15 Eylül 2013 Pazar

Kayıp seyrettik..Kaybolduk gittik...


                Tanıtımları iddialı idi..Tanıtımları geçtim, ön gösterimi ile tüm kafalarda bin bir soru ve merak oluşturdu..Cuma akşamı da seyirci ile buluştu..

                Kayıp daha ilk bölümü ile ortalığı alt üst etti bile. Yaklaşık üç yıllık bir emeğin ürünü imiş. Gerçekten de seyrettiğim kadarıyla buna değmiş diyerek ilk bölüm yazımıza geçelim..

                Kayıp, bir kaçırılma hikâyesi ile başlıyor. Zengin ailemizin oğlu bir anda ortadan kayboluyor. Sıradan bir kaçırılma-fidye meselesi diye düşünmeyin çünkü bu meselenin altından çok büyük hesaplaşmalar, entrikalar çıkacak gibi görünüyor. Umarım bir noktadan sonra konuyu kaçırılan çocuğu arama noktasında kısırlaştırmazlar, zira hayli hızlı başlayan pek çok dizimiz sonradan vasatın altına düşüp ekranlara veda etti..Kayıp ilk bölümü ile bunlardan çok farklı bir proje olduğunu gösterdi. Böylede gitmesini dileyerek oyuncularımıza ve karakterlerimize bir göz atalım bakalım.

Başrolde Mete Horozoğlu var..Aman Allah..Nasıl şeker, nasıl sempatik bir rolde..Ve nasıl güzel oturtmuş üstüne eski polis Mehmet karakterini. İzlemelere doyamadım. Her hali şahane idi gerçekten.  Aslında polisliği bırakmış olan Mehmet abimiz, zengin ve ukala aile üyelerimiz ile tanıştı ilk bölümde. Kendine has üslubu ile de bilgiler almaya çalıştı. Mete Horozoğlu’nu Kayıp’ta henüz seyretmeyenler için küçük bir tüyo..Oyunculuğunun zirvesinde. Öyle ki, çok uzun süre devam eden Soner karakterinden sıyrılmış çıkmış, geride bırakmış çoktan. Aklınıza bile gelmiyor onu yıllarca ekranda Soner olarak seyrettiğiniz. Oyunculuğuna lafımız yok şüphesiz, ama Kayıp dizisinin lokomotiflerinden biri olmuş daha ilk bölümde..Ben çok beğendim, yüreğine emeğine sağlık olsun..

İlk bölümde beni etkileyen diğer performans İlker Kaleli idi..Kayıp Şehir’in asi genci İrfan, Kayıp’ta psikopat ve kötü karakter Falko olmuş çıkmış. Allah için rolünün hakkını da verdi. Aile ile muhtemelen büyük bir intikam hesabı olan Falko kardeşimiz ilerleyen bölümlerde neler yapacak bilmem ama bu sezonun kötüleri arasında listede yerini almış bulunmakta..

Kürşat Alnıaçık ise hayli kilo almış ve yaşlanmış olsa bile, dizideki en kilit karakterlerden ailenin dayısı rolünü üstlenmiş. Bakışlarından bile korkuyor insan. Cuk oturmuş rolüne. Dayımızın gizlediği pek çok sır var gibi görünüyor. Tedirgin ve panik hali, asabi tavırları ile şüpheleri üzerine çekti daha ilk bölümde. Yâda başka suçları var ilerleyen bölümlerde ortaya çıkacak..Uzun zaman sonra onun gibi kaliteli ve çok usta bir oyuncuyu izlemek hayli keyifliydi doğrusu.

Gelelim işin özüne..Kaçırılan oğlumuz Kerem..Erhan Can Kartal oynuyor. Hani Muhteşem Yüzyıl’ın Şehzade Beyazıt’ı rolünde harikalar yaratan güzeller güzeli, yakışıklı mı yakışıklı delikanlımız. Onu görünce çok sevindim, vallahi yüzüme gülücükler yayıldı. Geleceği ve oyunculuk kariyeri eminim çok büyük başarılarla dolu olacak. Çok çok beğenerek izliyordum Muhteşem Yüzyıl’da, burada bütün olayların en ortasında yer alan Kerem, küçük yaşına rağmen oyunculuğu ile beni benden aldı..Kocaman öpüyorum onu yanaklarından..

Kaan Taşaner, Kerem’in babası Kemal karakteri ile karşımızdaydı. Ben bu role kendisini fazla yakıştıramadım. Baba rolü için biraz genç kalmış. Üstelik eşinin yanında da hayli genç kalmış. Kemal abimiz de, çok masum değil. Onunda sırları var eminim. Öncelikle de ailenin yakın dostu Özlem..Aralarında muhtemelen bir ilişki var ve tek sakladığı sırrı da bu değil. Özlem demişken, Aslı Enver gerçekten gecenin yıldızlarından biriydi. Havasıyla, tarzıyla, rol yeteneği ile esas kadın Dolunay Soysert’i bastırdı diyebilirim.

Dolunay Soysert çok beğendiğim bir oyuncu..Ve fakat eşi ile çok uyumsuz bir ikili olmuşlar öncelikle. Ayrıca çocuğu kaçırılan bir anneye göre bazı sahnelerde çok sakin bir performans sergiledi. Şöyle kendini parçalayıp, ağlayıp dövünen bir anne karakteri bekliyordum ben şahsen..Ama ziyadesiyle sakin, hatta etrafındakileri sakinleştirmeye çalışan bir kadın gördüm.  Hakkını da yemeyelim, bazı sahnelerde çok müthiş inandırıcı oldu. Genel çerçevede düşününce iyiydi diyebilirim.

Dizinin ilk bölümü hayli heyecanlı geçti. Ama evladının hayatına bir bedel isteyen adama, kalkıp üçyüzelli milyarcık göndermeleri biraz tuhaf oldu. Sen koskoca holdingi yönet, biricik evladını kaçırsınlar, azıcık ucundan bir para gönder, sonrada kurye ile gelen kutudan parmak çıkınca bağır çağır..Ben şahsen kutudan Kerem’in kafası falan çıkacak diye çok korktum ne yalan söyleyeyim. Ama daha ilk bölümden böyle bir vahşet olmaz diyerek avuttum kendimi. Muhtemelen kutudan çıkan o parmak çocuğa ait değil. Yani umarım değildir. Ayrıca aldıkları parayı ormanın içine götürüp yakma fikri de Falko’ya ait şahane bir fikirdi. Ve fakat hafif saf kardeşimiz ne yaptı..Aynen bu isteği yerine getirdi. Böylelikle de anlamış olduk ki, Falko kardeşimin planlarının arasında para kazanmak fikri çok geri sırada. Hal böyle olunca, insan ister istemez olayların nasıl gelişeceğini merak ediyor..

Kayıp üç yıllık bir çalışmanın ürünüymüş. Üç yıllık emek gerçekten daha ilk bölümde ortadaydı. Müziklerinden görüntülerine, kamera açılarına, oyuncularına (daha çok konuşacağız bu konuyu), hikâyesine, gerçekçiliğine kadar müthişti..Ben çok beğendim. Henüz izlememiş olanlara mutlaka izlemelerini tavsiye ederek ilk yazımızı burada noktalayalım…

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder