Şüphesiz
ki insan hayatının en önemli iki varlığı, anne ve baba..Ve bir aileye sahip
olabilmek insanın en büyük zenginliği..Hele bir de birbirini
seven,sayan,kollayan, beraber ağlayıp, beraber gülen, iyi günde şen şakrak,
kötü günde kenetlenmiş ise bir aile değmeyin keyfine o insanın..Dünyanın malı,
mülkü, parası kimin umurunda olur ki o zaman..
Karadayı
için en kısa haliyle birkaç cümle yazmam istense sanırım bu şekilde anlatmaya
çalışırdım. Uzun zaman sonra, aile kavramını, bir babanın ailenin temel direği
olduğunu, insanların ailesi için nasıl fedakarlık yapabileceklerini, her
şeyden önemlisi, o sevgi ve saygı ortamını, bizlere yaşattığı için,ailemizin,
babamızın annemizin değerini bir kez daha hatırlattığı için öncelikle tüm dizi
ekibine yürekten teşekkür ediyoruz..
Ekip
için söylenecek tek bir olumsuz kelimem yok..Her biri tek tek cımbızla seçilip
alınmış sanki. Amma velâkin, bir Çetin Tekindor ile Kenan İmirzalıoğlu gerçeği
var bu ülkede, üzerine iki laf edilmeden olmaz..Yılın ikilisi diyorum ben
onlara..Çetin Tekindor için ne söylesek az, ne söylesek yetersiz. Ona oynuyor
demek haksızlık olur, karakteri yaşıyor ve yaşatıyor seyredenlere..Bakışından
tutun, tavırlarına, gülüşüne, ağlayışına, sesinin tonuna kadar, işte bu dedirtiyor
kendine..Olacaksa böyle olmalı, aktörüm diyorsa bir insan, seyredenlere Nazif
Baba’nın sanki konusu geçen yıllarda, gerçekten yaşadığını hissettirmeli..Gözümü
bile kırpmadan izliyorum kendisini Nazif baba rolünde..Saygıyla eğiliyorum
sevgili ustamızın oyunculuğu karşısında..
Ya
Kenan İmirzalıoğlu..Çetin Tekindor gibi bir ustanın karşısına ancak onun kadar
güzel bakan,kızan,bağıran,ağlayan,gülen biri olabilirdi. Boyunun fazla uzun
olması küçük bir dezavantaj gibi dursa da, Mahir Kara karakteri ile eminim
hepimizin gönlünü fethetti bu sezon..Benim gibi, güçlü kuvvetli, delikanlı, koruyup
kollayan bir ağabey özlemi çekenlerin de gözlerini dolduran bir kişiliği
ekranlardan gönlümüze taşıdı şüphesiz..Mahir Kara, hep hayalini kurduğum..özlemini
duyduğum..gücüne ihtiyaç hissettiğim ağabey karakteridir..Mahir’in korkusuz,
cesur, haksızlığa tahammül edemeyen tavrı, hem atılgan ve sabırsız, hem
vicdanlı ve sevgi dolu yüreği, her ne kadar seyrederken bize bir masal
kahramanı gibi gelse de, böyle insanların var olabileceği umudu, yüreğimizi
ferahlatıyor.
Adaletin
sorgulandığı dizide, aslında çok derin bir yaraya da parmak basılıyor. Hele bir
düşünün. Hiçbir suçunuz yokken, sadece birkaç büyük(!) adamın hesapları sonucu,
üzerinize atılan kocaman bir leke..Bir suç..üstelik sonu idam olan bir suç..Kim
dayanabilir, kim sabredebilir..Seyrederken bile insanın tüyleri
ürperiyor..Senaryo gerçekten nefis..Diyaloglar şahane, olay kurgusu hem çok
heyecan verici hem de insanı sıkmadan içine çekiyor. Nazif Kara’nın başına
gelen iftira hepimizin yüreğine işledi resmen. İftiranın, bir insanın hayatını
nasıl altüst edebileceği bundan daha güzel anlatılamazdı sanırım..Ben ilk
bölümden sonra hikâyenin tek bir olay üzerine kurulduğunu ve fazla
çeşitlenemeyeceğini yazmıştım ama bu fikrim değişti. Mahir’in bir taraftan
ailesini korumaya çalışırken, diğer taraftan babasını kurtarmak uğruna aldığı
risk, kişilerin hikâyelerinin çok şık şekilde birbirlerine bağlanması, cidden
zeki bir kalemin ve şahane oyunculukların sonucu diyebiliriz.
Bergüzar
Korel’i de ilk başta eleştirmiştim..Ama birkaç bölüm sonra rolünün içine
oturdu. Her şeyden önce çok ama çok güzel bir kadın. Haksızlık etmeyelim.
Oyunculuğunun kalitesini hep şehirli ve modern kadınları oynaması sebebiyle tam
çözebilmiş değilim, bir köy filminde ya da dizisinde, şiveli bir ağızla
layıkıyla oynadığını görene kadar, çok içime sinmeyecek açıkçası. Ama Hâkime
Hanım rolünün altından kalkmayı becerdi. Üstelik gülümsemeyi öğretti Mahir ona
ve gerçekten gülümsemek, gülmek bu kadına çok yakışıyor. Kim bilir ileride belki
hoş bir komedide seyrederiz kendisini..Ancak ve ancak, Hâkime Hanım, bir Behzat
Ç.’deki Savcı Esra ile yarışabilir mi derseniz, kocaman bir hayır derim
canlarım. Henüz ekranlarda Savcı Esra’nın karizması ile baş edebilecek bir
savcı karakteri izlemedim ben..
Dizide
benim favorilerimden biri de minik Nazif. Maşallah şimdiki çocuklar cidden çok
yetenekli. ÖBGZamanki Deniz’den sonra Nazif rolündeki ufaklık harika oynuyor. Belli
ki hepsini benimsemiş, rolünü kavramış, nasıl sevimli konuşurken, nasıl
ağlatıyor bizi ağlarken değil mi canlarım. Ömrü uzun, yüreği bereketli olsun
diyelim ve kocaman öpelim minik kardeşimizi..
Dizinin
müziklerini de geçmeyelim..Toygar Işıklı şahane müzikler yapmış diyecek söz
yok..
Heyecanın
son bölümlerde iyice tavan yaptığı Karadayı, kötülerle iyilerin mücadelesinde
her bölüm yüreğimizi ağzımıza getirmeyi başarıyor..Buraya kadar iyi güzel, ama
hiç mi kusuru yok dizimizin. Elbette ki var..Bakalım gözüme en çok takılanlar
nelermiş..
Mahir
Kara..İyisin, hoşsun, çok yakışıklısın,baban için koşturup duruyorsun sahte
avukatlık dosyanla. Buraya kadar tamam da, kardeşim ev zaten kalabalık,
eniştenin işleri berbat, neyle geçiniyor o ev. O küçücük kunduracı dükkânı ile
mi. Tüm Türkiye’ye ayakkabı satmadığınıza göre, evin içindeki o bolluk bereket
ve zengin sofranın sırrını bize de söyle..Ayrıca o elinde taşıdığın çanta,
senin cüssene göre pek küçük ve hafif kalıyor Mahir kardeşim. Gerçi Mahir’in
yanında her şey küçücük kalıyor da, muhtemelen içi boş olan çantanın boyutları
da küçülünce, pek komik geliyor gözüme..Zaten asıl eğlence Mahir Kara’nın kim
olduğu ortaya çıkınca başlayacak ama sanırım o zamanlara daha çok var..
Ayten
kızım. Adeta gözlerinle yiyeceksin bizi..Tamam anladık güzelsin, Türkan Şoray’ın
gençliğine de çok benziyorsun, zaten benzemek için de elinden geleni yapıyorsun
ve fakat Mahir’in yanında oyuncak bebek gibi kalıyorsun ne yazık ki..Üstelik boyun
kısa neyse de, aklında kısa senin..Zaten sanırım bu özellikle yapılmış çünkü Hâkime
Hanım maşallah boy pos zekâ yerinde, tam Mahir’e göre..Üstelik bu Ayten için
tam sıradan mahalle kızı diyordum ki, dün akşam hilebaz yüzünü de ortaya
çıkardı. E be kardeşim, kasap et derdinde koyun can derdinde hesabı. Sen kalk, bin
bir zorlukla hapishanede Nazif babayla görüş, ağla sızla dert yan, nişan da
nişan..Yahu adam idamla yargılanıyor, oğlu canını dişine takmış koşturuyor,
nişanın sırası mı be Ayten. Sonra da kalk gel evde k.valideni çağır, babam
böyle istiyor de. Vallahi korkulur bu kızdan. Ama bir o kadar da aptal. Mahir’i
çok seviyor ama elinden gelen yanlışı da yapıyor. Hoş yapmasa ne olur. Mahir
çoktan Feride ablama âşık oldu bile..Her ne kadar ikisi de bunu dile getirmese
de, Hâkime hanıma o kır bahçesinde düzenlediği çalgılı çengili doğum günü sürprizinden
sonra, güzel bir aşkı hak etti Mahir. Zaten Hâkime Hanımda epey meyilli benim
gördüğüm kadarıyla. O doğum günü kutlamasından sonra,üstelik Attila İlhan’ın
Ben Sana Mecburum adlı şiir kitabından sonra, Mahir’e âşık olmazsan, zaten sen
taş kalpsin Feride abla kusara bakma..Neyse Mahir,Feride’ye âşık olunca Ayten
kızımıza da tekmeyi yemek düştü tabi. Ama şu bir gerçek ki, Melike Yalova,
Muhteşem Yüzyıl’dan bu yana epey yol kat etmiş gibi görünüyor. Rolünü güzel
yapıyor. Ben sevdim ekranda onu..
Gözüme
takılan hususlardan biri de jenerikte neden Çetin Tekindor ismi, Civan Canova
gibi en sonda yazılmıyor? İsimin sona yazılması için belli kurallar mı var
bilmiyorum ama Çetin Tekindor gibi bir oyuncunun isminin, Bergüzar Korel’den
sonra yazılması bana sevimli gelmiyor açıkçası..
Dizinin
kötü adamlarından Yasin Komiser ise bildiğiniz üzere, sevgili Kuzey
kardeşimizin kardosu Rıza Kocaoğlu. İyiyi de kötüyü de en iyi oynayanlardan
biri Rıza Kocaoğlu. Dev yürekli maviş adam..Çok keyif alıyorum onu seyrederken.
Yasin Komisere sinir olsam bile, Songül ile yaşadığı aşkın onu getirdiği saf
delikanlı halleri de güldürüyor beni. Kim bilir, belki Yasin Komiser, Songül
sayesinde iyi yürekli olup iyilerin tarafına geçer..Tabi Mahir kardeşimi epey
hırpalamış biri olarak, bu aşkın duyulması halinde, Mahir tarafından hayatta
bırakılırsa..
Yazımızın
son bölümünde ise dizinin şüphesiz en kötüsü olan Turgut Savcı var..Yurdaer
Okur’un performansına diyecek yok..Sakin sessiz ve kötülüğü hiç belli etmeyen
bir kötü..Çok kötü hem de..Eminim bütün izleyenler ona diş biliyorlardır. Tamam,
hiçbir kötü karaktere bayılmıyoruz ama Turgut Savcı, şöyle bir düşünüyorum da,
sıralama yapsam sanırım Kuzey&Güney’in Ferhat’ı ve Suskunların İrfan’ı nı bile
alt eder. Bahsi geçen kötülerimizin biraz sevimli yanları vardı çünkü. Turgut
Savcı da oda yok..Ve fakat gücünü kullanma kapasitesini zekâsıyla birleştirmeyi
başaran Turgut ağabey, ipler elinden kayınca, gizlediği kötü yüzünü de
çıkarmaya başladı ortaya. Hâkime Hanım’ı da karşısına alan Turgut Savcının en
küçük açığını sabırsızlıkla bekliyor, Yurdaer abimizi yüreğinden öpüyor ve
yazımıza şimdilik nokta koyuyoruz.
Ah
yazacak daha pek çok kişi, karakter,olay,yorum kalsa da bu haftalık bu kadar
yetsin diyorum canlarım..
Bir
sonraki Karadayı yazısında görüşmek üzere..
Siyah İnci’den sevgilerle…
www.twitter.com/blackpearl42
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder