Ekranların şüphesiz son
zamanlardaki en heyecanlı dizisi Kuzey&Güney bu hafta da seyredenlerine
beklenenin ötesinde olaylar sundu..Gün geçtikçe dizinin aksiyon derecesi
artarken, bizim de kendi çapımızda söyleyecek üç beş kelimemiz var. O zaman
vakit kaybetmeden bu haftaya bir göz atalım beraber.
Malum
bir önceki bölümün sonunda Barış, Burak ile kardeş olduklarını öğrenmişti. Bu
bölüme Barış ile Güney’in kavgası ile merhaba dedik. Aslında bu kavganın tek
nedeni Burak Çatalcalı değil, işin içinde Barış’ın Cemre ile yakınlaşmasının,
Güney üzerindeki dayanılmaz baskısı da vardı. Barış ile Güney arasındaki
kavgayı seyretmek bana çok keyif veriyor. Aslına bakarsanız, ne Barış’tan ne
Güney’den yana değilim. İkisi de bencillikte birbirleri ile yarış edecek
seviyedeler maşallah. Ama Barış’ın hırsları, Güney’in hırslarına kıyasla çok
daha tehlikeli boyutta. Ve hatta Barış bütün bunları yaparken, sempatik ve
sevimli halleri ile de kolay kolay şüphe çekmiyor. Güney'in sevimli olmak gibi bir derdi yok..Güney’in işi gerçekten çok
zor bunu anlamaya başlıyoruz yavaştan..
Güney
kardeşimin bu hafta arabasının plakası da dikkatimi çekti benim. GK yazan
plakayı görünce tamam dedim ya. Bak adam kardeşini ne kadar seviyor kalkmış
plakaya Güney ile Kuzey’in baş harflerini yazmış. Onca yaptığı kötülükten sonra
vicdan mı yaptı nedir?
Güney
ile Banu’nun şahane şıklıkta davetiyeleri de dağıtıma geçti çok şükür.
Dağıtılmaya başladı başlamasına da keşke düğünün yerini, tarihini, saatini
falan da yazsalarmış be kardeşim. Kuzey
kendine özel gönderilen davetiyeye bakarken dikkatimi çekti. Davetiye de düğün
ile ilgili hiçbir bilgi yok. Gerçi koskoca Sinaner ailesinin kızı evlenirken,
adrese ne gerek değil mi..Gazeteler boy boy ilan verir nasıl olsa diye düşünmüş
olmalılar..
Allahım
Yarabbi Kuzey ile Zeynep memleket meselesi oldu başımıza. Zeyneb’in annesi de
çetin ceviz çıktı. Kuzey’i adeta sorguya çekti kadın. Kuzey kardeşim ise dizine
koyduğu kahve fincanı ile delikanlı bir şekilde cevaplarını verdi. Konuşurlarken
ben bir ara kadıncağız düşüp bayılacak zannettim..Kuzey ile Zeynep aslında
öylesine farklı iki hayat tarzına sahipler ki. Zeynep kızımız inadına bunu
anlamamakta dirense de, eğitimlerinden tutun, hayata bakışlarından, hedeflerine
varıncaya kadar her şeyleri alakasız. Üstelik Zeyneb’in annesi de bunu
hemencecik fark etti. Aslında gerçekçi olmamız gerekir ise, Kuzey her ne kadar
şahane bir karaktere ve yüreğe sahip olsa da, hiçbir anne baba onun gibi
fırtınalı bir hayatı olan erkeğe gözü kapalı teslim etmez kızını. Bu sebepten
Zeyneb’in annesinin Kuzey’e yaklaşımına biraz hak vermek lazım diye
düşünüyorum.
Cemre’de
bu bölüm hangi ayakkabıyı giyeceğine bir türlü karar veremedi. Ali ile Demet
onu evden aldıklarında, ayağında üstü bantlı bir sandalet vardı, arabadan
indiğinde ise ayakkabı değişmiş, üstü kapalı burun kısmı açık bir sandalet
oluvermiş, doğum günü kutlamasında da sık sık ayakkabının şeklinin değiştiğine
şahit olduk. Bu da küçük bir ayrıntı olarak gözümüze takılanlardandı..
Burak
Çatalcalı için iki bölümdür düşünüyorum. Bu adamda Beni rahatsız eden bir
şeyler vardı ama bir türlü bulup çıkaramamıştım.. Bu bölüm aydınlığa kavuştu.
Her an bir korku filmi karakterine dönüşecekmiş gibi bakışları çok rahatsız
edici. Hiç olmadık yerde pat diye ortaya çıkıp durup öylece bakıyor. İnsanı
ürkütecek kadar sinir bozucu bakışları var. Sanki bir anda içine şeytan kaçmış
birine dönüşüverecekmiş gibi.. Yakışıklı ama sevimsiz ve itici geliyor bana
Burak açıkçası.
Güney
için de söylenecek en önemli söz sanırım evini özlemeye, eskiye özlem duymaya
başladığıdır. Bu bölüm Güney baba evine gelip, yatağını okşadı ya..Sonra da
bütün her şeyi unutmak istercesine yatağına uzanıp uyudu ya. Dur bakalım Güney
Efendi dedim, ne çabuk yoruldun sen. Ama her ne kadar kızsak bile, Güney’in
evine yabancı gibi gelişi, yatağını özlemle okşayışı, annesi Handan hanımın
bitmek tükenmez bilmez çenesine sabredişi, onun zannettiklerinden daha çok
mücadele içinde olduğunu anlatan bir ayrıntıydı aslında. Güney’in hayatı
dışarıdan şimdilik tozpembe gibi görünüyor olsa bile, ilk fırsatta kendisini
ailesinin kollarına atması da onun Sinanerlerle uğraşmaktan, bütün o
olaylardan, entrikalardan yorulduğunun en güzel kanıtıydı. Bu yetmezmiş gibi,
Sami baba da eve gelen Güney’e bir kez daha ağzının payını verdi. Zaten
Güney’in asıl yüzünü çok iyi bilen ve bunu dürüstçe yüzüne haykıran Sami baba
bizden bir kez daha alkışı hak etti..
Gelelim
Cemre kızımızın doğum gününe. Öncesinde doğum günü için Cemre’nin Barış ve
Kuzey’i karşı karşıya getirip bir parça nispet yapma hevesi olsa da, Barış’ın
kendini aşan aile içi savaşlar sebebiyle partiye katılamayacak olması Cemre’yi
büyük hayal kırıklığına uğrattı. Ayrıca bu nasıl doğum günü ben anlamadım.
Sosyetik doğum günleri böyle oluyor demek ki..Ali ile Kuzey bir yanda, Cemre
ile Demet bir tarafta, tanımadık bir sürü insan etrafta, içimizi bayıltan bir
müzik eşliğinde dertleşiyorlar. Ben çok daha hareketli ve eğlenceli bir doğum
günü bekliyordum şahsen. Bu konuda hüsrana uğradığımı belirteyim. Kuzey’in mekâna
ilk gelişinde Cemre ile yarı şaka yarı ciddi kavgalarına bayıldım. O küçücük
tartışma bile aslında birbirlerini ne kadar sevdiklerini gösteriyordu değil mi
canlarım. Ama yok, biz Kuzey’in aşkını Cemre’ye verdiği hediyeden anladık asıl.
O nasıl güzel düşünülmüş bir hediyeydi öyle. Bir pusula. Pusula Cemre’nin
boynunda ve artık hep Kuzey’den yana..Kuzey Cemre’ye söz ile anlatmaya kalksa
idi aşkını, inanın bu hediye ile anlattığı kadar güzel anlatamazdı bana
göre..Zaten dikkat ederseniz, Kuzey’in herhangi bir itirafına gerek yok,
bakışlarından bile her şey çok net anlaşılıyor.
Bir erkeğin
sevgisini itiraf etmesine gerek yoktur çoğu zamanki bu zaten zordur onlar için
ayrıca. Bir bakışı, bir gülüşü ile de anlatabilir erkek aşkını ve inanın bir
erkeğin gözleri ile anlattığı aşk kadar anlamlı bir aşk yoktur..Kuzey’in Cemre’ye
duyduğu aşkın büyüsü de bu sebeptendir işte..
Böylesine
sakin bir doğum gününe elbette aksiyon lazımdı ve Ferhat abimiz gereken
hareketi kendilerine kibarca yolladı. Ferhat için kötü diyemiyorum. Adam ne iyi
ne kötü aslında. Evet, Kuzey ve Kuzey’in sevdikleri ile çok fazla uğraşıyor ama
öbür taraftan da mutlaka bir ipucu bırakıyor. Kuzey’i mezara soktuğunda Ali’ye
haber etmesi gibi. Bu seferde pastanın içine patlayıcı koymalarına rağmen
üzerine Cemre’nin öyle bir resmini koymuştu ki, o pastanın Ferhat’tan geldiğini
anlamamak imkânsızdı. Buradan da Ferhat’ın aslında çok zeki olduğunu, amacının
zarar vermek olmadığını, sadece huzursuz etmek olduğunu anlıyoruz. Tersi
durumda o pastanın üzerinde farklı bir resim olsa idi, Cemre kızımızın o şahane
güzelliğine epey bir zarar gelmiş olacaktı. Belki de hayatı tehlikeye
girecekti. Ama amaç “her an peşindeyim” gibi bir mesaj vermekti ve Kuzey’de
bunu zamanında fark edip olası bir felaketi önledi.
Ali kardeşim
de muradına erdi bu bölüm. O Handan Hanımın genç versiyonu Demet kızımıza
yüzüğü taktı. Kız Cidden çok fazla konuşuyor. Tam klasik kaprisli kadın tipi. Ben
şahsen Ali’nin Demet ile ilgili bu derece ciddi düşündüğünü hiç sanmıyordum.
Nasıl oldu hangi ara âşık oldu da, Demet’in tarifiyle yorgan altında sürdürdüğü
ilişkiyi evliliğe taşımaya karar verdi anlamadık ama bir an Ali yüzüğü vermeden
Demet ayrılalım diyecek diye ödüm koptu. Neyse ki korktuğumuz gibi olmadı da, Ali
ile Demet mutluluğu yakaladılar..
Gülten hanımı
birkaç kez daha yazdım ama bir kez daha yazmak istiyorum. Ben bu kadını
seyretmeye doyamıyorum. Karakol sahnesinde tüylerim diken diken oldu benim. Bir
annenin ne hissedeceğini, nasıl davranacağını, nasıl sesinin titreyeceğini,
nasıl ağlayacağını Zerrin Tekindor sayesinde seyretmiş olduk bayıla bayıla. Bu
kadını anlatmaya ne sözler,ne cümleler, ne alkışlar yeter vallahi. O sahnede
eminim pek çok izleyen gözyaşlarını tutamamıştır ve çok duygulanmıştır. Son
zamanlarda seyrettiğimiz en iyi anne karakterlerinden biridir Gülten Hanım. Ve
Zerrin Tekindor için söylenmesi gereken bir cümle var ise, her sahnede kendine
hayran bırakıp oyunculuğun kralını gözümüze sokuyor olmasıdır..
Son sahnede
Kuzey, Ferhat abimizin inine gizli bir giriş yaptı. Gizli odasına kadar uzandı
maşallah. Benim o sahnede anlamadığım tek nokta, o televizyon nasıl açıldı, o
video nasıl oynamaya başladı. Ben mi kaçırdım o noktayı, bir kumanda vardı da
ortada ben mi göremedim. Yâda o mekanizma odaya biri girince devreye mi giriyor
anlamadım ama Kuzey, Ferhat’ın büyük bir sırrına daha ortak oldu. Ve bu sır
Kuzey ile Ferhat savaşını hangi noktaya götürecek birlikte göreceğiz..
Bu haftalıkta
bu kadar yetsin bakalım. Yeni bölüme yeni yazıya kadar sevgiyle, aşkla, mutlulukla
ve sağlıkla kalın canlarım..
Siyah İnci’den
sevgiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder