Adını Feriha Koydum, bu hafta her
ne kadar, bize çok sıkıcı gelen bir bölüm izlenimi verse bile, bana sorarsanız
bu güne kadar seyrettiğimiz en önemli bölümlerden biri idi.
Saçmalıklar yok muydu? Elbette
vardı.
Sinir olduk mu zaman zaman? Tabiî
ki olduk.
Komik sahneler var mıydı? Olmaz
mı?
Hepsini konuşacağız bu hafta. Ama
önce Emir ve Feriha’nın içlerine yaptıkları yolculuğun birbirlerine
yansımalarından bahsedelim.
Emir..
Henüz başında olduğu hayata
rağmen yoğun yaşanmışlıklar ve deneyimlerin yorgunu. Rahat ama sevgisiz bir ortamda,
evladından çok kadınlarla ilgilenen bir baba ve yeni evliliği ile oğlu arasında
seçim yapmak zorunda kalan bir anne arasında dışlanmışlık hissi ile geçirilmiş
bir çocukluk. Emir’in Feriha’ya olan tükenmez sabrı ve fedakârlığının sebebini
çözdük bu bölümde. Öylesine sevgiye hasret büyümüş ki, Feriha’da bulduğu
sevgiyi elbette ki kaybetmek istemiyor. Emir’inki belki de bu defa başarma isteği.
Bu defa terk edilmek istemiyor Emir. Belki de geçmişten gelen yaralarını sarma tutkusudur
ondaki. Evet, Emir zannettiğimizde de daha yaralıymış. O yakışıklı, zengin,
vurdumduymaz görünümün altında dev gibi bir sevgiye açlık, aşka hazır bir yürek
ve sevdiği için her türlü fedakârlık yapacak bir cesaret. Hataları da hep bu
kaybetme korkusundan yapılmış hatalar. Emir zaten çocukluğundan beri kaybetmiş
ve hep büyük bir boşluk olmuş içinde. Feriha’dan sonraki boşluk ise ne
tanıdığı, ne tarif edebildiği, ne de doldurabildiği bir uçurum adeta. Ve bu
uçurumun kenarına geldiği anda, düşünmeden attığı küçük bir adım onu en dibe hapsetti.
Feriha..
Onunki sadece tecrübesizlik değil,
aynı zamanda içinde yıllardan beri büyüttüğü ezikliğini bastırma telaşı. Her
karşılaştığı insanın küçümseyici davranışları ile itilip kakılmış ve
dolayısıyla kendine gururunu, inadını kalkan yapmış. Kendini daha fazla
ezdirmemek için günden güne bu kalkan büyümüş. Ve şimdi kendisine yapılan en
küçük bir kötülük, haksızlık ya da aşağılamaya tahammülü kalmamış. Affetme
mekanizması çok hassas. Ve elbette ki zaman zaman dengesizleşiyor. Bunu diğer
insanlardan gördüğü şiddetli haksızlıkları affedip, Emir’i bir türlü affedememesinden
de anlıyoruz. Bunun en önemli sebebi de Emir’e olan büyük aşkı aslında. Feriha
Emir’i affedemiyor. Çünkü onu öyle bir yere koymuş ve mükemmelleştirmişti ki
Emir’in telaşla ve panikle yaptığı hatalar Feriha’nın kafasındaki ve kalbindeki
bütün her şeyi altüst etti.
Her ikisi de hem birbirlerine
yaklaştılar, hem öfkelerini kustular. Sadece birbirleri ile değil,
hayatlarıyla, hatalarıyla da yüzleştiler. Bu yüzleşme onları özel bir yere
taşımalıydı ancak Feriha ilişkiler konusunda acemi olduğu kadar, inatçı ve dik
başlı idi. Bu kavganın galibi her ne olursa olsun bana göre Emir’dir. Emir’in olgun,
dürüst ve alttan alan yaklaşımına rağmen, Feriha’nın çiğ ve sıradan öfkesi onu
bir kez daha Emir karşısında haklı iken haksız konuma düşürdü. Emir’in ortamı
sürekli yumuşatmaya çalışan tavrı karşısında Feriha’nın iğneli ve imalı
sözleri. Emir’e bir yaklaşıp bir uzaklaşması. Sadece inadı yüzünden her şeyi
çözme yoluna gitmektense sürekli işi yokuşa sürmesi. Emir’in kendisiyle
samimiyetle yüzleştiği anlarda bile, bunu kibir, ikiyüzlülük, korkaklık, kabalık,
samimiyetsizlik olarak değerlendirmesi. Emir’in yaptığı hatayı sürekli yüzüne
vurarak canını yakmaya çalışması –ki bu en kötüsüydü-. Zira hata yapılmıştır
artık ve geri dönüşü yoktur. Üzerinde isterseniz yıllarca konuşun, o yapılan
hata değişmeyecektir. Önemli olan hatanın sonuçlarıdır. Hata yapan kişinin
pişmanlığıdır. Ama biz Feriha’da bütün bunları görme kabiliyeti olmadığını bir
kez daha anladık.
Cümleler..cümleler..cümleler…
Pek çok şey konuşuldu, hiçbir şey
halledilmese de.. Emir’in söylediği her doğru söz Feriha’yı daha da
öfkelendirdi. Ve öfkelendikçe, Emir’i
yaralamaya çalıştı.. Bu noktada Ben Emir’in Feriha’yı daha çok sevdiğini
düşünüyorum. Peki, neler söyledi Emir..
Seninle başka türlü
konuşamayacağımızı bildiğimiz için yaptım..Haklı çünkü İki yıldır hep aynı şeyi
yaşıyor. Feriha gereksiz yere kaçıyor, Emir konuşmaya kendini anlatmaya
çalışıyor.
Ben dururken, o herifin (Levent ağabeyimiz)
yardım edebilmesini sindiremedim. Her ne kadar Feriha bunu bencillik olarak
gördüyse de, bana sorarsanız bu bencillik değil. Sevdiği kadın için bir şeyler
yapamamanın ezikliğinin öfkesi hepsi bu..
Ben aslında seni kaybetmekten
korkuyorum..Bu cümle yukarıda Emir’i analiz ederken bahsettiğimiz, sevgisizlik
ve yalnızlık korkusu..
Bitti demekten mi korkuyorsun,
bitmediğini kabul etmekten mi..Emir bu sorusuyla Feriha’nın inadına gönderme
yaptı ve onun içinden geçenin ne olduğunu bildiğini hissettirdi ona..
Ve aslında bütün bunların üstüne
en kilit cümleyi Feriha söyledi..
Birbirimizi bu kadar tanımadan,
bu kadar çok sevmeyi nasıl başarmışız…Bunu söyledi ama Emir’e karşı tavırları
da onu anlamaya çalışmadığını gösterdi bize.
Bu kadar analiz yeter sanırım.
Şimdi gelelim saçmalıklarımıza ve bizi güldüren ayrıntılara…
Geçmişe dönüşlerde benim en çok
dikkatimi çeken Emir’in çocukluğunda annesinin kullandığı X5 Jip oldu. Yaklaşık
olarak on-on iki yıl önce bu arabalar yoktu onu belirtelim.
Yine geçmişe dönüşlerde Emir’in
babasının saçları dikkatinizi çekti mi bilmem. Adamın saçları herhalde doğuştan
beyaz olsa gerek. Emir’in çocukluğunda iken ağarmış adamın saçları maşallah.
Birde bu Aysun hanımın kocası Rıfat evrim falan mı geçirdi bizim haberimiz
yokken, daha önce çıkan Rıfat ile alakası bile yoktu geçmişteki Rıfat’ın.
Nedir kardeşim bu kadar büyük
mesele yani. Kadın-erkek ilişkilerinden nefret ettik seyrederken. Ne derin
ilişkiymiş, ne aşılmaz sorunlarmış kardeşim ya. Sonra O telefonları kırmaya ne
gerek var mesela. Hele hele Feriha’nın mutfaktan bıçağı kaptığı sahnede ben
dedim ki tamam şimdi Emir’i öldürecek. Bu ne şiddet, ne celal Yarabbi. Fatmagül bile Kerim'i affetti, Emir Hala Feriha'ya yaranacağım diye hayal kuruyor. Neyse,kızımız meğersem
Kapıyı bıçakla açmaya çalışacakmış. Nerde görülmüş bıçakla kilidi kanırtıp kapı
açıldığı. Kapıyı açamadın ama oğlanın kolunu parçalamayı başardın. Hayatımda
seyrettiğim en saçma sahnelerden biri de bu kol kesme olayı üstüne yaşandı.
Feriha aldı eline iğneyi ipliği, dikiş diker gibi kocasının kolunu dikti. Hayır,
kaç dikiş attı onu da göremedim de, hijyen falan hak getire. Doktor arkadaşlar
daha iyi bilir ama iğnenin bir mikrobunu kır elini falan yıka değil mi..
Tutturdu sen beni aldatında, vay efendim şöyle böyle. Kardeşim sen adama beş
karış surat asarken, yüzüne bakmazken iyiydi. Sorarım yani hangi erkek bu kadar
kaprisi çeker. Valla ben söyleyeyim, bir tanesi bile çekmez. Çekende de bir
arıza var derim ben. Yok, bana vurdun sen..Sen adamın gözünün içine baka baka,
başkasıyla oynaşsam ne yapardın dersen tabiî ki vuracak. Sen dua et alnına
silahı dayamadığına. Türk erkeği var senin karşında, nerde görülmüş bir kadın
kalksın kocasına bu lafları etsin. Sonrada tokadı yiyince bozuluyorsun
şükredeceğine. Sen haddini aşabildiğin kadar aş, adamı çileden çıkar, sonra noldu
bana vurdu. Valla Feriha sen ya anormalsin, ya da bu ülkeye birkaç beden
büyüksün..
Feriha bağırdı çağırdı hıncını
alamadı, gitti bide mutfaktan ilaç alıp içtiği gibi kendini banyoya kilitledi.
Alın size abuk subuk gereksiz bir sahne daha. Emir’i sürekli aşağılayıp iten
sensin, çocuk intihar etse neyse diyeceğim. Sana ne oluyor. Hem demediğini
bırakmadı hem kalktı üstüne ilaç içti bilmem ne. Bu arada Feriha pek suskun
sakin diyorduk ama maşallah çenesi bir açıldı tam açıldı. Yani bir ara Emir’den
bekledim ben. Şöyle büyük bir öfke patlaması yaşayıp “Hay Allah belanı versin
kızım ya defol git şuradan ne halin varsa gör” demesini valla. Yani başka erkek
olsa, ya da şu olay gerçek hayatta olsa, Emir’in en sonda yaptığını en başta
yapar bizim erkeğimiz .Zaten bunların şu saatten sonra normal bir ilişkisi
olursa şaşarım doğrusu.
Beni en çok keyiflendiren sahne,
Emir’in yenilgiyi kabul edip, kapıyı açması ve Feriha’yı kibarca kovması oldu.
Feriha morardı, bende rahatladım. Yok, yani hatun ne kadar dengesiz oradan
anlayalım işte. Hem iki gün adamın başının etini yedin, evin altını üstüne
getirdin, tepindin durdun gideceğim diye, şimdi niye bozuldun be kızım. Aslında
Emir kapıda “ben yarın boşanma davasını açıyorum, herkes yoluna” diyiverse daha
bir güzel olacaktı..
Ve tavsiyeler..
Emir’e tavsiye..Kardeşim sen bu
kızla bir hayat yaşarsan, en kısa zamanda Hakkın rahmetine kavuşursun benden
söylemesi..Bir an önce aklını başına al, biraz kendini uzaklaştır Feriha’dan ki
oda hanyayı Konya’yı anlasın.
Feriha’ya tavsiye..Valla sana
söyleyecek pek bir şey yok. İnadın inat..Kafan çok rahat görünüyor. Bu kafayla
gidersen senden kimseye hayır gelmez. Biraz inadını kır, burnunu yere indir,
kendini de eşsiz falan zannetme…
Son olarak..Dizi tarihimizde benim bildiğim kadarıyla, ilk
kez böyle iki karakter arasında geçen bir bölüm oldu..Değişikti, Zaman zaman
sıkıcı olsa da ilginçti..Her ikisini de, gerek Hazal Kaya’yı gerek Çağatay
Ulusoy’u böylesine zor bir işin altından yüzlerinin akı ile çıktıkları ve
şahane performans gösterdikleri için tebrik ediyoruz..
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder