28 Şubat 2012 Salı

Beddua etmem üzülme… Kafama sıkar giderim…Ve Öyle bir durur zaman ki…

Aslında başka bir konu yazmıştım ama dün akşam ki bölümden sonra sıcağı sıcağına  bu yazıyı yazmak şart oldu.

Dün akşam nefes kesici bir bölümle karşımızdaydı ÖBGZ.  2.Sezonunda biraz kan kaybeden dizinin dün akşam itibariyle tekrar soluk almaya başladığını görmek sevindirici.

Dizinin ana temasının aslında yasak aşklardan ibaret olduğunu herkes anlamıştır sanırım..Farklı açılardan, farklı hikâyelerle aslında anlatılan bu.
Caroline, büyük hevesle Cemile’nin yuvasını yıktı ama başı beladan kurtulamadı bir türlü, eski sevgilisinden tutun, alkolik olmasına kadar her rezilliğin içine düştü, ama bir şekilde de kurtardı kendini her defasında. Mutlu oldu mu, kesinlikle olmadı. 

Hakan, Ahmet’in hayatı üzerine Berrin ile anlaşma yapıp onunla evlendi. Sahip oldukları çocuk bile onları birbirine bağlamaya yetmedi. Nitekim dün akşam ki o muhteşem kavga sahnesinde kartlar açıldı, her şey ortaya döküldü. O kavga sahnesi için oyuncuları da alkışlıyorum, gerçekten müthiş performans gösterdiler. Ahmet ve Hakan, Berrin’in hayatını nasıl mahvettiklerini karşılıklı haykırırken her ikisi de kendini haklı zannediyordu. Peki, Hakan mutlu oldu mu, kesinlikle olmadı. 

Ve Dizinin en gözde âşıkları Soner ile Aylin… Tam kavuştuk derken nikâh masasında kalıverdiler. Dizinin başından beri seyredenlerin hatırlayacağı gibi Soner ile Aylin herkesin gıpta ettiği masum, temiz ama imkânsız bir aşkın içerisindeydiler. Belki de kavuşamayacak olmaları idi onların aşkını güzel kılan. Öyle ya, her aşk, heyecanını kavuşunca yitirmez miydi? Üstelik onlarınki yasak aşkın da yasağıydı. Kadın, kocasının kardeşine âşıktı, adam kardeşinin karısına. Aynı evin içinde, ayrı yataklarda uyumanın ızdırabını, birbirlerine bakıp ta dokunamamanın acısını  yansıttılar iki yıl boyunca. Ve en sonunda Aylin’in kocasını tehdit ederek boşandı, özgür kaldı. Soner de hiç vakit kaybetmeden, Aylin ile evlenmeye kalktı. Be adam, bekle biraz acelen ne. Hele hele kardeşin ölüm döşeğindeyken. Örnekleri vardır elbette insan hayatında bu tarz şeylerin ama ben iki haftadır rahatsızdım açıkçası. Nitekim dün akşam Murat, Soner’e de Aylin’e de seyredenlere de bu hikâyenin son noktasını koydu. Murat’ın düğün günü kendisini vurup öldürmesi onun ruh halindeki bir insandan beklenen bir davranıştı. Ben şahsen Murat’ın ölümünden çok sahnenin çekim kalitesinden etkiledim. Murat’ın kendini vurduğu andan itibaren yere düştüğü ana kadar, inanılmaz bir teknik ve çekim açısı kullanılmıştı. Eminim herkes gözlerini kırpmadan seyretti o sahneyi. Beni ağlatan tek şey Soner’in yüzündeki şok ile gözlerinden ekrana akan hüzün oldu. Bir insanın hayatını alt üst etmenin ne demek olduğunu, kendi hayatı alt üst olunca anladı Soner ne yazık ki. Son olarak Mete Horozoğlu’nu kesinlikle kutlamak gerekir bu performansı için derim ben.
Sonuç olarak ne oldu. Soner yaşadığı o büyük şokun ve üzüntünün etkisi ile nikâh masasında “ben evlenemem” diyiverdi sevdiği kadına. Aylin mutlu oldu mu, kesinlikle olmadı.

Demek ki neymiş, birilerinin hayatını mahvederek mutlu olmak mümkün değilmiş. Ve hatta iki sezondur heyecanla seyrettiğimiz dizimizin yan hikâyelerle beslenen ana teması da buymuş. Hayatta herkesin en doğru insanla, en doğru ilişkiyi yaşaması dileğimle.
Siyah İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder