30 Mart 2012 Cuma

Şehzade Mustafa'da zehirlendi çok şükür...

 Muhteşem Yüzyıl geçtiğimiz akşam son bölümü ile ekranlardaydı malum. Baktım neredeyse bir aydır konu etmemişiz kendimize. Böylelikle bugünkü yazımızı, M.Yüzyıl ve yaşattıklarına ayırdık.

Şehzademiz Mustafa da çok şükür sarayın zehrinden nasibini aldı bu bölüm. Aman Allah ne Mustafa’ymış ne şehzadeymiş böyle. Adam daha padişah olmadan haremi kurdu, kurmasına lafımız yok, onca cariyenin, hatunun arasında Gül ile Sümbül gibi gezinecek hali yoktu ya. Ancak haremi maşallah şimdiden ortalığı karıştırmaya başladı. Sanki Sultan Süleyman’ın haremi yetmezmiş gibi, birde şehzadenin harem entrikaları eklendi.

 Hazır Mustafa’nın hareminden sözü açmışken, Efsun hatundan da söz edelim bir nebze. Mustafa kardeşimin anası gibi durmuyor mu yanında. Mehmet Günsür 37 yaşında ama maşallah 17 yaşında gencecik delikanlı rolünde hiç ama hiç sırıtmazken, Melisa Sözen 27 yaşında ama 40 gibi duruyor şehzadenin yanında. Onca genç, güzel, tazecik insan dururken niye böyle bir seçim yapıldı anlayamadım. Üstelik sürekli ağlamaklı, titrek ve kısık bir ses tonu ile konuşması yok mu, şöyle ekrandan uzanıp boğuveresim geliyor kadını. Hele birde Mahidevran gibi, sarayın hiç yaşlanmayan, yüzüne bir kırışık bile düşmemiş, güzellik abidesi validesinin yanında iyice sevimsizleşiyor benim gözümde. Zaten bütün düşüncelerimi haklı çıkarırcasına birde tuttu şehzadeye ihanet etti, zehri boşalttı ya yemeğin içine. E artık kimse benden Efsun hatunun sonu için üzülmemi beklemesin.

Şehzademiz Mustafa, Hürrem’i alt etti, özrünü diletti. Hürrem’e de acıdım doğrusu. Kadın bir göklerde uçuyor, bir yerin dibine geçiyor. Sultan Süleyman’ın eşsiz adalet anlayışını çözmek mümkün değil doğrusu. Adam bir bakıyorsun dünyayı karşısına alıyor Hürrem için, bir sonraki gün atıyor Şehzadenin önüne özür dilesin. Şehzademizin de haliyle “ben neymişim be” havalarına girmesine yol açıyor. Sonra ilerde kalkacak bu sefer şehzadeyi öldürtecek. Dolayısıyla Sultan Süleyman’ı anlamak mümkün değil. Bırakalım kendi haline en iyisi ne isterse onu yapsın..

Hürrem ablamızın birkaç bölümdür ortalarda tam olarak görünmeyen çocuklarının tümü bu bölüm ortaya çıktılar büyümüş ve serpilmiş olarak. Mihrimah’a dikkat edeniniz var mı bilmem ama bana sorarsanız Hürrem’in küçük bir kopyası gibi olmuş. Ama bir farkla..Küçüklüğündeki parlak mavi gözleri gitmiş, yerine koyu kahve gözlü bir kız gelmiş. Gelmiş gelmesine de Mihri mah daha şimdiden annesini bile geçecek gibi görünüyor. O ne fena bir çocuktur öyle. Daha şimdiden ortalığı karıştırmaya başladı bile. Anlaşılan Mihri mah hareme çok çektirecek ileride. 

Bu bölüm şehzade Cihangir’in hastalığı ve Hürrem’in gözyaşları pek çok kişiyi etkilemiştir eminim. Ben de tam olaya yoğunlaşıp şöyle üç beş yaş akıtacaktım ki Hürrem bombayı patlattı. Ben bunu hak edecek ne yaptım ? E be Hürrem, senin çocuk muayene olmadan üç beş dakika önce sen değil miydin Şehzade Mustafa’yı öldürmesi için Efsun’a zehri veren. Önüne kim çıkarsa gazabından kurtulamıyor, e elbet bunların bir bedeli olacak. Şimdi bunu sorman çok komik olmadı mı?

Komik demişken gelelim Gül ile Sümbül’e..Ben bu ikisi arasında geçenleri seyretmeye bayılıyorum. Ama özellikle Sümbül bir başka. Adam çok akıllı. Kimsenin tarafını tutmuyor, dolayısıyla başı hiç ağrımıyor. Kimse de Sümbül’e gel benden yana çalış diyemiyor. Adamın kendine has bir ağırlığı var onca komik yanına rağmen. Dizinin en renkli iki karakteri bence Gül ile Sümbül. En şekerleri ve elbette ki oyunculukta da en iyilerinden ikisi. Hele bu bölüm Nigar kalfanın görücüye çıkma sahnesinde, ben gülmekten kendimi kaybettim. 

Daye hatuna da bir anlam veremiyorum. Nigar hatuna taktı kafayı kadın. Kardeşim alan memnun satan memnun. Sana ne oluyor. Ne Pargalı’nın Nigar’dan ayrılmaya niyeti var, ne Nigar’ın Pargalı ile evlilik hayali. Onlar sevmiş birbirini, kim ne karışır. Sanırım Daye hatunun tek derdi, olayın ortaya çıkması halinde Nigar’ın başına gelecek korkunç felaketin korkusu. Ama merak etmesin, Pargalı bulur onunda bir çaresini. Bu arada Pargalı’nın Nigar’a olan gerçek ve yürekten aşkı da beni ziyadesi ile çok memnun etti. Hatice Sultan gibi sürekli ağlamaklı, mutsuz ve etrafını da aynı mutsuzluğa mahkûm eden birinden sonra Nigar Hatun’un sevilmesi elbette ki daha mantıklıdır kanımca..

Mahidevran cephesinde ise, kadının valide sultanlığa aday olmasından sonra hali tavrı pek bir değişti. Validelik pek yakıştı ama Mahidevran da pek kötülük sever bir hatun oldu çıktı. Cariye sıkıştırmalar, bıçakla tehdit etmeler. Gerçi kadın da haklı. Artık onun tek umudu şehzade Mustafa. Ona bir şey olursa, zaten yıllardır atılmış olduğu ikinci plandan, epey gerilere düşecek. Ve işin kötüsü,olay aynen böyle gelişecek ve Mahidevrancılar epey üzülecekler..Bu bölüm Hürrem’in reddettiği kolyeyi taktı boynuna Mahidevran her şeyden habersiz. Aman pek yakıştı. Hatta Hürrem’in yüz şeklini görünce daha bir yakıştırdım ben kolyeyi.

Son zamanlarda en çok Balı beyin bıyıklara taktım ben. O ne öle baklava desenli bıyıklar.  Her görüşümde beni bir gülmek tutuyor. Ayrı bir büyüleyici özellik da sağlamıyor üstelik. Bakınız Şehzade Mustafa kardeşime. Büyüleyici olmak için saça sakala ihtiyacı yokmuş bir erkeğin bize çok güzel anlatıyor esasında. Şaka bir yana, sarayın kadınları kadar erkekleri de yakışıklı Allah için. Balı beyimiz için de Mihri mah bebesinin ilgisinden kurtulup, Aybige’ye kavuşur diliyoruz ve bu haftalık bu kadar yeter diyoruz..

Siyah İnci’den sevgiyle..


Twitter takip için  www.twitter.com/blackpearl42
Daha Fazlası için http://bit.ly/GJEXXD


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder