Sustular,
susturuldular, suskun kaldılar.. Susmaya ve unutmaya karar verdiler..Ta ki bir
araya gelip kalpleri yeniden intikam ateşi ile yanmaya başlayana dek. Zira
karar vermek yetmiyordu yaşadıkları kötülüğü, işkenceyi ve tacizi
unutmaya..Onlar da fazla direnmediler içlerinde uyanan hırs,öfke ve adaleti
yeniden sağlama tutkusuna.
Ve
çocukluklarının en güzel günlerinin arasına sıkışan birkaç günlük dehşetti,
onları yıllar boyu ayrı tutup, yıllar sonra bir araya getiren. Hayatları artık
asla eskisi gibi olmayacaktı. Zaten onlar henüz çocukken değişmemiş miydi
hayatları, bir daha hiç geriye dönmemecesine.
Ama geri
döndüler. Yıllar sonra tutuşan küçük bir kıvılcım, hayatın başka başka köşelere
fırlatıp ayırdığı bu dört adamı bir araya getirdi. Eskisinden daha güçlü, daha
hırslı ve daha öfkeli idiler üstelik. Artık tek amaçları vardı. Her biri birer
fırtına idi ve yıllar önce rüzgârın ektiğini biçmeye gideceklerdi..
Evet, sanırım
anladınız. Suskunlar’dan bahsediyorum.. Son zamanların en iddialı yapımlarından
biri için sıradan bir giriş yapmak böyle bir yapıma haksızlık olacaktı. Bende
başlarken kısaca anlatmak istedim onları, yaşadıklarını ve amaçlarını..Yıllar
öncesinin adeta kült haline gelen sinema yapımı Sleepers filminin dizi
uyarlaması cidden çok hızlı bir giriş yaptı. Ve üç bölümü geride bırakırken,
damağımızda ilk bölümden itibaren bıraktığı lezzet giderek artıyor.
Ecevit nam-ı
diğer Şerif, hepsinin büyüğü, koruyanı, gözeteni adeta. Bir nebze ukala ve
kibirli, ama iş dostluğa geldi mi kurduğu o mükemmel hayatını alt üst edecek
kadar da gözü kara.. Aralarındaki en mantıklı ve akıllı davrananı o.
Diğerlerinin lideri konumunda. Çocuklukta da öyleymiş, intikam yolculuğunda da
öyle. Sabırlı ve sakin bakabiliyor olaylara, içinde, derinlerde bir yerlerde
sakladığı geçmişini, şimdi intikam uğruna ortaya dökebilecek kadar da
cesur..Murat Yıldırım’ı bu güne kadar hep aynı tarz rollerde gördük. Okumuş, kültürlü,
beyefendi erkek dediniz mi akla genellikle o geliyor. Ben böylesine iyi
oyuncuları, farklı rollerde seyretmeyi çok seviyorum. Murat Yıldırım,
Suskunlar’da da tarifime benzer bir rolde karşımıza çıktı ancak çok büyük
farkla. Suskunlar onun ustalık eseri gibi olmuş. Canlandırdığı karakterin içine
girmiş oturmuş adeta. Kusursuz bir oyunculuk sergiliyor, alkışı da hak ediyor
Allah için.. Olayları anlatan kişi Zeki…Zeki henüz ilk bölümde ölümle tanıştı
ve hikâyeyi onun dilinden dinliyoruz. Ölüm sahnesi eminim hepimizi hem şok etti
hem yürekten sarstı..Murat Yıldırımın müthiş oyuncuğu da bu sahnenin gücünü
artırdı.
Ve daha ilk
bölümden anladık ki Ecevit’in her ağlayışında onun gözyaşlarına eşlik edecek
bizim gözyaşlarımız da..
Bilal yani
Sarı ise Ecevit’in tam tersi. Dört arkadaşın en küçüğü, en delisi. Hırçın,
çabuk öfkelenen, sabırsız bir karakter. Beklemeye tahammülü yok. Ecevit olmasa,
onun durmaya da niyeti yok. Arkadaşlarına, mahallesine ve Ahu’ya çok bağlı bir
karakter. Dürüst ama şansı yaver gitmeyen mahalle delikanlısı. Ve Sarı
karakteri ile tanışmamızı, sevmemizi, hayran hayran izlememizi sağlayan Sarp
Akkaya. Sarp Akkaya yine muhteşem hep muhteşem. Her defasında çok farklı, her
defasında bir öncekinden çok daha başarılı. Hele Suskunlar’da tarzı ve
hareketleri, oyunculuk gücü ile birleşince hepimizin gönlünde kocaman bir yer
edindi. Yalnız çocukluk tipi çok masum olmuş.. Esmer bir çocuk olsa daha mı iyi
olacaktı bilmem… Daha ilk bölümde çocuk haliyle yüreğimizi parçalayan
Bilal, büyümüş haliyle pek çok kişinin ciğerini
sökecek gibi görünüyor.
İbo yani Iska..
Grubun en saf, temiz kalpli, vicdanlı kişisi. Saf ve neşeli, grubun gerilim
dozunu ayarlayan bir regülatör adeta. Liderlik vasfı falan aramayın, o sadece
söylenenleri yapıyor. Sakin, sessiz, kimseye zerrece kötülük düşünemeyen,
düşünse bile uygulayamayan, kavga etmekten bile hoşlanmayan şeker mi şeker biri
ibo. G.Murat Akpınar’ı daha önce Bizim Yenge’yi izleyenler oradan da hatırlayacaklardır.
Zeki ise grubun
henüz tam tanıyamadığımız, buna rağmen intikam hareketi başlatacak kadar öfkeli
ama bir o kadar da duygusal olduğunu, üstelik ölümü ile hepimizi yürekten
sarstığını da biliyoruz.
Zeki’nin
ölmesiyle intikam yolculuğuna çıkan Suskunlar’da işin akıl ve mantık kısmı
Ecevit’e, duygusal kısmı İbo’ya, öfke kısmı da Sarı’ya paylaştırılmış ve
karakterler de bu sacayağına göre oluşturulmuş.
Yalnız çocukluk
rollerini oynayan oyuncular da küçük bir terslik var. İbo ile Zeki nin
çocuklukları biraz ters olmuş gibi geldi. İbo karakterini oynayan çocuk, sanki
Zeki’nin çocukluğuna daha uygun. Ama bunca güzellik içinde çok
ta göze batmıyor bu kadar küçük hatalar..
Küçük
mahallelerin, büyük dostluklarını yaşayan dört çocukluk arkadaşının geçmişte
yaşadıkları ile günümüzdeki durumlarını anlatan dizinin erkek oyuncu seçimleri
cidden çok iyi. Murat Yıldırım ve Sarp
Akkaya ikilisini bir araya getirmeyi kim akıl etti ise tebrik edip alkışlıyorum.
Özellikle ikilinin karşılıklı sahneleri çok müthiş. Dizide yer alan bütün erkek
oyuncuların seçimleri çok iyi, hepsi birbirinden karizmatik. Gıcık ama çok zeki
komiserimiz Gurur da cuk oturmuş rolüne. Ya Hoca? Gizemli ve hepsinin arkasında
bir çınar gibi durup gizliden gizliye destekleyen hoca. Hepsi birbirinden
akıllıca yazılıp oynanan sağlam karakterler. Hele hapishane Müdürü Sait’i
seyrederken ben bile ürktüm açık konuşayım.
Erkek
oyunculardaki bu başarılı seçimin aksine kadın oyuncularda aynı başarıyı
yakalayamamışlar. Hoş zaten topu topu iki ana kadın karakter var dizide . Ahu ve
Birsen. Ecevit’tin sevgilisi Birsen fazla yapmacık geldi bana. Ecevit gibi bir
karakterin yanına çok daha dikkat çekici ve daha güçlü bir oyuncu
düşünülebilirdi. . Peki, son bölümde ortaya çıkan Takoz İrfan’ın sevgilisine
dikkat ettiniz mi? Tam anlamıyla yüzü ve mimikleri ile çakma Angelina Jolie.
Ahu’ya
gelince, ilk iki bölümde Aslı Enver ‘i her seyredişimde, kendi kendime Ahu
yerine kesinlikle bir başkası oynamalıydı diye düşündüm. Zira dört adamın
merkezindeki kadının çok daha karizmatik olması gerekirdi. Ancak üçüncü
bölümdeki oyunculuğunu seyredince bu fikrim değişti. Cidden performans olarak,
beklenenin üstünde ve inanılmaz doğal bir oyunculuk gördüm ben..
Özellikle üçüncü
bölümdeki şahsımı da hüngür hüngür ağlatmayı başaran o sahneden de söz etmeden
olmaz sanırım. Eminim seyreden pek çok kişi, Ahmet Kaya’nın şarkısı eşliğinde,
o eski evde, hapishaneden gelen çocuk ile kendi çocukluklarının yüzleştikleri sahnede,
gözyaşlarını tutamadı. Her birinin kusursuz oyunculukları tüylerimizi diken
diken etti değil mi.. Cidden üzerine edecek kelime bulamadığım nefis bir sahne
idi. Her birinin yüreğine, emeğine şapka çıkartılır ve özellikle Sarp Akkaya’nın
yüz ifadesinden, ses tonuna kadar oyunculuğu ayakta alkışlanır..
Senaryosu çok
güçlü, kurgusu çok iyi yapılmış, müzikler etkileyici, her biri birbirinden
kaliteli ve yetenekli oyuncular seçilmiş. Sonuç olarak Suskunlar son zamanların
en kaliteli yapımı olmaya adaydır benim naçizane görüşüm. Eğer reyting telaşına
düşüp diziyi tadında yürütmezler ise cidden yazık olur bu emeğe diyorum.
Şimdilik
Suskunlar’dan bu kadar diyelim.. Siyah İnci’den sevgilerle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder