Kurt
Seyit ve Şura, sezonun belki de en sağlam bölümüyle sezon finali yaptı..Aslına
bakarsanız sezon finali mi, final mi anlayamadım başta izlerken. Ama bölümün
sonuna doğru yeni sezona kalan soru işaretleri sayesinde anladım ki, bazı
olayların cevabı yeni sezonda verilecek.
Kurt Seyit
ve Şura, izleyici üzerinde beklediği etkiyi bırakmadı bu sezon ne yazık ki. Çok
büyük umutlarla ve iddialı tanıtımlarla başlayan dizi, gerek başlama zamanı,
gerek içeriğinin bizim izleyicimiz tarafından çok cazip bulunmaması sebebiyle
büyük bir başarı sağlamadı. Ama bana sorarsanız, kalitesi ve değişik tarzı ile
şık bir dizi olduğu kesin.
Gelelim
sezon finalinden aklımızda kalanlara..
Şura
sanki daha çok sevmiş Seyit’i..Anlatılanlardan benim anladığım bu..
Ve
Seyit…Keşke ihanet eden her erkek bu kadar onurlu olsa…
Bu aşk
nasıl yaşandı bilmem ama ekrandan izlediğim çok saçma sapan ayrıntılarla
dolu..Seyit felsefe yapacağım diye iyice saçmaladı farkında mısınız? Git ama
beni sev oldu mu..Çünkü ben seni hep seveceğim. Yahu gerçekçi olalım biraz. Bu
ne saçma sapan istek. O deniz kıyısındaki sahnede tek güzel taraf, Şura’nın
Seyit’e yüzüğü iade etmesi idi. Asaletine ve kibarlığına hayran kaldığım Şura,
çok onurlu davrandı inkâr edemem. Ama aşk dediğin de, her sıkıntıda ayrılalım
demek ise, kusura bakmasın kimse..
Koskoca
kahraman asker Seyit kardeşimi, ağlak bir adama dönüştürdünüz ya, pes diyorum
gerçekten…Ayrıca erkek dediğin sözünde durur değil mi..Deniz kıyısında vurulan
Şura’ya bir daha asla onu bırakmayacağına dair söz veren Seyit, bir sahne sonra
hastanede Tina’ya söz verip Şura’yı terk ediyor. Sürekli söz verip, bir önceki
sözünü bozuyor..Bu ne çelişki böyle..Bu ne karakter diyorum izlerken..Bu korkak
ve ağlak tavır belki de bize sinir bozucu geliyordur, kim bilir !
Herkesin
Seyit’i Şura’nın hayatından çıkarmaya çalışması itici..Teyzesi bitti, Tina
başladı. Siz kimsiniz diyesi geliyor insanın. Şura kızımızın hayatının
kararlarını vermek size mi kaldı. Hem ne biliyorsunuz, belki Şura her şeye razı.
Sevmek hep iyi günde mi olmalı..Aşk dediğin zaten zararı göze almak değil
midir..Sürekli Şura’yı kurtarma çabasındaki teyze ve Tina fazla bencil gibi
geliyorlar bana. Şüphesiz Şura’nın iyiliğini istedikleri kesin, ama bunu
yaparken Şura’nın isteklerini de düşünmeleri gerek sanki bir parça…Dikkatimi
çeken bir nokta da, Seyit tarafındaki insanların bu aşka çok temiz ve iyi
niyetli bakmalarına karşın, Şura tarafındakilerin öfke, kin ve ayrılık tarafı
olmaları..
Seyit’in
Şura’ya yazdığı mektubu dinlerken, tamam dedim, bu sezon finali falan değil,
ciddi ciddi final yapıyorlar. Zira bildiğim kadarıyla kitapta da ayrılıyorlar
Seyit ile Şura. Hoş, biz bu güne kadar kitapla başlayıp, kitaptan çok alakasız
yerlere sürüklenen ne diziler gördük, ayrı konu. Ben şahsen kitaptaki gibi
bitsin istemem ama bizim dizilerimizde şimdi ters köşe modası var malum. Ters
köşe yapacağız diye, seyirciyi ekran karşısında ağzı açık bırakan hikâyeler
olduğundan, artık tahminde bulunamıyorum şahsen..
Neyse,
Seyit’in yazdığı mektup çok ama çok ağır olmuş. Hiç sevmedim..Bir erkek, bir
kadına bu kadar ağır bir terk ediş yaşatır mı diye de düşündüm. Bizim erkekler
genellikle susarlar, konuşmazlar zaten ayrı konu. Ama konuşanlar bile incitmeden
söylemeye gayret eder. Seyit’in pat pat yazdığı zehirli cümleler, abartılı
geldi bana..Hatta kendi kendime, bu mektuptan sonra onurlu ve gururlu Şura adım
atmaz, bunlar nasıl barışmak diye dert ettim kendime..
Celil…Ah
Celil..Bakın tekrar söylüyorum, bu diziyi kurtarsa kurtarsa Celil
kurtarır..Ushan Çakır’ın büyüleyici karizması ve oyunculuğunu hayran hayran
izliyorum..Celil karakteri, Seyit’in aksine çok daha mert, yürekli ve
karakterli..Celil’in Alya ile yaptığı evlilik, sadece Alya’yı korumak için
değil bunu hissedebiliyoruz. Celil, Güzide’ye duyduğu ama kendine bile
söylemediği aşkın farkında elbette, bu aşkın imkânsızlığı sebebiyle de, kendini
uzak tutmak ve Güzide’yi de korumak adına yaptı bu evliliği. Dilerim Alya, hep böyle
iyi kalpli kalır da Celil’e âşık olmaya falan kalkmaz..
Celil
demişken, Güzide ile aralarındaki yasak ama masum aşk yürekleri titretir benden
söylemesi. Merhamet dizisindeki sıkıntılı süreç, nasıl Sermet ve Deniz aşkı
sayesinde aşılmış ve dizi can bulmuş ise, Celil ile Güzide aşkı da dizinin
kurtuluşu olabilir. Özellikle yangın sahnesinde, Celil’in Güzide’ye aşkını
itiraf sahnesi muhteşem bir sahne olmuş. Kendi adıma Seyit ile Şura aşkından
çok Celil ile Güzide aşkını daha çekici buluyorum diyebilirim.
Petro,
ihanetin sınırlarını zorluyor, her defasında biraz daha kendini aşıyor..Ama
Birkan Sokullu performansı gözleri kamaştırıyor..Oyunlarının en son kurbanı
Barones oldu. Aslında Barones’in ölmesini tercih etmezdim, zira dizinin renkli
karakterlerinden biriydi. Gerçi belli olmaz, biz ne karakterler öldürüp sonra
mezarından çıkardık değil mi?.
Ayşe’nin
utanmazlığından ben utandım artık. Bu ne cüretkarkarlık..Yaptığı oyunlar ortaya
çıkacak mı diye bekledim durdum birkaç bölüm boyunca. Sezon finalinde ortaya
çıktı bu durum. Celil, Ayşe’nin oyununu öğrendi ama söylemedi. Söyleyemedi ya
da. Ama Ayşe’nin utanıp sıkılmadan Seyit’in peşinde koşması beni sinir ediyor.
Sanırım babası Ali dayı duysa onu da sinir eder..
Bölümün
sonundaki otel yangını sahnesi hayli güzel olmuş, üstelik bu yangın Celil ile
Güzide’yi kavuşturduğu kadar, Seyit ile Şura’yı da kavuşturdu. Daha doğrusu biz
öyle sandık. Son dakikada Petro’nun oyunu sayesinde Barones cinayetinden
tutuklanan Seyit, Şura’yı bir kez daha yalnız bırakırken, bizlere de bu kadar
zamanda bu kaçıncı ayrılık dedirtti..
Dizimizin
daha ilk sezonunda hayli zor olan yolculuğu, bakalım yeni sezonda nasıl bir
çizgide yürüyecek..Bekleyelim görelim..
Siyah
İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder