28 Kasım 2012 Çarşamba

Öyle bir büyür ki insan...



 

Hayatın belli köşeleri vardır. Yürüdüğü yolda, yaşı kaç olursa olsun, bir gün o köşeye denk gelir insan..O köşeyi döner ve hiçbir şey eskisi gibi olmaz sonrasında. Çünkü bir önceki sokaktaki insan değildir artık köşeyi dönen kişi, başkası olmuştur. Fiziksel olarak birkaç dakika öncesinden hiçbir farkı olmasa bile, yüreğinde hissettikleri, öğrendikleri ile hareket etmeye başlar..Kısacası büyümüştür..

Bazen kafasına yediği bir kurşunla büyür insan..Aydın gibi..İnandıkları uğruna dimdik yürüdüğü yolda, hain bir elin ucunda patlayıveren silahın kurşunu ile ölürken, ismiyle, cismiyle, davasına feda ettiği canı ile kocaman olur,böyle büyür yüreklerde, ismi dillerde, kendisi en güzel hikâyelerde..

Davası uğruna hayatlarını verenler kadar, aşklarını feda edenler de çabuk büyürler Ahmet gibi..Gençliğinin en güzel çağlarını, yüreğinin acısına ve sevdiğinin hasretine mahkûm ederek, kimi zaman çok uzaklarda, kimi zaman sevdiğinin karşısında elini bile tutmaktan korkarak. Bir sinema koltuğunda yan yana oturmanın tesellisi ile kavuşacağı günün hayalini birleştirerek söz geçirir vaktinden önce olgunlaşan yüreğine..

Bazısını hasret büyütüverir. Deniz Yıldız gibi..Minicik bir kalp, anneye muhtaç bir beden, sıcacık bir kucak arayan kolları ile küçük yaşta kocaman gözyaşlarının, kocaman özlemlerin sahibi olur insan..Ve kendisine çok yabancı, bir o kadar yakın dadısının kollarında arar çaresini. Küçücükken büyür insan, derin derin bakmayı öğrenir hüzün dolu gözleri, annesine olan özlemini anlatıp dertleşecek kadar büyümüştür o, her ne kadar oyuncaklara söylese de ninnisini…

Soner gibi, evladı ile büyür kimi zaman insan..Kabullenemediği gerçeklerin, en sert tokadı minik bir çocuk olarak çarpar yüzüne. Ne vazgeçebilir, ne kabullenebilir insan bu gerçeği..Hiç tatmadığı duyguların, hiç bilmediği oyunların kahramanı oluverir bir anda. Ve küçücük bir yürek ile beraber atmaya başlar kalbi, onun gibi düşünüp, onun gibi istediğinde anlar ki, o artık bir babadır..Ve babalar çok büyüktür aslında..

Evet, babalar dağ gibidir. Yıkılmazlar kolay kolay, çünkü onlar çoktan büyümüşlerdir. Ama bazen babalar da, hem de büyüdüklerini zannettikleri anda ,küçücük minicik kalıverir, yığılıverir bir mezar başında..Babalar evlatlarının mezarında yıkılırlar ancak..Aydın’ın babası Halit gibi..Büyüdüğünü sanan her babanın, en ağır sınavıdır zira büyümenin böylesi..

Kimi zaman sevgilisini, sevdiğini kaybederek büyür insan..Hakan gibi..Hatta öylesine büyür ve olgunlaşır ki, kendisini sevmeyeni kendine yar etmektense, azat edip bir başkası ile mutlu olmasına bakıp kendini teselli bile eder. Evladının bir başkasına baba dediğini duyarak büyür insan bazen. Çığlıklar atmak isterken susarak, bazen de gözyaşlarını yüreğine akıtarak..

Peki ya eline bir silah tutuşturulup, bir insanın canını alarak büyüyenler..Mithat gibi, henüz kendi ile aynı yaşta, aynı hayallere sahip, aynı sevgilere muhtaç bir genci, kendisinden farklı olduğunu zannederek, genç ve masum ellerinin içine, sevgi yerine silah alıp doğrultan, bir insanın hayatını alan, sonrasında acının ve vicdan azabının, pişmanlığın büyüttükleri. Şüphesiz, haklı ya da haksız, en zor büyümektir böylesi..

Hayat bazen, anne babamızla da büyütür bizi. Onların sayesinde büyürüz. Zehra gibi..Bir gecede babam dediği insanın, ona yıllarca baba kadar yakın, ama bir yabancı kadar uzak olduğunu öğrenmenin büyüttüğü yürekler de vardır elbette. Kendini anne ve babasının prensesi zannederken, yeni tanıdığı babasının evinde yemek pişirmeye çalışırken büyür bazen insan..

Bazısı da büyük sınavlarla büyür bir gecede, bir beyaz örtünün altında yatan, canı gibi sevdiği, kardeşim dediği, beraber yürüdüğü arkadaşının,kardeşinin,anne babasının saçını okşarken,onun ölümün soğukluğunu yansıtan yüzüne bakıp ağlarken..Osman gibi..Ölümün yüzüne bakıp, artık ömrünün sonuna kadar unutamayacağı bir hatıra kazımıştır hafızasına..Yürek çırpınır şiddetli dalgalarla, gözden akın akın taşar bu dalgalar, beden büyür, akıl büyür, yürek büyür, ellerinin arasındaki birkaç tutam saç yumuşaklığında..

Hep çocukların ağladığını düşünürüz, yakıştırırız hatta..Ama bizi asıl büyüten, çocukça bir şımarıklıktan vazgeçip,acı ile, hasretle, aşk ile, ölümle, öfkeyle ve elbette sevgiyle, yürekten gelen bir gözyaşına sahip olduğumuz andır..

Öyle bir geçer zaman ki ekibine, son iki haftada bizi, hayatımızda büyüten pek çok olayla karşı karşıya getirdiği için teşekkürlerimizle..


Küçük bir not : Bu kadar güzel duyguları yaşatmak elbette ki güzel yüreklerin işi..Ancak bir bölümü 2 saat 10 dakika süren dizinin, bütün bu güzellikleri seyrettirirken, bunalttığı da bir gerçek. Dizi sürelerinin çok daha makul sürelere indirilmesi, hem emek verenler, hem oyuncular hem de biz seyredenler adına yapılmış en doğru hareket olacaktır.


Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder