10 Haziran 2012 Pazar

Kuzey & Güney 38.Bölüm notları mı.. Hayır, hayır..Bu kez sadece Güney anlatılmalı..

Kuzey&Güney son bölüm için neler neler yazılabilirdi..Nitekim yazıldı da..Ve fakat aniden tamamı silindi bir çırpıda..Sebebi hüzünlü bir bakış, birkaç damla gözyaşı ve baba ile yapılan hesaplaşma..Defalarca seyredilen o iki sahne sonrası…Bıraktım Kuzey’i, Cemre’yi, Barış’ı, Zeynep’i,kavgayı gürültüyü bir kenara..Bütün yüreğimle başladım Güney’i yazıp anlatmaya..

Bu hafta, kim ne derse desin…Güney’in akşamıydı..Bu hafta beğenilsin beğenilmesin..Buğra Gülsoy’un gecesiydi..Genellikle yazdığım dizilerin her bölümünü birkaç kez seyrediyorum. Son birkaç bölümdür biraz geri planda bırakılan Güney, bu bölüme damgasını vurdu desem yeridir. Bu bölümden aklımda kalan sadece Güney ve onun yaşadıkları, Buğra Gülsoy ve ekrandan bize yaşattıkları..

Güney..Duyduğu tek bir cümle üzerine, bugüne kadar içinde biriktirdiği her şey ortaya dökülüp çözüldü bu hafta. Pişmanlıklar, özlemler, yüzleşilen hatalar, hüzünler, vicdanı hesaplaşmalar damgasını vurdu adeta. 

Banu’nun Güney’in yüzüne yüzüne ettiği “Senin de tek derdin para değil mi” cümlesi ile Güney o güne kadar yediği en şiddetli tokadı yedi bir bakıma. Çünkü yüzüne vurulan gerçekleri duymaya tahammülü yoktu aslında..Bu gerçeği duymak, götürdü onu en başa ve elbette kendi ile hesaplaşmaya…

Oturdu tekrar her şeyin belki de başladığı o yere, okul bahçesindeki o banka..Ve fark etti ki hiç yol almamış bile aslında. Ne yaparsa yapsın, kendi gibi olmayanların gözünde sınıf atlamaya çalışan bir varoş olarak kalacaktı eninde sonunda. Belki bunu anlamanın ağırlığının sebebiydi gözlerinin dalması uzaklara.. 

O bankta hatırladı nasıl bir zamanlar dürüst olduğunu, saf ve temiz yüreğini Banu’ya nasıl kaptırdığını, aklını nasıl çeldiğini ve elbette nasıl Cemre’yi nasıl özlediğini..Ve geldiği deniz kıyısında tereddüt etmeden aradı Cemre’yi. Biliyordu ki, Güney’i Güney’e Cemre anlatırdı en iyi..O zaten biliyordu kendini, sadece arıyordu bildiklerini inkâr edip tersini söyleyecek birini..Oysaki Cemre en yanlış seçimdi. Zira Cemre delikanlı idi kendisinin hiç olmadığı gibi. Zaten Cemre’nin onu acıtmak istemeyen kelimeleri bile rahatlatmadı içini…

Güney bir yalnız adam..Kimsem yok dedi..Çıkarı için en yakınını harcadığını düşündüğü içindi söyledikleri. Biraz para kazanınca kardeşine, ailesine sırtını dönüvermişti. Ama en nihayetinde başka nereye gidecekti..O sordu Cemre söyledi. Güney hazır değildi gerçeği duymaya hâlbuki..Yinede göze aldı yaralamaya yüreğini. Şartları değiştikçe değişmişti, Yâda uydurmuştu şartları kendi istediği gibi. Cemre söyledi, o dinledi..Ne kadar acıtsa da Cemre’nin sözleri, yoktu zira başka kimsesi..

Akşama doğru arabasında hem ağladı hem içti..Gözyaşları kaybettiği benliği, karakteri, ne olduğunu anlayamadan içine girdiği dünyanın ona hediye ettiği yalnızlık içindi. Belki de en çok kaybettiği ailesi için ağladı ve incindi..Unutmaya çalıştığı halde birikmişti içine maddiyat ve hırs pisliği..Gözyaşları döküldü damla damla, temizlemek istercesine içindeki tüm kiri..

Sıra gelmişti içini soğutmak için öfkesini kusmaya..Adım adım yürüdü sokakları evine varmak amacıyla..Tek istediği hesaplaşmaktı önce babasıyla..Sor dedi babasına, cevaplamaya gücü olmasa da..Bağırdı çağırdı sanki bir hakkı varmışçasına..Nasıl da utanır ve başını eğerdi kim bilir alkolün etkisinde olmasa..Öylesine bencildi ki ruhu, hiç niyeti yoktu ne annesini babasını, ne yaptıklarını anlamaya. Kavgası tek bir haklı sebep bulabilmekti yalnız kalışına..Ama başaramadan yine yenildi, karşısında doğruları söyleyen babasına..

Ve kendi vicdanına karşı utangaç, babasına karşı mahcup ve sessiz, Banu’ya karşı mesafeliydi Güney en sonunda..Biliyordu Banu yar olmayacaktı ona..Yinede Banu ile yürüdü göz göre göre uçuruma bir kez daha..

Hırsının, bencilliğinin, kirlenmiş ruhunun, ince hesaplarının hangi hayatları yıktığını, hangi kalpleri yaraladığını bilerek ve isteyerek..Ezerek yükselmenin, doğruluğuna inanarak. Her defasında ailesine sırtını dönüp, her başı sıkıştığında onlara koşacak yüzü bularak..Ve hep yanlış yaparak..

İşte Güney canlarım..Eğrisiyle doğrusuyla beni bütün bunları düşünmeye iten gözünü para hırsı bürümüş genç adam..Ve ona ekranlarda hayat veren Buğra Gülsoy için birkaç cümle etmezsek, haksızlık etmiş oluruz..

Haklı bir yükseliş ve başarı onunkisi kabul edelim. Bu bölüm aynı zamanda Buğra Gülsoy’un oyunculuğunu yüreğim ağzımda seyrettiğim bir bölüm oldu. Her ifadesini, sesinin tonunu, yüzünün şeklini, babasıyla kavgasını birkaç kez seyrettim. Özellikle Babası ile karşılıklı kavga sahnesi, her iki oyuncunun da kendilerini aştığı muhteşem bir sahne olmuş. Yazanlar yazmış, sözüm yok..Ama bir senaryo, bir karakter ancak bu kadar gerçekçi olabilirdi. Buğra Gülsoy, harikalar yaratmış. Hani hep söylerim ya, gözleri ile oynayabilmek büyük yetenektir diye. Hele o arabadaki ağlama sahnesinde, öylesine yüreğinden gelerek, içinden gelerek yapmış ki rolünü, ister istemez Güney’i haklı çıkaracak bir sebep aramaya başladım birden.. Bu gerçekçilik ve yüzündeki ifade sayesinde neredeyse Güney’in yaptığı her türlü hatayı affetmeye hazır olacak insan. Ya babasıyla kavga sahnesindeki performansına ne demeli. Ekran karşısında tutuldum kaldım diyebilirim. Öylesine güzel vermiş ki, o sakin sessiz beyefendi Güney’in altında yatan öfkeli,saygısız ve kaba adamı.  O içinde bin bir düşünceyi biriktirip, sadece kendi yalnızlığı ile paylaştığı ruh halini. Güney’i ve aslında Güney’in kalbinin o kadar da kötü olmadığını, sadece kendi hırsı yüzünden yaptığı yanlışları, her bir yanlışında binlerce kez hissettiği pişmanlığını, özlemini, ailesine olan ihtiyacını..

Güney dedik bu defa..Sen önce kendine yaptın ne yaptınsa…Sonun hayır ola..

Yüreğine sağlık Buğra..Emeğine sağlık..Yolun hep açık, başarın daim olsun..Ve her daim böyle güzel bir adam olarak kal..Yüreğinle, yeteneğinle, beyefendiliğinle…Hiç değişmeden, bozulmadan..

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder