Bir
anket yapsak ve desek ki, “En çok seyredilen dizi nedir”?Cevap Muhteşem Yüzyıl.
İkinci
bir anket yapsak ve desek ki “En nefret edilen dizi nedir”?Cevap Muhteşem
Yüzyıl.
Üçüncü
bir anket yapsak ve desek ki “En çok emeği harcadıkları halde en çok
eleştirilen dizi nedir? Cevap yine aynı.
Bugün
konumuz Muhteşem Yüzyıl. İki sezondur kafaları en çok meşgul eden, üzerine
sayısız söz söylenen, yazı yazılan, eleştiri oklarını birbiri ardına
fırlattığımız ama her ne hikmetse seyretme oranları söz konusu oldu mu
birinciliği kimseye kaptırmayan dizimiz. Tamamen objektif bakmaya çalışarak,
olumlu ve olumsuz gördüğüm bazı noktaları paylaşmaya çalışacağım.
Farkında olmamız gerekenler…
1)
M.Yüzyıl ticari amaçlı bir dizidir. Her bölümün
başında da, tarihten ESİNLENEREK kurgu yapıldığı belirtilir. Yani siz bunu
seyredersiniz yâda seyretmezsiniz, o size kalmış, seyredecekseniz çok kafaya
takmayın, birkaç saat iyi vakit geçirin mesajı verilmektedir ısrarla. Yani
kısaca nasıl tarihi değiştirmek mümkün değil ise, bu dizideki kurgulanmış
olaylara da inanmak mümkün değildir.
2)
Meral Okay cidden bilgi birikimi olan bir
kadındır. Oturup bir buçuk sene boyunca, “Ben ne yapsam, ne yapsam da şu Kanuni
Sultan Süleyman’a bol bol hakaret etsem, Osmanlı’yı rezil etsem, hepsini yerin
dibine geçirsem” gibi bir düşünceye sahip olması düşünülemez. Böyle bir niyetle
yola çıktığını düşünen var ise, el insaf derim ben. Sadece M.Okay değil, ortaya
emeğini, vaktini, oyunculuklarını, maddi birikimini koymuş pek çok insan da
kesinlikle böyle bir düşünceye sahip olamaz.
3) Yazının başında da kısaca belirtmeye
çalıştığım gibi, bu kadar hakaret edilen, eleştirilen, yerden yere vurulan
dizinin izlenme rekorları kırması da, dizi sektöründe ülkemizde yaşanan en
büyük ironidir.
Peki ya doğrular…Güzellikler…
1)
Muhteşem Yüzyıl bütün oyuncuları oyuncuları
özenle seçilmiş bu belli… Haseki Sultandan tutun cariyelere kadar hepsi
birbirinden güzel, hepsi birbirinden akıllı, hepsi birbirinden entrikacı. Erkek
oyuncular haşmetli. Harem ağaları eğlenceli, oyunculukları sonra konuşuruz ama kısaca
hepsi birbirinden başarılı benim gözümde. Kendilerine verilen görevi bu kadar
eleştiriye rağmen layıkıyla sürdürüyorlar.
2)
Dekorlar ihtişamlı ve özenli. Görsel açıdan göze
hitap ediyor hepsi… Birkaç tarih ustası çıkıp “Osmanlı’da şu yoktu, bu yoktu,
yok masa yoktu, yok perdelerin kumaşı öyle olamazdı, yok yemek sofrasındaki on
beş hata” gibilerinden eleştiriler yaptı ancak diziyi seyreden halkın büyük
çoğunluğu tarihçi değildi, bütün bunları fark etmeden bayıla bayıla seyrettiler.
3)
Her şeyi atın bir kenara, çok büyük emek var.
Kamera arkası belgesellerini seyrettiyseniz bu işin sadece Osmanlı’yı karalamak
için ya da hakaret amaçlı olmadığını, ekipteki her kişinin iyi bir iş çıkarmaya
çalıştığını görürsünüz.
4)
Dizinin en güzel tarafı ise şu oldu benim gözümde.
Tarihe uzak kalmış, hatta tarihe hiç ilgi duymamış pek çok insan, yapılan
eleştirilerden sonra Osmanlı’yı yakın takibe aldı. Ve bunun en büyük faydası da
şu oldu. Bizim insanımız araştırmayı, yorulmayı sevmez. Her şey, her bilgi
ayağına hazır gelsin ister, ama geleni de beğenmez. Sonra oturur bilse de
bilmese de eleştirir. Okumaya, araştırmaya geldi mi çok tembeliz amma velâkin
iş konuşmaya, eleştirmeye geldi mi kimse bizi tutamaz… Bu açıdan baktığımız
zaman, insanımızı doğruyu bulmaya, karşılaştırmaya, araştırmaya doğru itti
M.Yüzyıl. Kesinlikle diziden sonra arama motorlarında Kanuni, Hürrem, Şehzade
Mustafa, Pargalı, Mohaç isimlerinin rekor sayıda yazıldığına eminim.
Ama ne yazık ki Yanlışlar.yanlışlar…yanlışlar.
1)
Hep yazıldı, söylendi. Kesinlikle bu konuda
bütün eleştirilere katılıyorum. Göğüs gerdan meydanda, saç baş açık, hatta
bazen gecelikle bile düşüyorlar yollara. Harem’in bildiğim kadarıyla olması
gereken adabı, edebi saraya hiç uğramamış. Allah’tan eleştirilerin arkası
kesilmeyince, kadınların elbise yakaları biraz kapandı da, her an
ekranlarımızdan fırlayacak sandığımız görüntülerden biraz olsun kurtulduk.
2)
Haremde bulunan hatunların hiç mi işi gücü
yokmuş Allah aşkına, o oda senin, bu oda benim sarayda koşturup duruyorlar.
Bildiğim kadarıyla çok sıkı bir eğitimden geçiyordu bu kadınlar, öyle üç beş
rakibini alaşağı edipte zirveye çıkmıyorlardı, her birinin gerek İslami açıdan,
gerek diğer bilimler açısından çok güzel eğitimleri ve dini yaşantıları vardı.
Dizinin başından beri ne Valide sultan ne diğerlerinin bir rekât namaza
durduğunu görmedik. Varsa yoksa birbirlerine ziyaret, muhabbet, dedikodu.
Ayrıca ne cep telefonu, ne bilgisayar, ne de sosyal medya araçları olmamasına
rağmen her türlü iletişim jet hızında maşallah. İhanet ihanet üstüne, herkes
birbirinin kuyusunu kazma derdinde, yahu bu sarayda hiç mi güzel güzel geçinen
olmamış diyesi geliyor insanın.
3)
Benim en çok gözümü rahatsız eden hususlardan
biri ise sarayın mutfağı. Düşünün koskoca saray, bir yığın insan, onların
yemekleri, içecekleri, her fırsatta dağıtılan lokmaları vs.Mutfak ne kadar peki?
Toplasan 10 m2 gelir mi bilmem. Küçücük bir odacık, içinde üç kişi koskoca
saraya yemek yetiştiriyorlar maşallah. O kadar ihtişamlı dekorun içinde mutfağı
niye o kadar küçücük bıraktılar ben anlamadım. Osmanlı’da mutfak sistemini
bilmiyorum, ahkâm kesmek değil niyetim, sadece o kadar küçük mutfaktan ve topu
topu üç kişiden onca yemeğin yetiştiğine inanmak biraz zor.
Göz ardı
edilemeyecek tek gerçeğimiz…
Sürekli söylüyoruz, diziye,
oyunculara, kıyafetlere, dekora etmediğimiz laf kalmadı… Peki, şunu hiç
düşündük mü? Peki, kardeşim, bu dizi
Kanuni dönemine ait bir belgesel olsa idi, sadece sefer, savaş, kuşatma, asker
görseydik dizide, kaç kişi oturur bu diziyi seyrederdi sorarım size? Bugüne
kadar ülkemizde yapılmış kaç tarihi belgesel, izlenme rekorları kırdı. İşte
M.Yüzyıl ekibinin yaptığı da budur. Halk neyi istiyorsa onu vermek ve izletmek.
Ülkemizde magazin basının bu derece değer kazanmasının sebebi de bu değil mi.
Diziden sonra Hürrem’in saç rengine olan talepteki patlama, maşa satışlarındaki
rekor artış bizim bu konudaki tercihlerimizi ortaya koymuyor mu… Süslü püslü
elbiseler, saçlarda şık tokalar, her biri birbirinden alımlı, kaprisli,
entrikacı kadınlar… İzliyor muyuz peki? İzliyoruz... E işte yapımcıların istediği
de bu, diziyi izletmek adına, para kazanmak adına her türlü yanlışı gözümüze
sokuyorlar, bizde izliyoruz. Hem de nasıl izliyoruz… Bayıla bayıla izliyoruz.
Kimse inkâr etmesin.
Peki, kaç kişinin gözünde Kanuni
Sultan Süleyman ihtişamını, değerini yitirdi. Şahsen benim gözümdeki değeri
aynıdır. Çok büyük bir padişahtı ve hep öyle kalacak. Seyredecekseniz seyredin
ama sonrasında unutun gitsin derim ben… Gerisi teferruat.
Üstüne o kadar çok laf edildi ki,
şimdilik bu kadar yeter. İleriki zamanlarda karakterleri, oyuncuları, olayları,
hataları, dizide görmek istediklerimizi, nefret ettiklerimizi konuşmak üzere
şimdilik benden bu kadar diyor ve son sözlerimizi söyleyerek noktayı koyuyoruz.
Siyah İnci’den sevgiyle.
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder