Muhteşem
Yüzyıl geçtiğimiz akşam son bölümü ile ekranlardaydı malum. Baktım neredeyse
bir aydır konu etmemişiz kendimize. Böylelikle bugünkü yazımızı, M.Yüzyıl ve
yaşattıklarına ayırdık.
Şehzademiz
Mustafa da çok şükür sarayın zehrinden nasibini aldı bu bölüm. Aman Allah ne Mustafa’ymış
ne şehzadeymiş böyle. Adam daha padişah olmadan haremi kurdu, kurmasına lafımız
yok, onca cariyenin, hatunun arasında Gül ile Sümbül gibi gezinecek hali yoktu
ya. Ancak haremi maşallah şimdiden ortalığı karıştırmaya başladı. Sanki Sultan
Süleyman’ın haremi yetmezmiş gibi, birde şehzadenin harem entrikaları eklendi.
Hazır Mustafa’nın hareminden sözü açmışken,
Efsun hatundan da söz edelim bir nebze. Mustafa kardeşimin anası gibi durmuyor
mu yanında. Mehmet Günsür 37 yaşında ama maşallah 17 yaşında gencecik delikanlı
rolünde hiç ama hiç sırıtmazken, Melisa Sözen 27 yaşında ama 40 gibi duruyor
şehzadenin yanında. Onca genç, güzel, tazecik insan dururken niye böyle bir
seçim yapıldı anlayamadım. Üstelik sürekli ağlamaklı, titrek ve kısık bir ses
tonu ile konuşması yok mu, şöyle ekrandan uzanıp boğuveresim geliyor kadını. Hele
birde Mahidevran gibi, sarayın hiç yaşlanmayan, yüzüne bir kırışık bile
düşmemiş, güzellik abidesi validesinin yanında iyice sevimsizleşiyor benim
gözümde. Zaten bütün düşüncelerimi haklı çıkarırcasına birde tuttu şehzadeye
ihanet etti, zehri boşalttı ya yemeğin içine. E artık kimse benden Efsun
hatunun sonu için üzülmemi beklemesin.
Şehzademiz
Mustafa, Hürrem’i alt etti, özrünü diletti. Hürrem’e de acıdım doğrusu. Kadın
bir göklerde uçuyor, bir yerin dibine geçiyor. Sultan Süleyman’ın eşsiz adalet
anlayışını çözmek mümkün değil doğrusu. Adam bir bakıyorsun dünyayı karşısına
alıyor Hürrem için, bir sonraki gün atıyor Şehzadenin önüne özür dilesin.
Şehzademizin de haliyle “ben neymişim be” havalarına girmesine yol açıyor.
Sonra ilerde kalkacak bu sefer şehzadeyi öldürtecek. Dolayısıyla Sultan
Süleyman’ı anlamak mümkün değil. Bırakalım kendi haline en iyisi ne isterse onu
yapsın..
Hürrem
ablamızın birkaç bölümdür ortalarda tam olarak görünmeyen çocuklarının tümü bu
bölüm ortaya çıktılar büyümüş ve serpilmiş olarak. Mihrimah’a dikkat edeniniz
var mı bilmem ama bana sorarsanız Hürrem’in küçük bir kopyası gibi olmuş. Ama bir
farkla..Küçüklüğündeki parlak mavi gözleri gitmiş, yerine koyu kahve gözlü bir
kız gelmiş. Gelmiş gelmesine de Mihri mah daha şimdiden annesini bile geçecek
gibi görünüyor. O ne fena bir çocuktur öyle. Daha şimdiden ortalığı
karıştırmaya başladı bile. Anlaşılan Mihri mah hareme çok çektirecek ileride.
Bu bölüm
şehzade Cihangir’in hastalığı ve Hürrem’in gözyaşları pek çok kişiyi
etkilemiştir eminim. Ben de tam olaya yoğunlaşıp şöyle üç beş yaş akıtacaktım
ki Hürrem bombayı patlattı. Ben bunu hak edecek ne yaptım ? E be Hürrem, senin
çocuk muayene olmadan üç beş dakika önce sen değil miydin Şehzade Mustafa’yı
öldürmesi için Efsun’a zehri veren. Önüne kim çıkarsa gazabından kurtulamıyor,
e elbet bunların bir bedeli olacak. Şimdi bunu sorman çok komik olmadı mı?
Komik demişken
gelelim Gül ile Sümbül’e..Ben bu ikisi arasında geçenleri seyretmeye
bayılıyorum. Ama özellikle Sümbül bir başka. Adam çok akıllı. Kimsenin tarafını
tutmuyor, dolayısıyla başı hiç ağrımıyor. Kimse de Sümbül’e gel benden yana
çalış diyemiyor. Adamın kendine has bir ağırlığı var onca komik yanına rağmen. Dizinin
en renkli iki karakteri bence Gül ile Sümbül. En şekerleri ve elbette ki
oyunculukta da en iyilerinden ikisi. Hele bu bölüm Nigar kalfanın görücüye
çıkma sahnesinde, ben gülmekten kendimi kaybettim.
Daye hatuna da
bir anlam veremiyorum. Nigar hatuna taktı kafayı kadın. Kardeşim alan memnun
satan memnun. Sana ne oluyor. Ne Pargalı’nın Nigar’dan ayrılmaya niyeti var, ne
Nigar’ın Pargalı ile evlilik hayali. Onlar sevmiş birbirini, kim ne karışır.
Sanırım Daye hatunun tek derdi, olayın ortaya çıkması halinde Nigar’ın başına
gelecek korkunç felaketin korkusu. Ama merak etmesin, Pargalı bulur onunda bir
çaresini. Bu arada Pargalı’nın Nigar’a olan gerçek ve yürekten aşkı da beni
ziyadesi ile çok memnun etti. Hatice Sultan gibi sürekli ağlamaklı, mutsuz ve
etrafını da aynı mutsuzluğa mahkûm eden birinden sonra Nigar Hatun’un sevilmesi
elbette ki daha mantıklıdır kanımca..
Mahidevran
cephesinde ise, kadının valide sultanlığa aday olmasından sonra hali tavrı pek
bir değişti. Validelik pek yakıştı ama Mahidevran da pek kötülük sever bir
hatun oldu çıktı. Cariye sıkıştırmalar, bıçakla tehdit etmeler. Gerçi kadın da
haklı. Artık onun tek umudu şehzade Mustafa. Ona bir şey olursa, zaten
yıllardır atılmış olduğu ikinci plandan, epey gerilere düşecek. Ve işin
kötüsü,olay aynen böyle gelişecek ve Mahidevrancılar epey üzülecekler..Bu bölüm
Hürrem’in reddettiği kolyeyi taktı boynuna Mahidevran her şeyden habersiz. Aman
pek yakıştı. Hatta Hürrem’in yüz şeklini görünce daha bir yakıştırdım ben
kolyeyi.
Son zamanlarda
en çok Balı beyin bıyıklara taktım ben. O ne öle baklava desenli bıyıklar. Her görüşümde beni bir gülmek tutuyor. Ayrı
bir büyüleyici özellik da sağlamıyor üstelik. Bakınız Şehzade Mustafa
kardeşime. Büyüleyici olmak için saça sakala ihtiyacı yokmuş bir erkeğin bize
çok güzel anlatıyor esasında. Şaka bir yana, sarayın kadınları kadar erkekleri
de yakışıklı Allah için. Balı beyimiz için de Mihri mah bebesinin ilgisinden
kurtulup, Aybige’ye kavuşur diliyoruz ve bu haftalık bu kadar yeter diyoruz..
Siyah İnci’den
sevgiyle..
Twitter takip
için www.twitter.com/blackpearl42
Daha Fazlası
için http://bit.ly/GJEXXD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder