28 Şubat 2012 Salı

Feriha 49.bölümden bizim kalemimize nasip olanlar...

Cuma akşamlarının fenomeni Adını Feriha Koydum, hareketli ve heyecanlı ama yinede illaki de gözümüze takılan sahneleriyle ekranlardaydı. Bakalım bu hafta dizimizde neler olmuş neler..

Öncelikle Seher’den başlayacağım bu hafta. Dizimizin rengi, pardon ne rengi gökkuşağı Seher aslında. Fatmagül’ün yengesi Mukaddes’in bir alt versiyonu. Çenesi çok düşük, hiç susmayı bilmiyor. Bu bölüm nihayet mobilyaları da geldi çok şükür. Hayır, yani onca sıkıntı arasında eşya derdine düştü niyeyse. Kadının dünya umurunda değil. Onca derdin arasında o kırmızı ruj hiç ihmal edilmiyor maşallah. Saçlar desen her daim maşalı, Aysun hanımdan küpe yerine birkaç kıyafet araklasa daha bir iyi olacak diye düşünüyorum.  Ama cidden bu kızdan korkulur. Levent hocanın akşam yemeğine davetini bile Feriha ile aralarını yapma telaşı olarak yorumladı ya helal olsun. Vallahi kafaya taksın Hatice halaya Emir’i bile ayarlar evvelallah. Üstelik üç haftadır kadın erkek ilişkileri ve evlilik kurtarma üzerine hepimize ciddi ciddi dersler veriyor sağ olsun. Ama ben yine de Seher’in aklına fazla uymayın derim :))

Bu bölümün ilk sahnesinde, Feriha’nın babasının elini öptüğü sahne bölümün en duygusal sahnelerinden biriydi. Ne yaparsa yapsın, evlat evlattı ve Rıza babada kızının af dileklerine karşı koyamadı. Elbette bunda Hatice Halamızın da çok büyük etkisi var. Aileyi derleyen, toparlayan, hataları affettiren, kırgınlıkları sona erdiren, küsleri barıştıran, ettiği sözlerle herkese büyük dersler veren, sözde cahil ama bilge, bir numaralı kadın karakterlerimizden birisi o.  

Feriha kızımızın yüzü çok şükür bu bölümde gülmeye başladı. Yalnız öyle böyle değil de, cidden çok güzel kız şu Feriha. Hele o gri boğazlı kazak ve tozpembesi hırkanın içinde ne şeker, ne tatlı olmuş. Üstelik biraz dili mi uzadı bizim Feriha’nın ne dersiniz? Bana biraz öyle geldi. Seher’e kafa tutarken, Cansu’ya ağzının payını verirken, bugüne kadar hiç olmadığı kadar keskindi dili. Devamı gelir inşallah ne diyelim  :) Aynı zamanda da Feriha maşallah hala cesaretinden bir şey kaybetmemiş. Yahu sen hangi ara evdeki onca kalabalığın arasından süzülüp yukarı kata Emir’in yanına çıktın gittin, bu ne korkusuz yürektir diyeceğim ama işte aşk devreye girdi mi korku mu kalır insanda.

Hande-Koray-Gülsüm üçgenimize gelecek olursak. Koray, oturdu Gülsüm’e güzel güzel içini döktü, gerçekleri anlattı ve boşanalım dedi amma velâkin bakın benden söylemesi eğer Gülsüm’den boşanırsa, Hande şap diye eski Hande olacak görürsünüz. Kızın derdi Koray falan değil, seçilmemenin, tercih edilmemenin verdiği öfke ve gurur patlaması. Koray’ın da tek derdi, Hande’nin peşinde bu kadar koştuktan sonra, onun kendisini sevdiği için bütün bunları yaptığını sanarak kendi egosunu tamir etmek. Vallahi tersi bir durum olursa pes artık diyeceğim çünkü. Gülsüm’e gelince, kızım sende bırak uğraşmayı o kocaman, ruhsuz evi sıcak yuva haline getireceğim diye. Bir kere o ev hayatta sıcak yuva olmaz, Yok illaki yuva yapacağım diyorsan önce iki halı al da ser o eve. Allah’tan yerde bir tane halı yok, o nasıl bir ev anlamadım. Sanki her an taşınacaklarmış ta, eşyaların bir bölümünü kaldırmışlar gibi, öylesine soğuk, çıplak ve huzursuz bir havası var o evin. Yeni eğilim, moda buysa ben anlamam kardeşim. Ev dediğin, içindeki eşya ile biraz eve benzeyecek. Üstelik Gülsüm, güzel kardeşim, sen sanki büyük bir aşk evliliğimi yaptın da yuvanı kurtarma çabasındasın.  Kendi kendine ortada bir aşk, birliktelik, evlilik varmış gibi yapıp bir de bunu kurtarmaya çalışıyorsun ya cidden sen ağladıkça ben gülüyorum. Ama ben dedim değil mi canlarım? Bir tirbüşon yüzünden başlayan evlilikten bir hayır gelmez dedim. E boşuna sayfanın en tepesine Sakalda Keramet Olsa diye yazmadık değil mi?

Son birkaç bölümdür Lara kızımızın kılık kıyafeti hususunda iki güzel laf edeyim. En nihayet doğru yolu buldu. Şöyle yaşına uygun giyinip kuşanmaya başladı. Afferim ona. Tamam, ama o İlker ile ikisi çok alakasız durmuyorlar mı? Lara’nın zaten yüzünden, mimiklerinden hiçbir şey anlamak mümkün değil, seviyor da mı birlikte, yoksa vakit geçsin gülelim eğlenelim havasında mı vallahi benim aklım ermiyor ikisine. Ve eklemeden geçemeyeceğim, o sakin sessiz, dünya yansa umurunda olmayan Lara bile Cansu’ya katlanamayıp sinirleri yerinden zıpladı ya. Eh be Cansu böylelikle geldi mi sıra sana.

Cansu yavaştan delirmeye doğru gidiyor. Gidiyor gitmesine de, Sedef Şahin’de her bölümde biraz daha hayran bırakıyor kendine ve oyunculuğuna.  Dizideki gençler arasında bana göre en iyi oyunculuk sergileyen kişi Sedef Şahindir. Öylesine zor bir rolün altından kalkması da bunu açıkça ortaya koyuyor. Şüphesiz bu bölümün en bomba sahnesi Cansu ve Aysun hanımın karşılıklı Emir üzerine yaptıkları konuşma sahnesiydi. Cansu son hamle olarak Aysun hanımdan yardım istedi ama nafile. Kadın zaten kendi derdine düşmüş, oğluyla arası giderek daha berbat hale geliyor.  Allah aşkına Cansu kadın birde sana Emir’i mi ayarlasın ya. 

Ahu Sungur için de iki cümlem var. Bu bölümdeki yeşil küpeleri daha parça çıkar çıkmaz büyük ilgi gördü ancak Ahu Sungur’un küpelerinden çok mükemmel Türkçesi dikkatinizi çekmeli bence. Cidden oyunculuk adına adeta şölen sunması bir yana, o konuşurken düzgün Türkçesine hayran kalıyorum ben. 

Gelelim bu haftamızın çekim hatalarından benim gözüme takılanlara. Öncelikle Koray kardeşimin, deli danalar gibi Handeyi at çiftliğinin ahırında aradığı sahnedeyiz. Ahıra giriyor elinde telefonu Hande’yi arıyor. Sonra ahırda Hande’nin telefonunu samanlıkta bulup birden dışarı fırlıyor. O esnada elinde olan telefonlar hopppppp ahırın dışına çıktığında yok oluvermiş. Ellerini sallaya sallaya koşuyor. 

Bir diğer sahnede ise malum Sanem Hanım paldır küldür evden kovuluyor. Elinde ne çantası var ne telefonu. Otele koşuyor Ünal Sarrafoğlunun yanına. Oradan kendi telefonu ile Lara’nın annesini arayıp durumu anlatıyor. Hangi ara o telefon otele geldi ben onu anlamadım. 

Üçüncü ve benim en çok keyif aldığım hata ise, son sahnede Mehmet’in Emir’i arabayla ezme girişimi esnasındaki hatadır. Mehmet abimiz malum namus adına ahkâm kesmeye bayılıyor, kendi karısının namusunu temizledi ya, başımıza namus bekçisi kesildi. Mahallenin dolduruşuna gelip, arabayı tam gaz Emir’in üstüne sürdü. Ama o da ne? Araba bizim Kuzey&Güney dizisinde, Simay’ın oynaştığı zengin züppe Sümer kardeşimizin arabası değil mi? Nerden mi bildim? E aynı model, aynı plaka da ondan. Kaçmaz bizden böyle hassas hatalar diyerek bu haftaki Feriha notlarımıza son verelim. Fazla uzadıysa da affola. Daha pek çok şey kaldı yazacak ama o da bir sonraki yazıya kalsın diyelim. 

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42

2 yorum:

  1. Diziyi izlememiştim izlemiş kadar oldum teşekkürler..Ama okuyunca daha çok izleme arzusu duydum..

    YanıtlaSil