18 Aralık 2012 Salı

Karadayı..Tek bir kelimeye sığan koca bir dünya...



  
            Şüphesiz ki insan hayatının en önemli iki varlığı, anne ve baba..Ve bir aileye sahip olabilmek insanın en büyük zenginliği..Hele bir de birbirini seven,sayan,kollayan, beraber ağlayıp, beraber gülen, iyi günde şen şakrak, kötü günde kenetlenmiş ise bir aile değmeyin keyfine o insanın..Dünyanın malı, mülkü, parası kimin umurunda olur ki o zaman..

            Karadayı için en kısa haliyle birkaç cümle yazmam istense sanırım bu şekilde anlatmaya çalışırdım. Uzun zaman sonra, aile kavramını, bir babanın ailenin temel direği olduğunu, insanların ailesi için nasıl fedakarlık yapabileceklerini, her şeyden önemlisi, o sevgi ve saygı ortamını, bizlere yaşattığı için,ailemizin, babamızın annemizin değerini bir kez daha hatırlattığı için öncelikle tüm dizi ekibine yürekten teşekkür ediyoruz..

            Ekip için söylenecek tek bir olumsuz kelimem yok..Her biri tek tek cımbızla seçilip alınmış sanki. Amma velâkin, bir Çetin Tekindor ile Kenan İmirzalıoğlu gerçeği var bu ülkede, üzerine iki laf edilmeden olmaz..Yılın ikilisi diyorum ben onlara..Çetin Tekindor için ne söylesek az, ne söylesek yetersiz. Ona oynuyor demek haksızlık olur, karakteri yaşıyor ve yaşatıyor seyredenlere..Bakışından tutun, tavırlarına, gülüşüne, ağlayışına, sesinin tonuna kadar, işte bu dedirtiyor kendine..Olacaksa böyle olmalı, aktörüm diyorsa bir insan, seyredenlere Nazif Baba’nın sanki konusu geçen yıllarda, gerçekten yaşadığını hissettirmeli..Gözümü bile kırpmadan izliyorum kendisini Nazif baba rolünde..Saygıyla eğiliyorum sevgili ustamızın oyunculuğu karşısında..

            Ya Kenan İmirzalıoğlu..Çetin Tekindor gibi bir ustanın karşısına ancak onun kadar güzel bakan,kızan,bağıran,ağlayan,gülen biri olabilirdi. Boyunun fazla uzun olması küçük bir dezavantaj gibi dursa da, Mahir Kara karakteri ile eminim hepimizin gönlünü fethetti bu sezon..Benim gibi, güçlü kuvvetli, delikanlı, koruyup kollayan bir ağabey özlemi çekenlerin de gözlerini dolduran bir kişiliği ekranlardan gönlümüze taşıdı şüphesiz..Mahir Kara, hep hayalini kurduğum..özlemini duyduğum..gücüne ihtiyaç hissettiğim ağabey karakteridir..Mahir’in korkusuz, cesur, haksızlığa tahammül edemeyen tavrı, hem atılgan ve sabırsız, hem vicdanlı ve sevgi dolu yüreği, her ne kadar seyrederken bize bir masal kahramanı gibi gelse de, böyle insanların var olabileceği umudu, yüreğimizi ferahlatıyor.

            Adaletin sorgulandığı dizide, aslında çok derin bir yaraya da parmak basılıyor. Hele bir düşünün. Hiçbir suçunuz yokken, sadece birkaç büyük(!) adamın hesapları sonucu, üzerinize atılan kocaman bir leke..Bir suç..üstelik sonu idam olan bir suç..Kim dayanabilir, kim sabredebilir..Seyrederken bile insanın tüyleri ürperiyor..Senaryo gerçekten nefis..Diyaloglar şahane, olay kurgusu hem çok heyecan verici hem de insanı sıkmadan içine çekiyor. Nazif Kara’nın başına gelen iftira hepimizin yüreğine işledi resmen. İftiranın, bir insanın hayatını nasıl altüst edebileceği bundan daha güzel anlatılamazdı sanırım..Ben ilk bölümden sonra hikâyenin tek bir olay üzerine kurulduğunu ve fazla çeşitlenemeyeceğini yazmıştım ama bu fikrim değişti. Mahir’in bir taraftan ailesini korumaya çalışırken, diğer taraftan babasını kurtarmak uğruna aldığı risk, kişilerin hikâyelerinin çok şık şekilde birbirlerine bağlanması, cidden zeki bir kalemin ve şahane oyunculukların sonucu diyebiliriz. 

            Bergüzar Korel’i de ilk başta eleştirmiştim..Ama birkaç bölüm sonra rolünün içine oturdu. Her şeyden önce çok ama çok güzel bir kadın. Haksızlık etmeyelim. Oyunculuğunun kalitesini hep şehirli ve modern kadınları oynaması sebebiyle tam çözebilmiş değilim, bir köy filminde ya da dizisinde, şiveli bir ağızla layıkıyla oynadığını görene kadar, çok içime sinmeyecek açıkçası. Ama Hâkime Hanım rolünün altından kalkmayı becerdi. Üstelik gülümsemeyi öğretti Mahir ona ve gerçekten gülümsemek, gülmek bu kadına çok yakışıyor. Kim bilir ileride belki hoş bir komedide seyrederiz kendisini..Ancak ve ancak, Hâkime Hanım, bir Behzat Ç.’deki Savcı Esra ile yarışabilir mi derseniz, kocaman bir hayır derim canlarım. Henüz ekranlarda Savcı Esra’nın karizması ile baş edebilecek bir savcı karakteri izlemedim ben..

            Dizide benim favorilerimden biri de minik Nazif. Maşallah şimdiki çocuklar cidden çok yetenekli. ÖBGZamanki Deniz’den sonra Nazif rolündeki ufaklık harika oynuyor. Belli ki hepsini benimsemiş, rolünü kavramış, nasıl sevimli konuşurken, nasıl ağlatıyor bizi ağlarken değil mi canlarım. Ömrü uzun, yüreği bereketli olsun diyelim ve kocaman öpelim minik kardeşimizi..

            Dizinin müziklerini de geçmeyelim..Toygar Işıklı şahane müzikler yapmış diyecek söz yok..
            Heyecanın son bölümlerde iyice tavan yaptığı Karadayı, kötülerle iyilerin mücadelesinde her bölüm yüreğimizi ağzımıza getirmeyi başarıyor..Buraya kadar iyi güzel, ama hiç mi kusuru yok dizimizin. Elbette ki var..Bakalım gözüme en çok takılanlar nelermiş..

            Mahir Kara..İyisin, hoşsun, çok yakışıklısın,baban için koşturup duruyorsun sahte avukatlık dosyanla. Buraya kadar tamam da, kardeşim ev zaten kalabalık, eniştenin işleri berbat, neyle geçiniyor o ev. O küçücük kunduracı dükkânı ile mi. Tüm Türkiye’ye ayakkabı satmadığınıza göre, evin içindeki o bolluk bereket ve zengin sofranın sırrını bize de söyle..Ayrıca o elinde taşıdığın çanta, senin cüssene göre pek küçük ve hafif kalıyor Mahir kardeşim. Gerçi Mahir’in yanında her şey küçücük kalıyor da, muhtemelen içi boş olan çantanın boyutları da küçülünce, pek komik geliyor gözüme..Zaten asıl eğlence Mahir Kara’nın kim olduğu ortaya çıkınca başlayacak ama sanırım o zamanlara daha çok var..

            Ayten kızım. Adeta gözlerinle yiyeceksin bizi..Tamam anladık güzelsin, Türkan Şoray’ın gençliğine de çok benziyorsun, zaten benzemek için de elinden geleni yapıyorsun ve fakat Mahir’in yanında oyuncak bebek gibi kalıyorsun ne yazık ki..Üstelik boyun kısa neyse de, aklında kısa senin..Zaten sanırım bu özellikle yapılmış çünkü Hâkime Hanım maşallah boy pos zekâ yerinde, tam Mahir’e göre..Üstelik bu Ayten için tam sıradan mahalle kızı diyordum ki, dün akşam hilebaz yüzünü de ortaya çıkardı. E be kardeşim, kasap et derdinde koyun can derdinde hesabı. Sen kalk, bin bir zorlukla hapishanede Nazif babayla görüş, ağla sızla dert yan, nişan da nişan..Yahu adam idamla yargılanıyor, oğlu canını dişine takmış koşturuyor, nişanın sırası mı be Ayten. Sonra da kalk gel evde k.valideni çağır, babam böyle istiyor de. Vallahi korkulur bu kızdan. Ama bir o kadar da aptal. Mahir’i çok seviyor ama elinden gelen yanlışı da yapıyor. Hoş yapmasa ne olur. Mahir çoktan Feride ablama âşık oldu bile..Her ne kadar ikisi de bunu dile getirmese de, Hâkime hanıma o kır bahçesinde düzenlediği çalgılı çengili doğum günü sürprizinden sonra, güzel bir aşkı hak etti Mahir. Zaten Hâkime Hanımda epey meyilli benim gördüğüm kadarıyla. O doğum günü kutlamasından sonra,üstelik Attila İlhan’ın Ben Sana Mecburum adlı şiir kitabından sonra, Mahir’e âşık olmazsan, zaten sen taş kalpsin Feride abla kusara bakma..Neyse Mahir,Feride’ye âşık olunca Ayten kızımıza da tekmeyi yemek düştü tabi. Ama şu bir gerçek ki, Melike Yalova, Muhteşem Yüzyıl’dan bu yana epey yol kat etmiş gibi görünüyor. Rolünü güzel yapıyor. Ben sevdim ekranda onu..

            Gözüme takılan hususlardan biri de jenerikte neden Çetin Tekindor ismi, Civan Canova gibi en sonda yazılmıyor? İsimin sona yazılması için belli kurallar mı var bilmiyorum ama Çetin Tekindor gibi bir oyuncunun isminin, Bergüzar Korel’den sonra yazılması bana sevimli gelmiyor açıkçası..

            Dizinin kötü adamlarından Yasin Komiser ise bildiğiniz üzere, sevgili Kuzey kardeşimizin kardosu Rıza Kocaoğlu. İyiyi de kötüyü de en iyi oynayanlardan biri Rıza Kocaoğlu. Dev yürekli maviş adam..Çok keyif alıyorum onu seyrederken. Yasin Komisere sinir olsam bile, Songül ile yaşadığı aşkın onu getirdiği saf delikanlı halleri de güldürüyor beni. Kim bilir, belki Yasin Komiser, Songül sayesinde iyi yürekli olup iyilerin tarafına geçer..Tabi Mahir kardeşimi epey hırpalamış biri olarak, bu aşkın duyulması halinde, Mahir tarafından hayatta bırakılırsa..

            Yazımızın son bölümünde ise dizinin şüphesiz en kötüsü olan Turgut Savcı var..Yurdaer Okur’un performansına diyecek yok..Sakin sessiz ve kötülüğü hiç belli etmeyen bir kötü..Çok kötü hem de..Eminim bütün izleyenler ona diş biliyorlardır. Tamam, hiçbir kötü karaktere bayılmıyoruz ama Turgut Savcı, şöyle bir düşünüyorum da, sıralama yapsam sanırım Kuzey&Güney’in Ferhat’ı ve Suskunların İrfan’ı nı bile alt eder. Bahsi geçen kötülerimizin biraz sevimli yanları vardı çünkü. Turgut Savcı da oda yok..Ve fakat gücünü kullanma kapasitesini zekâsıyla birleştirmeyi başaran Turgut ağabey, ipler elinden kayınca, gizlediği kötü yüzünü de çıkarmaya başladı ortaya. Hâkime Hanım’ı da karşısına alan Turgut Savcının en küçük açığını sabırsızlıkla bekliyor, Yurdaer abimizi yüreğinden öpüyor ve yazımıza şimdilik nokta koyuyoruz. 

            Ah yazacak daha pek çok kişi, karakter,olay,yorum kalsa da bu haftalık bu kadar yetsin diyorum canlarım..

            Bir sonraki Karadayı yazısında görüşmek üzere..

Siyah İnci’den sevgilerle…

www.twitter.com/blackpearl42
           
            .
           





























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder