29 Mayıs 2012 Salı

Pusula Cemre’nin boynunda ve artık hep Kuzey’den yana..

           Ekranların şüphesiz son zamanlardaki en heyecanlı dizisi Kuzey&Güney bu hafta da seyredenlerine beklenenin ötesinde olaylar sundu..Gün geçtikçe dizinin aksiyon derecesi artarken, bizim de kendi çapımızda söyleyecek üç beş kelimemiz var. O zaman vakit kaybetmeden bu haftaya bir göz atalım beraber.

            Malum bir önceki bölümün sonunda Barış, Burak ile kardeş olduklarını öğrenmişti. Bu bölüme Barış ile Güney’in kavgası ile merhaba dedik. Aslında bu kavganın tek nedeni Burak Çatalcalı değil, işin içinde Barış’ın Cemre ile yakınlaşmasının, Güney üzerindeki dayanılmaz baskısı da vardı. Barış ile Güney arasındaki kavgayı seyretmek bana çok keyif veriyor. Aslına bakarsanız, ne Barış’tan ne Güney’den yana değilim. İkisi de bencillikte birbirleri ile yarış edecek seviyedeler maşallah. Ama Barış’ın hırsları, Güney’in hırslarına kıyasla çok daha tehlikeli boyutta. Ve hatta Barış bütün bunları yaparken, sempatik ve sevimli halleri ile de kolay kolay şüphe çekmiyor. Güney'in sevimli olmak gibi bir derdi yok..Güney’in işi gerçekten çok zor bunu anlamaya başlıyoruz yavaştan..

            Güney kardeşimin bu hafta arabasının plakası da dikkatimi çekti benim. GK yazan plakayı görünce tamam dedim ya. Bak adam kardeşini ne kadar seviyor kalkmış plakaya Güney ile Kuzey’in baş harflerini yazmış. Onca yaptığı kötülükten sonra vicdan mı yaptı nedir?

            Güney ile Banu’nun şahane şıklıkta davetiyeleri de dağıtıma geçti çok şükür. Dağıtılmaya başladı başlamasına da keşke düğünün yerini, tarihini, saatini falan da yazsalarmış be kardeşim.  Kuzey kendine özel gönderilen davetiyeye bakarken dikkatimi çekti. Davetiye de düğün ile ilgili hiçbir bilgi yok. Gerçi koskoca Sinaner ailesinin kızı evlenirken, adrese ne gerek değil mi..Gazeteler boy boy ilan verir nasıl olsa diye düşünmüş olmalılar..

            Allahım Yarabbi Kuzey ile Zeynep memleket meselesi oldu başımıza. Zeyneb’in annesi de çetin ceviz çıktı. Kuzey’i adeta sorguya çekti kadın. Kuzey kardeşim ise dizine koyduğu kahve fincanı ile delikanlı bir şekilde cevaplarını verdi. Konuşurlarken ben bir ara kadıncağız düşüp bayılacak zannettim..Kuzey ile Zeynep aslında öylesine farklı iki hayat tarzına sahipler ki. Zeynep kızımız inadına bunu anlamamakta dirense de, eğitimlerinden tutun, hayata bakışlarından, hedeflerine varıncaya kadar her şeyleri alakasız. Üstelik Zeyneb’in annesi de bunu hemencecik fark etti. Aslında gerçekçi olmamız gerekir ise, Kuzey her ne kadar şahane bir karaktere ve yüreğe sahip olsa da, hiçbir anne baba onun gibi fırtınalı bir hayatı olan erkeğe gözü kapalı teslim etmez kızını. Bu sebepten Zeyneb’in annesinin Kuzey’e yaklaşımına biraz hak vermek lazım diye düşünüyorum.

            Cemre’de bu bölüm hangi ayakkabıyı giyeceğine bir türlü karar veremedi. Ali ile Demet onu evden aldıklarında, ayağında üstü bantlı bir sandalet vardı, arabadan indiğinde ise ayakkabı değişmiş, üstü kapalı burun kısmı açık bir sandalet oluvermiş, doğum günü kutlamasında da sık sık ayakkabının şeklinin değiştiğine şahit olduk. Bu da küçük bir ayrıntı olarak gözümüze takılanlardandı..

            Burak Çatalcalı için iki bölümdür düşünüyorum. Bu adamda Beni rahatsız eden bir şeyler vardı ama bir türlü bulup çıkaramamıştım.. Bu bölüm aydınlığa kavuştu. Her an bir korku filmi karakterine dönüşecekmiş gibi bakışları çok rahatsız edici. Hiç olmadık yerde pat diye ortaya çıkıp durup öylece bakıyor. İnsanı ürkütecek kadar sinir bozucu bakışları var. Sanki bir anda içine şeytan kaçmış birine dönüşüverecekmiş gibi.. Yakışıklı ama sevimsiz ve itici geliyor bana Burak açıkçası.

            Güney için de söylenecek en önemli söz sanırım evini özlemeye, eskiye özlem duymaya başladığıdır. Bu bölüm Güney baba evine gelip, yatağını okşadı ya..Sonra da bütün her şeyi unutmak istercesine yatağına uzanıp uyudu ya. Dur bakalım Güney Efendi dedim, ne çabuk yoruldun sen. Ama her ne kadar kızsak bile, Güney’in evine yabancı gibi gelişi, yatağını özlemle okşayışı, annesi Handan hanımın bitmek tükenmez bilmez çenesine sabredişi, onun zannettiklerinden daha çok mücadele içinde olduğunu anlatan bir ayrıntıydı aslında. Güney’in hayatı dışarıdan şimdilik tozpembe gibi görünüyor olsa bile, ilk fırsatta kendisini ailesinin kollarına atması da onun Sinanerlerle uğraşmaktan, bütün o olaylardan, entrikalardan yorulduğunun en güzel kanıtıydı. Bu yetmezmiş gibi, Sami baba da eve gelen Güney’e bir kez daha ağzının payını verdi. Zaten Güney’in asıl yüzünü çok iyi bilen ve bunu dürüstçe yüzüne haykıran Sami baba bizden bir kez daha alkışı hak etti..

            Gelelim Cemre kızımızın doğum gününe. Öncesinde doğum günü için Cemre’nin Barış ve Kuzey’i karşı karşıya getirip bir parça nispet yapma hevesi olsa da, Barış’ın kendini aşan aile içi savaşlar sebebiyle partiye katılamayacak olması Cemre’yi büyük hayal kırıklığına uğrattı. Ayrıca bu nasıl doğum günü ben anlamadım. Sosyetik doğum günleri böyle oluyor demek ki..Ali ile Kuzey bir yanda, Cemre ile Demet bir tarafta, tanımadık bir sürü insan etrafta, içimizi bayıltan bir müzik eşliğinde dertleşiyorlar. Ben çok daha hareketli ve eğlenceli bir doğum günü bekliyordum şahsen. Bu konuda hüsrana uğradığımı belirteyim. Kuzey’in mekâna ilk gelişinde Cemre ile yarı şaka yarı ciddi kavgalarına bayıldım. O küçücük tartışma bile aslında birbirlerini ne kadar sevdiklerini gösteriyordu değil mi canlarım. Ama yok, biz Kuzey’in aşkını Cemre’ye verdiği hediyeden anladık asıl. O nasıl güzel düşünülmüş bir hediyeydi öyle. Bir pusula. Pusula Cemre’nin boynunda ve artık hep Kuzey’den yana..Kuzey Cemre’ye söz ile anlatmaya kalksa idi aşkını, inanın bu hediye ile anlattığı kadar güzel anlatamazdı bana göre..Zaten dikkat ederseniz, Kuzey’in herhangi bir itirafına gerek yok, bakışlarından bile her şey çok net anlaşılıyor. 

Bir erkeğin sevgisini itiraf etmesine gerek yoktur çoğu zamanki bu zaten zordur onlar için ayrıca. Bir bakışı, bir gülüşü ile de anlatabilir erkek aşkını ve inanın bir erkeğin gözleri ile anlattığı aşk kadar anlamlı bir aşk yoktur..Kuzey’in Cemre’ye duyduğu aşkın büyüsü de bu sebeptendir işte..

Böylesine sakin bir doğum gününe elbette aksiyon lazımdı ve Ferhat abimiz gereken hareketi kendilerine kibarca yolladı. Ferhat için kötü diyemiyorum. Adam ne iyi ne kötü aslında. Evet, Kuzey ve Kuzey’in sevdikleri ile çok fazla uğraşıyor ama öbür taraftan da mutlaka bir ipucu bırakıyor. Kuzey’i mezara soktuğunda Ali’ye haber etmesi gibi. Bu seferde pastanın içine patlayıcı koymalarına rağmen üzerine Cemre’nin öyle bir resmini koymuştu ki, o pastanın Ferhat’tan geldiğini anlamamak imkânsızdı. Buradan da Ferhat’ın aslında çok zeki olduğunu, amacının zarar vermek olmadığını, sadece huzursuz etmek olduğunu anlıyoruz. Tersi durumda o pastanın üzerinde farklı bir resim olsa idi, Cemre kızımızın o şahane güzelliğine epey bir zarar gelmiş olacaktı. Belki de hayatı tehlikeye girecekti. Ama amaç “her an peşindeyim” gibi bir mesaj vermekti ve Kuzey’de bunu zamanında fark edip olası bir felaketi önledi.

Ali kardeşim de muradına erdi bu bölüm. O Handan Hanımın genç versiyonu Demet kızımıza yüzüğü taktı. Kız Cidden çok fazla konuşuyor. Tam klasik kaprisli kadın tipi. Ben şahsen Ali’nin Demet ile ilgili bu derece ciddi düşündüğünü hiç sanmıyordum. Nasıl oldu hangi ara âşık oldu da, Demet’in tarifiyle yorgan altında sürdürdüğü ilişkiyi evliliğe taşımaya karar verdi anlamadık ama bir an Ali yüzüğü vermeden Demet ayrılalım diyecek diye ödüm koptu. Neyse ki korktuğumuz gibi olmadı da, Ali ile Demet mutluluğu yakaladılar..

Gülten hanımı birkaç kez daha yazdım ama bir kez daha yazmak istiyorum. Ben bu kadını seyretmeye doyamıyorum. Karakol sahnesinde tüylerim diken diken oldu benim. Bir annenin ne hissedeceğini, nasıl davranacağını, nasıl sesinin titreyeceğini, nasıl ağlayacağını Zerrin Tekindor sayesinde seyretmiş olduk bayıla bayıla. Bu kadını anlatmaya ne sözler,ne cümleler, ne alkışlar yeter vallahi. O sahnede eminim pek çok izleyen gözyaşlarını tutamamıştır ve çok duygulanmıştır. Son zamanlarda seyrettiğimiz en iyi anne karakterlerinden biridir Gülten Hanım. Ve Zerrin Tekindor için söylenmesi gereken bir cümle var ise, her sahnede kendine hayran bırakıp oyunculuğun kralını gözümüze sokuyor olmasıdır..

Son sahnede Kuzey, Ferhat abimizin inine gizli bir giriş yaptı. Gizli odasına kadar uzandı maşallah. Benim o sahnede anlamadığım tek nokta, o televizyon nasıl açıldı, o video nasıl oynamaya başladı. Ben mi kaçırdım o noktayı, bir kumanda vardı da ortada ben mi göremedim. Yâda o mekanizma odaya biri girince devreye mi giriyor anlamadım ama Kuzey, Ferhat’ın büyük bir sırrına daha ortak oldu. Ve bu sır Kuzey ile Ferhat savaşını hangi noktaya götürecek birlikte göreceğiz..

Bu haftalıkta bu kadar yetsin bakalım. Yeni bölüme yeni yazıya kadar sevgiyle, aşkla, mutlulukla ve sağlıkla kalın canlarım..


Siyah İnci’den sevgiyle..



           


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder