Sanırım dizi sektörünün bu sezon
gösterdiği korkunç patlama, izleyicinin damağında çok keskin bir tat bırakmış
olmalı ki, birden bıkıverdik tüm dizilerden. Hızlı bir yaprak dökümü sayesinde,
geçen sezonun birkaç iddialı dizisi dışında yeni başlayan dizilerin neredeyse
tamamı yayından kaldırılırken, devam eden diziler, heyecanını yitirdi, gözler
yeni başlayacak dizilere çevrildi.
Bu durum, aynı zamanda,
seyircinin, bir dizinin başarısında en az senaryo, oyunculuk, kurgu kadar
önemli olduğunu da ispat etti. Zira izleyici artık farklı bir şeyler izlemek
istiyor. Gerek hikâye, gerek heyecan ve aksiyon, gerek entrika açısından
öylesine birbirine benzedi ki yapılan işler, seyirci de haklı olarak hepsine
alıştı. Seyirciyi şaşırtmak, ters köşeye yatırmak, beklemediği yerden
beklemediği olaylarla karşılaştırmak başarısını gösteremeyenler de, ekrana
birer birer veda etti. Bazı diziler ise, ilk sezon gösterdikleri başarıyı,
ikinci sezonu garantilemiş olmanın rahatlığı ve “nasıl olsa seyredilir” mantığı ile hikâyelerini
yerle bir edip ekrana erken veda ettiler. İçlerinde çok iyi yapımlar da vardı
elbette. Ancak tüm bu olumsuzlukların etkisiyle, “kurunun yanında yaş da yandı”
ve kaliteli yapımlarda, bu yaprak dökümünden nasibini aldı..
Ve sonuç olarak, yeni başlayan
diziler artık kimseyi heyecanlandırmazken, yapımcıların da artık izleyici
faktörünü dikkate almaları ve her projenin altına imza atmadan önce bir kez
daha düşünmeleri gerçeğini anlamış olduk.
Gelelim bu haftaki yazımızın
konusuna. Yine ortaya karışık yaptık ve birkaç dizimizi yazdık kısa kısa..Ekranın
bana göre iyilerini, kan kaybedenlerini, gözden düşenlerini, listede
yükselenlerini,hatalarını, güzelliklerini dile getirmeye çalıştık. Dilimiz
sürçer ise affola diyelim ve kalemimize takılanlara beraber bakalım..
Bir Zamanlar Osmanlı..
Bir Zamanlar Osmanlı, Osmanlı
döneminde geçen ve fakat harem,cariye,halvet üçgenine sığınmayan, Osmanlı’nın
Lale devrini anlatan ,dolayısıyla geçen sezon favorilerim arasında olan
diziydi. Bu sezonda da izlemeye devam etsem de, kesin olan bir şey var ki, bu
sezon ilk sezonun büyüsünü kaybetti. Öncelikle karman çorman olmuş dizi. Geçen
sezonun popüler karakterlerinin paldır küldür öldürülmelerinden sonra, dizi bir
sürü birbirine benzeyen sakallı adamla dolmuş. Üstelik bir de, Seçilmişimiz
Serhat ağamız var ki, ne için seçildiğini hala çözebilmiş değilim. Dizinin asıl
teması olan Patrona Halil isyanı ve elbette ki bunun başkahramanı Patrona Halil
geri plana atılmış ve bu durum aynen Suskunlarda İrfan karakterinin geri plana
atılması hatasının aynısı..Üstelik şimdi Fırat Tanış’ın da diziden
ayrılmasından sonra, dizinin en kilit karakterinin yerine kim gelecek bu da
merak konusu. Ama Patrona Halil karakteri,Fırat Tanış kadar,yeni gelenin üzerine
oturur mu bunu da seyredip göreceğiz. Bu sezonun, tek güzel tarafı, müzikleri.
Çok keyifli müzikler yapmışlar, diziyi en seyredilir kılan da bu. Senaryonun
neden bahsettiğini bazen anlayamayabilirsiniz, kim kime ihanet etti, kim kime
isyan edecek, çok net değil. Olayı tam anlayabilmeniz için, benim gibi oturupta
gözünüzü bile kırpmadan seyretmeniz gerekli. Dizi bitince başınızda
hissettiğinizi ağrı da üstüne tuz biber..Kısacası Bir Zamanlar Osmanlı, yakında
dilimizde “bir zamanlar bir dizi vardı” cümlesinin nesnesi olarak yerleşirse
şaşırmayın..
Ve Suskunlar Efsanesinin ardından..
Geçen sezonun en iddialı dizisi,
bu sezona sağlam bir bölümle başlasa da devamını getiremedi ne yazık ki..Suskunlar
geçtiğimiz gün yayınlanan Final bölümüyle seyircisine veda etti. Bu bitiş,bana
göre hikâyenin gidişinde yapılan çok büyük hataların sonucudur..İlk sezonunda
birbirine kenetlenip, şeytana pabucunu ters giydirecek planlar kuran
Suskunlar'ın, bu sezon birbirine düşürülüp, üstüne üstlük çok basit planları
bile anlayamayacak aptallıklara mahkûm edilmeleri bana sevimsiz geldi mesela..İrfan
gibi karizmatik bir karakterin,saça sakala karışıp, sus pus edilip geri plana
atılması,Belalı Naim karakterinin -ki bana göre müthiş bir karakterdi- geçen
sezon olayların merkezinde olup,bu sezon dışlanması da ayrı sebep..Gurur’un
iyilik ile kötülük arasında gelip giden psikolojisi de bence sevimsiz ve itici
geldi izleyiciye. İzleyici İrfan’ın kötülüğünü seyretmeyi sevmişti, Alaycı,
küstah, kibirli ve kötülüğün adeta paçalarından aktığı İrfan karakterinin sus
pus, ezik bir halde olması hoş değildi. Neyse ki son iki bölüm sesini biraz
olsun duyduk ta, keyiflendik. Hele dizinin en önemli kadın karakteri Ahu’nun,
Bilal’e ümit verirken, Ecevit’in peşinde dolanması, iyi karakterlerimiz tek
kurşunla ölüverirken, kötü karakterlerimizin her öldü deyişimizde başka bir köşe
başından çıkıvermesi, Nisan karakterinin, bol bol güzelliğini sergileyip, rolü
üzerine tam oturtamaması, geçen sezonun son sahnesinde yer alan Cebrail ve
büyük patrona hiç yer verilmeyişi, açıkta bırakılan konular derken, Suskunlar
gibi bir diziyi tozlu raflara attık ne yazık ki..Bize Suskunlardan şahane
müzikleri yadigâr kaldı..Birde damağımızdaki ilk sezonun tadı..
Kayıp Şehir..
Ne yazık ki, güzel başlayan dizi de
bana göre tıkanmaya başladı bile..Dön dolaş aynı mahallede, aynı olayları izleyip
duruyoruz. Sıradan, durgun bir hikâyeye dönüştü dizi ne yazık ki..Aysel ve
Duygu karakterlerinin göze çarpan hareketliliği de olmasa, dizinin
senaryosunda, herhangi günlük bir diziden fazla bir fark olmayacak. Gökçe
Bahadır döktürüyor bu sezon. Haklı başarısının tadını çıkarırcasına oturdu
rolünün içine. Meryem kadının çocuklarından ikisi Aysel’e âşık olsalar, biraz
hareket gelir mi diyeceğim ama bu da çok alışıldık bir senaryo. Buna benzer çok
karışık ve çözümsüz bir aşk hikâyesini iki sezondur Kuzey&Güney’de
izliyoruz zaten..Sırf oyunculuk kalitesi de, bazen yetersiz kalıyor bana göre.
Dolayısıyla Kayıp Şehir’in bir an önce, karmaşık hikâyelerin,ilişkilerin ve
entrikanın pençesine düşmesi lazım, yoksa gözde dizimizin gözden düşmesi an
meselesi..
Emir’in yolu..
Büyük ihtimalle yapımcısının
inadı yüzünden devam eden dizi, bu sezon iyice çuvalladı. Son birkaç bölümünü
izlerken gerçekten sıkıldığımı itiraf edeyim.. Konusunun Feriha-Emir aşkının
bunaltan hüznünden kurtarılması ve başka bir karaktere kaydırılması, geçmişteki
karakterlerinden sıyrılmak istercesine, dizinin ana karakterlerinin saf dışı edilmesi,
ama buna rağmen yeni giren karakterlerinin fazla ilgi uyandırmaması, eski
karakterlerin her ne kadar performansları aynı güzellikte devam etse bile,
rollerinin kısaltılması, yeni karakterlerin acemi oyunculukları diziyi çekilmez
hale getirdi ne yazık ki. Bu anlamda Güneş karakterine hayat veren ve sanırım
tavırları, mimikleri ile Hazal Kaya’ya olan müthiş benzerliği sayesinde tercih
edilen Gizem Karaca’nın cidden kötü ve ezberlenmiş oyunculuğu, Hazal Kaya’nın
eksikliğini hissetmemize yol açtı. Bu kötü oyunculuk Ceyda Ateş’in artık
alıştığımız nefes ala ala konuşmasını bile çekilir kılıyor. Bütün bu
olumsuzluklar yanında, Çağatay Ulusoy’un gelişen oyunculuğu karşısına, doğru
dürüst bir partner çıkaramayışları da, dizinin
en büyük hatalarından biri olarak hafızama yerleşti. Bu sezon, Güneş-Emir aşkı
ve muhabbetinin, aynen Feriha-Emir inatlaşmalarından öteye gidemeyeceği aşikâr.
Çok güzel ve şık giyinen hanımların, güzel makyajların ve saçların da diziyi
kurtaramayacağı ortada. Görünen o ki, büyük ihtimal dizi, yazının başında
yazdığım sebeple, bu sezon sonuna kadar devam edecek. Dilerim sezon sonunda
güzel bir final yapar ve bu kadar yetenekli oyuncu da serbest kalarak, daha iyi
projelerde yer alma şansını yakalar..
Benim İçin Üzülme..
Seyredenler ve sevenlerden,
hakkında yazı bekleyenlerden çok özür dilerim..Bir sezon için kalabalık ve çok
uzun süreli bir dizi yeter diye düşünüyorum. Malum, Mahsun Kırmızıgül, “her
bölümü sinema tadında dizi” mantığı ile görsel anlamda şahane diziler yapsa da,
uzunluk açısından insanı canından bezdiriyor. Hakkında yazı yazabilmek için,
nereden baksanız, en az iki kez izliyorum her diziyi. Hayat Devam Ediyor’u
takip edip yazmaya çalışıyorum zaman zaman, ama Benim İçin Üzülme, ne kadar
güzel olsa, güzel görüntüler, iyi bir hikâyeye sahip olsa bile, her bölümü
neredeyse iki saat süren bir diziyi seyredip, bir de üzerine kafa yorup yazı
yazmak, çok işime gelmedi. Bu sebeple diziyi takip etmeyi bıraktım. İzleyenlere
de bol sabır dilerim. Zira bir saatten sonrası beni sıkıyor gerçekten..
Ağır Roman..
Bu sezonun bana göre, yeni başlayan dizileri arasında en
iyisi..İlk bölümde pek sarmamıştı beni, kafamda hep filmin büyüsü vardı. Dolayısıyla,
karakterler çok itici geldi, sevmedim derken…birkaç bölüm sonra, müptelası
oldum gerçekten. Hikâye Kolera halkının, bir müteahhit ile savaşını anlatsa da,
öylesine ilgi çekici karakterler, diyaloglar, aşklar var ki, kendinizi
kaybetmemek mümkün değil. Ve elbette ki muhteşem oyunculuklardan bahsetmeme
bile gerek yok galiba..Özellikle Onur Saylak izlemelere doyulmayacak bir
performans gösteriyor. Gerçi bunu söylemek, ekibin kalanına haksızlık olur gibi
geliyor gerçekten. Her biri birbirinden şahane..Çok farklı ve günümüzün modern
dünyası içinde bambaşka bir dünyanın kapılarını açan Ağır Roman, ufak tefek
eksiklerine rağmen, bu sezonun takdiri hak eden yapımlarından biri benim
nazarımda..
Umutsuz Ev Kadınları..
Son dönemin en iyi uyarlanmış
dizisi, bu sezon da geçen sezonun başarısını devam ettiren yapımlardan. Elbette
ki senaryo hazır olsa bile, yinede ülkemize uyarlanmasındaki güzellik,
oyuncuların birbirinden iyi performansları, günümüzde unutulmuş bazı
ilişkilerin, dostlukların ve fedakârlıkların hatırlatılması açısından,
listemizin iyiler bölümünde yerini korumaya devam ediyor. Bu sezonda da
eğlenceli, bu sezonda da karanlık ve gizemli..Karakter ve rol dağılımları
dengeli. Yayın saati değişmesine ve geç yayınlanmasına rağmen, keyifli zaman
geçirmek isteyenler için uykusuz kalmaya değer diyorum ben..
Yalan Dünya..
Eleştirilen yanları çok olsa
bile, bence bu sezon daha iyi oturdu dizi..Çok daha eğlenceli, çok daha
zekice..Gülse Birsel’in bu konudaki başarısı şüphesiz. Diziye yeni katılan
karakterlerden Bünyamin ve Eylem’in inanılmaz performansları, Zerrin
karakterinin bu sezon biraz daha ön plana çıkarılması, Beyaz’ın daha bir
yerleşmiş oyunculuğu göz dolduruyor. Üstelik
Cuma akşamları yayınlanan dizinin Pazartesi gibi haftanın en stresli gününe
alınmış olması, çok isabetli bir karar olmuş. Yüzümüzü güldüren diziler listemizde
üst sıralarda yer alan dizimizin, uzun ömürlü dizilerimizden olması en büyük
dileğimiz elbette..
Krem..
Daha çok çocuklar seyrediyor ama
ben Krem seyrederken çok eğleniyorum. Öyle çok şahane bir senaryosu yok.. Hatta
saçma sapan ve doğaüstü diyebiliriz..Ama öyle eğlenceli hale getirmişler ki,
cidden ben keyif alıyorum izlerken. Bir sürü dram,entrika,kavga,gürültü seyretmekten
bıktıysanız, bu eğlenceli hikâyeyi kaçırmayın derim. Özellikle Aslı
karakterindeki Duygu Yetiş’in performansına hayranım. Komiklikler birbirini
takip ediyor, dediğim gibi senaryo ve hikâye öyle aman aman değil ama stres
atmak isteyenler için tam bir cankurtaran..Dizinin özellikle Pazar akşamları
Hayat Devam Ediyor gibi, her sahnesi dram ve gözyaşı olan bir yapımdan sonra
ekrana geliyor olması da, sizi o dramatik havadan kurtarıp yüzünüzü
güldürecektir..
İşler Güçler..
Giderek içine alıyorlar bizi..Absürt
komedinin en iyi örneklerinden olan İşler Güçler, bu sezon birkaç gün ve saat
değişikliği yaşasa da, belli bir hayran kitlesi edindi kendine. Son birkaç
bölümdür, esprinin dozunu tam ayarlamayı beceremediklerini ve belden aşağı
esprilerin daha baskın olduğunu görsek bile, en azından yayın saatinin geç
olması, bu durumu kurtarıyor. Ve fakat bazen fazla iddialı lafların, görüntülerin,
beni de rahatsız ettiğini söylemeden edemeyeceğim. Zekice yazılıyor, kelime
oyunları yapılıyor, ince bir espri anlayışı olmadan keyif almamak mümkün değil.
Son bölümlerde ise benim en çok dikkatimi çeken, sempatimi toplayan karakter
Salih abi karakteri ile Burak Satıbol..Ne yalan söyleyeyim, çok itici gelmişti
başta..Ama işte zeki senaryo dediğin böyle olur. Salih abi karakterini ön plana
çıkardılar, Murat-Ahmet-Sadi üçgenini dört köşe bir kare haline getirdiler, bu
karenin tam merkezine de Ecevit kızımızı yerleştirdiler. Bu haliyle hayli
keyifli giden diziden ben müthiş keyif alıyorum. Dilerim sezon sonuna kadar
aynı performansla devam ederler. Bu arada, karakterlerimizden hiç olmazsa
birinin şeytanın bacağını yırtması çok daha iyi olacaktır diye
düşünüyorum..Yine de bu haliyle bile, müthiş sevimli, komik ve eğlenceli..
Ortaya Karışık-2 için bu kadar
yetsin bu haftalık diyorum canlarım. Zira sırada seyredilecek üç beş dizi,
birkaç film, yazılacak hikâyeler ve inanın birikmiş beni bekleyen bir yığın
kelime var..Bu arada bekleyenler için Evim Sensin filmini henüz vakit bulupta
seyredemedim. Muhtemelen, bir aksilik çıkmaz ise, bu hafta sonu Evim Sensin
için çalışacağız diyelim ve yürekten kocaman sevgilerle burada yazımıza son
verelim..
Siyah İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder