Suskunlar hakkında ikinci yazıyı
yazmak için bir haftadır düşünüyorum notlar alıyorum..Çünkü ciddi bir özeni hak
ediyor benim nazarımda..Nerden başlasam, nasıl anlatsam seyrederken aldığımız
keyfi, hissettiğimiz duyguları tam anlatmak mümkün değil elbette.
Hani
bazı sanatçılar vardır. Her yeni albümünü dinlediğinizde bir öncekini
unutturur, çünkü bir öncekini aşmıştır. Her yeni albüm çıkacağında ise yine heyecanlanırsınız,
acaba bu defa ne yapmış diye düşünürsünüz. Ve içinizde hep “hadi bu seferki,
bir önceki kadar iyi değilse” kaygısı taşırsınız. Oysa her yeni albüm, sizi çok
daha fazla etkiler ve bir öncekini geçer..
Suskunlar’ı
tarif etmem gerekseydi yukarıdakinin aynını söylerdim. Her yeni bölümde bu defa
ne olacak diye bekliyorsunuz. Her yeni bölüm sizi şok etmeyi başarıyor. Hiç
beklemediğiniz kadar hem de. Her bölümde hiç beklemediğiniz bir anda üstelik
öyle bir sahne seyretmeye başlıyorsunuz ki, tam yüreğinizin ortasında bir acı,
boğazınızda bir yumru ve gözlerinizde yaş buluyorsunuz farkına bile varmadan.
Gerek oyunculuklar, gerek müzikler, gerek hikâye,gerekse çekim kalitesi hepsi
bir bütün halinde kusursuz bir iç yangını yaşatıyorlar bütün seyredenlere. Ve elbette
ki başarıyı ve takdiri sonuna kadar hak ediyorlar ..
Suskunlar,
5.bölümünde de Umut ile hepimizin yüreğine dokunmayı başardı. Bütün o
dayağın,tacizin,işkencenin üstüne ölümün acı damgasını vurarak üstelik..Ve bir
de Umut’un ölümünü Bilal’in yaşama sebebi kılarak…Bilal ile Umut, hapishanenin
tuvaletinde yaşam ile ölümü değiş tokuş ederlerken, tüylerimiz ürperdi. Ve
Ecevit’in Umut’un ölümünü öğrenmesi ile başlayan o dehşet, bölüm sonuna kadar
adım adım yüreğimizin içine doğru yerleşti.
Ecevit…O
nasıl bir karizmadır, nasıl bir zekâdır, nasıl bir soğukkanlılıktır ve bunu
nasıl oynamaktır.. Elbette ki her bölümde biraz daha devleşen bir oyunculuk
sergiliyor Murat Yıldırım.. Özellikle büroda patronuna arkadaşlarını
savunurkenki cesareti ve sadakati ,karakoldaki sorguda ise komisere karşı gösterdiği
o sakin,ukala,kendine güvenen ve sinir bozucu tavrı ile kazandığı zaferler, beni
büyüledi.
Ecevit aslında öylesine ağır bir yük taşıyor
ki sırtında sanırım son bölümde bunu çok iyi anladık. Düşmanları ile her an
burun buruna, karşı karşıya ve çocukken yaşadığı dehşet gözlerinin önünde..Sait
ile beraber hapishaneyi gezmesi ve özellikle İrfan-Sait ikilisi ile çocuk
bahçesindeki buluşması son bölümün en iddialı sahnesiydi..Ben seyrederken adeta
yaşamışçasına irkildim. Ecevit’in ne hissettiğini, nasıl sabretmeye çalıştığını
ve sonrasında nasıl çıldırdığını eminim seyreden herkes yüreğinde hissetti..
İrfan’ın omzuna dokunan, eline uzanan eli, onu adeta geçmişte yaşadığı ve
temizlenmeye çalıştığı pisliğe yeniden buladı. Ve Bilal ile İbo beklerken,
Ecevit düşmanları ile karşı karşıya geldi.
Hangisi
daha zordu ? Beklemek mi, karşı karşıya gelmek mi? Bekleyip güvenmek mi,
düşmanla karşı karşıya gelip güven vermek mi ? Ve güvenmek, tek bir atımlık ok
idi. Hedefini bulmazsa eğer, bir ikinci şansınız olmazdı. Ya güvenirdiniz, ya
silerdiniz..Ecevit, İrfan ile Sait’e güvenmeden,güven vermeyi başardı.
Güvenmemekte ne kadar haklı olduğunu da anladı. Nefesler tutulup mahkeme günü
her ikisinin de defteri dürülecek diye beklerken, İrfan yaptığı son hamle ile
hem kendini hem Sait’i işin içinden kurtarıverdi. Elbette ki beni tek rahatsız
eden ve saçma gelen, hastanede yatan Hüseyin’in birkaç dakikalığına yalnız
bırakılmasıydı. Zira bu kadar hassas bir konuda, kusursuz bir planla hareket
etmeyi düşünen ekip, böylesine basit bir hatanın kurbanı olmamalıydı.
Ama
Bilal ne yaptı..İhaneti affetmedi..Bilal belki de, hepimizin içinden en başında
geçeni yaptı. Hüseyin gardiyanı kendi usullerine göre infaz etti. Hem de çok
güzel öldürdü Hüseyin’i..Şahsen ben dizinin başından beri Bilal karakterini
kendime bu kadar yakın hissetmemin sebebini de çözdüm böylelikle..Yaptığı
infaz, kendisine hayatı armağan eden
Umut için çok gecikmiş bir teşekkürdü..Haklıydı yerden göğe kadar. Zira
güvenirseniz ve ihanete uğrarsanız tepkilerinizi kontrol etmeme hakkına da
sahipsiniz...
Burada
bir parça İrfan ve Sait’ten de söz etmek isterim. İrfan Son zamanlarda
seyrettiğim en sevimli kötü adam karakter. Zaten dikkat ettiyseniz, son
zamanlarda seyrettiğimiz kötü karakterlerin her birinde aynı zamanda bir
sevimlilikte mevcut. Kuzey&Güney’in Ferhat’ı, Fatmagül’ün Mukaddes’i,Reşat
Yaşaran’ı, Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem’i, Hayat Devam Ediyor’un Kudret’i gibi..
Neyse, İrfan hepsinin düşmanı.
Tam bir baş belası. Ağzı bozuk ama aynı zamanda alaycı bir espri yeteneği de
mevcut. Her türlü pisliğe girmiş,bulaşmış ve bundan da garip bir zevk almış
biri. Pişmanlık yok defterinde, suçlu ya da suçsuz, pişman etmek derdinde her
önüne geleni…Kendi yaşadığı hayat trajedisini şimdilik bilmiyoruz. İrfan’dan bir
yandan nefret ediyorsunuz, diğer yandan sevimli bir hali var diyorsunuz. Özellikle
çevremden “İnsan evladı” sözünün dillere şimdiden yerleştiğini görmekteyim. İrfan
karakterini oynayan Mehmet Özgür’ü kim buldu, kim o role uygun gördü ise
alnından öpmek isterim şahsen. Yazılan karakter için pek çok şey söyleyebiliriz
ama Mehmet Özgür bu roldeki performansı sebebiyle şiddetle alkışlanmalıdır.
Sait
karakteri ise İrfan’dan biraz farklı. Oda kötü ama sevimli değil. O tam
anlamıyla kötü ve ürpertici. Ses tonu, bakışları, tavırları tam bir korku filmi
havasında ve insan onu seyrederken bir kaşık suda boğmak istiyor. Sait’e öfkeleniyor,
nefret ediyorsunuz ve aynı zamanda korkuyorsunuz. Sait’e acımak içinizden
gelmiyor. İnsanın içini daraltan bakışları, korkutan ses tonu ile tam bir
sadist..Reha Özcan abimize de bizi Sait karakterinden bu kadar nefret etmemize sebep
olan oyunculuğu için kocaman bir teşekkür etmeliyiz elbette.
Oyunculuklar
adına ekipte benim gözüme tek takılan Ecevit’in patronu Sermet. Fazlasıyla
yapmacık geliyor benim gözüme. Sanki hala nasıl bir rol oynadığını anlayamadı, ya
da biz onun karakterini henüz çözemedik. Ama oyunculuk adına özellikle Murat
Yıldırım ile karşılıklı sahnelerinde çok zayıf kaldığını görüyorum.
Yine hikâyenin bana göre en zayıf
halkası Ahu-Bilal-Ecevit aşk üçgeni. Reyting telaşı ile hikâyenin ekseni
ilerideki bölümlerde bu aşk olayına doğru kaydırılırsa, çok yazık olur diye
düşünüyorum. Birde bu son bölümde, Ecevit’in babasının Damat’ın evine yaptığı
ziyaret esnasında, kitapları tekmeleyerek yerlere fırlatması,dağıtması da beni
rahatsız eden bir sahne idi..Ayrıca İrfan’ın sevgilisinin evine dikkat ettiniz
mi bilmiyorum ama yayından kaldırılan Yalancı bahar Dizisinde Zeynep’in
K.pederinin evi idi..Bu küçük ayrıntı da gözümüzden kaçmadı..
Suskunlar,
her bölümüyle bizi kendine bir kez daha hayran bırakmaya devam ediyor..Aynı
lezzette devam etmesi dileği ile şimdilik bu kadar diyelim..Bu hafta yeni bölüm
yok..Haftaya yeni bölüm bakalım bize nasıl sürprizler hazırlıyor..
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder