AFK, hızla
finale yaklaşırken, son iki bölüm gerçekten seyredenler için hem memnun edici hem
de elbette ki sinir bozucu gelişmelerle dolu idi. Bakalım son iki bölümünde,
ekrandan gönlümüze neler yansımış.
Bebeğimiz
doğdu malum. Doğdu doğmasına da, ben hiçbir yeni doğan bebeğin beşiğinde öyle
kocaman bir yazı görmedim. Ne o öyle afiş asar gibi kocaman bir Sarrafoğlu
yazısı. Şanlarına şöhretlerine ailelerinin isimlerine uygun olsun diye yaptılar
sanırım ama bana saçma geldi. Ayrıca hastanedeki duygusallıklar da neyin nesi.
Özellikle Emir’in Rüya’ya şefkat gösterisi falan ne kadar gereksiz. Feriha’nın
yarasını daha bir derinden kanatmadı mı o yatağın başında el ele tutuşmalar. Hayır,
yani Emir’e de çok kızdım ben. Bebek nerden bilecek anlayacak sizin aranızdaki
diyaloğu da geçmişsin yatağın başına Rüya’nın bir saçlarını okşamadığın kaldı.
Gerçi onlar bizden daha iyi bilir nasıl davranacağını değil mi. Baksanıza ya
hastanedeler, ya karakolda, ya başları belada, ya sağlıkları sıkıntıda.
Şimdi
bebek doğdu, geldi sıra DNA testine. Burada benim en çok kafama takılan şu.
Neden seyirciye kaç hafta öncesinden Rüya’nın yalan söylediğini açıkladınız.
Seyredenler zaten gerçeği biliyordu, dolayısıyla da bu sadece seyredenlerin
stresini artırdı. Sorarım size, Rüya’nın bebeğinin başkasından olduğunu daha
önce seyirciye sunmasalardı, DNA testi çok daha heyecan verici olmayacak mıydı?
Sonucunu baştan bildiğimiz bir olayı Feriha’nın öğrenmesi için bekledik durduk,
bu da sadece bizi sinir etti ekran başında.
Peki
ya Aysun hanımın, daha test sonucu bile çıkmadan yaşadığı duygusallığa ne demeli.
Dur bekle be kadın, DNA testi bir yapılsın, torun senin torununsa sevinirsin.
Hoş gerçi kadıncağız Feriha’dan öylesine bunaldı ki, en ufacık bir kurtuluş
fırsatında bile havalara uçacaktı eminim ama ne yazık ki hevesi kursağında
kaldı. Burada çok önemli bir tespit yapmak isterim. Gecen Anneler günü
yazımızda, Aysun hanımın evladı ile ilgili bazı analizler yapmıştık. Geçmişte
oğlu ile ilgilenemediği için bazı vicdan azapları var demiştik. Yalnız bu
kadın, geçmişten ders almıyor hiç. Hayır, anlamıyorum ikinci kocasından boşandı
mı Aysun Hanım. Gece gündüz ya Emir’in yanında, ya Ünal’ın yanında, ya da
Feriha’nın karşısında. Yahu Aysun Hanım, sen vakti zamanında Emir için
gösterdiğin ilgisizliği, şimdi öbür oğlun Can için gösteriyorsun. Bu ne perhiz,
bu ne lahana turşusu demez mi insan.
Emir’in
sevgili babasına da iki lafım var. Sevgili Ünal Sarrafoğlu, sen kalktın dedin
ki, dandik klupten kazandığıyla çocuk büyütmek kolay mı? Ya sen bu ülkede
yaşamıyorsun, ya da iyi bir dayak istiyorsun. Kardeşim, bu ülkede asgari
ücretle üç çocuk yetiştirmeye çalışan insanlar var sen neden bahsediyorsun.
Senin o beğenmediğin dandik kulübün kazancı, pek çok insanın kazancının bilmem
kaç katı ondan haberin yok galiba. Maşallah zaten senin oğlanda, o dandik kulüpten
artık nasıl para kazanıyorsa, lüksünden pek feragat etmiş sayılmaz, daha
kendisini dolmuşta otobüste, halkın arasına karışmış göremedik ne yazık ki.
Öbür
taraftan Mehmet kardeşim. Malum kendisi dizimizin gurur abidesi olup, aynı
zamanda da “istemem yan cebime koy” yanlısı bir tiptir. Bu nasıl bir gurur
sendeki. Üstelik hem gurur yapıyorsun, hem Emir’in iş teklifini kabul
ediyorsun. Bu konuda ben kesinlikle Emir’den yanayım, oğlan ne yapsa bunlara yaranamıyor.
Yani Mehmet’e iş teklifi yapmasının kesinlikle onu aşağılamak, hırpalamak
olduğunu falan düşünmüyorum. Gerçekten iyi niyetli bir teklifti ve Emir elbette
aşkına sahip çıkmanın yanı sıra iyiliksever olduğunu da gösterdi hepimize.
Farkında
mıyız bilmem ama giderek Emir ile Feriha arasındaki ilişki uçuruma doğru
gidiyor. Mutlu son olmasından yanayız elbette ancak bu kadar kırık dökük bir
ilişki nasıl toparlanacak bilmiyorum. Zaten Emir’in Koray’a söylediği “Birbirimizin
gözünün içine bakarak bitiriyoruz her şeyi” gibilerinden cümlesi de çok kilit
bir cümle oldu sanırım. Benim bazı tahminlerim var ama onları Final senaryoları
adı altında bir yazıda yazacağım için burada bahsetmeyeceğim.
Elbette
ki geçen haftanın en güzel sahnesi DNA testi sonucunun alındığı sahneydi.
Yazanları tebrik ederim öncelikle. Emir’in orada hiç ağzını bile açmadan duruşu
o kadar güzel cevaptı ki cümle âleme. Hande ve Koray’ın Emir’i tebrik
edebilmesine rağmen, Feriha’nın buna cesaret edememesi de içler acısıydı. Ve tabiî
ki Hülya hanımın arsız yüzsüz şekilde, sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi
kızına yüklenmesi de hem mide bulandırıcı hem de komikti. Peki, Emir ile Feriha’nın
arası düzeldi mi bu gelişme ile. Tabiî ki hayır. Hele hele, Feriha’nın
hazırladığı sofraya Emir’in umursamazca bakışları, üstüne Feriha’nın tabak
çanağı yerle bir etmesi, sanki kırk yıllık evlilerin yaşadıkları bıkkınlıklar
ve kavgalardan biri değil miydi? Emir için zaten bu ilişkinin bitmesi yakın
gibi görünüyor. Adam bıktı çünkü Feriha’nın dengesizliklerinden. Ağzına geleni
saydı, bana sorarsanız çok ta iyi yaptı. Emir söylediği her kelimede sonuna
kadar haklıydı bana göre. Yahu bu Levent ne önemli adammış kardeşim ya.
Bırakıvermedi Feriha adamın peşini. Levent’le uğraşacağına gidip kocanla
uğraşsaydın, o iyi niyeti kocana gösterseydin şimdiye çoktan düzelirdi bu iş.
Akşama kadar surat as, sonra sofra hazırla. Aynı evin içinde, aşklarını bile
yerle bir eden gururları sayesinde her şey çok kötü hale geldi. Böyle en
başından bu noktaya gelen bir evlilik nasıl düzelir, ya da düzelir mi hep birlikte
göreceğiz.
Bütün
bunların üstüne Emir kardeşimin düzenlediği, sözde şifreli partiye gelelim.
Zira son bölümün hemen hemen tamamı bu partide geçti neredeyse. Parti şifreli
idi ama maşallah gelmeyen kalmadı. Hatta sadık okuyucularımdan Nurhan Semiz’in
şahane yorumuna göre gelmeyen bir Hatice hala, Gülfidan, Rıza kaldı. E sen
Mehmet’i kapıya güvenlik diye diker misin? Al sana şifreli parti. Partide
slogan “Gerçek yüzünü göster”.Takmışlar maskeleri ama kimin kim olduğu çok
bariz belli zaten. Kimsenin birbirini tanımıyormuş gibi yapması çok komikti
doğrusu. Hele hele Emir, Feriha’yı, kendi karısını o gözlerinden dudaklarından
tanımadıysa cidden bir tuhaflık var bence. Bu arada Feriha’nın da yüzünün
gülmesi için içki içip sarhoş olması gerekiyormuş bunu da gördük.
Tam
Rüya’dan kurtulduk derken eski sevgili Ece çıktı başımıza, zaten bir bu
kalmıştı olmayan bir de Emir’in vurulması. İkisi de oldu çok şükür ve dizimizde
başlarına gelmeyen bir felaket eksik kalmadı ne güzel. Neyse gelelim Ece’ye.
Kızı bir türlü çözemedim, iyi mi kötü mü anlayamadım. Zaten fazlada uğraşmadım
onu düşünmekle. Bu arada parti gecesinin ertesi gününde gazetede çıkan haber de
çok saçma ve komik geldi bana. Emir Sarrafoğlu'nun karısı ortaya çıktı. Hayır,
ne zaman saklanmışlardı biz mi kaçırdık o kısmı. Zaten sürekli ortadalar. Emir’i
sürekli takip ediyorsunuz da bir bunu mu görememiştiniz basın grubu. Gidin
okula, bahçede sürekli kavga halindeler zaten. Çok büyük bir haber değildi ama
Seher’in aile albümüne katkıda bulunmuştur eminim. Zira kendisi sanki çok güzel
haberler çıkıyormuş gibi, Emir ya da Feriha ile ilgili her haberi biriktirmeye
pek bir meraklı malum. Yalnız Allah düşmanıma bile vermesin bu Seher gibi
birini. Aman Yarabbi kadında ne çene var öyle. Üstelik ağzından bir güzel
hayırlı laf çıkmıyor. Sürekli ima, alay dolu dır dır konuşması artık sevimlilik
sınırını biraz geçti mi ne. Ama elbette ki bizi hem sinir ederken hem güldürmeyi
başarıyor. Son bölümde demez mi “şu gazetelere bir ben çıkamadım diye” Hayır,
sanki gazeteye çıkıp ta iyi bir haberle çıkıyor özendiklerin Seher. Aman ne
meraklıymışsın meşhur olmaya. Bu gidişle sen o gazetelere çıkacaksın çıkmasına
da, sanırım üçüncü sayfada, kocası tarafından öldürülen bir geveze olarak.
Yalnız
son bölümün kahramanı benim nazarımda Lara’dır canlarım. Parti sebebiyle
kendine yüklenen Sanem hanımı yerden yere vurdu en dobrasından. Benden de
kocaman bir alkış aldı elbette.
Son
bölümün en saçma gelişmesi ise elbette ki Hande ile Levent’in artık çocukların
bile oynamaya tenezzül etmeyeceği aşk oyunu oldu. Hadi Handeyi anlıyorum, her
türlü entrikaya hazır da, Levent böylesine ucuz bir ilişki oyununa niye girdi,
nasıl yakıştı seviyesine onu çözemedim. Zavallı anacığı iyi ki bu günleri
görmedi. Yoksa o yüksek sosyetenin aristokrat kadını hastalanmayı beklemeden
ölürdü.
Ve
son sahnemizde Emir kardeşim vurularak hastanenin yolunu tuttu. Zaten bir bu
kalmıştı o da başına geldi nihayet. Ece kızımızın zengin ama züppe hatta biraz
da kıro eski sevgilisi yüzünden bu başına gelen kötü olay, sonuncusu olsun.
Feriha ile aralarındaki uzaklık belki bu hastane olayından sonra biraz azalır
da finalden önce birkaç bölüm olsun şöyle güzel bir aşk seyrederiz diye
diliyorum.
Son
iki bölümden benim gözüme takılanlar bunlar. Okuduktan sonra belki niye hiç
Koray-Hande-Gülsüm ya da Cansu'dan bahsetmedin diye merak edenler için de şunu
söyleyeyim. O kadar rutinleşti ki o konular artık üzerine söz edecek bir
gelişme olmuyor. Dön dolaş aynı şeyler devam ettiği için yazmaya gerek
görmedim.
Siyah
İnci’den sevgiyle.
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder