Hayatın belli köşeleri vardır.
Yürüdüğü yolda, yaşı kaç olursa olsun, bir gün o köşeye denk gelir insan..O
köşeyi döner ve hiçbir şey eskisi gibi olmaz sonrasında. Çünkü bir önceki
sokaktaki insan değildir artık köşeyi dönen kişi, başkası olmuştur. Fiziksel
olarak birkaç dakika öncesinden hiçbir farkı olmasa bile, yüreğinde
hissettikleri, öğrendikleri ile hareket etmeye başlar..Kısacası büyümüştür..
Bazen kafasına yediği bir
kurşunla büyür insan..Aydın gibi..İnandıkları uğruna dimdik yürüdüğü yolda,
hain bir elin ucunda patlayıveren silahın kurşunu ile ölürken, ismiyle,
cismiyle, davasına feda ettiği canı ile kocaman olur,böyle büyür yüreklerde,
ismi dillerde, kendisi en güzel hikâyelerde..
Davası uğruna hayatlarını
verenler kadar, aşklarını feda edenler de çabuk büyürler Ahmet
gibi..Gençliğinin en güzel çağlarını, yüreğinin acısına ve sevdiğinin hasretine
mahkûm ederek, kimi zaman çok uzaklarda, kimi zaman sevdiğinin karşısında elini
bile tutmaktan korkarak. Bir sinema koltuğunda yan yana oturmanın tesellisi ile
kavuşacağı günün hayalini birleştirerek söz geçirir vaktinden önce olgunlaşan
yüreğine..
Bazısını hasret büyütüverir.
Deniz Yıldız gibi..Minicik bir kalp, anneye muhtaç bir beden, sıcacık bir kucak
arayan kolları ile küçük yaşta kocaman gözyaşlarının, kocaman özlemlerin sahibi
olur insan..Ve kendisine çok yabancı, bir o kadar yakın dadısının kollarında
arar çaresini. Küçücükken büyür insan, derin derin bakmayı öğrenir hüzün dolu
gözleri, annesine olan özlemini anlatıp dertleşecek kadar büyümüştür o, her ne
kadar oyuncaklara söylese de ninnisini…
Soner gibi, evladı ile büyür kimi
zaman insan..Kabullenemediği gerçeklerin, en sert tokadı minik bir çocuk olarak
çarpar yüzüne. Ne vazgeçebilir, ne kabullenebilir insan bu gerçeği..Hiç
tatmadığı duyguların, hiç bilmediği oyunların kahramanı oluverir bir anda. Ve küçücük
bir yürek ile beraber atmaya başlar kalbi, onun gibi düşünüp, onun gibi
istediğinde anlar ki, o artık bir babadır..Ve babalar çok büyüktür aslında..
Evet, babalar dağ gibidir.
Yıkılmazlar kolay kolay, çünkü onlar çoktan büyümüşlerdir. Ama bazen babalar
da, hem de büyüdüklerini zannettikleri anda ,küçücük minicik kalıverir,
yığılıverir bir mezar başında..Babalar evlatlarının mezarında yıkılırlar
ancak..Aydın’ın babası Halit gibi..Büyüdüğünü sanan her babanın, en ağır
sınavıdır zira büyümenin böylesi..
Kimi zaman sevgilisini, sevdiğini
kaybederek büyür insan..Hakan gibi..Hatta öylesine büyür ve olgunlaşır ki,
kendisini sevmeyeni kendine yar etmektense, azat edip bir başkası ile mutlu
olmasına bakıp kendini teselli bile eder. Evladının bir başkasına baba dediğini
duyarak büyür insan bazen. Çığlıklar atmak isterken susarak, bazen de
gözyaşlarını yüreğine akıtarak..
Peki ya eline bir silah
tutuşturulup, bir insanın canını alarak büyüyenler..Mithat gibi, henüz kendi
ile aynı yaşta, aynı hayallere sahip, aynı sevgilere muhtaç bir genci, kendisinden
farklı olduğunu zannederek, genç ve masum ellerinin içine, sevgi yerine silah
alıp doğrultan, bir insanın hayatını alan, sonrasında acının ve vicdan
azabının, pişmanlığın büyüttükleri. Şüphesiz, haklı ya da haksız, en zor
büyümektir böylesi..
Hayat bazen, anne babamızla da
büyütür bizi. Onların sayesinde büyürüz. Zehra gibi..Bir gecede babam dediği
insanın, ona yıllarca baba kadar yakın, ama bir yabancı kadar uzak olduğunu
öğrenmenin büyüttüğü yürekler de vardır elbette. Kendini anne ve babasının
prensesi zannederken, yeni tanıdığı babasının evinde yemek pişirmeye çalışırken
büyür bazen insan..
Bazısı da büyük sınavlarla büyür
bir gecede, bir beyaz örtünün altında yatan, canı gibi sevdiği, kardeşim
dediği, beraber yürüdüğü arkadaşının,kardeşinin,anne babasının saçını okşarken,onun ölümün soğukluğunu
yansıtan yüzüne bakıp ağlarken..Osman gibi..Ölümün yüzüne bakıp, artık ömrünün sonuna kadar unutamayacağı bir hatıra kazımıştır hafızasına..Yürek çırpınır şiddetli dalgalarla, gözden akın akın taşar bu dalgalar, beden büyür, akıl büyür, yürek büyür, ellerinin arasındaki birkaç tutam saç yumuşaklığında..
Hep çocukların ağladığını
düşünürüz, yakıştırırız hatta..Ama bizi asıl büyüten, çocukça bir şımarıklıktan
vazgeçip,acı ile, hasretle, aşk ile, ölümle, öfkeyle ve elbette sevgiyle,
yürekten gelen bir gözyaşına sahip olduğumuz andır..
Öyle bir geçer zaman ki ekibine,
son iki haftada bizi, hayatımızda büyüten pek çok olayla karşı karşıya
getirdiği için teşekkürlerimizle..
Küçük bir not : Bu kadar güzel duyguları yaşatmak elbette ki güzel
yüreklerin işi..Ancak bir bölümü 2 saat 10 dakika süren dizinin, bütün bu
güzellikleri seyrettirirken, bunalttığı da bir gerçek. Dizi sürelerinin çok
daha makul sürelere indirilmesi, hem emek verenler, hem oyuncular hem de biz
seyredenler adına yapılmış en doğru hareket olacaktır.
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder