret mi, nefret mi bilmem ama tehlikeli olduğu kesin…
Diziye katılan yeri karakterimiz Nedret haladan başlayalım.
Aslında iyi oldu, zira anneleri de öldükten sonra, üç kız kardeş iyice
zıvanadan çıkmışlardı. Onları toparlayacak biri lazımdı başlarına. Nedret hala
başta bana fazlasıyla itici geldi, ama şüphesiz Işıl Yücesoy’un kusursuz oyunculuğu
sayesinde, Nedret hala karakteri önemli bir karakter oluverdi..Ve tabi ki de
tehlikeli..Çok politik ve kriz zamanlarında nasıl davranacağını çok iyi bilen
Nedret halamız, ipleri eline alıverdi hemen..Çok akıllı bir kadın ve bir o
kadar da içten pazarlıklı. İyi görünüyor ama lafını da esirgemiyor. Şefkatli
olabildiği kadar acımasızda olabiliyor. Kızların yanında sığıntı gibi yaşayan
Mert ile yaptığı konuşma, ona vurduğu ağır tekme tüylerimizi ürpertti doğrusu.
Ama ne yalan söyleyim, Mert sanki hiç Tayyar’ın oğlu değil. Nedret halamız, onu
kendine getirdi. Silkelendi Mert, aklı
başına geldi onun sayesinde. Hani derler ya, devlet gibi kadın. Sanki Nedret
hala için söylenmiş o söz.. Yani sözün kısası, kimin iyi kimin kötü tarafta
olduğunu artık anlayamadığımız dizimizin, gizemli bir karakteri daha oldu..
İşler zaten karma karışık, barı senin ömrün ömrüme dolansın…
Geçen hafta malum isteme olayları ve Ömer’in evlenme teklifi
gündeme oturmuştu. Tekrar ediyorum, siz siz olun gerçek hayatta böyle Ömer gibi
önce içten bir türkü söyleyip, sonra önünüzde diz çöküp ‘ömrüm ömrüne dolansın”
diyecek bir erkek beklemeyin. Tüm karanlığa ve kötülüğe inat, onların aşkı
elbette. Ömer’in iyi niyetli hallerine kıyamıyor insan. Bir de dürüstlüğüne. Ama
söylemeden geçemeyeceğim, bizim Ömer de maşallah epey çapkınmış anlaşılan. Daha
önce kaç kıza yüzük aldı bilmem ama öyle kaçamak cevaplarla Elif’i kandıramaz
onu biliyorum. Neyse, Ömer teklifin
yaptı, yüzüğü de taktı. Peki, Fatma ablamıza ne demeli. Yahu ne lüzumsuz kadın.
Sibel’in annesinden bahsediyorum. Hani kızını para için kurye yapıp, sonra
ölünce kendinden başka herkesi suçlayan Fatma teyze. Yahu kadın, sen iki kızını
da para için karanlık işlere sokarken çok iyi bir anneydin öyle mi? Birinin
ölümüne sebep oldun, öbürünün de hayatın az kalsın mahvediyordun, şimdi kalkmış
tam nişan günü Ömer’in vicdanına saldırıyorsun. E ne yapsın Ömer, hayata mı
küssün. Senin kızın sütten çıkma ak kaşık sanki. Daha ne yapacak Ömer, Fatma
ablası için, adam evini açtı yahu. Yani öylesine saçma, öylesine gereksiz bir
sahneydi ki anlatamam. İzlerken elbette “besle kargayı, oysun gözünü” diyor
insan içinden. O Fatma ablanın çığlıkları da, fazlasıyla rahatsız edici geldi
bana..
Ömer teklifi etti, kız isteme tüm aileyi rezil etti..
Ömer’in ailesinin kız isteme merasimi evlere şenlikti
doğrusu. Öncelikle ekran başındakilerin altın fiyatlarından haberleri var, onu
söylemek isterim, Elif’e takılan o parmağım kadar bileziklerin,beşi bir yerde
kolyenin, yedi metre kordonun fiyatını az çok tahmin ediyoruz. Öyle üç beş
kuruş değil. Çatlasan orta yerinden, Ömer’in ailesi onları alamaz, çok abartı
olmuş. Yazık, Elvan anne yol yordam sordu ama sorduğuna bin pişman oldu, Ayrıca
Nedret halanın uzun uzun konuşması, çoktan evlilere has faaliyetlerde bulunan
Ömer ile Elif’e örf, adet dersi vermeye kalkması da çok saçma geldi bana..Neyin
derdindesin be halam. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş çoktan..Ancak, ikisinin
evliliğini engellemeye çalışan Hüseyin abimize yaptığı manevrayı alkışlamadan
edemem. Nedret hala, gözüne gözüne soktu Hüseyin’in ihanetini..
Ve tabii ki daha ilk günden rezil oldular Elif’in ailesine.
Yahu ne alaka o Demet’in hırsızlığı o gece. Çok ama çok saçmaydı, ayrıca Nedret
halanın herkesin içinde Melike’yi çağırıp işi ortaya dökmesi de çok çirkin
oldu. Sahneyi uzatmak için yapılmış bu gereksiz hırsızlık olayı bana çok sıkıcı
geldi. Üstelik Demet kızımız, hayli hızlı çıktı. Kafayı Mert’e taktı. Cin
olmadan adam çarpmak niyetinde olsa gerek, ama daha kırk fırın ekmek yemesi de
lazım o hayatın çarkına ayak uydurmak için..
Vicdanı ile karanlığı arasında bir Hüseyin..
Hani bir laf var..Akrabanın akrabaya ettiğini, akrep etmezmiş
diye..Hüseyin deyince aklıma ilk bu geliyor. Emniyette kardeşini koruyup
arkasından kuyusunu kazan, onun nişanlısını gözünü kırpmadan vuran, tüm
karaktersizliğini ve kötülüğünü gözyaşları ile gizlemeye çalışan, ilk sezondaki
tüm karizmasını yitirmiş biri o. Hüseyin demişken, onun ikinci hatuna ne oldu
yahu..Ortadan yok oldular bir anda, o konuya bir açıklık bekliyorum şahsen.
Hüseyin, vicdanının sesini dinleyebilen ama içine düştüğü karanlıktan da
çıkamayan biri. Şimdilerde Arda kardeşimin yakın markajına alıp incelediği
Hüseyin abımız, yeni bir cinayeti daha gözünü kırpmadan işledi dün akşam. Giderek
dibe batan Hüseyin abımız, kendini kurtarmak adına daha kaç kişiye kıyacak
bilmem artık. Biz Fatih’i kötü zannederken, Hüseyin onu geride bile bıraktı..Hazır
cinayet demişken, dün akşam diziye veda eden Bahar karakterini de yazmadan
edemem. Gerçekten midemizi bulandırdı Bahar ve ben o ölürken hiç acımadım..Bu
kadar ahlaksız bir karakterin de zaten diziden çıkması isabet oldu..
Karanlığa boğulan aşklar..
Dizideki aşkların her biri karanlığını ortasına gömüldü. Pelin
ile Arda çiftinden başlamak isterim..Çok ama çok şeker bir çift, ikisi de çok
sempatik, cıvıl cıvıl ve aşıklar. Ama sanki Pelin fazla nazlı. Az biraz rahat
bırak be kızım kendini, niye kasıyorsun bu kadar. Bak sen böyle naz yaparken,
öbürü hamileyim bombasını patlattı.
Şimdi beni son zamanlarda rahatsız eden bir durumu da
söylemeden geçemem. Daha önce O Hayat Benim, Medcezir gibi dizilerde de yaşandı
bunlar, yahu bizim hastanelerimizde bu kadar entrika hangi ara döner oldu.
Hastabakıcılardan doktor yapmalar, sahte rapor almalar, sahte ultrason görüntüleri
çekmeler, başkasından çocuk yapıp sevdiği adama yutturmaya çalışmalar,
ortalıkta uçuşan DNA raporları, bir günde çıkıveren babalık testleri..Kusura
bakmayın ama kurgu bile olsa, izleyen kimse bunlara kanacak kadar saf
değil..Beni çok rahatsız eden bir durum bu. Kadın gelmiş çıkmış Arda ile Pelin’in
karşısına, ben hamileyim diyor, normal şartlarda adam onu kolundan tutar,
başında bekler testin sonucunu. Öyle sen önden git, düzeni kur, hastabakıcıyı
ayarla, ben senden boşanacağım ama sana da güveniyorum, ne söylesen doğrudur
hikayesi fazlasıyla saçma, bunu da yazıyorum işte..İnsan boşanmak üzere olduğu
kadına bu kadar güvenir mi…Üstelik Arda sen hayli gözü açık bir adamsın,
maşallah Hüseyin Komiser’in telefon konuşmasının saatini, lafını sözünü
hareketini takip edip, bazı sonuçlara ulaşacak kadar da zekisin, iş hatunlarla
ilişkiye gelince mi saflığın tutuyor anlamadım ki..
Elif ile Ömer aşkında yapmacık haller..
Ömer ile Elif’in bu haftaki bölümde yaptıkları kaçamak, o
havuz başı ergen muhabbeti falan da beni çok sıktı açıkçası. Şarkımız yok, hadi
kendimize bir şarkı mı bulalım. Yahu hangi zamanda yaşıyorsunuz siz anlamadım
ki. Kaldı mı böyle bir muhabbet artık. Şarkı tutalım da, o şarkı çıkınca dalıp
dalıp birbirimizi düşünelim de, sen ilişkinin daha ilk haftasına yaşamadık
tecrübe bırakma, sonra romantik takıl. İnandırıcı mı değil.. Hele o otel odalarının
kapısındaki , “gelsem mi, gelmesem mi, oda servisi çikolata getirdi, ay öylemi
iyi geceler” muhabbeti de beni çok sıktı canlarım..Yaşamadığınız bir durum
kalmamış, neyin nazını yapıp, neyin çekingenliği bu acaba..Şimdi birde İpek
çıktı başımıza, Elif ile Ömer aşkına, çıkıp gelen eski sevgili muhabbeti de hiç
yakışmadı. Fazlasıyla demode. Üstelik bu İpek kızımızın bir de çocuğu varmış.
İster misiniz o çocuk Ömer’den olsun. İpek karakteriyle diziye katılan Öykü Karayel’i
görmek ve izlemek çok keyifliydi, ancak karakter anlamında İpek, diziyi uzatma
çabasından başka bir durum değil benim gözümde.
Ama asıl konuşulması gereken bir aşk var ise ortada…
Tabiki de Nilüfer ile Fatih aşkı derim. Geçen sezonun en
iddialı bombasıydı ikisinin aşkı, ne yalan söyleyeyim, Elif ile Ömer aşkından
çok daha çekici bence o ikisinin aşkı. Saygın Soysal, Fatih karakterini
oyunculuğu ile zirveye taşırken, Nilüfer ile Fatih aşkı da dibe battı
resmen..Rezil ettiler rezil…Önce imam nikahı yaptılar, imam nikahı
yaptıklarında bile bu kadar ateşli değillerdi maşallah, sonra olmadı Fatih ben
seni boşuyorum dedi, yahu kardeşim, bir kere , imam nikahı yapacak kadar dinine
düşkün bir adam mı ki Fatih. Adamın çevirmediği dolap, işlemediği günah
kalmamış, ne nikahı. Ayrıca bildiğimiz kadarıyla, resmi nikah olmadan öyle dini
nikah filan yapılmıyor. Haydi, onu yaptın diyelim, kadını pat diye niye
boşadın. Haydi, boşadın diyelim, tekrar niye peşine düşüp yatağa attın kızı. Nerde
kaldı din diyanet işleri. Dini hassasiyetleri olan izleyicileri de eminim ki
rahatsız eden bu durum, bana da çok saçma geldi..
Nilüferin sürekli ağlak ve titrek hallerine ne demeli. Yahu
kızım dik dur biraz, tamam anladık, sen Fatih’in seni sevmesini çok seviyorsun.
Ailenin en küçüğü olmasına rağmen fazla sevgi görmeyen Nilüfer, Fatih’in ona
karşı olan tutkusuna aşık, bu yüzden o kadar bağlı. Fatih kardeşim de o güne
kadar pek sevilen biri olmamış malum, Nilüferin sevgisi onun kalbinin hassas ve
merhametli yönünü ortaya çıkarıyor. Özündeki iyiliğe dokundu Nilüfer, onun
kendini seven ve sevilen bir insan gibi görmesini sağladı..Ama aşklarının
gittiği nokta gerçekten dizinin hayli sevimsiz hale gelmesini sağladı. Hele dün
akşamki bölümde Fatih’in Bahar kızımızın ısrarına dayanamayıp, Nilüfer’i
aldatması, üstüne tuz biber oldu. Maşallah Fatih kardeşimde de, ne bünye varmış. Normal şartlarda iki gün önce ameliyat olmuş bir insanın, böyle faaliyetleri zor, yarası açılır, kanama olur ne bileyim. Adam böbreğini aldırınca şehveti arttı..Ama güzel oldu mu..Olmadı tabiki..Fatih karakterinin en önemli özelliği,
gizemli olması ve ne düşündüğünü çoğu zaman belli etmeyen tavrı. Ama dün,
Nilüfer’e karşı biraz saplantılı, fazlasıyla tutkulu bir aşka sahip Fatih’i, eski
püskü bir evin, kırık dökük kanepesinde şehvetine yenik bir adam yaptılar ya,
ben diyecek kelime bulamadım. Tek kelime
ile kocaman bir fiyasko..
Elif ile Ömer’in sıradanlaşan ilişkisine karşın, dizinin en
sürükleyici aşk hikayesini de dünkü o sahne ile yerin dibine geçirdiler. Aslında
Nilüfer ile Fatih’in birbirlerine olan aşkı, hayli zor ve imkansız. Ama işi
ilginç hale getiren de bu durum zaten. Kolay aşklar kimin umurunda, biz zor
aşklar izlemeyi seviyoruz. Her fırsatta Nilüfer’in zırıl zırıl ağlayıp, Fatih’i
elinin tersiyle itmesi de bana sıkıcı gelmeye başladı.
Fark ettiyseniz, diziyi polisiye hikayeden çıkarıp, aşk, meşk,
entrika, ihanet üzerine kurulu bir dizi haline getirdiler. Zira Tayyar ve onun
çevirdiği dolaplar bile artık geri planda kaldı, temel hikayenin ne olduğunu da
unuttuk. Açık konuşayım, bu haliyle Kara Para Aşk, sezon sonunu bile zor görür
gibi geliyor. Konunun kısırlaştığı dizide, yeni karakterlerin ve yeni entrikaların
süsleri bile cazip gelmedi bana..Zira asıl hikayenin de iyice tadı kaçtı, hep
kötülerin kazandığı, bir adamın değil emniyeti neredeyse koskoca ülkeyi yönettiği
noktaya geldik, Ömer elini nereye atsa boş çıkıyor, Ömer yeni bir ipucu
yakalıyor, hopppp Tayyar onu yok ediyor, dön dolaş aynı yerdeyiz. Dolayısıyla
ana hikayenin tadının fazlasıyla kaçması sebebiyle, bu aşk üçgeni olaylarına
geçiş yaptılar ama ben eski ilgimi kaybettim. Zira dizinin süresi 2 saat,
reklamlarla 3 saati buluyor, içi gereksiz sahnelerle uzatılmış, hiç ilerleme
olmayan Kara Para Aşk, böyle giderse, iyi başlayan ama bunu devam ettiremeyen
diziler arasındaki yerini alacak canlarım diyor ve yazıyı burada bitiriyorum..
Siyah İnci’den sevgiyle…
Twitter : @_BlackPearI_
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder