Kuzey&Güney son bölüm için
neler neler yazılabilirdi..Nitekim yazıldı da..Ve fakat aniden tamamı silindi
bir çırpıda..Sebebi hüzünlü bir bakış, birkaç damla gözyaşı ve baba ile yapılan
hesaplaşma..Defalarca seyredilen o iki sahne sonrası…Bıraktım Kuzey’i,
Cemre’yi, Barış’ı, Zeynep’i,kavgayı gürültüyü bir kenara..Bütün yüreğimle
başladım Güney’i yazıp anlatmaya..
Bu hafta, kim ne derse
desin…Güney’in akşamıydı..Bu hafta beğenilsin beğenilmesin..Buğra Gülsoy’un
gecesiydi..Genellikle yazdığım dizilerin her bölümünü birkaç kez seyrediyorum.
Son birkaç bölümdür biraz geri planda bırakılan Güney, bu bölüme damgasını
vurdu desem yeridir. Bu bölümden aklımda kalan sadece Güney ve onun
yaşadıkları, Buğra Gülsoy ve ekrandan bize yaşattıkları..
Güney..Duyduğu tek bir cümle
üzerine, bugüne kadar içinde biriktirdiği her şey ortaya dökülüp çözüldü bu
hafta. Pişmanlıklar, özlemler, yüzleşilen hatalar, hüzünler, vicdanı
hesaplaşmalar damgasını vurdu adeta.
Banu’nun Güney’in yüzüne yüzüne
ettiği “Senin de tek derdin para değil mi” cümlesi ile Güney o güne kadar
yediği en şiddetli tokadı yedi bir bakıma. Çünkü yüzüne vurulan gerçekleri
duymaya tahammülü yoktu aslında..Bu gerçeği duymak, götürdü onu en başa ve
elbette kendi ile hesaplaşmaya…
Oturdu tekrar her şeyin belki de
başladığı o yere, okul bahçesindeki o banka..Ve fark etti ki hiç yol almamış
bile aslında. Ne yaparsa yapsın, kendi gibi olmayanların gözünde sınıf atlamaya
çalışan bir varoş olarak kalacaktı eninde sonunda. Belki bunu anlamanın
ağırlığının sebebiydi gözlerinin dalması uzaklara..
O bankta hatırladı nasıl bir
zamanlar dürüst olduğunu, saf ve temiz yüreğini Banu’ya nasıl kaptırdığını,
aklını nasıl çeldiğini ve elbette nasıl Cemre’yi nasıl özlediğini..Ve geldiği
deniz kıyısında tereddüt etmeden aradı Cemre’yi. Biliyordu ki, Güney’i Güney’e
Cemre anlatırdı en iyi..O zaten biliyordu kendini, sadece arıyordu bildiklerini
inkâr edip tersini söyleyecek birini..Oysaki Cemre en yanlış seçimdi. Zira
Cemre delikanlı idi kendisinin hiç olmadığı gibi. Zaten Cemre’nin onu acıtmak
istemeyen kelimeleri bile rahatlatmadı içini…
Güney bir yalnız adam..Kimsem yok
dedi..Çıkarı için en yakınını harcadığını düşündüğü içindi söyledikleri. Biraz
para kazanınca kardeşine, ailesine sırtını dönüvermişti. Ama en nihayetinde
başka nereye gidecekti..O sordu Cemre söyledi. Güney hazır değildi gerçeği
duymaya hâlbuki..Yinede göze aldı yaralamaya yüreğini. Şartları değiştikçe
değişmişti, Yâda uydurmuştu şartları kendi istediği gibi. Cemre söyledi, o
dinledi..Ne kadar acıtsa da Cemre’nin sözleri, yoktu zira başka kimsesi..
Akşama doğru arabasında hem
ağladı hem içti..Gözyaşları kaybettiği benliği, karakteri, ne olduğunu
anlayamadan içine girdiği dünyanın ona hediye ettiği yalnızlık içindi. Belki de
en çok kaybettiği ailesi için ağladı ve incindi..Unutmaya çalıştığı halde birikmişti
içine maddiyat ve hırs pisliği..Gözyaşları döküldü damla damla, temizlemek
istercesine içindeki tüm kiri..
Sıra gelmişti içini soğutmak için
öfkesini kusmaya..Adım adım yürüdü sokakları evine varmak amacıyla..Tek
istediği hesaplaşmaktı önce babasıyla..Sor dedi babasına, cevaplamaya gücü olmasa
da..Bağırdı çağırdı sanki bir hakkı varmışçasına..Nasıl da utanır ve başını
eğerdi kim bilir alkolün etkisinde olmasa..Öylesine bencildi ki ruhu, hiç
niyeti yoktu ne annesini babasını, ne yaptıklarını anlamaya. Kavgası tek bir
haklı sebep bulabilmekti yalnız kalışına..Ama başaramadan yine yenildi,
karşısında doğruları söyleyen babasına..
Ve kendi vicdanına karşı utangaç,
babasına karşı mahcup ve sessiz, Banu’ya karşı mesafeliydi Güney en sonunda..Biliyordu
Banu yar olmayacaktı ona..Yinede Banu ile yürüdü göz göre göre uçuruma bir kez
daha..
Hırsının, bencilliğinin,
kirlenmiş ruhunun, ince hesaplarının hangi hayatları yıktığını, hangi kalpleri
yaraladığını bilerek ve isteyerek..Ezerek yükselmenin, doğruluğuna inanarak.
Her defasında ailesine sırtını dönüp, her başı sıkıştığında onlara koşacak yüzü
bularak..Ve hep yanlış yaparak..
İşte Güney canlarım..Eğrisiyle
doğrusuyla beni bütün bunları düşünmeye iten gözünü para hırsı bürümüş genç
adam..Ve ona ekranlarda hayat veren Buğra Gülsoy için birkaç cümle etmezsek,
haksızlık etmiş oluruz..
Haklı bir yükseliş ve başarı
onunkisi kabul edelim. Bu bölüm aynı zamanda Buğra Gülsoy’un oyunculuğunu yüreğim
ağzımda seyrettiğim bir bölüm oldu. Her ifadesini, sesinin tonunu, yüzünün
şeklini, babasıyla kavgasını birkaç kez seyrettim. Özellikle Babası ile
karşılıklı kavga sahnesi, her iki oyuncunun da kendilerini aştığı muhteşem bir
sahne olmuş. Yazanlar yazmış, sözüm yok..Ama bir senaryo, bir karakter ancak bu
kadar gerçekçi olabilirdi. Buğra Gülsoy, harikalar yaratmış. Hani hep söylerim
ya, gözleri ile oynayabilmek büyük yetenektir diye. Hele o arabadaki ağlama
sahnesinde, öylesine yüreğinden gelerek, içinden gelerek yapmış ki rolünü,
ister istemez Güney’i haklı çıkaracak bir sebep aramaya başladım birden.. Bu
gerçekçilik ve yüzündeki ifade sayesinde neredeyse Güney’in yaptığı her türlü
hatayı affetmeye hazır olacak insan. Ya babasıyla kavga sahnesindeki
performansına ne demeli. Ekran karşısında tutuldum kaldım diyebilirim. Öylesine
güzel vermiş ki, o sakin sessiz beyefendi Güney’in altında yatan
öfkeli,saygısız ve kaba adamı. O içinde bin
bir düşünceyi biriktirip, sadece kendi yalnızlığı ile paylaştığı ruh halini.
Güney’i ve aslında Güney’in kalbinin o kadar da kötü olmadığını, sadece kendi
hırsı yüzünden yaptığı yanlışları, her bir yanlışında binlerce kez hissettiği
pişmanlığını, özlemini, ailesine olan ihtiyacını..
Güney dedik bu defa..Sen önce
kendine yaptın ne yaptınsa…Sonun hayır ola..
Yüreğine sağlık Buğra..Emeğine
sağlık..Yolun hep açık, başarın daim olsun..Ve her daim böyle güzel bir adam
olarak kal..Yüreğinle, yeteneğinle, beyefendiliğinle…Hiç değişmeden,
bozulmadan..
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder