"Aşk kalbe girince, onu kırmakla
yükümlüdür.."
İlk bölümünü izlediğimde Bugünün
Saraylısı dizisine hiç ısınamadım. Hatta genellikle ilk yazılarımda çok
eleştiri yapmama prensibime rağmen, epey eleştirmiştim diziyi..
Fakat sonra ne olduysa, nasıl
olduysa, hikâye içine aldı beni. Şüphesiz oyuncu kadrosunun kusursuzluğu, her
birinin diğerinden daha iyi oluşu, diziyi hayli yukarı taşıdı gözümde ve gönlümde.
Cumartesi akşamları karşısındaki Fatih&Harbiye gibi güçlü rakibe karşın, şu
an Bugünün Saraylısı, benim izleme noktasında ilk tercihime oturmuş durumda..
Bugünün Saraylısı, aslında pek
çok kırık kalbin hikâyesi. Durum böyle olunca, diziye bu açıdan bakmak gerekir
diye düşündüm ve bu yazının konusunu, kırık kalplerin keşfine ayırdım.
Ata Bey ve onun gençlik aşkının,
yüreğinde açtığı yaraların farkında olmamak mümkün değil. Hele de, sevmediği
ama tahammül etmeye çalıştığı karısı Üftade ile çok sevdiği kadından olmuş
kendi kızıyla aynı çatı altını paylaşmak ne kadar zor olsa gerek. Üstelik öz kızına
sahte babalık yapmak zorunda olmanın acısı da var yüreğinde. Kızının nişan
yüzüğü takarken yaptığı konuşma, orada bulunan tüm ev halkına ders verirken,
kendisi de çok dersler almıştı elbette. Selçuk Yöntem’in oyunculuk gücünün
adeta ekrandan taştığı sahnenin sonunda, Rezzan hanımın elini öpen Ayşen
gülümsetiyor bizi ..
Rezzan Hanım da yaralı bir kalp.
Ata bey, onun gençlik aşkı. Ve Katipoğlu ailesine karşı bu derece öfkeli
olmasının temel sebebi, bana göre kocasının ölüm sebebinden çok, Ata Bey’in evlenmek
için onu değil de Üftade’yi seçmiş olması. İçinde günden güne büyüttüğü yarası
ve öfkesi, kalbindeki kibre eklenince, ortaya hiç tahammül edilemez bir kadın
çıkıyor. Çevresindeki herkese öfke kusan, yanında çalışanlara bile hayatı zehir
eden Rezzan hanımın aslında zaman zaman bakışlarında yakaladığımız o derin acı,
onun aslında ne kadar kalbi kırık bir âşık olduğunu bize göstermekte. Aynı
zamanda duruşundaki asalet, karşısındakine en acı sözleri ederken bile
takındığı kibar tavır, giydiği birbirinden şık kıyafetler ve o kıyafetleri
taşıyışındaki zarafet, Rezzan hanıma kızmaktan çok, gücüne ve tavrına hayranlık
uyandırıyor. Gülenay Kalkan, kendine yakışan bir performans sergiliyor. Çok ama
çok şahane. Çok sahici. Gözümü kırpmadan izliyorum ve izledikçe hayranlığım artıyor.
Yüreğine, emeklerine sağlık..
Dip Not : Rezzan Hanımı konuşunca
insanın aklına elbette ilk olarak Üftade geliyor. Öncelikle iki kadının
karşılıklı sahnelerine dikkat çekmek istiyorum. Rezzan’ın kibirli, Üftade’nin
alaycı bir tavırla, birbirlerine yürek yakan sözler söylemeleri, belki garip
olacak ama çok lezzetli. Ben çok keyifle izliyorum ikisini..
Peki ya Üftade Hanım. Şüphesiz, o
da Rezzan Hanım gibi tahammül edilemeyen bir kadın portresi çiziyor. Sürekli
insanları iğneleyen, her durumda alaycı bir tavırla çevresine zehir kıvamında
cümleler eden Üftade Hanım’ın kalbine indiğimizde, çok büyük ve derin bir
kırıklıkla karşılaşıyoruz. Zira kendisini sevmeyen, üstelik bunu da inkâr
etmeyen bir adamla evlenmenin azabını yaşıyor yıllardır. Üstelik kalbindeki,”
belki bir gün düzelir her şey” umudunu da yitirmiş durumda. Rezzan Hanım’ın
kaybettiği savaşı, o kazanmış belki. Âmâ aşk noktasında oda kaybedenlerden.
Kocasının sevgisini bir türlü elde edememiş olan Üftade Hanım, geçmişte kalan
bir aşkın gölgesi ile aynı evde yaşamak zorunda kalınca, ister istemez
çıkarıyor en acı yüzünü. Ve bu tavır, bu öfke, bu alaycı tavır nasıl da
yakışıyor Nazan Kesal’e..Çok seviyorum onun oyunculuğunu, çok beğeniyorum. Aşk ve
Ceza dizisinden beri, öncelikle kullandığı düzgün Türkçe, sonra oyunculuk gücü,
Kayıp Şehir ’deki Meryem Kadın karakteri ile zirveye çıkan oyunculuğu, şimdi
Bugünün Saraylısı dizisinde beni ve eminim ekran başında izleyen herkesi mest ediyor.
Yüreği uzun ömürlü olsun..
Dip Not : Selçuk Yöntem, Nazan
Kesal ve Gülenay Kalkan, ders alınacak bir performans sergiliyorlar. Özellikle
belirtmek isterim.
Âşık ama terk edilmiş bir kadından daha kalbi
kırık ve daha tehlikeli ne olabilir ki? Neslihan’ın son bölümde bize anlatmaya
çalıştığı da buydu belki. Elinde başkasının silahı ile bir nişan töreninin tam
ortasına dalıp ateş etmek gibi bir cesaret, başka hangi durumda bir kadının
yapacağı harekettir. Neslihan’da âşık ve terk edilmiş bir kadın. Dizinin diğer
kadınları gibi onunda kalbi yaralı. Ama ben Neslihan’ın aşkında biraz hırs
görüyorum. Zengin ve güçlü olabilme, belki Rezzan Hanım gibi etrafına
hükmedebilme hırsı var Neslihan’da. Bunu zaman zaman ortaya çıkaran Neslihan,
kaybedilmiş bir aşkın kırıklığını, çevresini kırıp dökerek aşmaya çalışmakta.
Ve şüphesiz, giderek daha dibe batmakta..
Dip Not : Son zamanlarda düz hale
getirilmiş saçları ile çok daha zarif ve şık bir görünüm sergileyen Neslihan
karakterinin mini etekleri hala benim gözümü yoruyor. Zira yakışmıyor.
Pantolonlu hali çok daha şık..
Süreyya ise ayrı bir hikâye
elbette. O tamamen karşılıksız bir aşkın peşinde. Dolayısıyla kalbinin
kırılmasını başından kabul etmiş durumda Süreyya. Ama o öyle bir noktaya geldi
ki, artık o aşka sahip olmaktan çok, yanında bile olmakla yetiniyor. Fatih’e
karşı duyduğu takıntılı aşk, üstelik bir gün onu sevebileceğini düşünüp umut
etmesi, aşkın ne denli akıl dışı bir duygu olduğunu da bize anlatıyor. Fatih’in
de göz göre göre onun bu umudunu beslemesi elbette ki bizleri sinir etmekte.
Ama yıllarca okuyup doktor olduktan sonra, gidip mücevherciye çırak olan bir
adamın da, aşk noktasında doğru adımlar atacağını beklemek yanlış olur.. Süreyya,
Gözde Cığacı güzelliği sayesinde çok tatlı bir karakter. Üstelik onun inişli
çıkışlı hastalıklı durumlarını da çok başarılı canlandırıyor Gözde gerçekten. Günün birinde Fatih ona âşık olur mu olmaz mı
bilinmez, ama Süreyya ne olursa olsun, sadece bu aşka sahip olduğu için bile
mutlu olabilir. Fakat eninde sonunda kalbi kırılacak onunda hiç şüphe yok.
Dip Not : Süreyya çok tarz.
Seviyorum onun kıyafetlerini. Özellikle son bölüm giydiği arkası tüllü cekete
bayıldım..Feride de öyle..İkisinin kıyafetleri cidden çok şık..
Hikâyenin beni en çok rahatsız
eden kadını tabiki Ayşen. İzlerken, bir insan, bir kadın bu kadar saf olabilir
mi, bu kadar körü körüne âşık olabilir mi diye soruyorum kendi kendime. Vardır
elbette, yoksa bu kadar kırık kalp dolaşır mıydı yeryüzünde. Ayşen’in Savaş’a
olan yıkılmaz ve sarsılmaz aşkı, onu çok büyük bir hayal kırıklığına doğru
yürütüyor. Çevresindekilerin uyarılarına kulak asmayan Ayşen, henüz gözünü açıp
ilk Savaş’ı görmüşken, başka türlü davranması da beklenemez elbette. Hele hele
sürekli Ata Bey’e karşı Savaş’ı koruması yok mu? İzlerken hem çileden çıkıyor, hem
de karşılaşacağı yıkımı beklemekten kendimizi alamıyoruz…Çok büyük bir
mutsuzlukla karşılaşacak ilerleyen bölümlerde mutlaka, en azından benim
beklentim bu. Zira Savaş gerçekten, çok büyük bir savaş başlatmış bizim haberimiz
olmadan. Savaş konusunda sürekli tereddütle kalan ben, son iki bölümdür amacını
çözmüş durumdayım. Eminim izleyen herkesin nefretini üzerinde toplayacak
derecede kötü bir kalbe sahip Savaş, onu oynayan Serhat Teoman olunca, Savaş’tan
çok Ayşen’in saflığına öfkelendiriyor bizleri. Savaş’ın tıkır tıkır işleyen
planı, her ne kadar Ata bey hissediyor olsa da, Ayşen’in aşkı sayesinde amacına
ulaşacak ve Ayşen milyonlarca parçaya ayrılan kalbini nasıl toparlayacak, bu da
merak konusu..
Dip Not : Acımasız olabilir ama
Cansu Tosun performansında bana göre bir adım bile ilerleme yok. Okulda rolünü
ezberleyip sahneye çıkmış küçük çocuklar gibi, cidden çok kötü bir oyunculuk izliyorum.
Bunu dile getirdiğimde “ezik bir karakteri oynuyor” demeyin, zira bu gözler çok
ezik karakter izledi…Bir de karşısındakiler Selçuk Yöntem, Nazan Kesal, Gülenay
Kalkan, Serhat Teoman gibi oyuncular olunca bu çok daha gözüme batıyor, çok
üzgünüm ama böyle..
Gelelim Feride’ye. Onun kalbi
daha şimdiden kırık. O zaten başına geleceklerin farkında. Ama geri adım
atamıyor. Bebeğini kurtuluş gibi görüyor ama Atıf’tan ona koca, çocuğuna baba
olmayacağını da biliyor. Ailesine karşı olan mahcubiyetini, Atıf’ı zaman zaman
aşağılayarak azaltmaya çalışıyor, ama bir taraftan da Atıf’ı kaybetmemek için
her fedakârlığı yapıyor. Feride, kalbinin kırılacağın bilen ama bunu kabullenenlerden.
Atıf’ın Savaş’ın intikam planından nasibini alması, Feride’nin aklını başına
getirir diye umut ediyorum, çünkü yanlış aşkın peşinde koşma noktasında o da
Süreyya ve Ayşen’den geri kalmıyor..
Dip Not : Ciddi ciddi, son
bölümün en büyük bombası Çetin’in hiç ailesinin kabul etmeyeceği bir kızı
hamile bırakması ve başının bu yüzden derde girmesi oldu. Bu noktada yaptıkları
ters köşe için ekibi kutlarım. Zira ben Çetin’in çok daha başka sorunlar
çıkardığını tahmin etmiştim.
Bu haftalık Bugünün Saraylısı
için gönlüme takılanlar böyle. Aşkın en acı tarafını bile, naif bir anlatımla bize sunan dizide, ilerleyen bölümlerde, aşk daha kaç kalp kıracak,
izleyip görelim diyerek yazımızı burada bitirelim..
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder