15 Nisan 2012 Pazar

Adını Feriha Koydum 56.Bölüm Yorumları

Adını Feriha Koydum, bu hafta her ne kadar, bize çok sıkıcı gelen bir bölüm izlenimi verse bile, bana sorarsanız bu güne kadar seyrettiğimiz en önemli bölümlerden biri idi.

Saçmalıklar yok muydu? Elbette vardı.

Sinir olduk mu zaman zaman? Tabiî ki olduk.

Komik sahneler var mıydı? Olmaz mı?

Hepsini konuşacağız bu hafta. Ama önce Emir ve Feriha’nın içlerine yaptıkları yolculuğun birbirlerine yansımalarından bahsedelim.

Emir..

Henüz başında olduğu hayata rağmen yoğun yaşanmışlıklar ve deneyimlerin yorgunu. Rahat ama sevgisiz bir ortamda, evladından çok kadınlarla ilgilenen bir baba ve yeni evliliği ile oğlu arasında seçim yapmak zorunda kalan bir anne arasında dışlanmışlık hissi ile geçirilmiş bir çocukluk. Emir’in Feriha’ya olan tükenmez sabrı ve fedakârlığının sebebini çözdük bu bölümde. Öylesine sevgiye hasret büyümüş ki, Feriha’da bulduğu sevgiyi elbette ki kaybetmek istemiyor. Emir’inki belki de bu defa başarma isteği. Bu defa terk edilmek istemiyor Emir. Belki de geçmişten gelen yaralarını sarma tutkusudur ondaki. Evet, Emir zannettiğimizde de daha yaralıymış. O yakışıklı, zengin, vurdumduymaz görünümün altında dev gibi bir sevgiye açlık, aşka hazır bir yürek ve sevdiği için her türlü fedakârlık yapacak bir cesaret. Hataları da hep bu kaybetme korkusundan yapılmış hatalar. Emir zaten çocukluğundan beri kaybetmiş ve hep büyük bir boşluk olmuş içinde. Feriha’dan sonraki boşluk ise ne tanıdığı, ne tarif edebildiği, ne de doldurabildiği bir uçurum adeta. Ve bu uçurumun kenarına geldiği anda, düşünmeden attığı küçük bir adım onu en dibe hapsetti.


Feriha..

Onunki sadece tecrübesizlik değil, aynı zamanda içinde yıllardan beri büyüttüğü ezikliğini bastırma telaşı. Her karşılaştığı insanın küçümseyici davranışları ile itilip kakılmış ve dolayısıyla kendine gururunu, inadını kalkan yapmış. Kendini daha fazla ezdirmemek için günden güne bu kalkan büyümüş. Ve şimdi kendisine yapılan en küçük bir kötülük, haksızlık ya da aşağılamaya tahammülü kalmamış. Affetme mekanizması çok hassas. Ve elbette ki zaman zaman dengesizleşiyor. Bunu diğer insanlardan gördüğü şiddetli haksızlıkları affedip, Emir’i bir türlü affedememesinden de anlıyoruz. Bunun en önemli sebebi de Emir’e olan büyük aşkı aslında. Feriha Emir’i affedemiyor. Çünkü onu öyle bir yere koymuş ve mükemmelleştirmişti ki Emir’in telaşla ve panikle yaptığı hatalar Feriha’nın kafasındaki ve kalbindeki bütün her şeyi altüst etti. 


Her ikisi de hem birbirlerine yaklaştılar, hem öfkelerini kustular. Sadece birbirleri ile değil, hayatlarıyla, hatalarıyla da yüzleştiler. Bu yüzleşme onları özel bir yere taşımalıydı ancak Feriha ilişkiler konusunda acemi olduğu kadar, inatçı ve dik başlı idi. Bu kavganın galibi her ne olursa olsun bana göre Emir’dir. Emir’in olgun, dürüst ve alttan alan yaklaşımına rağmen, Feriha’nın çiğ ve sıradan öfkesi onu bir kez daha Emir karşısında haklı iken haksız konuma düşürdü. Emir’in ortamı sürekli yumuşatmaya çalışan tavrı karşısında Feriha’nın iğneli ve imalı sözleri. Emir’e bir yaklaşıp bir uzaklaşması. Sadece inadı yüzünden her şeyi çözme yoluna gitmektense sürekli işi yokuşa sürmesi. Emir’in kendisiyle samimiyetle yüzleştiği anlarda bile, bunu kibir, ikiyüzlülük, korkaklık, kabalık, samimiyetsizlik olarak değerlendirmesi. Emir’in yaptığı hatayı sürekli yüzüne vurarak canını yakmaya çalışması –ki bu en kötüsüydü-. Zira hata yapılmıştır artık ve geri dönüşü yoktur. Üzerinde isterseniz yıllarca konuşun, o yapılan hata değişmeyecektir. Önemli olan hatanın sonuçlarıdır. Hata yapan kişinin pişmanlığıdır. Ama biz Feriha’da bütün bunları görme kabiliyeti olmadığını bir kez daha anladık. 


Cümleler..cümleler..cümleler…

Pek çok şey konuşuldu, hiçbir şey halledilmese de.. Emir’in söylediği her doğru söz Feriha’yı daha da öfkelendirdi.  Ve öfkelendikçe, Emir’i yaralamaya çalıştı.. Bu noktada Ben Emir’in Feriha’yı daha çok sevdiğini düşünüyorum. Peki, neler söyledi Emir..

Seninle başka türlü konuşamayacağımızı bildiğimiz için yaptım..Haklı çünkü İki yıldır hep aynı şeyi yaşıyor. Feriha gereksiz yere kaçıyor, Emir konuşmaya kendini anlatmaya çalışıyor.

Ben dururken, o herifin (Levent ağabeyimiz) yardım edebilmesini sindiremedim. Her ne kadar Feriha bunu bencillik olarak gördüyse de, bana sorarsanız bu bencillik değil. Sevdiği kadın için bir şeyler yapamamanın ezikliğinin öfkesi hepsi bu..

Ben aslında seni kaybetmekten korkuyorum..Bu cümle yukarıda Emir’i analiz ederken bahsettiğimiz, sevgisizlik ve yalnızlık korkusu..

Bitti demekten mi korkuyorsun, bitmediğini kabul etmekten mi..Emir bu sorusuyla Feriha’nın inadına gönderme yaptı ve onun içinden geçenin ne olduğunu bildiğini hissettirdi ona..

Ve aslında bütün bunların üstüne en kilit cümleyi Feriha söyledi..

Birbirimizi bu kadar tanımadan, bu kadar çok sevmeyi nasıl başarmışız…Bunu söyledi ama Emir’e karşı tavırları da onu anlamaya çalışmadığını  gösterdi bize.


Bu kadar analiz yeter sanırım. Şimdi gelelim saçmalıklarımıza ve bizi güldüren ayrıntılara…

Geçmişe dönüşlerde benim en çok dikkatimi çeken Emir’in çocukluğunda annesinin kullandığı X5 Jip oldu. Yaklaşık olarak on-on iki yıl önce bu arabalar yoktu onu belirtelim.

Yine geçmişe dönüşlerde Emir’in babasının saçları dikkatinizi çekti mi bilmem. Adamın saçları herhalde doğuştan beyaz olsa gerek. Emir’in çocukluğunda iken ağarmış adamın saçları maşallah. Birde bu Aysun hanımın kocası Rıfat evrim falan mı geçirdi bizim haberimiz yokken, daha önce çıkan Rıfat ile alakası bile yoktu geçmişteki Rıfat’ın.

Nedir kardeşim bu kadar büyük mesele yani. Kadın-erkek ilişkilerinden nefret ettik seyrederken. Ne derin ilişkiymiş, ne aşılmaz sorunlarmış kardeşim ya. Sonra O telefonları kırmaya ne gerek var mesela. Hele hele Feriha’nın mutfaktan bıçağı kaptığı sahnede ben dedim ki tamam şimdi Emir’i öldürecek. Bu ne şiddet, ne celal Yarabbi. Fatmagül bile Kerim'i affetti, Emir Hala Feriha'ya yaranacağım diye hayal kuruyor. Neyse,kızımız meğersem Kapıyı bıçakla açmaya çalışacakmış. Nerde görülmüş bıçakla kilidi kanırtıp kapı açıldığı. Kapıyı açamadın ama oğlanın kolunu parçalamayı başardın. Hayatımda seyrettiğim en saçma sahnelerden biri de bu kol kesme olayı üstüne yaşandı. Feriha aldı eline iğneyi ipliği, dikiş diker gibi kocasının kolunu dikti. Hayır, kaç dikiş attı onu da göremedim de, hijyen falan hak getire. Doktor arkadaşlar daha iyi bilir ama iğnenin bir mikrobunu kır elini falan yıka değil mi.. Tutturdu sen beni aldatında, vay efendim şöyle böyle. Kardeşim sen adama beş karış surat asarken, yüzüne bakmazken iyiydi. Sorarım yani hangi erkek bu kadar kaprisi çeker. Valla ben söyleyeyim, bir tanesi bile çekmez. Çekende de bir arıza var derim ben. Yok, bana vurdun sen..Sen adamın gözünün içine baka baka, başkasıyla oynaşsam ne yapardın dersen tabiî ki vuracak. Sen dua et alnına silahı dayamadığına. Türk erkeği var senin karşında, nerde görülmüş bir kadın kalksın kocasına bu lafları etsin. Sonrada tokadı yiyince bozuluyorsun şükredeceğine. Sen haddini aşabildiğin kadar aş, adamı çileden çıkar, sonra noldu bana vurdu. Valla Feriha sen ya anormalsin, ya da bu ülkeye birkaç beden büyüksün..

Feriha bağırdı çağırdı hıncını alamadı, gitti bide mutfaktan ilaç alıp içtiği gibi kendini banyoya kilitledi. Alın size abuk subuk gereksiz bir sahne daha. Emir’i sürekli aşağılayıp iten sensin, çocuk intihar etse neyse diyeceğim. Sana ne oluyor. Hem demediğini bırakmadı hem kalktı üstüne ilaç içti bilmem ne. Bu arada Feriha pek suskun sakin diyorduk ama maşallah çenesi bir açıldı tam açıldı. Yani bir ara Emir’den bekledim ben. Şöyle büyük bir öfke patlaması yaşayıp “Hay Allah belanı versin kızım ya defol git şuradan ne halin varsa gör” demesini valla. Yani başka erkek olsa, ya da şu olay gerçek hayatta olsa, Emir’in en sonda yaptığını en başta yapar bizim erkeğimiz .Zaten bunların şu saatten sonra normal bir ilişkisi olursa şaşarım doğrusu.

Beni en çok keyiflendiren sahne, Emir’in yenilgiyi kabul edip, kapıyı açması ve Feriha’yı kibarca kovması oldu. Feriha morardı, bende rahatladım. Yok, yani hatun ne kadar dengesiz oradan anlayalım işte. Hem iki gün adamın başının etini yedin, evin altını üstüne getirdin, tepindin durdun gideceğim diye, şimdi niye bozuldun be kızım. Aslında Emir kapıda “ben yarın boşanma davasını açıyorum, herkes yoluna” diyiverse daha bir güzel olacaktı..

Ve tavsiyeler..

Emir’e tavsiye..Kardeşim sen bu kızla bir hayat yaşarsan, en kısa zamanda Hakkın rahmetine kavuşursun benden söylemesi..Bir an önce aklını başına al, biraz kendini uzaklaştır Feriha’dan ki oda hanyayı Konya’yı anlasın.

Feriha’ya tavsiye..Valla sana söyleyecek pek bir şey yok. İnadın inat..Kafan çok rahat görünüyor. Bu kafayla gidersen senden kimseye hayır gelmez. Biraz inadını kır, burnunu yere indir, kendini de eşsiz falan zannetme…

Son olarak..Dizi tarihimizde benim bildiğim kadarıyla, ilk kez böyle iki karakter arasında geçen bir bölüm oldu..Değişikti, Zaman zaman sıkıcı olsa da ilginçti..Her ikisini de, gerek Hazal Kaya’yı gerek Çağatay Ulusoy’u böylesine zor bir işin altından yüzlerinin akı ile çıktıkları ve şahane performans gösterdikleri için tebrik ediyoruz..

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder