Geçen hafta 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü sebebiyle oluşan yoğunluk, dizilerde ve yazılarda pek çok birikmeye yol
açınca, bir süre ara vermiş gibi oldum. Ama bugün itibariyle ve yoğun istek
üzerine Adını Feriha Koydum ile başlayıp, hızla yorumlarımıza devam edeceğiz :
)
Bir önceki bölümde Seher ile
Hatice halanın konuşmalarından Levent hocanın başını yakacaklar diye endişe
etmiştim, bu endişem bu bölümde gerçekleşti. Rıza baba ile Mehmet abimiz adamı
aldılar karşılarına kurbanlık koyun gibi, neredeyse zorla nikâh yaptıracaklar.
Allah aşkına, adam Feriha’yı seviyorum dedi diye, pat diye evlenecek hali yok
ya. Daha neler artık ya. Bırakın adam talip olsun. Yangından mal kaçırır gibi,
adamı kolundan tutup oturttular karşılarına. Ve elbette Feriha’nın olayın
üstüne geldiği sahne her zamanki gibi çok komikti. Hepsi durdular birbirlerine
güzel güzel bakmaya başladılar. Allah’tan Feriha kızımız, ağzını açtı gözünü
yumdu da son noktayı koydular olaya. Hayır, Rıza babada da akıl yok. Hiç Mehmet’in
lafıyla böyle bir işe kalkışır mısın? Al işte rezil olduğunla kalırsın böyle
işte.
Bu arada Feriha ile Mehmet
kapışırken, Feriha’nın ettiği “Ezik miyim lan ben” cümlesi de sanırım hepinize
bir yerlerden tanıdık gelmiştir : ) Feriha, Yalan Dünya’nın Tülay’ının en önemli
cümlelerinden birini zikrederek, Yalan Dünya’ya da küçük bir gönderme yaptı.
Ayrıca birkaç kez bahsettiğim bir
konu var malum. Bu Mehmet kardeşimin sanki kendisi ve sevgili eşi, sütten
çıkmış ak kaşıklarmış gibi namus bekçisi kesildiler ya. Feriha bu bölüm ağzının
payını verdi Mehmet’e. Oh pekte iyi oldu. Yahu bu Mehmet ne saçma sapan bir tip
kardeşim ya. Sen kalk, haddini bir kenara bırak, ta okula kadar gidip Levent
hocayla hala evlilik mevzusunu konuş. Zaten ben bu Levent ile Mehmet arasındaki
büyük kültür uçurumuna rağmen oluşan kankalık muhabbetini hala anlayabilmiş
değilim. Mehmet Feriha’dan sonra Levent hocadan da ağzının payını aldı. Emir’den
de iki yumruk yese iyi olacaktı ama neyse o kadar acımasızlık etmeyelim.
Gelelim Sanem hanıma. Geçen bölüm
Cansu’nun kadına ettiği korkunç hakaretler, cidden ekran başında beni bile
rahatsız etti. Sanem hanım karakterini yerden yere vurmaya başladılar. Kadın bu
seferde Bülent’e taktı kafayı. Levent ile Nevbahar Hanım zaten seni suçluyor be
kadın, senin ne işin var o saatten sonra Bülent ile. Kalkmış birde otel odasına
çağırmışsın. Ayrıca Bülent kardeşim de Nuri Alço’nun yeni versiyonu gibi. O ne
pis bakışlar, ne sevimsiz sırıtmalar, ne itici konuşmalar Yarabbi. Levent’in
evi terk etme sebebi bile olabilir yani bu yeni yetmenin üzerine tam oturmamış
Tecavüzcü Coşkun tripleri. Sanem hanımın bir an önce daha derli toplu bir kadın
haline dönüştürülmesi en doğrusu olacaktır.
Hazır Levent, Bülent, Nevbahar üçgeninden
bahsetmişken, lütfen biri bana söyleyebilir mi bu kadının ve oğullarının derdi ne?
Aralarındaki kaç bölümdür anlayamadığımız ve sırrına eremediğimiz düşmanlık,
nefret ve intikam duygularını ben çözemedim inanın. Çözebilen varsa bravo.
Bunların babaları kim, ne iş yapar, nerdedir, Nevbahar gibi çok yüksek sosyete
bir kadın küçücük apartman dairesine niye tıkılmıştır, kadının dışarıda şoförü
varken evinde niye bir yardımcısı yoktur, Levent ile Bülent niye birbirine
düşmandır, geçmişte yine aynı kadınla aşk yaşama olayları mı olmuştur gibi
sorular da cabası..
Gelelim Gülsümeeee… Ben Gülsümün
evcilik oyunundan sıkılmıştım birkaç bölümdür. Allahtan bu bölüm artık işi
iyice komediye döktüler de biraz güldüm rahatladım. Malum Gülsüm ile Seher,
Tencere ile kapak misali. Seher akıl veriyor, Gülsüm uyguluyor ama ne yazık ki
günden güne dibe çöküyorlar.
Gülsüm kardeşim, sen değil en
şahane, en trend kıyafetleri, ayakkabıları giymek, Adriana Lima olsan nafile. Koray
seni sevmedi, sadece seni o sıkıntılı durumdan kurtarmak için evlendi ama
maşallah bu sefer sen adamı sıkıntıya soktun. Hiç mi bu kadarını düşünecek akıl
yok be kızım. Hele birde Gülsüm ile Seher, Tülin hanımın butiğine gittiler ya alışverişe,
ben artık gülmekten öldüm. Seherin o desenli eteği ve ucuz ayakkabılarıyla,
adeta bir prenses edasıyla mağazanın içinde salınışı cidden çok komikti. Hele
aldıkları o kıyafetlere, kafasına o sarı peruğu takıp ta Koray’ın karşısına
çakma Hande olarak çıkmasına ne demeli. Gerçekten komedide tavan yapan bir
sahneydi. Çok güldüm, çok eğlendim doğrusu.
Abiye kıyafetler, uzun elbiseler,
tam Seher’in tarzı gecelikler, sarı peruk Gülsümü Koray ile istediği noktaya
gelmek şöyle dursun, vallahi kapı önüne kovduracak benden söylemesi
Hande’nin de son haftalarda rolü
azaltıldı farkındaysanız. Yapacak entrikası, hilesi kalmadığındandır belki ama
ben açıkçası durumdan şikâyetçi değilim.
Bu arada kafama takılan bir konu
var. Şimdi Feriha ile Emir evlendiler ve evlilikleri herkesten gizli. Ama bu
çocuklarımız aynı zamanda üniversitede okuyorlar. Dolayısıyla evlenince Nüfus
Cüzdanları değişmedi mi ve bu değişikliği okula bildirmeleri gerekmiyor mu?
Okulda bu işin duyulması lazım gelmez mi? Gerçi şimdi siz diyeceksiniz, okula
gidiyorlar da ne yapıyorlar, koskoca iki senede iki kez derse girdiler.
Ellerinde kitap, kalem vs. hak getire zaten.
Kafama takılan diğer konu da Ünal
Sarrafoğlu. Ya nereye gitti her gün bir elinde kask, diğer elinde sarışın genç
kızlarla motoruna atlayıp hayatını hızlı yaşayan Ünal Sarrafoğlu. Adamın son
bölümde haline baktım da, memur emeklisi babama benzemiş. Kumaş pantolonlar,
gömlek üstü klasik kazaklar. Doğrusu Ünal Sarrafoğlundaki bu manasız değişim
hiç iç açıcı değil söyleyim.
Bu haftanın en iyi sahnelerinden
birisi Sanem Hanım ile Aysun hanımın mağazada karşılaşmaları ve karşılaştıkları
an kılıçlarını çekip düelloya başlamaları idi. Aysun hanım, asaleti ve dik
duruşu ile Sanem hanım ile girdiği düellodan galip çıktı. Ne yalan söyleyeyim,
güzel konuştu ve kibar kibar haddini bildirdi Sanem hanıma. Ancak Sanem hanımda
da pek utanacak çekinecek yüz yok ne yazık ki..
Ve bu hafta Rıza babanın geçmişi hatırlarken,
Zehra ile bir konuşmasının ekranda yer alması, Vahide Gördüm’ü ne kadar
özlediğimizi de bize hatırlattı değil mi? Ben kendi adıma gözyaşlarımı
tutamadım. Bir an önce Zehra annemizin geri dönmesini diliyoruz.. Vahide Gördüm’ün
isminin jenerikte yer alması daha öncede dikkatimi çekmişti. Geçen haftada zor
günler geçiren büyük sanatçı Tomris Oğuzalp’i kadrosuna alarak gerçekten büyük
bir vefa örneği gösteren dizi ekibi cidden alkışlanmalı.
Gelelim Emir kardeşimin hamile
bıraktığı kızımız Rüya’ya. Tam ismine yakışır şekilde rüya görüyor bence o kız.
Bir kere, Emir Sarrafoğlundan hamile kalacakta, 5 ay bunu saklayacak öyle mi? Valla
böyleleri değil beş ay beklemek, hamilelik testinde iki çizgiyi görür görmez
alır nikâh memurunu dayanır kapıya. Nasıl bir ana-kız tiplemesiydi o öyle.
Kadın kızının yediği naneyi içine sindirmiş, bir de Emir’in kapısına dayanmış.
Nasıl gereksiz ve saçma sapan bir kadındır. E işte Emir kardeşim, demek ki
neymiş? Tek gecelik eğlence dediğin şey, ömür boyu sıkıntı olarak karşına
çıkabilirmiş : ))) Bu arada Çağatay Ulusoy’un oyunculuğundaki hızlı ve çarpıcı
ilerleme de dikkatinizi çekti mi bilmem. Ben son zamanlarda çok keyifle seyrediyorum
onu. Adam zaten çok yakışıklı ona lafımız yok, ama oyunculukta da ilerleme
kaydederek hanesine puanları toplamaya devam ediyor.
Ve son sahne.. Cansu
sona yaklaşıyor artık. Adeta korku film karakterlerini aratmayan bir kılığa
büründü. Bir kere büyük saçmalığı yazmadan edemeyeceğim. Dizinin sıkı
takipçileri çok iyi hatırlayacaklardır Cansu’nun Feriha’ya neler yaptığını.
Allah aşkına, Feriha’nın yerinde olsanız Cansu’nun yüzüne bakar mısınız? Ben
bakmam vallahi, bakmadığım gibi bin beter olsa umurumda bile olmaz. Durum
buyken, sen kalkar, Cansu’ya acırsan işte olacağı budur. Sedef Şahin’in giderek
oyunculukta zirveye oturduğu sahnede midelerine mis gibi fare zehrini indirdiler
karı-koca. Çok zehirli fare zehrinin yarısını yemekle beraber yediler ama büyük
ihtimal ölmeyecekler. Ve dizimizin saçmalıklarına bir tane daha ekleyip
yollarına devam edecekler.
Fazla uzadı biliyorum canlarım
ama hazır 15 gündür yazmamışken, şöyle hakkını vere vere yazayım dedim.
Şimdilik Feriha’dan bu kadar.
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder