7 Nisan 2014 Pazartesi

Bugünün Saraylısı..Bugünün aşkları..Her biri ayrı bir kırık kalp hikayesi..


"Aşk kalbe girince, onu kırmakla yükümlüdür.."

İlk bölümünü izlediğimde Bugünün Saraylısı dizisine hiç ısınamadım. Hatta genellikle ilk yazılarımda çok eleştiri yapmama prensibime rağmen, epey eleştirmiştim diziyi..

Fakat sonra ne olduysa, nasıl olduysa, hikâye içine aldı beni. Şüphesiz oyuncu kadrosunun kusursuzluğu, her birinin diğerinden daha iyi oluşu, diziyi hayli yukarı taşıdı gözümde ve gönlümde. Cumartesi akşamları karşısındaki Fatih&Harbiye gibi güçlü rakibe karşın, şu an Bugünün Saraylısı, benim izleme noktasında ilk tercihime oturmuş durumda..

Bugünün Saraylısı, aslında pek çok kırık kalbin hikâyesi. Durum böyle olunca, diziye bu açıdan bakmak gerekir diye düşündüm ve bu yazının konusunu, kırık kalplerin keşfine ayırdım.

Ata Bey ve onun gençlik aşkının, yüreğinde açtığı yaraların farkında olmamak mümkün değil. Hele de, sevmediği ama tahammül etmeye çalıştığı karısı Üftade ile çok sevdiği kadından olmuş kendi kızıyla aynı çatı altını paylaşmak ne kadar zor olsa gerek. Üstelik öz kızına sahte babalık yapmak zorunda olmanın acısı da var yüreğinde. Kızının nişan yüzüğü takarken yaptığı konuşma, orada bulunan tüm ev halkına ders verirken, kendisi de çok dersler almıştı elbette. Selçuk Yöntem’in oyunculuk gücünün adeta ekrandan taştığı sahnenin sonunda, Rezzan hanımın elini öpen Ayşen gülümsetiyor bizi ..

Rezzan Hanım da yaralı bir kalp. Ata bey, onun gençlik aşkı. Ve Katipoğlu ailesine karşı bu derece öfkeli olmasının temel sebebi, bana göre kocasının ölüm sebebinden çok, Ata Bey’in evlenmek için onu değil de Üftade’yi seçmiş olması. İçinde günden güne büyüttüğü yarası ve öfkesi, kalbindeki kibre eklenince, ortaya hiç tahammül edilemez bir kadın çıkıyor. Çevresindeki herkese öfke kusan, yanında çalışanlara bile hayatı zehir eden Rezzan hanımın aslında zaman zaman bakışlarında yakaladığımız o derin acı, onun aslında ne kadar kalbi kırık bir âşık olduğunu bize göstermekte. Aynı zamanda duruşundaki asalet, karşısındakine en acı sözleri ederken bile takındığı kibar tavır, giydiği birbirinden şık kıyafetler ve o kıyafetleri taşıyışındaki zarafet, Rezzan hanıma kızmaktan çok, gücüne ve tavrına hayranlık uyandırıyor. Gülenay Kalkan, kendine yakışan bir performans sergiliyor. Çok ama çok şahane. Çok sahici. Gözümü kırpmadan izliyorum ve izledikçe hayranlığım artıyor. Yüreğine, emeklerine sağlık..

Dip Not : Rezzan Hanımı konuşunca insanın aklına elbette ilk olarak Üftade geliyor. Öncelikle iki kadının karşılıklı sahnelerine dikkat çekmek istiyorum. Rezzan’ın kibirli, Üftade’nin alaycı bir tavırla, birbirlerine yürek yakan sözler söylemeleri, belki garip olacak ama çok lezzetli. Ben çok keyifle izliyorum ikisini..

Peki ya Üftade Hanım. Şüphesiz, o da Rezzan Hanım gibi tahammül edilemeyen bir kadın portresi çiziyor. Sürekli insanları iğneleyen, her durumda alaycı bir tavırla çevresine zehir kıvamında cümleler eden Üftade Hanım’ın kalbine indiğimizde, çok büyük ve derin bir kırıklıkla karşılaşıyoruz. Zira kendisini sevmeyen, üstelik bunu da inkâr etmeyen bir adamla evlenmenin azabını yaşıyor yıllardır. Üstelik kalbindeki,” belki bir gün düzelir her şey” umudunu da yitirmiş durumda. Rezzan Hanım’ın kaybettiği savaşı, o kazanmış belki. Âmâ aşk noktasında oda kaybedenlerden. Kocasının sevgisini bir türlü elde edememiş olan Üftade Hanım, geçmişte kalan bir aşkın gölgesi ile aynı evde yaşamak zorunda kalınca, ister istemez çıkarıyor en acı yüzünü. Ve bu tavır, bu öfke, bu alaycı tavır nasıl da yakışıyor Nazan Kesal’e..Çok seviyorum onun oyunculuğunu, çok beğeniyorum. Aşk ve Ceza dizisinden beri, öncelikle kullandığı düzgün Türkçe, sonra oyunculuk gücü, Kayıp Şehir ’deki Meryem Kadın karakteri ile zirveye çıkan oyunculuğu, şimdi Bugünün Saraylısı dizisinde beni ve eminim ekran başında izleyen herkesi mest ediyor. Yüreği uzun ömürlü olsun..

Dip Not : Selçuk Yöntem, Nazan Kesal ve Gülenay Kalkan, ders alınacak bir performans sergiliyorlar. Özellikle belirtmek isterim.

 Âşık ama terk edilmiş bir kadından daha kalbi kırık ve daha tehlikeli ne olabilir ki? Neslihan’ın son bölümde bize anlatmaya çalıştığı da buydu belki. Elinde başkasının silahı ile bir nişan töreninin tam ortasına dalıp ateş etmek gibi bir cesaret, başka hangi durumda bir kadının yapacağı harekettir. Neslihan’da âşık ve terk edilmiş bir kadın. Dizinin diğer kadınları gibi onunda kalbi yaralı. Ama ben Neslihan’ın aşkında biraz hırs görüyorum. Zengin ve güçlü olabilme, belki Rezzan Hanım gibi etrafına hükmedebilme hırsı var Neslihan’da. Bunu zaman zaman ortaya çıkaran Neslihan, kaybedilmiş bir aşkın kırıklığını, çevresini kırıp dökerek aşmaya çalışmakta. Ve şüphesiz, giderek daha dibe batmakta..

Dip Not : Son zamanlarda düz hale getirilmiş saçları ile çok daha zarif ve şık bir görünüm sergileyen Neslihan karakterinin mini etekleri hala benim gözümü yoruyor. Zira yakışmıyor. Pantolonlu hali çok daha şık..

Süreyya ise ayrı bir hikâye elbette. O tamamen karşılıksız bir aşkın peşinde. Dolayısıyla kalbinin kırılmasını başından kabul etmiş durumda Süreyya. Ama o öyle bir noktaya geldi ki, artık o aşka sahip olmaktan çok, yanında bile olmakla yetiniyor. Fatih’e karşı duyduğu takıntılı aşk, üstelik bir gün onu sevebileceğini düşünüp umut etmesi, aşkın ne denli akıl dışı bir duygu olduğunu da bize anlatıyor. Fatih’in de göz göre göre onun bu umudunu beslemesi elbette ki bizleri sinir etmekte. Ama yıllarca okuyup doktor olduktan sonra, gidip mücevherciye çırak olan bir adamın da, aşk noktasında doğru adımlar atacağını beklemek yanlış olur.. Süreyya, Gözde Cığacı güzelliği sayesinde çok tatlı bir karakter. Üstelik onun inişli çıkışlı hastalıklı durumlarını da çok başarılı canlandırıyor Gözde gerçekten.  Günün birinde Fatih ona âşık olur mu olmaz mı bilinmez, ama Süreyya ne olursa olsun, sadece bu aşka sahip olduğu için bile mutlu olabilir. Fakat eninde sonunda kalbi kırılacak onunda hiç şüphe yok.

Dip Not : Süreyya çok tarz. Seviyorum onun kıyafetlerini. Özellikle son bölüm giydiği arkası tüllü cekete bayıldım..Feride de öyle..İkisinin kıyafetleri cidden çok şık..

Hikâyenin beni en çok rahatsız eden kadını tabiki Ayşen. İzlerken, bir insan, bir kadın bu kadar saf olabilir mi, bu kadar körü körüne âşık olabilir mi diye soruyorum kendi kendime. Vardır elbette, yoksa bu kadar kırık kalp dolaşır mıydı yeryüzünde. Ayşen’in Savaş’a olan yıkılmaz ve sarsılmaz aşkı, onu çok büyük bir hayal kırıklığına doğru yürütüyor. Çevresindekilerin uyarılarına kulak asmayan Ayşen, henüz gözünü açıp ilk Savaş’ı görmüşken, başka türlü davranması da beklenemez elbette. Hele hele sürekli Ata Bey’e karşı Savaş’ı koruması yok mu? İzlerken hem çileden çıkıyor, hem de karşılaşacağı yıkımı beklemekten kendimizi alamıyoruz…Çok büyük bir mutsuzlukla karşılaşacak ilerleyen bölümlerde mutlaka, en azından benim beklentim bu. Zira Savaş gerçekten, çok büyük bir savaş başlatmış bizim haberimiz olmadan. Savaş konusunda sürekli tereddütle kalan ben, son iki bölümdür amacını çözmüş durumdayım. Eminim izleyen herkesin nefretini üzerinde toplayacak derecede kötü bir kalbe sahip Savaş, onu oynayan Serhat Teoman olunca, Savaş’tan çok Ayşen’in saflığına öfkelendiriyor bizleri. Savaş’ın tıkır tıkır işleyen planı, her ne kadar Ata bey hissediyor olsa da, Ayşen’in aşkı sayesinde amacına ulaşacak ve Ayşen milyonlarca parçaya ayrılan kalbini nasıl toparlayacak, bu da merak konusu..

Dip Not : Acımasız olabilir ama Cansu Tosun performansında bana göre bir adım bile ilerleme yok. Okulda rolünü ezberleyip sahneye çıkmış küçük çocuklar gibi, cidden çok kötü bir oyunculuk izliyorum. Bunu dile getirdiğimde “ezik bir karakteri oynuyor” demeyin, zira bu gözler çok ezik karakter izledi…Bir de karşısındakiler Selçuk Yöntem, Nazan Kesal, Gülenay Kalkan, Serhat Teoman gibi oyuncular olunca bu çok daha gözüme batıyor, çok üzgünüm ama böyle..

Gelelim Feride’ye. Onun kalbi daha şimdiden kırık. O zaten başına geleceklerin farkında. Ama geri adım atamıyor. Bebeğini kurtuluş gibi görüyor ama Atıf’tan ona koca, çocuğuna baba olmayacağını da biliyor. Ailesine karşı olan mahcubiyetini, Atıf’ı zaman zaman aşağılayarak azaltmaya çalışıyor, ama bir taraftan da Atıf’ı kaybetmemek için her fedakârlığı yapıyor. Feride, kalbinin kırılacağın bilen ama bunu kabullenenlerden. Atıf’ın Savaş’ın intikam planından nasibini alması, Feride’nin aklını başına getirir diye umut ediyorum, çünkü yanlış aşkın peşinde koşma noktasında o da Süreyya ve Ayşen’den geri kalmıyor..

Dip Not : Ciddi ciddi, son bölümün en büyük bombası Çetin’in hiç ailesinin kabul etmeyeceği bir kızı hamile bırakması ve başının bu yüzden derde girmesi oldu. Bu noktada yaptıkları ters köşe için ekibi kutlarım. Zira ben Çetin’in çok daha başka sorunlar çıkardığını tahmin etmiştim.

Bu haftalık Bugünün Saraylısı için gönlüme takılanlar böyle. Aşkın en acı tarafını bile, naif bir anlatımla bize sunan dizide, ilerleyen bölümlerde, aşk daha kaç kalp kıracak, izleyip görelim diyerek yazımızı burada bitirelim..

Siyah İnci’den sevgiyle..


www.twitter.com/blackpearl42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder