Bütün
milletimizin gözü aydın. Kara günler bitti..Nihayet nur topu gibi bir tarihi dizimiz daha oldu.
Aylardır hakkında başladı, başlayacak, yok vazgeçildi, çöpe atıldı, yeniden
çekiliyor gibi bir sürü masal dinlediğimiz Bir Zamanlar Osmanlı – Kıyam, iki
haftadır ekranlarımızda çok şükür.
Hiç şüphesiz,
ister istemez seyrederken kıyas yapıyorsunuz. Nitekim gözümüz Muhteşem Yüzyıl’a
öylesine alıştı ki, ben bile seyrederken tarafsız bakamayıp yer yer kıyas
yaptım. Ama yine de, daha özgün bir hikâyesi ve çok büyük farkları olan Bir
Zamanlar Osmanlı için söylenecek söz elbette çok.
Öncelikle
henüz seyretmeyenler için şunu söyleyeyim. Sakın ha yanılıp ta, öyle harem,
kadınlar arası entrika, dekolte ya da halvet beklemeyin. Öyle cariyeler arası
rekabet falan da yok. Zaten ortalarda fazla cariye de yok.. Osmanlı’nın çok
daha farklı bir tarafını izliyoruz. Sultan 3.Ahmet’in saltanatta olduğu Lale
Devri döneminde, asıl ana teması Patrona Halil isyanı olan dizide oyuncu
kadrosu çok çok iyi elbette. Ama her yeni başlayan dizide olduğu gibi,
oyunculara henüz gözümüz alışmadı.
Oyunculara
geçmeden önce, kostümlerin çok güzel, özenli olduğunu belirtmek isterim. Hele
Sultan Ahmet Han’ın, kardeşi Hatice Sultan’ın ihtişamlı kıyafetleri benim bile
gözümü kamaştırdı. Dekor için ise söylenecek tek şey, kusursuz olduğudur. Her
santimine özenilmiş, incelenmiş ve göz alıcı bir dekor yapılmış. Seyrederken
oralarda olduğunuzu hissettirecek kadar gerçekçi. Müzikler Osmanlı’nın
ihtişamına pek güzel uymuş. Bir bütün olarak ben çok beğendim diziyi. Amma
velâkin illaki de takılmalı gözümüze bir şeyler ki, konuşacak söz, kuracak
cümle çıksın değil mi?
Bir
kere çocuk oyuncular pek kötü. Nerden buldunuz bu çocukları bilmem, ezber
yapmış yapmış çıkmışlar ortaya. O kadar para harcamışsınız, iki oyuncu koçu tutamadınız
mı? Çocuklar sanki yollarını kaybedip te dizinin setinde bulmuşlar kendilerini.
Bir an önce, ezberden kurtulup rollerine adapte olsalar çok iyi olacak.
Çocuk
oyuncular kadar gözüme batan bir diğer kişi de Öykü Çelik. Koskoca Patrona
Halil’in sevgilisini oynayacaksın. Üstelik Patrona Halil’i Fırat Tanış
oynayacak. Ve onu en son seyrettiğimiz komedi dizisinden çok alakasız bir rolün
hakkını verecek. Sen de onun karşısında berbat bir oyunculuk göstereceksin.
Sana da yazık, seni seyreden bize de. Bir kere o sapsarı saçlar o kadar kötü
durmuş ki anlatamam, konuşma, tavır desen yapmacık. Kısacası Fırat Tanış’ı
alkışlıyor ve Öykü Çelik’i sınıfta bırakıyoruz ne yazık ki.
Öbür
taraftan Altan Gördüm, Suat Sungur hocalarımız ve Kerem Atabeyoğlu, Hazım Körmükçü,
Tolga Karel, Cemal Hünal kardeşlerimizin hakkını yemek ayıp olur. Altan Gördüm
keşke konuk oyuncu olmasaydı da şöyle doya doya seyretseydik onu. Suat Sungur,
İbrahim Müteferrika rolünde yine harikalar yaratmış. Her biri birbirinden
şahane oyunculuk sergilemişler. Emeklerini ortaya koymuşlar. Hoş Hazım Körmükçü
ve canlandırdığı Damat İbrahim Paşa, bizim karizma deyince aklımıza ilk gelen
Pargalı İbrahim Paşa ile âşık atamaz ya neyse. Dedim ya ister istemez kıyas yapıyor
insan. Hele Hancı rolündeki Fatih Altın nam-ı diğer Kekecoğlan’a bayıldım ben.
Tolga Karel
yine kötülüklerin efendisi. Bu arada dizi ile birlikte kendisi hakkında çok
merak ettiğim bir konuda açıklığa kavuştu. Uzun süredir ekranlarda kaytan
bıyıkları ve uzamış saçı ile çıkıyordu Tolga kardeşim. Bu ne haldir, tiptir
derken meğer dizi içinmiş bütün imaj değişikliği. Ama güzel olmuş, yakışmış,
rolüne de oturmuş sapasağlam şekilde, ben çok beğendim Tolga Karel’i de
oyunculuğunu da.
Anlaşıldığı
üzere, burada entrikaları erkekler çeviriyor canlarım. Çeviriyorlar çevirmesine
ama kadınların kavgaları kadar da inandırıcı olamamışlar ne yazık ki. Kavga
sahnelerini hiç beğenmedim ben mesela. Her biri çok acemice ve inandırıcılıktan
uzak geldi bana.
Gelelim
hatunlara. Bir kere kadınların makyajları çok abartılmış. Gözlerde farlar, göz
kalemleri, rimeller falan sanki birkaç dakika sonra defileye çıkacakmışlar
izlenimi veriyor. O kadar telaşın içinde Aslı Tandoğan’ın o kusursuz makyajıyla
bir o yana, bir bu yana koşturması da komik oluyor doğal olarak. Yanlız nasıl güzel bir kadın olmuş Aslı Tandoğan..Nasıl yakışmış o makyaj,kılık kıyafet. Ben bile özendim ne yalan söyleyeyim. Kıyafetler pek
bir usturuplu, kapalı, derli toplu. İyi güzel de, yüzlerini peçeyle kapatıp
saçlarını açıkta bırakmaları da bana saçma geldi. Zaten şu tarihi dizilerimizde
kadınların kılık kıyafetlerini bir türlü ayarlayamadılar. Bir de Türkan Şoray
için iki lafım var. Sanırım onun çekim tekniği biraz farklı yapılmış, yaşlanma
izleri görünmesin diye. Kamera ona döndüğünde ışık farkını bariz şekilde
görebiliyorsunuz. Tamam, olabilir, aynı tekniği Nebahat Çehre’de de kullanıyorlar
ona sözüm yok. Ama Türkan Şoray’ın kendi sesi ile oynaması gerçekten büyük
hata. Kadının sesi sürekli titriyor, tıkanıyor, duraklıyor. O konuşurken benim
içim daralıyor. Daha önce kendi sesiyle
oynadığı dizilerde de aynı sorun vardı. Nebahat Çehre gibi dublaj yaptırsa çok
daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Bütün bunlara rağmen, özenilmiş ve emek
verilmiş bir iş olduğu çok belli elbette..
Ama
benim asıl merak ettiğim konu bambaşka..Haydi, bakalım, iki yıldır Muhteşem
Yüzyıl’ı yerden yere vurduk. Yok, Osmanlı’yı yanlış tanıtıyorlar, tarihimize
hakaret ediyorlar dedik. Dedik ama bayıla bayıla da seyrettik. Muhteşem Yüzyıl
reytingler söz konusu oldumu zirveyi kimseye kaptırmadı. Buyurun size
Osmanlı’yı güzel güzel tanıtan derdi toplu tarihi bir dizi. Haydi, ahkâm
kesenler, kırın geçin M.Yüzyıl’ı reytinglerde de, onca eleştiri bir işe
yarasın. Seyredip göreceğiz kim kimi geçecek...
Siyah
İnci’den sevgiyle.
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder