Sezon çok hızlı başladı malum..Yeni pek çok dizi var..Her biri hakkında yazı yetiştirmek ve sizleri de bekletmemek adına, ilk bölümleri yayınlanan diziler için bundan böyle kısa giriş yazıları yazacağız...Bu amaçla dün akşam yeni başlayan dizilerimiz için neler düşmüş kalemimizin payına hep beraber bakalım...
Kayıp Şehir..
Trabzon’dan İstanbul’a göç eden
altı çocuklu bir annenin hayat hikâyesi..Bir de dedeleri var yanlarında. Baba
nerelerde henüz bilmiyoruz. Klasik bir
Yaprak dökümü hikâyesi olacağa benzer. Annemiz de Öyle Bir Geçer Zamanki Cemile’yi
anımsattı bana daha çok. Altı çocuk bana çok fazla gelse de, sanırım hikâyenin
çeşitliliği açısından düşünülmüş. Dün akşam ilk bölümünü seyrettik. Dediğim
gibi, büyük şehrin içinde kaybolup giden, parçalanan aile hikâyelerinden
hoşlanıyorsanız, sizi memnun edecektir. Henüz çok yeni olduğundan karakterler
ve olaylarda çok fazla bir gelişme yok elbette. İlk bölümden benim gözüme
takılan, Gökçe Bahadır’ın oynadığı hayat kadını karakteri. İddialı bir rolün
üstesinden gelmiş gibi görünüyor. Suskunlar’ın Zeki de buraya zıplamış..Bu
sezon sesini Gazanfer’e kaptırınca olsa gerek..Öne çıkan karakter İrfan..İlker
Kaleli, İrfan rolünde hayli başarılı..Ailenin futbolcu oğlu..Ama aynı zamanda
fazlasıyla hareketli ve tehlikeli de..Ve büyük usta Ahmet Mekin, her ne kadar
yaşlansa da, ailenin dedesi rolü ile karşımızda. Şimdilik köşesinde oturtulan
Ahmet Mekin, eminim dizinin ilerleyen bölümlerinde ailenin başına gelecek
olaylarda önemli yer edinecek gibi görünüyor. Anne rolünde Nazan Kesal var tüm
ustalığıyla. Onu Aşk ve Ceza dizisinde Yasemin’in iş ortağı reklamcı Sevgi
karakterinde izlemiştik. Orada canlandırdığı modern ve zengin iş kadını rolünün
aksine, Kayıp Şehir’de yoksulluk çeken fedakâr bir anne rolünde oldukça
başarılı. Şimdilik ilk bölümden benim kalemime bunlar düştü. Senaryonun
kurgusunda farklı hikâyeler olması durumunda, dizinin cazibesi artacaktır. Aksi
durumda, başta da belirttiğim gibi, büyük şehrin parçaladığı bir aile hikâyesinden
öte gidemeyeceğini düşünüyorum. Bakalım seyredip göreceğiz..
Dila Hanım..
Dila Hanım benden tam not aldı
canlarım..Dila Hanım rolünde Hatice Şendil var ki, cuk oturmuş diyebilirim. O
nasıl bir güzel kadın maşallah. Boy pos, saç, kaş göz hepsi tamam. Üstelik
ayalarının üzerinde duran güçlü bir görünümü var..Hanım ağa olması için her
şart tamam. Ancak çiftlik biraz kalabalık geldi benim gözüme..Kayınpederi,
kaynı nerelere kaybolacak ta Dila Hanım Hanım ağa olacak merak ettim doğrusu. Kayınpeder
rolünde Engin Şenkan var, yılların usta sanatçısı göz kamaştırıyor oyunculuğu
ile..Ya Rıza rolü ile Erkan Petekkaya..Nasıl bir oyunculuk varsa bu adamda.
Daha ilk bölümden sildi attı kafamızdan Ali Kaptan imajını. Bu dizi sadece onun
için bile seyredilir. Kaldı ki ona eşlik eden bunca şahane oyuncu varken,
tadına doyulmaz olmuş. Görsellikler çok iyi, ışık, dekor hepsi güzel
kullanılmış,müzikler yerli yerinde. Gözüme batan bir şey göremedim ben..Dün
akşam ilk bölümüyle geldi Dila Hanım, bu sebeple çok incelemeyip daha sonraki
bölümlere saklayalım hevesimizi..Benim en çok dikkatimi çeken Necip Memili
oldu. Dila’nın ölen eşinin kardeşi Azer rolünde harikalar yaratmış Necip
Memili. Kim olduğunu çıkaramadıysanız, Hanımın Çiftliği’nin Zaloğlu Rüstem’i ya
da Yalan Dünya’nın felsefik konuşmalarıyla bizi şok eden inşaat ustası diyelim
hemen bileceksiniz. Tanımakta güçlük çekebilirsiniz zira epey kilo almış. Sanırım
dizi için. Saçlar kısalmış, hafif kirli bıyık sakal ile gerçekten müthiş bir
değişime uğramış. Sevimsiz kötü adam rolünde bayıla bayıla seyrettim kendisini.
Senaryo çok iyi, ilk bölüm için her şey yerli yerinde elbette..Umarım aynı
kalitede devam ederler..Roman ya da film uyarlamalarında, diziyi uzatma
çabasına girdikleri zaman, senaryoda çatlaklar oluşmaya başlıyor ister istemez.
İffet dizisinde bunu açıkça gördük. Her halde İffet filmini yazanı, çekeni
alsanız getirseniz, kendi yaptıkları film ile ufacık bir benzerlik bile
bulamazlar. Dila Hanım filmi çok iddialı filmlerden. Aynı hataya düşmezler ve
film ile paralel bir senaryoda devam edebilirlerse çok iyi olur..Sözün kısası
canlar, Dila Hanım olmuş..
Huzur Sokağı...
Aslıda Huzur Sokağı ile ilgili
tek bir kelime dahi yorum yapmayacağımı söylemiştim..Yine de,dün akşam ikinci
bölümünü ekranlarda seyrettiğimiz Huzur Sokağı’nı seyredenler ve sevenlere
duyduğum saygı sebebiyle,belki dizi hakkında bir yazı beklentileri olmuştur diyerek, küçük bir açıklama yapmak istedim..Dizinin kitabını
okudum yıllar önce. Hem de iki kez..Çok etkileyici yazılmış bir roman
gerçekten. Özellikle bu tarzdan hoşlananları tatmin edecek dozda. Dizi, roman
ile aynı paralelde gidecek mi henüz bunu söylemek için de erken. Ancak
fazlasıyla keskin bir konu olması sebebiyle,bir takım yanlış anlaşılmalar olmaması
adına dizi hakkında yorum yapmak ve yazı yazmak düşüncesinde değilim. Zira dün
akşam yaptığım birkaç yorum, fazlasıyla tepki aldı ve yanlış yorumlandı..
Her türlü düşünceye, kılık
kıyafete, saça başa makyaja ya da örtüye son derece saygılı olan biri olarak,
insanların dışından çok içine önem veren, zekâsına değer veren biri olarak, bu
dizi ile ilgili eleştiri yapsam kötü olacağım, övgüde bulunsam taraf tutuyor
diyecekler. Ne keyfimin kaçmasını, ne de keyif kaçırmayı sevmeyen biri
olduğumdan, yanlışlıkla bile olsa üzülmek ya da üzmek, yaptığım işin amacıyla
ters düşecek. Ayrıca prensip olarak, düşüncelerimi özgürce dile getiremediğim
hiçbir konuda yorum yapmayı, konuşmayı doğru bulmadığımdan, Huzur Sokağı
izleyenlerden ve sevenlerden özür dileyerek, diziyi sadece takip eden bir
izleyici olarak kalacağımı belirtmek isterim.
Yeni diziler için giriş
yorumlarımızı burada noktalayalım..
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder