Son iki sezonun, en iddialı iki
haftasını geçirdik Kuzey&Güney ile beraber..Dizinin pek çok iddialı sahnesi
oldu bugüne kadar. Ve fakat beni en çok etkileyen iki sahneyi söyleyecek
olursam, birincisi Ali’nin öldüğü sahnedir. Diğeri ise şüphesiz ki Cemre’nin
hapishaneye düşmesidir..
Gelelim son iki haftanın
olaylarına…
Simay..Kurtulamadık gitti. Bu
gidişle de kurtulacak gibi değiliz. Her türlü pis olaya bulaştı maşallah Simay
kardeşim. Çevirmediği dolap, yatağına girmediği erkek, zarar vermediği kimse
kalmadı. İsminin yanında felaket sözcüğü de bir arada geliyor artık onunla.
Durdu durdu turnayı gözünden vurdu. Cemre’nin başını yaktı sonunda.
Karaktersiz, ahlaksız hayatına bir de cinayete teşebbüs ve iftira da ekledi tam
oldu. Simay konusunda beni en çok sinir eden, her türlü pisliğin altında
olmasına rağmen, tereyağından kıl çeker gibi sıyrılması elbette. Kendini çok
zeki zannedip habire yalanlar uyduran Simay, Güney gibi kendisinden daha zeki
ve güçlü kişiler karşısında da mağduru ve garibanı oynamakta da çok usta
doğrusu.
Simay kötülükte şu an dizide bir
numaraya yerleşmiş durumda. Ancak iki numaraya bir türlü karar veremiyorum.
Barış mı, Güney mi, Zeynep mi bilemedim. Güney konusuna birazdan
değineceğimden, öncelikle Barış ve Zeynep için konuşalım, iki numaraya hangisi
layık okuyanlar karar versin.
Barış. Öleydin iyiydi gerçekten.
Ne hale getirdiler adamı. Tamam, senaryoya diyecek hiçbir sözüm yok. Ama geçen
sezonun parlayan yıldızı Barış, bu sezon nedense tam tersi bir çizgide yürüdü.
Adam beş para etmez karaktersiz çıktı, üstüne üstlük Cemre’ye karşı saplantılı
tutkusu, aşağılayan kibirli hali, aşkı ile nefreti arasında dengesiz halleri,
onu iyiden iyiye iyi ile kötü arasında hızla geçiş yapan bir hale getirdi. Sonunda
Barış kötü olmayı seçti ama onu da beceremedi, eline yüzüne bulaştırdı. Simay
ile ne işin var senin Barış dedim çoğu zaman kendi kendime. Kuzey’den intikam
almak için bile değmez zira bu ilişkiye. Cemre’yi günden güne kaybederken,
kaybetmenin öfkesini de yine Cemre’den almayı tercih etti. Cemre’nin Kuzey’e
kavuşmaması için onu suçladı, aslında bu düşmanlığında da yalnız değildi…
Peki ya Zeynep. Karakolda
herkesin derdi başka, sen gitmişsin Cemre’ye göstere göstere Kuzey’e dokunma,
yakınlaşma derdindesin. Vardır aslında böyle insanlar çevremizde ve
hayatımızda. İstenmediğini bile bile, sırf birilerine acı verebilmek uğruna,
gururlarını bile ayaklar altına almaya hazırdırlar. Zeynep, karşılıksız aşk
yaşayan kötü kalpli bir insandan başka bir şey değil elbette. Cemre ile Kuzey
arasındaki gelişmeler sonucunda Kuzey’i tamamen kaybettiğinin farkında. Ve
hayatta en korkulacak insan, kaybedecek bir şeyleri kalmayan insandır.
Gelelim Güney’e… Sanırım dizinin
en zor ve karmaşık karakteri Güney. Onu anlamak mümkün değil. Kıskançlık mı,
öfke mi, karaktersizlik mi. Her olayda, her insanla ilişkisinde başka biri
oluyor Güney. Hastanede Kuzey’in gözünün içine baka baka, onun damarına
basarcasına konuşması, Cemre’nin kendisinden yardım istediğini söylemesi,
aslında Simay’dan şüphelendiği halde Cemre için hiç bir şey yapmaması anlaşılır
gibi değildi. Daha da anlaşılmazı var elbette. Güney bütün bunları yaptıktan
sonra, Kuzey’i azat edip, Cemre ile ilişkisine vize verdi. İşte o noktada
Güney, zaten karmaşık olan kafamızı iyice karıştırdı. İyi mi kötü mü, melek mi,
şeytan mı? Bana sorarsanız ben çok olumlu düşünmüyorum.Zira hem Kuzey’e
özgürlüğünü verip, hem Cemre’yi kurtarmamak için Simay ile işbirliği yapması,
sanki Güney’in karanlık tarafının biraz daha ağır bastığını gösteriyor.Ama bu
karanlık taraf, Güney’in içine kapanık ve aslında duygularını açığa vurmayan
tarafı sebebiyle, çok net değil.Zira Güney, her an şaşırtmaya hazır bir
karakter.Aslında hepimizin içinde biraz Güney var değil mi? Aklımıza bile
gelmeyenleri yaşar, yaşatırız çoğu zaman. Kendimizi bile tanıyamaz,
hislerimizden emin olamaz, çok emin olduklarımızın doğruluğunu tartışırız. Bu
anlamda Güney hepimizin içinden biri aslında. Onu anlamak zor. Anlamaya
çalışmak ise keyifli bir yolculuk içimize doğru.
Ya Cemre… Kuşkusuz son iki
haftanın yıldızı o.Hele dün akşam Öykü Karayel ve Zerrin Tekindor akşamıydı adeta.
Gerçekten ana-kız olsalar ancak bu kadar olurdu. Gerçekten yaşamış olsa, ancak
bu kadar içten oynayabilirdi ve ağlayabilirdi. Gülten Hanım ile karşılıklı
sahneleri yürekten yaraladı gerçekten beni. Eminim izleyenleri de.Gülten Hanım,
bir annenin evladı için nasıl kendini hırpalayacağı nasıl da güzel anlattı bize.Nasıl
da kıyamadı Cemresi’ne.Nasıl da sarıldı gardiyanlara bile aldırmadan evladına.Kim
ne derse desin, Öykü Karayel ve Zerrin Tekindor dün gecenin yıldızıdır.Yüreklerine
sağlık, emeklerine kocaman alkış gerçekten..
Peki Kuzey…Güney’den onay almış
kalbi nasılda heyecanlıydı Cemre’yi görmeyi beklerken. Nasıl da yerinde
duramıyordu..Nasıl da söylemek istiyordu bir şeyleri de susuyordu…Kim demişti
ki zaten aşk çok kolay diye..Üstelik o en zor olanı seçmişti, kolaylaştırmaya
bile çalışmadan..
Ben dün akşam en çok Gülten
hanıma ağladım..Bir annenin çaresizliğine ağladım..
Ama bir o kadar da Kuzey’in Cemre
için koşturuşuna, yanında oluşuna, arkasında duruşuna, desteğine, sevgisine,
bakışına, endişesine, aşkına ağladım gerçekten..Bir aşk ancak bu kadar zor ve
bu kadar derin yaşanabilir..
Kuzey, her haliyle gerçek
olamayacak kadar iddialı bir karakter. Güney ne kadar içimizden ise, Kuzey o
kadar masalsı bir kahraman..
Keşke Kuzey gibi sevebilen
erkekler olsa..Yâda eğer varsa daha da çoğalsa…Ve biz o erkekler için
ağlayabilsek..
Siyah İnci'den sevgiyle...
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder