Öyle bir geçer zaman ki, ikinci
sezonunda dram ve hüzün konusunda rekora doğru gidiyor. Dizide,
kahramanlarımızın başına gelmeyen kalmadı. Dün akşamki yeni bölümünde, yine bir
sürü entrika, oyun, hüzün seyrettik. Ama ben dün akşam çok farklı bir açıdan
seyrettim diziyi. Bu bakış açısı da bugünkü yazımızın temel taşını oluşturdu.
Olaya
aşk açısından baktım ben. Dizimizin bütün kahramanları çeşit çeşit aşkın
pençesindeler. Aşkın bin bir türlü halini
seyrediyoruz. Öyle ise haydi bakalım kim nasıl bir aşk yaşıyormuş, aşkın hangi
halini yaşıyormuş, bugün de bunu konuşalım.
Hakan…
Aşkın en onursuz, gurursuz ve karaktersiz halidir bana göre. Kendisini sevmeyen
bir insanla, hatta başkasını seven bir kadınla aynı evliliği yürütebilmek için
çok masum, günahsız bir çocuğu aşkına alet edip, adeta kendine onu silah
edindiği için onursuzdur, karısını çocuğu ile tehdit edecek ve sevilmediğini
bile bile kendisine dönmeye zorlayacak kadar gurursuzdur. Elbette ki, bir başka
erkeğin varlığına katlanabildiği için bile karaktersizdir.
Peki,
Berrin..Berrin aşkın en anne halidir. Yani en şefkatli ve içimizde derin bir
sızı bırakan yanıdır..Suçu yok mudur? Vardır ve elbette çok büyüktür. Sen madem
hiç sevmediğin Hakan ile evlendin, sevmediğin adamdan niye çocuk yapıyorsun be
kadın. Haydi, yaptın diyelim, yakışır mı artık bir anneye Ahmet peşinde koşmak.
Aslında Berrin için durum öylesine zor ki. Hem suçlayabilir, hem üzülebiliriz
onun için. Ve inanın bir diğeri, diğerine baskın çıkmaz..Aşktan yana halimiz ister ki her şeyi bir kenara bırakıp Ahmet ile
beraber olsun. Ama anne halimiz ise der ki, bir anneye bu nasıl yakışır. Berrin
de aşkın anne haline kulak verdi akşam ve seçimini,kendi mutsuzluğunu göze
alarak evladından yana kullandı. Ve her iki durumda da ağlattı elbette..
Ahmet…Aşkın
en çaresiz,yıkık ve perişan hali..Hayatın rüzgârı, onu hiç umulmadık yerlere
sürüklerken, tutunacak hiçbir dal bırakmadı aslında. Berrin’in mektubunu
okurken gözlerinden,yüzünden akan hüzün hepimizin gözyaşı olarak aktı gitti.. Aşk
her şey ile savaşırdı,her şeyin karşısında dururdu..Evlat sevgisi hariç.
Ahmet’in aşkı da, bir annenin evladına duyduğu aşk karşısında çaresizdi
elbette.
Ayten..Aşkın
en ikiyüzlü,en bencil, en hain hali. Öyle ki, insanların çaresizliğinden,
hüznünden,imkânsızlığından kendine küçük bir imkân,fırsat yaratmaya çalışan bir
ucuz âşık..Ne dost, ne sevgili olur ondan. Böylesine bir bencillik ile Ahmet
ile Berrin’in acılarının üstüne mutluluk planları yapacak kadar da tehlikeli
üstelik.
Ve
Ahmet ile Ayten birlikteliği…Henüz yok böyle bir durum ama gidiş yönümüz bunu
işaret ediyor. Bunun için söylenecek tek bir cümle vardır artık. Aşkın en dibe
vurmuş hali..
Soner..Aşkın
en sadık, en asil ve en kibar hali olsa gerek. Kimseyi incitmek istemezken her
önüne geleni mahveden bir hayat. Bir taraftan Aylin’e sadakatle büyüttüğü imkânsız
aşkına sahip çıkarken, diğer taraftan kendine âşık kalpleri de umut vermeden en
kibar şekliyle reddetmek..
Aylin…Aşkın
gururlu,inatçı , güçlü görünmeye çalışan ama içten içe mahvolan hali. Aylin’in
Soner karşındaki inatla sürdürdüğü gurur gösterisi ne kadar devam edecek Allah
bilir. Artık öyle ya da böyle yaşanan her şey, Aylin’in hamileliği ile sona
ermeliydi. İçimizi karartan bu aşk hikâyesinde, her delikten çıkan, her
problemi anında halleden, eli kolu uzun, istihbaratı kuvvetli Süleyman kardeşim
nasıl oldu da bu hamilelik işini bir türlü çözemedi anlayabilmiş değilim..Daha
önce dediğim gibi bu ikiliyi ya adam gibi kavuştursunlar, ya da beraber intihar
ettirsinler. Zira çok bunaldık artık..
Doktor
Gülay..Aşkın en umutsuz hali..Elbette ki sen kalkar, göz göre göre, başka bir
kadını deli gibi seven, onun uğruna ölümlerden dönen bir adamı seversen,
umutlarını da aşkını da en başından mezara gömmüşsün demektir.
Doktor
Tarık…Aşkın en sevimsiz hali. Yani kusura bakmayın da Aylin kızımıza Soner’den
sonra bir aşk hikâyesi yaşatacaksanız, şöyle Soner’i yakışıklılıkta, karizmada,
zenginlikte ve adamlıkta 100 e katlayacak birini bulun, öyle bir karakter
yazın. Bu tiple, bakışla, gülüşle Tarık Aylin’i kendine âşık ederse, aşka da
yazık Aylin’e de..
Mete..Aşkın
en delikanlı, ,cesur ve bahtsız hali. Onun başına gelen kimsenin başına
gelmedi. Birini sevmeye kalktı, kadın hastalandı öldü, sonra bir tane daha
sevdi,delikanlılık etti sahip çıktı, oda
başkasını öldürdü hapse girdi. Ne baht varmış kardeşim adamda. Olmadı çocuğun
müzik kariyeri de bitti gitti. Mete cidden bu saatten sonra, aşkta mı işte mi
gülecek, gülecekse bu nasıl olacak sanırım çok merak etmekteyiz.
Caroline..Aşkın
en yasak ve çirkin hali elbette. Yuva yıkanın yuvası olmaz sözünün de en bariz
örneği. Cemile’nin yuvasını yıkmayı başardı, şimdi kendi yuvasını yıkmanın
peşinde. Ama bilmiyor ki sevdiği ya da sevdiği demeyelim, tek kurtarıcısı gibi
gördüğü adam onu çok kolayca harcayıverecek yakında..Zira Kenan, aşkın en kazık
hali bu noktada..
Ali
kaptan..Şüphesiz, aşkın en pişman hali. Dün akşamda bunu açık açık dile
getirdi. Ve çok iyi anlattı bize neden evliliğin kutsal olduğunu, değerli
olduğunu. Çünkü siz bilmezseniz sahip olduğunuzun değerini, eninde sonunda size
bunu anlatacak birileri çıkar ama kafanıza vura vura, ayağının altına ala ala
anlatır işte.
Cemile..Aşkın
en öfkeli, en kırgın hali elbette. Cemile, Ali kaptanı bağışlasın istemiyorum
ben. Dün akşamki duygusallık, gözlerde bir yaşlanma hali sanki böyle bir
affetmenin sinyalini verdi bizlere. Ama kadınlık gururunu yerle bir etmiş bir
adam, şimdi sırf aradığını bulamadı diye pişman olmuşsa, onu affetmenin ne
anlamı var nede gereği.
Ve
en sona bıraktığım kişi Osman..Onun için çok söz söylemeye gerek yok. Sanırım
anladınız..
Osman..aşkın en saf,kirlenmemiş masum hali…
Siyah
İnci’den sevgiyle..
Dizide 'aşk'la ilgili saptamalarınız süper olmuş ilave olarak 'aşkın yüz karası boyutuna geçmiş' bir diziyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Artık maalesef akıllı olan ve kaderini kendi çizen kişiler kötü kahramanlar Kenan ve Caroline. Diğerlerine aptal ve geri zekalı yaftası yapıştırmayı uygun buluyor yönetmen. Süleyman gibi akılı ve analetik bir adam Aylin'in hastanedeki durumunu araştıramayacak kadar basiretsiz. Soner Gülay'la cilveleşen ve paylaşamadığı paylaşırsa onu kaybetmekten korktuğu çok önemli bilginin 'para istemek' olduğuna inanan bir embesil. Bunlar kötü mesajlar. 'İyilerin aptal olduğunu' anlayabiliriz sadece. Ya Soneralla'nın 4 yaşındaki çocuğun annesine dönüp ' Ne güzel bebeğiniz varmış?' demesi neydi ya? O çocuk bebekliği aşalı bayağı olmuştu. Ama Soner artık papucuna bile sahip olamadığından ciddi algılama problemlerine de kapılmış. Muhtemelen 'İstemeyen seyretmez' diyorlardır değerli yapımcılar. Ciddi anlamda eskisi gibi seyretmiyorum zaten Aylin'li sahneler geldiğinde bakmaya çalışıyorum o da Aylin ve Mete aşkına olan inancımdan. Ama bir yapımcı veya direktör veya senarist Mete Horozoğlu gibi bir ustayı bu kadar kötü durumlarda lanse edemez. Mete Horozoğlu fanı olarak kınıyorum. Algılama problemli olarak lanse etmeye çalıştıkları Soner değil , yapımcılardır. Mete Horozoğlu dizinin son bölümüne atıfla 'küçük rol yoktur, büyük oyuncu vardır' esasıyla yan rolde görev aldığı bir dizide sivrilmiş biridir.Mete Horozoğlu iyi oyuncudur, sanatçıdır, akıllı biridir. Kimse ona bu aptal adam kılıfını giydiremez.
YanıtlaSilAhmet, Berrin ve Hakan ilişkisinde Hakan herzaman figuran kalmıştır. Ancak Berrin'in seçimi ve Ahmet'in yaralı vücudunu başka vücutlarla pansuman yapacak olması tahminiyle (Ayten= başka vücut) dizideki en devrimci aşkının da heba edilecek olması tek şeyi doğruluyor: Dizileri zamanında bitireceksiniz!Sevdiğimiz saydığımız oyuncuları da bizi incitecek sahnelerde oynatmayacaksınız. (Soneralla'nın papucu sahnesi)
Aşkın Elif Kalemin Kurşun Hali yazılarından alıntıdır.
www.duruten.blogspot.com