28 Şubat 2012 Salı

Feriha 49.bölümden bizim kalemimize nasip olanlar...

Cuma akşamlarının fenomeni Adını Feriha Koydum, hareketli ve heyecanlı ama yinede illaki de gözümüze takılan sahneleriyle ekranlardaydı. Bakalım bu hafta dizimizde neler olmuş neler..

Öncelikle Seher’den başlayacağım bu hafta. Dizimizin rengi, pardon ne rengi gökkuşağı Seher aslında. Fatmagül’ün yengesi Mukaddes’in bir alt versiyonu. Çenesi çok düşük, hiç susmayı bilmiyor. Bu bölüm nihayet mobilyaları da geldi çok şükür. Hayır, yani onca sıkıntı arasında eşya derdine düştü niyeyse. Kadının dünya umurunda değil. Onca derdin arasında o kırmızı ruj hiç ihmal edilmiyor maşallah. Saçlar desen her daim maşalı, Aysun hanımdan küpe yerine birkaç kıyafet araklasa daha bir iyi olacak diye düşünüyorum.  Ama cidden bu kızdan korkulur. Levent hocanın akşam yemeğine davetini bile Feriha ile aralarını yapma telaşı olarak yorumladı ya helal olsun. Vallahi kafaya taksın Hatice halaya Emir’i bile ayarlar evvelallah. Üstelik üç haftadır kadın erkek ilişkileri ve evlilik kurtarma üzerine hepimize ciddi ciddi dersler veriyor sağ olsun. Ama ben yine de Seher’in aklına fazla uymayın derim :))

Bu bölümün ilk sahnesinde, Feriha’nın babasının elini öptüğü sahne bölümün en duygusal sahnelerinden biriydi. Ne yaparsa yapsın, evlat evlattı ve Rıza babada kızının af dileklerine karşı koyamadı. Elbette bunda Hatice Halamızın da çok büyük etkisi var. Aileyi derleyen, toparlayan, hataları affettiren, kırgınlıkları sona erdiren, küsleri barıştıran, ettiği sözlerle herkese büyük dersler veren, sözde cahil ama bilge, bir numaralı kadın karakterlerimizden birisi o.  

Feriha kızımızın yüzü çok şükür bu bölümde gülmeye başladı. Yalnız öyle böyle değil de, cidden çok güzel kız şu Feriha. Hele o gri boğazlı kazak ve tozpembesi hırkanın içinde ne şeker, ne tatlı olmuş. Üstelik biraz dili mi uzadı bizim Feriha’nın ne dersiniz? Bana biraz öyle geldi. Seher’e kafa tutarken, Cansu’ya ağzının payını verirken, bugüne kadar hiç olmadığı kadar keskindi dili. Devamı gelir inşallah ne diyelim  :) Aynı zamanda da Feriha maşallah hala cesaretinden bir şey kaybetmemiş. Yahu sen hangi ara evdeki onca kalabalığın arasından süzülüp yukarı kata Emir’in yanına çıktın gittin, bu ne korkusuz yürektir diyeceğim ama işte aşk devreye girdi mi korku mu kalır insanda.

Hande-Koray-Gülsüm üçgenimize gelecek olursak. Koray, oturdu Gülsüm’e güzel güzel içini döktü, gerçekleri anlattı ve boşanalım dedi amma velâkin bakın benden söylemesi eğer Gülsüm’den boşanırsa, Hande şap diye eski Hande olacak görürsünüz. Kızın derdi Koray falan değil, seçilmemenin, tercih edilmemenin verdiği öfke ve gurur patlaması. Koray’ın da tek derdi, Hande’nin peşinde bu kadar koştuktan sonra, onun kendisini sevdiği için bütün bunları yaptığını sanarak kendi egosunu tamir etmek. Vallahi tersi bir durum olursa pes artık diyeceğim çünkü. Gülsüm’e gelince, kızım sende bırak uğraşmayı o kocaman, ruhsuz evi sıcak yuva haline getireceğim diye. Bir kere o ev hayatta sıcak yuva olmaz, Yok illaki yuva yapacağım diyorsan önce iki halı al da ser o eve. Allah’tan yerde bir tane halı yok, o nasıl bir ev anlamadım. Sanki her an taşınacaklarmış ta, eşyaların bir bölümünü kaldırmışlar gibi, öylesine soğuk, çıplak ve huzursuz bir havası var o evin. Yeni eğilim, moda buysa ben anlamam kardeşim. Ev dediğin, içindeki eşya ile biraz eve benzeyecek. Üstelik Gülsüm, güzel kardeşim, sen sanki büyük bir aşk evliliğimi yaptın da yuvanı kurtarma çabasındasın.  Kendi kendine ortada bir aşk, birliktelik, evlilik varmış gibi yapıp bir de bunu kurtarmaya çalışıyorsun ya cidden sen ağladıkça ben gülüyorum. Ama ben dedim değil mi canlarım? Bir tirbüşon yüzünden başlayan evlilikten bir hayır gelmez dedim. E boşuna sayfanın en tepesine Sakalda Keramet Olsa diye yazmadık değil mi?

Son birkaç bölümdür Lara kızımızın kılık kıyafeti hususunda iki güzel laf edeyim. En nihayet doğru yolu buldu. Şöyle yaşına uygun giyinip kuşanmaya başladı. Afferim ona. Tamam, ama o İlker ile ikisi çok alakasız durmuyorlar mı? Lara’nın zaten yüzünden, mimiklerinden hiçbir şey anlamak mümkün değil, seviyor da mı birlikte, yoksa vakit geçsin gülelim eğlenelim havasında mı vallahi benim aklım ermiyor ikisine. Ve eklemeden geçemeyeceğim, o sakin sessiz, dünya yansa umurunda olmayan Lara bile Cansu’ya katlanamayıp sinirleri yerinden zıpladı ya. Eh be Cansu böylelikle geldi mi sıra sana.

Cansu yavaştan delirmeye doğru gidiyor. Gidiyor gitmesine de, Sedef Şahin’de her bölümde biraz daha hayran bırakıyor kendine ve oyunculuğuna.  Dizideki gençler arasında bana göre en iyi oyunculuk sergileyen kişi Sedef Şahindir. Öylesine zor bir rolün altından kalkması da bunu açıkça ortaya koyuyor. Şüphesiz bu bölümün en bomba sahnesi Cansu ve Aysun hanımın karşılıklı Emir üzerine yaptıkları konuşma sahnesiydi. Cansu son hamle olarak Aysun hanımdan yardım istedi ama nafile. Kadın zaten kendi derdine düşmüş, oğluyla arası giderek daha berbat hale geliyor.  Allah aşkına Cansu kadın birde sana Emir’i mi ayarlasın ya. 

Ahu Sungur için de iki cümlem var. Bu bölümdeki yeşil küpeleri daha parça çıkar çıkmaz büyük ilgi gördü ancak Ahu Sungur’un küpelerinden çok mükemmel Türkçesi dikkatinizi çekmeli bence. Cidden oyunculuk adına adeta şölen sunması bir yana, o konuşurken düzgün Türkçesine hayran kalıyorum ben. 

Gelelim bu haftamızın çekim hatalarından benim gözüme takılanlara. Öncelikle Koray kardeşimin, deli danalar gibi Handeyi at çiftliğinin ahırında aradığı sahnedeyiz. Ahıra giriyor elinde telefonu Hande’yi arıyor. Sonra ahırda Hande’nin telefonunu samanlıkta bulup birden dışarı fırlıyor. O esnada elinde olan telefonlar hopppppp ahırın dışına çıktığında yok oluvermiş. Ellerini sallaya sallaya koşuyor. 

Bir diğer sahnede ise malum Sanem Hanım paldır küldür evden kovuluyor. Elinde ne çantası var ne telefonu. Otele koşuyor Ünal Sarrafoğlunun yanına. Oradan kendi telefonu ile Lara’nın annesini arayıp durumu anlatıyor. Hangi ara o telefon otele geldi ben onu anlamadım. 

Üçüncü ve benim en çok keyif aldığım hata ise, son sahnede Mehmet’in Emir’i arabayla ezme girişimi esnasındaki hatadır. Mehmet abimiz malum namus adına ahkâm kesmeye bayılıyor, kendi karısının namusunu temizledi ya, başımıza namus bekçisi kesildi. Mahallenin dolduruşuna gelip, arabayı tam gaz Emir’in üstüne sürdü. Ama o da ne? Araba bizim Kuzey&Güney dizisinde, Simay’ın oynaştığı zengin züppe Sümer kardeşimizin arabası değil mi? Nerden mi bildim? E aynı model, aynı plaka da ondan. Kaçmaz bizden böyle hassas hatalar diyerek bu haftaki Feriha notlarımıza son verelim. Fazla uzadıysa da affola. Daha pek çok şey kaldı yazacak ama o da bir sonraki yazıya kalsın diyelim. 

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42

Şahane Ev Kadınları..

Hepsi çok güzeller, eğlenceliler, komikler ama aynı zamanda her birinin ayakları yere sağlam basmakta, sorumluluklarının farkındalar. Ve cidden orijinallerine kıyasla hepsi şahaneler. Evet, bildiniz, bir fenomen olma yolunda ilerleyen, beş farklı hayata sahip, beş tatlı kadından bahsediyorum.

Başlarken eminim sadece bizlerin değil, kendilerinin de endişeleri vardı. Öyle ya, ABD’de gerçeği izlenme rekorları kırıyordu ama bakalım Türk uyarlaması aynı başarıyı yakalayacak mıydı? Bana sorarsanız, orijinalini de seyretmiş biri olarak, Umutsuz Ev Kadınları, ABD yapımını çoktan yakaladı hatta iki adım öteye bile geçti.

Dizinin hem gizemli ve gerilim dolu olaylar zinciri var, hem de bizi kahkahalara boğan komedisi. Kadınlarımızdan hangisi favorim diye düşünüyorum inanın ben bulamıyorum. Hepsi çok iyiler, çok başarılılar, yüreklerin ortaya koydukları, bütün ruhları ile içinde bulundukları role uyum sağladıkları kesin.

Son iki haftadır Elif’e çok gülüyorum mesela. Kadın hem dört çocukla ilgilenirken, başına birde huysuz hasta yaşlı komşusu çıktı, oda yetmezmiş gibi bir de kocasının eski sevgilisi ile aynı işyerinde çalıştığını öğrenmez mi? Doğrusunu isterseniz Ben Ceyda Düvenci kim unuttum. Artık Elif var. Bazen seyrederken Elif’i gerçek zannedeceğimiz kadar mükemmel oynuyor Ceyda Düvenci. Bıcır bıcır konuşması, sevimli hareketleri, öfkelendiğinde bile güzel kalmayı başarabilen inanılmaz kadın. Gecen hafta, yaşlı ve hasta komşusuna yardım ederek seyredenlere büyük bir merhamet dersi verirken, bu hafta kıskançlık krizlerine girdi. Diyorum ya Elif’in işi çok zor. Bize ise ancak seyredip keyfini çıkarmak kalıyor ekran başında.

Zeliş’in ise dünyayı kendi menfaatlerine feda edebilecek bencillikte kocasıyla uğraşması, mimikleri beni öldürdü. Acemi oyunlarının her defasında kendi aleyhine dönmesi de cabası.Hele bu hafta birde hamile kaldı saf Zeliş.. Hayır, yani kocası da sanki her işini halletmiş gibi çocuk derdine düşmez mi. E görünen o ki Zeliş’in işi de zor.

Benim son iki haftadır gözümü en çok rahatsız eden ise Yasemin’in annesi. Her şeyden önce Yasemin ile annesi siyah ile beyaz kadar farklı. Üstelik annesi rolüne göre fazla genç kalmamış mı? Bir de lafa söze dedikoduya çok dikkat eden Yasemin için o anne fazlasıyla oynak geldi bana. Ama elbette ki analıkızlı sevimlilik abidesi onlar. Ve öyle bir anneyle uğraşmak ta Yasemin’in çilesi olsa gerek :) Sadece annesi de değil. Cin bakışlı kızına ne demeli. Hele son bölümde annesinin yanında Mert’e karşı acımasız davranışları ve sözleri sanki  bir gösteri gibi geldi bana. Büyük ihtimal ile Yasemin iyiniyetli ama tehlikeli bir oyunun kurbanı oldu.

En favori hatunlarımdan biri de Emel olup, eminim seyreden pek çok erkeğin de favorilerindendir. O bakımlı, her an şıkır şıkır, biraz fesat ama bolca merhametli Emel’i, özellikle o şahane saçları, boyu posu ile ayıla bayıla seyrediyorum ve çok gülüyorum onun bazen kurnaz bazen saf hallerine. Özge Özder bence bundan sonra hep sarışın kalmalı. Cidden muhteşem olmuş ben çok yakıştırdım açıkçası.

Nermin ablamız ise oğlu Kerem ile uğraşmakla meşgul şu sıralar. Orijinalinde aslında oğlu eşcinsel oluyor ama bizim ülke şartlarına göre epey uçuk sayılacağı için konu yumuşatılmış ve okul hayatındaki sorunlar olarak yansıtılmış. Zaten aslına göre epey değişiklik var ama şimdi dizinin tadını kaçırmaya gerek yok değil mi?

Aslında hepsinin hayatı zor. Hepsi farklı müacedelerin içinde ancak her biri hayatlarındaki insanlara da sonsuz destekler. Benim naçizane yorumum şudur ki, bu çizgide ve performansta devam ederlerse, bu dizi uzun yıllar boyu seyircisini ekran başına bağlayarak devam eder. Devam etmesini de bütün gönlümle dilerim zira ekranlarda doğru dürüst eğlenceli yapım yok şu anda.

 Dram seyretmekten bıkanlar için ise Umutsuz Ev Kadınları şiddetle tavsiye edilir…

Siyah İnci’den sevgiyle..

www.twitter.com/blackpearl42





İffet beni niye sinir ediyor ?

Bir ya da bir buçuk saatlik sinema filminden dizi yapmaya kalkarsanız, ya çok iyi karakterler yaratıp, asıl senaryonun üzerine, yan konular bularak zenginleştirirsiniz, ya da tam tersi olur ve asıl senaryoyu bile altüst edip saçmalarsınız. Buna en güzel örneğimiz Yaprak Dökümü dizisiydi elbette. Reşat Nuri Güntekin usta çıksa mezarından gelse, yazdığı romanı inkâr ederdi büyük ihtimalle. Asıl hikâye ile uzaktan yakından ilgisi kalmamıştı çünkü. E kolay değil, tam beş sezon boyunca aile boyu seyrettik diziyi. Elbette çok uzatılınca senaryoda farklılıklar olması normal. Ama ben İffet kadar daha ilk sezonunda bu derece saçmalayan ve asıl konudan uzaklaşan bir dizi daha görmedim. 

         Evet, bugünkü konumuz İffet. Konu itibariyle, meşhur İffet filminden uyarlanan dizi, ilk bölümlerde karakterler ve olaylar açısından tam da istediğimiz şekilde sürdü. Tecavüze uğrayan saf ve âşık mahalle kızı, acımasız dayakçı baba, tam anlamıyla serseri bir sevgili, hain arkadaşlar, gözyaşı, dram, hüzün. Tam istediğimiz malzeme vardı ve İffet’in ilk bölümleri cidden iyiydi. Ama sonra ne olduysa oldu, öyle saçmalıklar seyretmeye başladık ki, çileden çıkmamak elde değil. 

         Şimdi İffet tecavüze uğradı mı? Uğradı! Üstelik ona tecavüz eden sevgili, kalktı gitti en yakın arkadaşı ile evlenip İffet’i ortada bıraktı mı? Bıraktı elbette! Sonra İffet hamile kalıp bir de üstüne baba dayağı yiyerek bebeğini kaybetti mi? Kaybetti tabiî ki. Buraya kadar güzel. Hepsi insanın başına gelebilecek mantık örgüsünde olaylar serisi. Üstelik her gün en az bir namus cinayeti, töre cinayeti okuduğumuz ülkemiz insanı için mantıklı gelişmeler bunlar. Peki, kardeşim biri bana anlatabilir mi. Kim kendisine bütün bunları yapan adama geri dönüp bakar? Bakar mı?  Bakmalı mı? Birde Ali İhsan gibi zengin, yakışıklı, karizmatik ve de âşık adamı bulmuşsun. Senin ne işin olur Cemil ile artık. Tecavüz, şiddetin en zirve noktası değil midir? Bir kadın, her şeyi kenara bırakın, kendisine tecavüz eden bir erkeği affedebilir yâda ona merhamet gösterebilir mi? İffet her fırsatta koşa mahalleye gidip Cemil için anlayamadığımız gözyaşlarını döküyor ya, ben cidden deli oluyorum seyrederken. Ne var bu Cemil’de bu kadar ki üç kadın için vazgeçilmez oldu birden bire?

Hele son bölümde, neymiş efendim Cemil’in annesi hastalanmışta, hastaneye gidip görecekmiş te. Yahu tamam kadıncağız sıkıntı çekti hastalandı da, oğlunun yaptıklarını affettirir mi bu? Ne işin olur senin Cemil ile yâda annesi ile artık. Ayrıca sen niye vicdan yaptın bu kadar. Onlar sana hiç acımadan bir kenara atıverirken iyiydi de, şimdi sen niye bu kadar kendini paralıyorsun onlar için. Cemil’e gösterdiğin iyiniyeti,merhameti Ali İhsan için kullansan çok daha iyi olmaz mı? İffet’in kocasından Gizli saklı Cemil ile buluşup karşılıklı ağlaşmalar nedir? Üstelik evli barklı kadınsın artık. Peki ya İffet’in babasına ne demeli? Tamam, biz millet olarak merhametliyiz, düşene tekme atmayız, yardım ederiz amma velâkin aynı zamanda da onurlu gururlu insanlarız. Sorarım size, kaç kız babası, kızına tecavüz eden adamın annesine ameliyat parası için yardım eder?  Bırakın yardım etmeyi, o adam hayatta bırakılmaz, okuyoruz görüyoruz gerçekte.
 
Hele hele Bu İffet, Cemil ve Betül üçlüsünün, sürekli ağlamaklı ses tonuyla, her an ağlamaya hazır bir yüz ifadesi ile konuşmalarına ne demeli? Betül kızımızın sürekli ağlamaktan kısılmış ses tonu ile her lafı ağlayarak konuşmasından benim içime fenalıklar geldi. 

Ve Cemil elbette. Ya bu Cemil ilk bölümlerde, kaba tabirle tam anasının gözü, bıçkın, serseri, sorumsuz adamın teki değil miydi? Ne düştü bunun kafasına da bir anda ışık hızı ile efendiliğe, dürüstlüğe geçiş yaptı bu adam. Ağlamaklı bir ses tonu, Küçük Emrah’ın filmlerinden fırlamış gelmiş bir surat ifadesi, adeta merhamet dilenen bir duruş, tam bir ezik yani! Bütün bunlar Cemil’in yaptığını affettirip, İffet ile aşklarına kaldıkları yerden devam etme projesi ise, baştan söyleyeyim bu proje tepetaklak olmaya mahkûmdur. Onurlu hiçbir kadın kendisine bunca şey yapan adama dönüp bakmaz kardeşim. Ali İhsan gibi birini bulmuş ise hele hiç kimse umurunda bile olmaz kusura bakmayın. Biraz gerçekçi olalım. Bakın Fatmagül’e. Kızcağız iki senedir bedenen ve ruhen hala kendine gelemedi, İffet üç ayda nasıl herşeyi unutup Cemil’in yüzüne bakabiliyor? Bu dizide yapılabilecek en büyük senaryo hatası, Cemil ile İffet’i tekrar bir araya getirmek olacaktır. Oysa tam tersine İffet ile Ali İhsan arasında çok daha iyi bir aşk hikâyesi yaşanıp, Cemil bütün yaptıklarının cezasını çekmelidir. E izleyen seyirciye de saygı bunu gerektirir galiba.

 Ya Ali İhsan’ın yurtdışında okumuş, hizmetçilerle büyümüş, elini sıcak sudan soğuk suya sokmamış kızı Nil. Nil ne vakitten beri ev kızı oldu da Cemil’in annesine çorba yapmaya kalkışıyor. Koskoca holding sahibi kızı, bir taksi şoförünün peşinde mi koşar? Şimdi insan ayırıyorsun demeyin sakın, ben sadece olaya gerçekçi bakıyorum. Sen hem babanın bir hizmetçi ile evlenmesine karşı çıkacaksın ve her fırsatta kötü kalpli halan ile bir olup, ciciannen İffet’e tuzaklar kuracaksın, hem de babanı ayıpladığın olayı kendin yaşayacaksın. Üstelik Cemil’in bir tecavüzcü olduğunu bile bile..

Diyeceğim o ki, bu dizinin daha ilk sezonunda bunca saçmalık olursa, ikinci sezonunda kim kiminle nerede ne yapacak çok merak etmekteyim. Sinirlerimize hâkim olup yeni bölümleri seyretmeyi başarırız inşallah. Şimdilik İffet’ten bu kadar. 

Siyah İnci’den sevgiyle

www.twitter.com/blackpearl42

Gözümüz aydın...Fatmagül ile Kerim öpüştü nihayet

Fatmagül’ün Suçu ne 62.bölümüyle en nihayet hepimizi mesut ve bahtiyar etti canlarım değil mi? Uzun zamandır dizideki kısır döngü sona erip şöyle yüzümüzü güldüren güzel gelişmeler oldu.

Öncelikle Ebe nine, Sevgililer gününde Kadir beyle dünya evine girdi. Heyecan ve mutluluk dolu sahneler, hepimizin hem yüzünü güldürdü hem de duygulandırdı. Kına gecesinde duygulanıp ağladık, kuaför sahnelerinde ve hazırlıklarda heyecanlandık, nikâh sahnesinde de muradımıza erdik çok şükür. Evet, Ebe nine erdi muradına, darısı Fatmagül ile Kerim’in başına.

Yalnız ben bu bölüm Mukaddes’e bayıldım. Kadına başlarda çok kızıyordum, her lafın içinde ve imalı sözlerle hepimizin sabrını deniyordu ama Esra Dermancıoğlu öylesine şirin, sevimli oynuyor ki rolünü, Mukaddes’i eminim hepimiz çok seviyoruz. Hele hele bu bölüm neşeli, cıvıl cıvıl ve eğlenceli tavırlarla tam düğün havası yaşattı ekran başındakilere. Bu arada çok merak konusu olan Fatmagül’ün saçındaki beyazlar da kuaför sahnesinde cevabını buldu. Beren Saat’in oldum olası doğal bir hali var zaten. Kadın saçlarını boyatmıyor, kaşlarını aldırmıyor, doğal bir hali tercih ediyor. Saçındaki beyazlarında o şekilde kalacağını güzel bir şekilde anlattılar bizlere. Ayrıca uzun zaman sonra Fatmagül’ün o kabarık saçlarının yerine düz fönlü sade saçları da çok şık ve güzeldi. Ve elbette ki vazgeçilmez giysimiz elbise. Nikâh sahnesinde de yine desenli elbiseden ve o şahane botlarından vazgeçmedi Fatmagül. Ama kırmızı hırka ve kırmızı ince kemer ile tamamlanan elbisesi diğerlerine nazaran daha şık ve zarif idi.


Sevgililer günü en güzel şekilde FSN’de kutlandı bence. Bir taraftan Ebe ninenin nikâhı, diğer taraftan Fatmagül ile Kerim’in romantik anları derken hepimiz bayıla bayıla seyrettik bu haftaki bölümü sanırım. Hele o Kerim! Ancak böyle dizilerde görebileceğimiz hayali bir kahraman olarak seyreden bütün bayanların derin derin iç geçirmesini sağlayan Kerim. Ve elbette ki, Yüreğinden gelen oyunculuğu ile Kerim karakterine hayat veren Engin Akyürek. Vallahi bütün bekâr bayanlara Kerim gibi bir erkek temenni ediyorum. Her ne kadar öyle bir erkek olması çok zor ihtimal olsa bile.

Fatmagül ilk kez bu bölümde şöyle doya doya, içten gülüşler armağan etti Kerim kardeşimize. Üstelik sevgililer günü hediyesi olarak Kerim’e alyans hediye etmesi ve kendisine de içinde Kerim’in adı yazılı bir alyans alması, Fatmagül’ün artık evliliğini gerçek bir evlilik olarak gördüğünün en güzel işareti idi.  Ve bu sezon adeta memleket meselesi haline gelen, Fatmagül ile Kerim yakınlaşması ve öpüşmesi de gerçekleşti çok şükür. Gerçekleşti gerçekleşmesine de kaç kişi memnun kaldı o tartışılır.  Yahu Kerim kardeşim, sen değil barınaktan köpek almak, hayvanat bahçesi açsan bu Fatmagül’e yaranamazsın. O nasıl buz gibi bir öpüş. İnsan bir sarılır şöyle doya doya Kerim’e değil mi, bir heyecan yapar. Elele tutuşmaya gelince tamam, konuşup gülmeye de alıştı ama iş öpüşmeye gelince hatun da zerre duygu yok, Kerim’in o heyecanına rağmen şöyle yalandan, ucundan kıyısından bir öpüşmeydi o kadar. Yine de biz haddimizi bilelim ve bu kadarına da şükredelim öyle değil mi?

         Öte yandan Mustafa iyice köşeye sıkıştı. Hele hele Hacer kızımız gelip te Fatmagül’e Mustafa’nın kirli çamaşırlarını bir bir döküverdi ya, herkesçikler rahat bir nefes aldı inşallah. Bu arada Hacer demişken, şu bir zamanlar Hacer’i döven, hırpalayan ve pazarlayan Sami kardeşimizin, Hacer’i uyarıp, ona “Bu Mustafa senin hayatını mahvediyor” demesi beni çok güldürdü doğrusu. Ay sen ne vakit adam oldun, doğru yolu buldun da, ona buna laf atacak seviyeye geldin be Sami. Tamam, Mustafa hakkındaki tespitlerin ve düşüncelerin çok doğru ancak seninde çok hayat kurtaran bir geçmişin yoktu onu da unutma.

Son sahnede Hacer’in Gül Mutfağına girmesiyle, Dükkânda çalışan Mehmet’in telefonuna sarılması da bir oldu. Ben bu Mehmet’ten hep şüphelenmiş ve her an bir hainlik yapmasını beklemiştim ama yanıldım. Mehmet dürüst çıktı, Kerim’e durumu haber verdi. Bizi de rahatlattı çok şükür.

Artık sona yaklaşılırken, Fatmagül ile Kerim arasındaki yakınlaşmanın artarak devam etmesini ve Mustafa’nın da artık foyasının meydana çıkmasını temenni ederek yeni gelişmeleri takip edelim hep birlikte.

Siyah İnci’den sevgiyle.

www.twitter.com/blackpearl42