Önce
gözlerinizi kapatın ve düşünün. Tecavüzcü ve her önüne gelene sulanan bir
sevgili, sürekli bağırıp çağırıp döven bir baba, sevgilinizi ayartıp haberiniz
yokken nişanlanıveren bir dost, kızlarına para ile koca satın alan bir anne
baba, uyuşturucu müptelası bir genç kız, abisinin nişanlısı ile yatan bir
kardeş, nişanlısının kardeşinden çocuk sahibi olup nişanlısına yutturmaya
kalkan bir kadın, trilyonlarını dolandırıcı sevgilisinin ayakları altına seren
bir modacı. Korku filmine benzese de kısaca bendeki İffet dizisi özetidir…
Topluma ahlaksızlıkları normalmiş gibi gösterme çabası mıdır yoksa toplumun
kanayan yaralarına parmak basıp, seyredenlerin gözüne sokarak, bir nebze ibret
almalarını sağlamaya çalışmak mı artık o kadarı sizin güzel görüşünüze kalsın…
Şimdi gelelim ayrıntılara.
Öncelikle
hep eleştiri, hep eleştiri nereye kadar diyor ve elimi vicdanıma koyarak tebrik
etmemiz gerekenlerden başlıyorum. Oyuncu seçimi takdir edilesi... Mahir
Günşiray için söze gerek yok. Karizması yerinde, oyunculuk şahane, rol cuk
oturmuş. Adeta günümüzün Beyaz Limuzinli Prensi.. Adamı seyretmelere doymak ne mümkün..
Yanlış hatırlamıyor isem, dizinin film versiyonunda Ali İhsan karakteri
ölüyordu. Umarım senaristler seyirciye acırlar ve öyle bir sahne yazmazlar da
Ali İhsan karakteri dizinin finaline kadar bizimle birlikte olur..
İbrahim
Çelikkol nam-ı diğer Cemil karakteri de tamamdır... O nasıl bir serseri
tiplemesidir Yarabbi. Bakışından tutun, gülüşüne, alaylı ses tonuna, arabanın
penceresinden sarkan eline, hatta ve hatta vites değiştirmesine kadar “Allah
düşman başına vermesin böyle kocayı” dualarını etmemize sebep olacak kadar da
güzel oynamıştır İ.Çelikkol rolünü. Bir alkışta ona gidiyor bizden.
Dizide
dikkatimi çeken üçüncü kişi Dilek karakterine hayat veren Zuhal Olcay. bu
kadını oldum olası çok sevmişimdir. Başka bir duruşu, kalitesi ve mesafesi vardır
her daim. Sesini ve müziğini çok severek dinlerim ama seyretmekte çok ayrı bir
zevk oldu benim için. Bir kere ellili yaşlara gelmiş bir kadın için çok çok
güzel kimse itiraz etmesin. İkincisi, bir kötü karakter bu kadar mı güzel
oynanır. Son zamanlarda seyrettiğim en iyi ikinci kötü karakter. (Birinciyi
başka bir yazıda konu edeceğimden burada bahsi geçmiyor ) . Diyeceğim o ki, Z.Olcay’da
oyunculuğunu bakışlarıyla, mimikleriyle konuşturan ve alkışı hak edenlerden..Küçük
botoks hareketsizlikleri kaşlarda falan gözümüze çarpmış olsa da,o kadar kusur
kadı kızında da olur diyoruz artık..
Deniz
Çakır’ı başından beri İffet karakteri gibi saf bir karaktere yakıştıramadım
ben Sanırım uzun yıllar boyu onu
Ferhunde olarak seyretmemin etkisi olsa gerek. Bunun yanında hala konuşmasında,
mimiklerinde ve bazı tavırlarında zaman zaman Ferhunde’yi seyrediyor gibi oluyorum.
Sanırım ilerleyen bölümlerde büyük ihtimalle İffetin içinde gizli saklı duran Ferhunde
bir anda ortaya çıkıp tozu dumana katacak ..
Gelelim
dizinin abuk sabuk saçmalıklarına. Son birkaç bölümdeki bazı sahneleri ele
alacağım çünkü tamamını tek tek yazmam imkânsız. Bir kere İffet evlendiği
sahnede herkesle tebrikleşmek yerine koştur koştur yukarı kata niye çıktı? Hani
kalbi temiz, içine doğdu Nil ile Cemil’in öpüşmesi diyeceğim ama sen iki kat
yukarı o kocaman gelinlikle çık, kocan aşağıda insanlarla muhabbet etsin ve
karım nerelerde diye merak etmesin olacak iş mi. Ayrıca Nil kardeşimin acelesi
neydi, tam o düğün telaşı, ev kalabalık, sen çıkmışsın yukarıda Cemil ile
öpüşmeye. Sahi öpüşme, koklaşma, sevgili olma dedik ya. Kardeşim sen gidip
Londra’da eğitim almışsın gelmişsin, baban zaten trilyoner, sana gitti iki
saatte kocaman bir stüdyo açtı(o stüdyoda ne yapıyor henüz anlayamasakta),
senin ne işin olur elin şoförüyle. Hatta ve hatta elin evli barklı şoförüyle. Üstelik
evde halan gibi sınıf farkını sürekli gündeme getiren, adeta hayatın asıl
anlamı alttakiler ve üsttekiler arasındaki farklılık sanan biri var iken.. Hadi
zengin kız, fakir ama onurlu genç aşkı diyeceğim ama bu hikâye öylesine eskidi
ki artık seyredenlere de inandırıcı gelmiyor. Zaten Cemil abimizin de onur,
haysiyet, şeref yanından bırakın uzağından bile geçmiyor. Çok gereksiz,
gerçekçilikten uzak ve sıkıcı bir hikâye ikisininki bana göre. Hoş babası
hizmetçi ile evlenirse, kızı da şöforü sever değil mi?
Ya
Dilek hanıma ne demeli. Sen koskoca modacı ol, her türlü entrikayı çevir, üçkâğıtçı
olduğu yüzünden şelale misali akan sevgiline güven, üstelik trilyonlarını sırf
kardeşine inat olsun diye adamın eline say. Paraları sayarsın ama sonrasında da
tren garında dakikaları saatleri sayarsın işte güzel güzel. Şimdi diyeceksiniz
ki, kardeşim bunlar da olmasa ne heyecanı olacak dizinin.. Mantık dâhilinde
yapılan her türlü entrikaya tamam derim ama Dileğin böyle saf genç kız aşkıyla
hatalar yapması da çok mantıklı gelmiyor bana açıkçası. Oturup dizi seyrederken,
“bak şimdi şurada kesin şöyle olur” dediğiniz dizilerden keyif alıyorsanız
lafım yok. Ama bu alışılmış sahneler seyirciyi artık kandırmıyor onu da
söylemeden geçemeyeceğim..
Son
bölümde ise Cemil abimiz ne yaptı etti de, İffet’in telefonunu eline geçirdi
hala anlayabilmiş değilim. Ali İhsan kardeşimizin, kız kardeşinin bütün
hisselerini İffet’in üzerine yapmasını anlayabilmekle beraber, İffet gibi
klasik bir ev kızının bunu nimet bilip, koskoca holding toplantısında Dileğe
kafa tutmasını ve A.İhsan kardeşimizin sakince iki kadının kavgasını
seyretmesini de anlayabilmiş değilim. Diyorum ya, heyecana, entrikaya, her
türlü karmaşaya lafım yok, yeter ki seyircinin zekâsını küçümseyen
mantıksızlıklar olmasın..Şimdilik bu kadar. Bakalım yarın İffet bize ne malzemeler
verecek…
Siyah İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder