21 Mart 2013 Perşembe

Güney'i anlamak...Kuzey'e ağlamak..




Son iki sezonun, en iddialı iki haftasını geçirdik Kuzey&Güney ile beraber..Dizinin pek çok iddialı sahnesi oldu bugüne kadar. Ve fakat beni en çok etkileyen iki sahneyi söyleyecek olursam, birincisi Ali’nin öldüğü sahnedir. Diğeri ise şüphesiz ki Cemre’nin hapishaneye düşmesidir..

Gelelim son iki haftanın olaylarına…

Simay..Kurtulamadık gitti. Bu gidişle de kurtulacak gibi değiliz. Her türlü pis olaya bulaştı maşallah Simay kardeşim. Çevirmediği dolap, yatağına girmediği erkek, zarar vermediği kimse kalmadı. İsminin yanında felaket sözcüğü de bir arada geliyor artık onunla. Durdu durdu turnayı gözünden vurdu. Cemre’nin başını yaktı sonunda. Karaktersiz, ahlaksız hayatına bir de cinayete teşebbüs ve iftira da ekledi tam oldu. Simay konusunda beni en çok sinir eden, her türlü pisliğin altında olmasına rağmen, tereyağından kıl çeker gibi sıyrılması elbette. Kendini çok zeki zannedip habire yalanlar uyduran Simay, Güney gibi kendisinden daha zeki ve güçlü kişiler karşısında da mağduru ve garibanı oynamakta da çok usta doğrusu.

Simay kötülükte şu an dizide bir numaraya yerleşmiş durumda. Ancak iki numaraya bir türlü karar veremiyorum. Barış mı, Güney mi, Zeynep mi bilemedim. Güney konusuna birazdan değineceğimden, öncelikle Barış ve Zeynep için konuşalım, iki numaraya hangisi layık okuyanlar karar versin.

Barış. Öleydin iyiydi gerçekten. Ne hale getirdiler adamı. Tamam, senaryoya diyecek hiçbir sözüm yok. Ama geçen sezonun parlayan yıldızı Barış, bu sezon nedense tam tersi bir çizgide yürüdü. Adam beş para etmez karaktersiz çıktı, üstüne üstlük Cemre’ye karşı saplantılı tutkusu, aşağılayan kibirli hali, aşkı ile nefreti arasında dengesiz halleri, onu iyiden iyiye iyi ile kötü arasında hızla geçiş yapan bir hale getirdi. Sonunda Barış kötü olmayı seçti ama onu da beceremedi, eline yüzüne bulaştırdı. Simay ile ne işin var senin Barış dedim çoğu zaman kendi kendime. Kuzey’den intikam almak için bile değmez zira bu ilişkiye. Cemre’yi günden güne kaybederken, kaybetmenin öfkesini de yine Cemre’den almayı tercih etti. Cemre’nin Kuzey’e kavuşmaması için onu suçladı, aslında bu düşmanlığında da yalnız değildi…

Peki ya Zeynep. Karakolda herkesin derdi başka, sen gitmişsin Cemre’ye göstere göstere Kuzey’e dokunma, yakınlaşma derdindesin. Vardır aslında böyle insanlar çevremizde ve hayatımızda. İstenmediğini bile bile, sırf birilerine acı verebilmek uğruna, gururlarını bile ayaklar altına almaya hazırdırlar. Zeynep, karşılıksız aşk yaşayan kötü kalpli bir insandan başka bir şey değil elbette. Cemre ile Kuzey arasındaki gelişmeler sonucunda Kuzey’i tamamen kaybettiğinin farkında. Ve hayatta en korkulacak insan, kaybedecek bir şeyleri kalmayan insandır.

Gelelim Güney’e… Sanırım dizinin en zor ve karmaşık karakteri Güney. Onu anlamak mümkün değil. Kıskançlık mı, öfke mi, karaktersizlik mi. Her olayda, her insanla ilişkisinde başka biri oluyor Güney. Hastanede Kuzey’in gözünün içine baka baka, onun damarına basarcasına konuşması, Cemre’nin kendisinden yardım istediğini söylemesi, aslında Simay’dan şüphelendiği halde Cemre için hiç bir şey yapmaması anlaşılır gibi değildi. Daha da anlaşılmazı var elbette. Güney bütün bunları yaptıktan sonra, Kuzey’i azat edip, Cemre ile ilişkisine vize verdi. İşte o noktada Güney, zaten karmaşık olan kafamızı iyice karıştırdı. İyi mi kötü mü, melek mi, şeytan mı? Bana sorarsanız ben çok olumlu düşünmüyorum.Zira hem Kuzey’e özgürlüğünü verip, hem Cemre’yi kurtarmamak için Simay ile işbirliği yapması, sanki Güney’in karanlık tarafının biraz daha ağır bastığını gösteriyor.Ama bu karanlık taraf, Güney’in içine kapanık ve aslında duygularını açığa vurmayan tarafı sebebiyle, çok net değil.Zira Güney, her an şaşırtmaya hazır bir karakter.Aslında hepimizin içinde biraz Güney var değil mi? Aklımıza bile gelmeyenleri yaşar, yaşatırız çoğu zaman. Kendimizi bile tanıyamaz, hislerimizden emin olamaz, çok emin olduklarımızın doğruluğunu tartışırız. Bu anlamda Güney hepimizin içinden biri aslında. Onu anlamak zor. Anlamaya çalışmak ise keyifli bir yolculuk içimize doğru.

Ya Cemre… Kuşkusuz son iki haftanın yıldızı o.Hele dün akşam Öykü Karayel ve Zerrin Tekindor akşamıydı adeta. Gerçekten ana-kız olsalar ancak bu kadar olurdu. Gerçekten yaşamış olsa, ancak bu kadar içten oynayabilirdi ve ağlayabilirdi. Gülten Hanım ile karşılıklı sahneleri yürekten yaraladı gerçekten beni. Eminim izleyenleri de.Gülten Hanım, bir annenin evladı için nasıl kendini hırpalayacağı nasıl da güzel anlattı bize.Nasıl da kıyamadı Cemresi’ne.Nasıl da sarıldı gardiyanlara bile aldırmadan evladına.Kim ne derse desin, Öykü Karayel ve Zerrin Tekindor dün gecenin yıldızıdır.Yüreklerine sağlık, emeklerine kocaman alkış gerçekten..

Peki Kuzey…Güney’den onay almış kalbi nasılda heyecanlıydı Cemre’yi görmeyi beklerken. Nasıl da yerinde duramıyordu..Nasıl da söylemek istiyordu bir şeyleri de susuyordu…Kim demişti ki zaten aşk çok kolay diye..Üstelik o en zor olanı seçmişti, kolaylaştırmaya bile çalışmadan..

Ben dün akşam en çok Gülten hanıma ağladım..Bir annenin çaresizliğine ağladım..

Ama bir o kadar da Kuzey’in Cemre için koşturuşuna, yanında oluşuna, arkasında duruşuna, desteğine, sevgisine, bakışına, endişesine, aşkına ağladım gerçekten..Bir aşk ancak bu kadar zor ve bu kadar derin yaşanabilir..

Kuzey, her haliyle gerçek olamayacak kadar iddialı bir karakter. Güney ne kadar içimizden ise, Kuzey o kadar masalsı bir kahraman..

Keşke Kuzey gibi sevebilen erkekler olsa..Yâda eğer varsa daha da çoğalsa…Ve biz o erkekler için ağlayabilsek..

Siyah İnci'den sevgiyle...

www.twitter.com/blackpearl42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder