Şu memlekette bir gün olsun, kolay harcamayalım bir şeyleri
ama olmaz..Biz öylesine alışkınız ki, kolayca gözden çıkarmaya bazı değerleri..
İnsanı, hayvanı, kadını, çocuğu, sanatı, sanatçıyı,
senaryoyu, diziyi, filmi, şiiri, edebiyatı..
Hayatımıza değer katan her şeyi…
Doğru söyleyeni kovmayalım bir kez de köyümüzden…Gerçeği
acımasızca yüzümüze vuranlara, iki tekmede biz atmayalım da, o gerçeğin acı
tarafını, masalların tatlı rüyalarına çevirmeye çalışalım..Hayatın en acımasız
taraflarını görmekten dolayı niye rahatsız oluyoruz acaba..Elimiz kolumuz bağlı
oturup kimse için bir çaba harcamadığımızdan olabilir mi…Ve bunu bize anlatmaya
çalışanlara da mı tahammülümüz yok..
Şüphesiz evet…
Kayıp Şehir…
Nasıl güzel bir hikâye, nasıl sıcak ve nasıl şahane oyunculuklar..Bir
Aysel varmış Gökçe Bahadır’dan da içeri..Hayat Bilgisi dizinin Törpü karakteri
nasıl da şahane bir oyuncu oldu gözlerimizin önünde ve nasıl da gözümüzün içine
soktu oyunculuğunu, nasıl da yüreklerimize Aysel’i yerleştirdi..
Ya Nazan Kesal…Kocaman bir anne yüreği nasıl olurmuş gördük,
hissettik hatta Nazan Kesal sayesinde..
İlker Kaleli ile delikanlı olduk, Sadık ile asi bir genç,
Kadir ile sorumluluk sahibi, İsmail ile hem bencil hem fedakâr..Hakan ile saf
olduk, Seher ile cesur bir âşık..
Ama biz bunların hiçbirini sindiremedik içimize. Kafayı
Aysel’in mini eteklerine, bacaklarına, Kadir ile olan öpüşmesine, arkadaşı
Duygunun cinsel kimliğine, tüketilen içkiye, mekânın geçtiği mahalleye taktık
kafamızı daha çok..güzelden anlarız ya biz hani..Hayatın gerçeklerinden kime
ne..Aşk olsun bize, pırlantalar, güzel kıyafetler içinde pür makyajlı şık
kadınlar, son derece yakışıklı erkekler, villalar, cipler, şahane hayatlar
olsun..Hayatın en yalan tarafını seyredelim biz hep beraber, gıkımız çıkarsa ne
olayım..
İş en acısından en sertinden hayatı anlatmaya gelince iş
değişir oysa..
Aynı durum Behzat Ç. Gibi şahane bir dizinin de başına geldi
biliyorsunuz..Sanki hiç küfür etmeyen, hiç içki içmeyen bir milletmişiz gibi,
hayatın en doğal halleri gözümüze battı en derininden..
Zira biz millet olarak eleştirmeye, çamur atmaya bayılırız,
içindeki anlatılanı, anlatılmaya çalışılanı görmeye uğraşmadan..
Çok sevdim ben Kayıp Şehir’i..Hayat kadınından,
travestisine, içkisinden, meyhanesinden en saf aşkına, zencisinden göçmeninden,
Karadeniz’i özleyen dedesine kadar..
Ama olmadı..Olmazdı da..
Bizim kimdik ki? Bizim sevgimiz, başka büyük adamların maddi
kaygılarından büyük olabilir miydi ? İzleyici için yapılan ama izleyiciyi
umursamayan bir tavırla Kayıp Şehir yayın hayatına son vermek zorunda kalacak
yakında..
Şimdilerde başka bir kanala geçmesi gündeme gelmiş olsa
bile, bu sevinç uzun mu sürer kısa mı onu bilmek mümkün değil elbette..
Kayıp Şehir yayın hayatına devam eder mi, yoksa final mi
yapar onu bilmem. Ama emin olduğum bir şey var ise, Kayıp Şehir’de anlatılan
her şey bizim görmek istemediğimiz hayatın içindeki gerçekler..Bize yakın ya da
uzak her gün yaşanan olayları bize cesaretle aktarmaya çalıştıkları için, ben
tüm Kayıp Şehir ekibine sonsuz teşekkürler ediyorum..Hepsinin emeğine yüreğine
sağlık..
Özgürlük için çığlıklar attığımız ve eşitlikler için
çırpındığımız ülkemizin, Kayıp Şehir hezimetinden sonra anlıyoruz ki, daha kırk
fırın ekmek yemesi lazım hoşgörü adına, eşitlikler adına, özgürlük adına…
Sanata, sanatçıya, emeğe değer verileceği, hayata dair yaşanan
her olayın doya doya anlatılabileceği günleri görmek dileğiyle..
Siyah İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder