20 Kasım 2012 Salı

Bırakalım Kuzey’i, Güney’i, Cemre’yi bir kenara..Şimdi sıra anne ve babalarda.



 
            Bu özel bir yazı..Geçen sezon Kuzey&Güney için birkaç tane daha böyle özel yazı yazmıştım. Sürekli takip eden okuyucular bilirler ki, özel yazılarda bölüm yorumlarımız olmaz. Bu tür yazılarımda, esprili ve muzip ifadeler de yer almaz. Daha çok karakter analizi yapmaya çalışırım elimden geldiğince. 

            Bu sezonun ilk özel yazısında, anne ve babalara, onların psikolojilerine bakmaya çalıştım bir parça. Elbette ki, yazıya geçmeden önce, ilk fikri veren ve karakterleri analiz noktasında, başka bir pencereden bakmama sebep olan Sevgili Buğra Gülsoy’a teşekkürlerimi sunmak isterim.

            Kim iyi, kim kötü..Bunu konuşmak güzel..Ama kim niye iyi, niye kötü..Bunu düşünmek çok daha güzel..Cümlesinden yola çıktım ve dilimin döndüğünce, kalemimin yettiğince, anne ve babaları yazmaya çalıştım. Bakalım neler çıkmış yüreğimizden, hissettiklerimizden..

            Kuzey Güney’in şüphesiz genç karakterleri kadar, onların anne ve babaları da, çok karışık karakterler…

            Sami Baba…

         Sami Baba karakteri, eminim çok tanıdık geliyor insana. Zira pek çoktur böyle sevgisini gösteremeyen baba..Çünkü baba dediğin sert ve otoriter olmalıdır çocuklarına..Ve Sami Baba’nın dilinden döküldüğü gibi..Ne gördüyse babasından, öyle sanmıştır baba olmayı da..Her ne kadar sert ve huysuz gibi görünse de, evlatlarına düşkün bir baba aslında. Ama işte o baba olmanın getirdiği sorumluluk ve belki kendi babasından da aynı tavırları görmenin sonucu Sami Baba’da bu davranışın doğru olduğunu, baba olmanın böyle davranmayı gerektirdiğini zannederek sert bir baba olmuş..Hep sessiz ağlayan, suskun seven ve en zor dönemde bile yıkılmaz görünen kişilerdir genelde babalar..Çabuk sinirlenen ve bir o kadar çabuk pişman olan bir adam Sami bey. Dürüst, hem de çok dürüst, doğru bildiğinin peşinde gidiyor sonuna kadar,haksızlığa asla tahammülü yok ve bu haliyle aslında kendi tezini doğruluyor. Çünkü Kuzey’de tıpkı babası gibi, babasından gördüğünü kendine doğru davranış olarak seçmiş. Sami Baba için babası ne kadar önemliyse, Kuzey içinde Sami baba önemli..Kuzey bunu ‘Sen benim kahramanımsın’ diyerek te onayladı zaten...Sami baba içinde, yüreğinde şefkatli, evlatlarına kıyamayan, onları çok seven, iyi olmalarını isteyen, ama zamanında babasından gördüğü yanlış babalık yüzünden, kendisi de yanlışlar yapan bir baba. Kötü değil kesinlikle. Ama evladının başını okşamayı yanlış bulan ve bu haliyle bile ne kadar yanlış babalık yaptığının farkında olan bir baba..İyiliğini içinde taşıyıp, kötü huylarını dışarı vuran, onu ancak yüreği ile görebilenlerin anlayabildiği bir insan..Bütün bu özellikleri onu Kuzey’in babası yapıyor işte.. İçten içe Kuzey’in başına gelenlerin ağırlığını taşıyor yüreğinde. Güney yükseldikçe, Kuzey’e olan vicdan azabı artıyor Sami Baba’nın. Bu yüzden Kuzey’e bu kadar destek oluyor. Kuzey’i daha çok koruyor. Onun başına bir daha kötü bir olay gelmemesi için, kendini feda edecek kadar seviyor oğlunu. Göstermese de, gösteremese de..Sami baba sevgisini ifade etmek için, kelimelere sığınmıyor. O istediği zaman bir bakışıyla, dudağının ucunda beliren küçücük bir tebessümle bunu hissettiriyor zaten.

            Handan Hanım..

            Şüphesiz ki, Handan Hanım’ın öncelikle çok ezilmiş bir kadın olduğunu söyleyebiliriz. Sami gibi huysuz, her an sinirlenen, kırıp döken, azarlayan, aşağılayan bir adamla yaşamanın derin etkileri var üzerinde. Bunu en yoğun olarak, Güney’in evine yerleştikten sonraki, hizmetçilere hükmeden, emirler verip onları azarlayan tavrında görmekteyiz. Evdeki görevliyi azarlayarak sınıf atladığını düşünüyor. Emirler alan Handan’dan, emirler veren Handan’a dönüşmesinin keyfini sürdüğünü görüyoruz. Handan Hanım’ın en çok hoşlandığı da bu galiba..Kırık ve yaralı egosunu, yeniden ayağa kaldırma çabasında o..Sürekli susturulmuş, azarlanmış, kendi isteklerini, istediklerini yaptırtamamış bir kadın..Ve onun asıl başını döndüren, paradan daha çok bu güç duygusu..Kendini bir nebze Ebru Hanım ile kıyaslıyor. Bu yaştan sonra kendine rol model olarak onu seçmiş, fazlasıyla geç bir seçim olsa da bunu hissedebiliyoruz. Onun gibi olabilmek istiyor ama hiç alışkın olmadığı bir hayatın içine kendini oturtabilme çabası onu fazlasıyla yapmacık ve eğreti yapıyor. Öylesine hırslı ki bu hayatı kaybetmemek için her bedeli ödemeye razı gibi görünüyor. Kuzey’in Handan hanıma veda ederken, oğluna sarılmak dahi istememesi, soğuk bir tavırla güzel dilekler dilemesi de bu ruh halini yansıtıyor aslında. Sanki oğluna sarılsa, Kuzey’i kabullense suç işleyecek ve yeni hayatında Kuzey’i kabullenmeyenler, onu da dışlayacaklar gibi korkuları var...Eski hayatına, sıkıntılı günlerine asla dönmek istemiyor. Güney’in yanında, Güney’in bile kendini henüz tam yerleştiremediği o evde, bir sığıntı gibi yaşamak bile ağır gelmiyor bu yüzden Handan Hanım’a.. Bazen saflık derecesindeki iyi niyetli konuşmaları, eski hayatından kalan bir takım alışkanlıkları zaman zaman onu komik duruma da düşürüyor. Ama diğer taraftan, Handan Hanım bir anne. Üstelik yaşadıkları gerçekten çok ama çok zor. İki evladının arasında kalmış bir kadın. Başında huysuz bir koca. Her şey iyi olsun isterken, daha da beter karışıyor ortalık ve Handan hanımın bunları düzeltmeye gücü yetmiyor. Aslında o da her iki evladının iyiliğini istiyor, ama kendi hırsları, ezilmişlikleri, kırgınlıkları onu Güney’e daha çok yaklaştırıyor. Ve belki bu yüzden bencil bir kadın Handan Hanım. Bütün bu özellikleri onu Güney’in annesi yapıyor.

            Ebru Hanım..

       Ebru Hanım’ın anneliği deyince akla güç ve otorite geliyor. Her iki çocuğuna da fazlasıyla resmi ve uzak. Çok katı bir anne.. Bunun en büyük sebebi yönetmek zorunda olduğu büyük servetin, iyi niyet ve şefkate yer bırakmaması olsa gerek. Ebru Hanım için önemli olan tek şey ailenin ismi ve parası..Serveti söz konusu olduğunda, her türlü acımasız ve katı tavrı açıkça ortaya koyuyor. Sınırları belli ve asla bu sınırların geçilmesine tahammülü yok. Olması gereken ne ise onu yapıyor, karşısındaki evladı bile olsa dinlemeden üstelik. Savunma mekanizmasını çoktan kurmuş. O ailesini de tamamen ticari bir varlık gibi görmekte. Barış ile Cemre’nin evliliğinin sürmesini istemesi de bu yüzden. Servetini etkileyecek, gücünü kaybedebileceği savaşlarda, ailesini koz olarak kullanmaktan çekinmeyen bir kadın. Ebru Hanım’ın bu halinin en önemli sebeplerinden biri, geçmişte yaşadıkları olabilir. Muhteşem bir hayatın içinde iken, kocası tarafından aldatılmak, üstelik evin hizmetçisinin kendisine tercih edilmesi, gayrimeşru bir çocuk, bütün bunların gizlenmesinin sonucunda iki kardeşin birbirleri ile yaşadıkları aşk, elbette ki çok güçlü bile olsa bir kadına ağır gelen durumlar. Ebru Hanım’da bütün bunlardan uzaklaşmayı tercih etmiş ama kocasının ölümü ile geri dönmek zorunda kalmış bir kadın. Dolayısıyla böylesine ağır skandallar, hem hayatını altüst etmiş, hem de onu acımasız ve güçlü yapmış. Bu sebeple, hiçbir yanlış davranışa tahammülü yok. Bir parçada olsa Sami Baba ile benzerlikleri var Ebru Hanımın. Oda sevgisini göstermiyor evlatlarına. Ama içten içe ikisinin de kötü olmalarını istemiyor. Güney’i kabullenmesi bile onun evladının iyiliği isteyen bir anne olduğunu gösteriyor..Ama diğer taraftan Cemre’yi kabullenmesi de, onun dışarıdan görünecek aile imajına verdiği önemi anlatıyor..Cemre ya da Güney umurunda bile değil Ebru Hanım’ın aslında. Hatta bir noktadan sonra Banu ve Barış’ın mutlulukları da önemli değil. O sadece kararları kendisi vermek istiyor, son sözü söyleyen o olduğu sürece kimin ne yaptığı çok ta önemli değil. Bu noktada da, geçmişte kendisinin kontrolü dışındaki yaşananlarında etkisi var elbette. Banu’nun duygusal yaşamının ve sevilme ihtiyacının sebebi olan Ebru Hanım, aynı zamanda Barış’ın da herkesi gizli kapaklı idare etme, kontrol altında tutma davranışının sebebi olmuş ister istemez..


            Gülten Hanım..

        İdeal bir anne adayı gibi görünse de, derinlemesine baktığımızda hataları da çok Gülten hanımın. Handan Hanım ya da Ebru Hanım’ın tersine, evladına çok çok düşkün bir anne. Asla başına kötü bir şey gelsin istemiyor. Aslında iyi ya da kötü, belli etsin ya da etmesin, her anne baba evladına bir şey olsun istemez. Ama Gülten Hanım, fazla koruyucu, fazla düşkün evladına. Bunun en büyük sebebi, geçmişte yaptığı büyük yanlışların, evli bir adam ile beraberliğin hayatına getirdiği zorluklar. Öncelikle evlilik dışı bir çocuk sahibi olmanın toplumdaki ağır yükü, bu çocuğu yani Cemre’yi tek başına büyütmenin, iki kişilik bir dünya kurmanın sonucunda, Cemre için fazlasıyla hassas. Cemre, onun yaptığı yanlışları yapacak diye ödü kopuyor..Bunu ilk sezonda Cemre, Güney ile golf turnuvasına giderken sıkı sıkı tembihlemesinden anlıyoruz. Ve fakat bu hassasiyet, Gülten Hanım’ın zaman zaman büyük hatalar yapmasına sebep oluyor. Cemre’nin Kuzey ile beraber olmasını istemiyor, bir anne gözüyle bakınca haklı da. Ama aynı Gülten Hanım, kızının iyiliğini düşündüğünü sanarak, onu sevmediği bir adamla evliliğe zorluyor. Burada haksız olsa bile, o sadece geçmişinde yaşadığı zorlukları Cemre yaşasın istemiyor. Çok genç yaşta anne olmuş, dolayısı ile kızı ile arasında bir arkadaşlık ilişkisi var. Onunla dertleşiyor, ağlıyor, üzülüyor, elinden geldiği kadar destek oluyor. Hayat ile olan savaşını,  deli dolu, neşeli, eğlenceli bir kişilik olarak kazanmaya çalışıyor. Ama içten içe çok üzüldüğü, endişelendiği de oluyor. Özellikle söz konusu olan Cemre ise, adeta dişi bir aslan kesiliyor Gülten Hanım. Onun gözünde Cemre, altın bir kafese kapatılması gereken bir bülbül adeta. Her an kızının başına gelenleri kontrol altına almak istiyor, ama Ebru Hanım’dan farklı olarak, o bunu evladına olan sevgisinden yapıyor. Güçlü bir kadın, hayata tek başına tutunmayı başarmış bir kadın..Aynı zamanda da kadın gibi kadın..Süsüyle, makyajıyla, saçıyla başıyla cilveli bir kadın…Ama bir o kadarda namuslu. Küçük flörtleri seviyor. Bunu Zeynebin babası Hüseyin ile olan ilişkisinde görüyoruz. Aynı zamanda da çok dikkatli ve mesafeli. Geçmişte aldığı yara, onun kolay kolay bir erkeğe güvenmesini engelliyor. Ve müthiş bir oyuncu Gülten Hanım. İçinden bir şeyi düşünüyor, ama ortama en uygun davranış ne ise onu uyguluyor. Bu sebeple herkesi ve her olayı kolayca idare edebiliyor. Yine de onun hataları, diğer iki anneye nazaran daha iyi niyetli yapılmış hatalar diyebiliriz.

            Hüseyin..

       Zeynebin babası..Aslında dizinin en silik karakterlerinden biri olan Hüseyin baba, sakin sessiz kendi halinde bir adam. Gülten Hanım’a karşı içten içe bir ilgisi var. Bunu da zaman zaman belli etse de, son dönemde Gülten Hanım’ın hayli karışık hayatı yüzünden, bu duygularını biraz bastırmış gibi görünüyor. İyi niyetli bir adam Hüseyin. Aynı zamanda bir parça da ezik. Bunun sebebi, hayatındaki kadınların hayli güçlü olması sanırım. Eski eşi, müthiş kendine güvenli, güçlü bir kadın karakteri. Kızı Zeynep, annesi gibi güçlü, baskın, yeri geldiğinde asileşen bir kız. Dolayısıyla Hüseyin Baba, iki kadının gücü arasında ezilip sinmiş bir karakter. Gülten Hanım’a duygusal bir yakınlık hissetmesinin sebeplerinden biride bu sanırım. Onun güçlü ama aynı zamanda neşeli, cıvıl cıvıl halini seviyor. Bir baba olarak evladını çok seviyor elbette ve ona bir zarar gelsin istemiyor. Bunu açık ve net şekilde ortaya koyarak tepkilerini gösteriyor bazen ancak Zeynebin asi tavırları ile baş etmek zorunda kalabiliyor çoğu zaman. Ve genellikle de kaybediyor. Hayatının merkezindeki kadınların hepsi güçlü kadınlar ve Hüseyin Baba genellikle onların savaşlarının ortasında kalıyor hep. Oda her şeyin iyi olmasını isteyen ama çok baskın olmayan karakteri sebebiyle bunları engelleyemeyen biri..Biraz kaderci bir yaklaşımı var. Yani başına gelenlerin en doğrusu olduğunu düşünüp kabullenen ve hayatını bu doğrultuda yürütmeye çalışan biri. Kızı ile çatıştığı noktalardan birisi de bu zaten. Zeynep hayatı zorlamayı seviyor. Hüseyin baba ise, başına gelene razı olmaktan yana..Bu sebeple de, etkileyen değil genellikle etkilenen taraf oluyor. Olayların akışını değiştiren değil, o akışa uyum gösteren biri olmayı tercih ediyor . Bu hali de onu özellikle Gülten Hanım’ın gözünde biraz pısırık yapıyor. Dolayısıyla, Hüseyin Baba’nın duygularını açması biraz zor görünüyor. Özellikle son gelişen olaylarla beraber, Cemre ve Zeynebin karşı karşıya gelmesi de Gülten Hanım’ın onun kalbinde gömülü bir sevgi olarak kalmasına yol açacaktır. Bu haliyle Hüseyin Baba, iyi olmaya çalışan ama eline yüzüne bulaştıran bir baba karakteri sadece..

            İşte Kuzey&Güney dizisinin anne ve babaları..

            Kötüler mi..Hiç biri kötü değil..Fazlasıyla gerçekler sadece..Hepimizin iyi ve kötü özellikleri olduğu gibi, onlarında iyi yönleri ve kötü yönleri var..Hepsi de evlatlarının iyiliğini istemekte. Çoğu zaman onlara kötülük ettiklerini bilmeseler de..

          
    Ve şüphesiz, bütün bu karakterler ile iç içe geçmiş oyunculuklar..Ustalar..Her biri ellerinden öpülesi, her biri ayrı bir okul adeta..Seyrederken bizi içlerine çekerken,oyunculuklarıyla gerçeğin ötesini bizlere sunarken,  elbette ki ayakta alkışlanmayı ve saygıyla ellerinden öpülmeyi hak ediyorlar...Var olun, sağ olun..

        Ece Yörenç-Melek Gençoğlu’nu da unutmamak gerek. Böylesine karışık, böylesine gerçekçi insan karakterleri yazabildikleri,bizlerle tanıştırdıkları  ve seyredenlerin kafasında oluşturdukları bunca güzellik,yüreklerinde hissettirdikleri bu kadar duygu için onlara da sonsuz teşekkürler..Kalemlerine sağlık diyoruz..

 


            Siyah İnci’den sevgiyle…

            www.twitter.com/blackpearl42


           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder